Türkiye internete erişimde iyi, dijital okuryazarlıkta zayıf

Dijital okuryazarlık konusunda dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Birçok insanın internete erişimi mevcut ve internet günlük hayatının bir parçası ama genel bir bilinç eksikliği söz konusu.

Google Haberlere Abone ol

'Oxford Üniversitesi’nin yayınladığı Dijital Vatandaşlık: Erişim, Tutum ve Davranışlar Raporu'nun Türkiye kısmı malumu ilam etmiş. İnsani Gelişme Vakfı’nın yürüttüğü anket çalışmasının sonuçlarına yer verilen rapor, Türkiye’de internete bağlanma oranının yüksekliğini gösterirken dijital okuryazarlığın vasatlığını da ortaya çıkarmış.

Cep telefonlarının yüzde 97’si internete bağlanıyor ve aynı zamanda internete bağlanılan cihaz olarak da cep telefonları yine birinci sırada. İnternet bağlantısı olmayan bireylerin en yüksek olduğu grup, eğitim seviyesine göre ilkokula dahi gidememiş bireylerden oluşuyor. Bilgisayar sahipliği konusunda da aynı eğilim kendini gösteriyor.

VERİ GÜVENLİĞİ BİLİNCİ ZAYIF

Katılımcıların cevaplarına göre, internete bağlanma sebepleri şöyle sıralanıyor: Sosyal medya hesaplarına girmek, internette gezinmek, anlık mesajlaşma uygulamalarını kullanmak, video veya film/dizi izlemek, gazete veya dergi okumak.

İnternete erişim genel anlamda bu kadar iyi bir seviyedeyken aynı şeyi dijital okuryazarlık konusunda söylemek mümkün görünmüyor. Katılımcıların, söz konusu dijital okuryazarlığa dair sorular olduğunda verdikleri cevaplar aslında kişisel mahremiyetleri, veri güvenliği ve şifre/cihaz güvenliği gibi konularda farkındalıklarının görece düşük olduğunu gösteriyor. Örneğin üniversite veya üstü eğitime sahip bireylerin sadece yüzde 64’ü, şifrelerini başkalarıyla paylaşmadığını söylüyor.

Siber zorbalık söz konusu olduğunda ise her gün tanık olunan linçler, ifşalar ve aşağılamaların bini bir para. Rapora göre, Türkiye’de her 3 kişiden 1’i en az bir tür siber zorbalığa maruz kaldığını söylüyor. Diğer taraftan da her 5 kişiden 1’i en az bir tür siber zorbalık yaptığını söylüyor. Siber zorbalıkta bulunanların en fazla farklılaştıkları huylar ise dürtü kontrolü. Sinirlenince kendini sakinleştirmekte zorlandığını veya genelde sonunu düşünmeden hareket ettiklerini söylüyorlar. Yani öfke anında ağzına geleni söyleyen, yorum yazan veya yorum yapan bireyler aslında kendilerini kontrol etmekte veya yaptıklarının sonuçlarını düşünmedikleri eylemlerin bir bölümü siber zorbalık olarak muhatabını etkiliyor.

Rapora göre siber zorbalık, nefret söylemi ve dezenformasyon kavramlarına dair farkındalık ülke genelinde yüzde 50’nin altında.

Bu farkındalığın düşük olması veya hangi eylemin siber zorbalık olduğu, ne tür bilgiden şüphelenmek gerektiği gibi konulara kafa yormama hali, toplumu mobilize eden politikacılar, kanaat önderleri veya çok takipçili dijital personaların paylaşımları veya davranış biçimleriyle de ilgili olabilir. Zira bir bireyler; takip ettiği, teorik veya sosyal bilgisine güvendiği kişilerin paylaşımları, üslubu veya paylaştığı bilgi kaynaklarına genellikle ikinci bir süzgeçten geçirmeden itimat edebiliyor.

Dijital okuryazarlık konusunda dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Birçok insanın internete erişimi mevcut ve günlük hayatının bir şekilde bir parçasını temsil ediyor ama veri güvenliğinden ne tür davranışların siber zorbalık olabileceğine dair, dezenformasyon yayılımını önlemek için basit tüyolara kadar genel bir bilinç eksikliği söz konusu.

ALIŞVERİŞTEN SOSYALLEŞME ALIŞKANLIKLARINA KADAR DÖNÜŞÜM

Teknolojiye ulaşımda değil onu uygun şekilde kullanmada sorun yaşıyoruz. Bir gecede çözümü mümkün olmayan nefret söylemiyle, dezenformasyonla mücadelede, siber zorbalık bilincinin artırılması veya güvenli internet kullanımı gibi konularda daha önce yaptığım öneriyi yine ortaya koymak istiyorum. Özellikle ilkokulla birlikte başlayacak dijital okuryazarlık derslerinin müfredatlarda yer almasının yanı sıra yaş gurubu olarak eğitim sisteminin artık dışında kalmış insanların faydalanması için de halk eğitim merkezleri gibi kurumların bilinçlendirici etkinliklere daha fazla yer vermesi gerekiyor. Fiziksel alanda yapılabilecek bu tür eğitimlerin yanı sıra ve hatta daha da önemlisi, bireylerin dijital olarak ulaşabilecekleri oldukça basit, anlaşılır, en yaygın kötü ve iyi vakalara yer verilen materyallerin mümkün oldukça yayılımının sağlanması gerekir.

Dijital teknolojiler toplumları alışverişten sosyalleşme alışkanlıklarına kadar dönüştürürken daha sağlıklı bir ilerleme sağlamak için özellikle politika yapıcıların bu konuya daha fazla eğilmeleri ve özellikle kendi davranış ve tutumlarıyla buna örnek olmaları gerekir.