Gazetecilik bitmeyen bir serüven

Faruk Balıkçı, gazetecilikten emekli olmanın neredeyse imkânsız olduğuna güzel bir örnektir. Yaklaşık 35 yıl önce Anadolu Ajansı’nda başladığı gazeteciliği, yine kendisi gibi deneyimli gazetecilerle birlikte, habercilerden.com’da sürdürüyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS), kapısı bölgedeki bütün gazetecilere açık bürosunda konuşuyoruz nicedir tanıdığım Faruk Balıkçı ile. Aslında gazeteci arkadaşlarıyla kurduğu ve Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendiği "habercilerden.com" adlı haber sitesini konuşacağız. Ama bölgedeki en deneyimli gazetecilerden biriyle buluşmuşken, onun yıllar içinde biriktirdiği gazetecilik hatıralarını da paylaşmak istedim.

Eskiden öyleydi, gazeteci olmak için bir üniversite bitirmek gerekmiyordu. Biraz heves, biraz cesaret ve elbette biraz tesadüfler gazeteci olmak için yeterli olabiliyordu. Ticaret lisesinden mezun olan Faruk Balıkçı da ticaret lisesini bitirdikten sonra gazeteci oldu. Ticaret lisesinden mezun olmanın gazeteci olmakla nasıl bir ilgisi olabilir diye sorulabilir elbette. Balıkçı, “Ticaret lisesinde 10 parmak daktilo öğretmişlerdi. Bunun için Anadolu Ajansı’nda (AA) staj gördüm. Şimdi Diyarbakır Mermer’in (DİMER) başında olan Raif Türk de Anadolu Ajansı’nın bölge temsilcisiydi. Staj bittikten sonra kısa bir süre AA’da gazeteci olarak çalışmaya devam ettim. Sonra Hürriyet gazetesinde çalışmaya başladım. Hürriyet’te adliye muhabirliği yaptım.”

Faruk Balıkçı’nın sözünü ettiği yıllar, 1980’li yılların ilk yarısı. 12 Eylül darbesinin kendisini bütün ağırlığıyla hissettirdiği yıllar. Adliye koridorlarında siyasi tutukluların davalarını izlemek hiç kolay olmuyor elbette. Ama aslında gazetecilik serüveni içinde adliye muhabirliği bir bakıma en rahat dönemi sayılabilir. Çünkü bundan sonra gazeteciliği daha zor koşullarda yapmak durumunda kalacaktır.

DHA, HÜRRİYET VE İMC TV

Ardından Milliyet gazetesinin teklifini kabul ederek bir süre burada çalışmaya başladı. Doğan Haber Ajansı’nın (DHA) ilk bölge temsilcisi de Faruk Balıkçı’dır. “1987 yılında ajans kuruldu ve ben de bölge temsilcisi olarak burada çalışmaya başladım, 2008’de emekli oluncaya kadar.”

Balıkçı DHA’dan emekli olmuş ama gazetecilikten değil. O dönem Hürriyet’in başında olan Enis Berberoğlu’ndan gelen teklifi geri çevirememesi de bitmeyen gazetecilik tutkusudur. Berberoğlu, Hürriyet’in bölge haberlerini, deyim yerindeyse, Balıkçı’ya teslim ediyor. Balıkçı artık Hürriyet’in bölgedeki gözü kulağı oluyor. Beş yıl boyunca, “özel bir statü ile” Hürriyet’in yazı işlerine haber gönderir.

Hürriyet’te çalıştığı zamanı şöyle anlatıyor Balıkçı: “O tarihte Türkiye’de ‘barış süreci’ vardı. bölgeden gönderilen haberler Hürriyet’te kolayca yer bulabiliyordu. Ancak süreç bitti, çatışmalar yoğunlaştı ve Hürriyet’ten gönderilen ilk isimlerden biri ben oldum. Neden böyle oldu, bilmiyorum. Ama bana öyle geliyor ki müzakere masasının devrilmesi ve sürecin bitmesiyle bir ilgisi vardı. Çatışmaların olduğu bir yerden haber girmek istemediler belki.”

