'Türkçe getir, Kürtçe oku' kampanyası: Asimilasyonu böyle geçeceğiz

Kürt yazar Şıvan Zeren, 'Liberta Sahaf' dükkanında Türkçe kitap getirene ücretsiz Kürtçe kitap veriyor. Zeren, "Konuşabilen çok Kürt var. Bunlar okusa Kürtçede bir devrim olur. Biz asimilasyonu böyle geçeceğiz. O duvarı böyle kırabiliriz” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sahaf dükkanı açan Kürt yazar Şivan Zeren, Kürtçenin gelişimi ve okunması için kampanya yürütüyor. Instagram’da başlattığı 'Türkçe getir, Kürtçe oku' kampanyasına ilgi her geçen gün daha da artıyor.

'Li Bin Siya Welateki', 'Kürdistanbol' ve 'Dilperest' adında yazdığı üç kitabı ile Kürtçeye katkı sunan Şivan Zeren, Kürt nüfusunun yoğun olduğu Küçükçekmece’nin Kanarya Mahallesi'nde yaşıyor. Burada Liberta Sahaf adında bir dükkan açan Zeren, Instagram'da 5 bin Kürtçe kitap hedefiyle başlattığı 'Türkçe getir, Kürtçe oku' kampanyasında 4 bin kitabın üzerine çıktı. Zeren getirilen ikinci el Türkçe kitaplar karşılığında Kürtçe kitap veriyor. Sattığı Türkçe kitaplardan elde ettiği gelirle Kürt çocuklarına Kürtçe kitaplarını ücretsiz dağıtıyor.

'ÇOCUKLARINA KÜRTÇE İSİM VERİYORLAR AMA KÜRTÇE KİTAP ALMIYORLAR'

liberta
Liberta Sahaf, Kanarya Mahallesi'nde hizmet veriyor. Fotoğraf: Gazete Duvar

Kürt ailelerde büyüklerin Kürtçe konuşurken çocuklarının ise Türkçe konuştuğunu söyleyen Zeren şunları anlattı: 

“Kürdistan ve Türkiye metropollerindeki bu durum beni çok rahatsız ediyor. Çocuklar için bir şey yapma fikri üzerinde yoğunlaşırken, yüklü bir çocuk kitabı aldım. Bir kampanya ile belirli bir bütçe oluşturarak çocuklara ücretsiz kitap vermek istedim. Herkes çocukları Kürtçe bilmiyor diye yakınıyor. Herkes çocuklarına Kürtçe isim veriyor ama kimse de çocuk kitabı alıp eve sokmuyor. Ben bunu nasıl daha kapsamlı hale getiririm diye düşündüm. Çocuk Kürtçe kitap okumuyor ama anne ve babalar okutabilir. Büyüklere verdiğim kitapların yanında çocuk kitaplarını da verdim. Bunun içine sözlük, roman, araştırma gibi çeşitli Kürtçe kitaplar olursa, bunun cezbedici bir yanı da olur. Önce büyüklerin okumasını sağlarsam onlar zaten çocukaların okumasını sağlar. Ben bu mahallede en çok Türkçe çocuk kitapları satıyorum. Bu çocuklar kim? Şırnak, Mardin ve Diyarbakır'da köyleri yakılıp yıkılan Kürt çocukları. Canı yanmış insanlar. Eğer Kürtler Kürtçeyi hayatlarına alırlarsa nasıl büyük bir kayıp yaşadıklarını fark edecekler.”

'BEN EVDEKİ BİR KİTAPTAN ETKİLENEREK KÜRTÇE ÖĞRENDİM'

Kürtçe kitapların daha fazla evlere girmesi gerektiğini belirten Zeren, şöyle devam etti: “Kürtçe öğrenme kitapları, çocuk kitapları, sözlükler... Kürtçe ile temas kuracak şeyler bıraktığımız zaman tohum gibiler. Hiç belli olmaz nerede ve nasıl çıkacak..  Zaten herkesin evinde Türkçe kitaplar var. Onlardan Türkçe kitapları alıp yerine Kürtçe kitap verebilirim. Sonuçta ben sahafım ve Türkçe kitapları elimden çıkarırım. Kürtçenin bir pozitif tarafı olmalı. Kürtçeye bir avantaj sağlarsak insanlar alır. 5 bin kitabı insanlara ulaştırmak için bir hedef koydum. Ben evdeki bir kitaptan etkilenerek Kürtçe öğrendim. Okuyamadığım, evin içinde huzursuz eden bir kitap sayesinde Kürtçe öğrendim. Evlerdeki Kürtçe kitaplar birilerinin muhakkak başlamasına sebep olur. 5 bin kitap yüzlerce ailenin evine girecek. Çocuk babaya Kürtçe kitabı soracak. Baba da kendisiyle yüzleşecek. Bu yüzden böyle bir kampanya başlattım. Türkiye ve Kürdistan'da mesajlar gelmeye başladı. Yılbaşına doğru güzel bir hareketlilik oldu. 'Biz size kitaplarımızı göndereceğiz, sizde bize Kürtçe kitapları gönderebilir misiniz?' diye mesaj göndermeye başladılar.” 