Ardından İMC televizyonu için çalışmaya başladı. Ancak 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal’den sonra çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile televizyon kapatıldı. Televizyon kapatılsa da Balıkçı gazeteciliği bırakmadı. Birçok yayın kuruluşunun kapatıldığı bu süreci yine gazetecilik yaparak sürdürdü. Kimi internet siteleri için özel haberler yapmaya başladı.

SAVAŞ GAZETECİLİĞİ

Bölgedeki çatışmalı sürecin birebir tanıklarından biridir Faruk Balıkçı. “Bazen haber alırdık, falanca yerde çatışma çıktı, diye. Gitmeye çalışırdık ancak asker ya da polis önümüze çıkar, kontrol noktasında saatlerce bekletir, izin vermezdi. Haber yapabilmek için birçok yere canımızı tehlikeye atarak girdik” diyerek anlatıyor o yılları.

Ama gazeteci olarak sadece bölgede yaşanan çatışmaları izlemedi. Kürdistan bölgesinde, KDP-YNK arasındaki yaşanan çatışmaları, Kürt göçünü, Körfez Savaşı’nı da izledi. “Irak Kürdistan Bölgesi’nde tam 4 ay kalarak savaşı takip ettiğim oldu” diyor Balıkçı.

Suriye’de iç savaş başladığında bu sefer orada alır soluğu. Rojava’da hareketlilik başlayınca, PYD eski eş başkanı Salih Müslim’le ilk söyleşi yapan gazetecilerden biridir. IŞİD’in saldırdığı Kobane’ye giden ilk gazetecilerden biri yine Faruk Balıkçı’dır.

Balıkçı, hem bölgedeki çatışmalı süreçten hem de komşu ülkelerde yaşanan savaşları gazeteci olarak izlediği için, “Evet” diyor, “Bizim yaptığımız savaş gazeteciliği idi.”

GAZETECİNİN HATIRALARI

Faruk Balıkçı, bölgede çalışan birçok arkadaşı gibi, çok sayıda hatıra biriktirdi elbette. Bu hatıraların bir kısmını, gazeteci Namık Durukan’la birlikte hazırladığı Ölümün İki Yakasında adlı kitapta bir araya getirdi. “Hep alandaydık. Bütün toplumsal olayların içindeydik. Sınırı defalarca geçtik. Dönemin birçok önemli aktörü ile söyleşiler yaptık. Namık’la hazırladığımız kitapta 90’lı yıllarda tanık olduklarımızın bir kısmını bir araya getirdik. Mesela 90’lı yıllarda 7 askerin PKK’nin elinde olduğunu biz yazmıştık. Askerler Zap kampında tutuluyordu ve eğer bir heyet oluşturulursa askerlerin serbest bırakılacağını yazmıştık. Kamuoyu gibi askerler de bizim haberlerimiz sayesinde askerlerden haberdar oldu. Bizim haberimizden sonra heyet oluşturuldu, gidip askerleri aldılar.”

Faruk Balıkçı, gazeteci ve sinemacı Ruhi Karadağ ile birlikte bir kitap daha hazırladı. Balıkçı, bu kitabın hikâyesini de şöyle anlattı: “Bu kitabı hazırlamaya karar verdiğimizde Türkiye’de müzakereler sürüyordu. Heyetler Kandil’e gidiyor, Abdullah Öcalan İmralı’dan açıklamalar yapıyor, akil insanlar bütün Türkiye’yi dolaşarak barış için hazırlık yapıyordu. PKK 9’uncu kez ateşkes ilan etmişti. Memlekette bir barış havası vardı. Ateşkesin tarafları ne düşünüyor? Ruhi ile bu sorunun peşine düştük. Birkaç kez Kandil’e giderek, daha önceki ateşkes süreçlerine de tanıklık etmiş PKK’lilerle görüştük. Yaralı Yonca kitabı burada yaptığımız söyleşileri bir araya getirdi.”

BÖLGEDE GAZETECİLİK ZOR İŞ

Faruk Balıkçı, Türkiye’de gazetecilik yapmanın zor olduğunu dile getiriyor ve “Bölgede gazetecilik yapmak daha zor. Özellikle çatışmaların yoğunlaştığı dönemlerde bölgede gazetecilik yapmak gerçekten cesaret isteyen bir iştir. Bunun dışında yasalarla gazeteleri ve gazetecileri baskı altında tutulduğu OHAL koşulları var tabi. Böyle dönemlerde İstanbul’da da gazetecilik yapmak kolay değildir ama şiddetin, çatışmanın olduğu yerde çalışmak daha zordur” diyor.

Üç dönem Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevini de yürüten Balıkçı, bu süreci de şöyle anlattı: “Cemiyet’te yöneticilik yaparken sahada çalışmak bazı işlerin aksamasına neden oluyordu. Ama öte yandan göz önünde bulunuyorsun ve kimsenin fark etmediği sorunlarla karşılaşıyorsun. Benim Cemiyet başkanlığı yaptığım dönemde Hüseyin Avni Mutlu Diyarbakır Valisi’ydi. Hem benim hem de Cemiyet hakkında dava açtı. Suçlamalar o kadar mesnetsizdi ki savcı da şaşkındı. Beraat ettik tabii ama bu arada cemiyet 8 ay boyunca kapalı kaldı. Yıllar sonra Mutlu ile yardımcısı Mehmet Yeşilbaş’ın FETÖ’den tutuklanması üzerine ne desem bilmiyorum.”

VE 'habercilerden.com'

Gazetecilik mesleği kolay atlatılamayan bir çeşit hastalık gibidir. Bir kez başladınız mı gazeteciliğe, artık her şeye haber gözüyle bakmaya başlarsınız. Emekli de olsanız, çalıştığınız kurum kapatılmış da olsa haber değeri taşıdığınız her şeyi yayımlayacak bir mecra ararsınız.

Faruk Balıkçı’nın "habercilerden.com" adlı yeni serüveni de gazetecilik yapmak tutkusu nedeniyle başlıyor demek yanlış olmaz. Kendisinin de belirttiği gibi KHK yoluyla birçok basın yayın kuruluşu kapatıldı, yüzlerce gazeteci işsiz kaldı, yüzlercesi gözaltına alındı, yurtdışına çıkmak zorunda kalanlar oldu.

Böyle bir ortamda gazetecilik yapmak, birçok sıkıntıyı göze almak anlamına geliyor. Faruk Balıkçı, muhtemel sıkıntıları göze alarak, "habercilerden.com" haber sitesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Yanında da yine bölgede yıllardır gazeteciliğe emek vermiş Ahmet Sümbül ve Ramazan Yavuz var. Elbette dışarıdan destekleyen gazeteci arkadaşlarının katkısı da var "habercilerden.com"da.

“Bölgede uzun zamandır gazetecilik yapan, bu konuda profesyonel olan arkadaşlarımla bir araya gelerek bu deneyimimizi internet mecrasında ortaya koymaya çalıştık” diyor Balıkçı. Yeni bir medya anlayışı var, medya hakkında gelecek öngörüsü olan insanlar, internetin ağırlıkta olduğu yeni medya düzeninde patronun aradan çekilmesi gerektiğini savunuyorlar. Gazetecinin patrona komisyon vermeden ürününü haberini pazarlamasını öngörüyorlar. 19'uncu yüzyılın anlayışıyla 21'inci yüzyıl insanına birtakım şeyler satılamaz. Dolayısıyla biz de herhangi bir sermaye grubuna dayanmadan, siyasi anlayışa angaje olmadan kendi deneyimlerimizle ortaya çıkıyoruz. Bunu ilk yapan biz değiliz kuşkusuz ama bölgede böyle bir anlayışla yayına başlayan ilk biziz sanıyorum.”

Ağırlıklı olarak bölge haberlerine yer vereceklerini belirten Balıkçı, "habercilerden.com"un başarı sağlamasıyla birlikte Ankara ve İstanbul başta olmak üzere toplumsal ve siyasal hareketliliğin yoğun olduğu Adana, Mersin, Bursa gibi illerde de gazeteci arkadaşlarımızı istihdam etmeyi düşünüyoruz” dedi.

Ahmet Sümbül ile Ramazan Yavuz’un gazetecilik birikimini hatırlatan Faruk Balıkçı, yabana atılmayacak şu iddialı sözlerle söyleşiyi bitirdi: “Sadece bölgede değil, İran Suriye ve Irak’ta da gazetecilik deneyimi edinmiş arkadaşlarla hazırladığımız 'habercilerden.com’un yakın zamanda bir başvuru kaynağına dönüşeceğine inanıyorum.”