'OTOASİMİLASYONU BİLE AŞTI'

Kürtçe üzerine yapılan asimilasyon politikaları 'köksüzleştirmeye' doğru gittiğini ifade eden Zeren, şunları söyledi: “Türklere bazı değerlerimize saygı göstermesi gerektiğini öğretmemiz gerekiyor. Onların hassasiyetleri varsa bizim de hassasiyetlerimiz var. Dilimizden dolayı bize bakış açıları değişiyor. Bazı insanlar benim Kürtçe kitaplar sattığımı görünce benden bir daha kitap almıyorlar. Bunlar neden oluyor? Çünkü diğer sahaflarda ve yayınevlerinde Kürtçe kitaplar olmadığı için oluyor. Ben tuhaf geliyorum ona. Bir sahaf arkadaşımı raflarına Kürtçe kitaplar koysun diye ikna ettim. Gelip gidenler Kürtçe kitaplarla karşılaşsın. Biz zaten sakladığımız, kaçtığımız ve göstermediğimiz için bunlara hala anormal geliyor. Niye onlarca dilden rahatsız olmuyorlar da Kürtçe'den rahatsız oluyorlar? Bunun önüne geçmek için daha fazla göz önünde tutmak ve hayatın içine sokmak gerekiyor. Göre göre kabul edecekler. Otoasimilasyon diyorduk. Artık bu otoasimilasyonu bile aştı. Bunu köksüzlük olarak değerlendiriyorum. Kürtçe üzerine yapılan asimilasyon politikaları köksüzleştirmeye doğru gidiyor. Bizim duygu ve düşünce dünyamız tamamiyle yıkılırsa çok daha büyük travma geçirmemiz engellenemez. İrandalılar biz İrandalıyız diyebiliyorlar ama İrlandaya dair hiçbir şey yok. Sadece biraz daha delidolular. Kürtler de öyle.  Kürtler çok delidolu, deli gibi çalışırlar. Ya da aşırı keyfe vuranı vardır. Bu yaşanan travmalardan kaynaklı. Türk toplumu Kürtler'den daha sağlıklı. Çünkü savaş onların evlerinde yaşanmadı. Büyük bir güç onlar üzerinde bir dozer gibi geçmedi. Büyük travmalar yaşamadılar." 

'HEDEF KİTLE KONUŞABİLEN KÜRTLER OLMALI'

Zeren, kitapların pahalı olduğu ya da paralarının olmadığı bahanesinin ortadan kalktığını da belirtti: “Elindeki Türkçe kitapları vererek Kürtçe kitaplar alıyorsun.  Biz asimilasyonu böyle geçeceğiz. O duvarı böyle kırabiliriz. Bize dayatılan kimlik üzerinden birbirimizle ilişki kuruyoruz. İletişim kuruyor ve sevgimizi bu dilde ifade ediyoruz. Bakıyorsun sosyal medyada bu kaygıyı güttüğünü söyleyen birçok insan var ama kendilerini Türkçe ifade ediyorlar. Niye? Çünkü daha fazla beğeniliyor. Daha fazla okunuyor. Bu insanların daha fazla egosu var. Ama daha fazla sorumluluk almıyorlar. Hep sonraya ertelenen şey bizim sonumuz olabilir. Ben kendim gibi kaygılı insanları bulacağımı düşündüğüm için böyle bir kampanya başlattım. Yazın kampanya 3 bini bulunca bana moral verdi. 3 bin kitap binlerce insanı etkiliyor. Siyasilerin ve yayınevlerinin hedef kitlesi konuşabilenler olmalı. Konuşabilen çok Kürt var. Bunlar okusa Kürtçede bir devrim olur. Kürtçe de bir rönesans başlar. Zaten okuduğunu görenler çocuklarına, kardeşlerine yönelmeye başlıyor. Kürtçe bilen insanlara okutturabilirsek bu insanlar inanılmaz şeyler getirebilirler. Önce büyükler kendileri okumalı. Yarın öbür gün çocuklar bunu sorar. Sen konuştun mu? Sen okudun mu da bana bunu söylüyorsun. Kimliği reddeder. Neden beni zorluyorsun diyecek.”