Korona fırsatçılığında platformların sorumluluğu yok mu?

E-pazaryeri şirketleri, platformları üzerinden yapılan satışlarda kâra ortak oldukları gibi bu tip risklere de ortak olmalıdır. Her birinin elinde anormal ürün ve fiyat hareketlerini kolaylıkla görebilecek teknolojik imkanlar varken tüketicinin korunmasına dair alacakları önlemleri, platformların vicdanına bırakmak gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir.

Google Haberlere Abone ol

11 Mart’ta Türkiye’de ilk Covid-19 tanısının Sağlık Bakanı tarafından duyurulmasından sonra hatırlayacağınız üzere ilk birkaç gün içinde bazı hijyen ve gıda ürünlerinde astronomik fiyat artışları görülmüştü. Ticaret Bakanlığı, bu anormal fiyat artışlarını önlemeye dair denetimlerini sıklaştırdığını açıklamıştı.

Salgının ilk iki haftasında yapılan denetimler sonrası Ticaret Bakanlığı 25 Mart’ta 198 kişi ve firmaya, haksız fiyat artışı yaparak piyasa bozucu faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle yaklaşık 10 milyon lira ceza verdiğini duyurmuştu.

BAKANLIK CEZA KARARLARINI YENİDEN DÜZENLEDİ

Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu tarafından verilen idari para cezalarına dair ilk açıklamadaki (294-295 no’lu toplantılar) 198 kişi ve firmaya verilen 10 milyon liralık para cezası bir ay sonra, mayısta duyurulan yeni kararla tekrar düzenlendi. Bahsettiğim ilk karar ve Bakanlık duyurusuna şu an ulaşılamasa da ikinci karardaki revizelerin sebebine dair bir açıklama da yapılmadı.

294-295 no’lu toplantıda ceza verilen kişi ve firmalardan on üçünün ismine 295-3 no’lu yeni kararda rastlanmıyor. Ayrıca verilen toplam ceza miktarının 10 milyon 79 bin 585 liradan 9 milyon 314 bin 724 liraya düştüğünü görüyoruz. İlk denetimler sonrası idari para cezası verilmesine karar verilen ve bir ay sonra yayınlanan yeni kararda listeden çıkarılan kişi ve firmalara dair de herhangi bir açıklama yer almıyor.

KORONA FIRSATÇILARININ ANATOMİSİ

Reklam Kurulu’nun kararlar sayfasından da ulaşabileceğiniz 295-3 no’lu kararda haksız fiyat artışı yaptığı tespit edilen 185 kişi ve firma yer alıyor. Bu kişi ve firmalar arasından yedi tanesine durdurma cezası verilirken geri kalan satıcılara 10 bin 475 veya 104 bin 781 liralık para cezaları uygulanmış. Cezanın miktarını belirleyen temel değişken ise ürünlerin nerede satıldığı: Fiziksel mekandaki satışlar için 10 bin 475 TL, internet üzerinden yapılan satışlar için 104 bin 781 TL ceza uygulanmış.

47 kentte tespit edilen 185 satıcının 102’si fiziksel mekanda (eczane ve perakende satış mağazası) geri kalan 83’ü ise internet üzerinden ürünleri satışa sunmuş. Fiziksel mekan satıcılarına toplam 1 milyon 37 bin 25 lira ceza verilirken internet satıcılarına 8 milyon 277 bin 699 lira idari para cezası uygulanmış. Satıcı sayılarına bakıldığında fiziksel mekan satıcıları, internet satıcılarına göre yüzde 20 daha fazlayken verilen ceza oranlarında internet satıcılarının aldığı ceza fiziksel mekan satıcılarının 8 katına denk geliyor. Bu da yukarı bahsettiğim mekan ayrımına göre uygulanan para cezası arasındaki büyük farktan kaynaklanıyor.

Haksız fiyat uygulayan satıcıların büyük bir bölümünün cezaya konu olan ürünü ise maske. 185 satıcının 120’si maske fiyatlarında uyguladıkları anormal artış dolayısıyla bu cezayı almış.

PLATFORMLAR BU DÖNEMDE NE YAPTI?

İnternet üzerinden satışta kullanılan üç büyük platform (n11, Hepsiburada, Trendyol) fahiş fiyat artışlarının gündeme gelmesiyle salgının ilk günlerinde platformlarında yer alan satıcıların belirlediği fiyatlara müdahale edemeyeceklerini açıklasa da kısa sürede inisiyatif alarak anormal fiyatla satışa sunulan ürünlerin satışını engellemişti. Platformlar bu manevrayı yapana kadar, o platformlar üzerinden kaç alıcı ne kadarlık bir zarar uğradı bunu bilmiyoruz. Bu konuda ne bakanlığın ne de platformların bir açıklaması oldu.

E-pazaryeri şirketlerinin iş modellerine dair iddiaları her zaman şöyledir: Platform, alıcıyla satıcının buluştuğu bir yerdir. Platformlar ürün ve fiyat politikalarına karışmaz, serbest piyasa mantığı işler. Alıcı, kendi kriterlerine göre ürünü satın almak isterse satıcıyla aralarında bir sözleşme yapılır ve ürün ile para değişimi gerçekleşir.

Peki ne oldu da platformlar, satıcıların anormal fiyatla sundukları ürünlerin satışını engelledi? Çünkü böyle bir inisiyatif almasalar Ticaret Bakanlığı’nın ve kamuoyunun radarına takılacaklarını biliyorlardı. E-pazaryeri şirketleri, sorumluluklarının kamuoyunda daha fazla tartışılır hale geleceğini öngörebiliyorlardı. Satıcılara yaptıkları müdahaleyi de elbette böyle açıklamadılar. Eylemlerinin toplumsal bir görev olduğu vurgusuna şahitlik ettik.

Korona günlerinde e-ticaret sitelerinin sorumluluğuKorona günlerinde e-ticaret sitelerinin sorumluluğu

HAKSIZ FİYAT UYGULAMALARINDA PLATFORMLAR DA SORUMLU TUTULMALI

Yukarıda yazdığım gibi, internet üzerinden yapılan satışlarda kötü niyetli satıcılara, panik halindeki veya az bilgili alıcılara daha kolay ulaşabilme ihtimali üzerinden fiziksel mekandaki satıcılara göre çok daha ağır para cezaları veriliyor. Cezanın caydırıcı olması açısından yönetmeliğin mantığı doğru olmakla birlikte aynı yönetmelikler, kötü niyetli satıcıların kullandığı platformlara dair herhangi bir sorumluluk veya cezayı öngörmüyor. Yani o platformlar hiç var olmasaydı veya özellikle anormal zamanlarda anormal fiyat artışlarına dair sitelerindeki satıcıları daha fazla kontrol etseydi belki de bu tip sorunlarla olabildiğince az karşılaşacaktık.

E-pazaryeri şirketleri, platformları üzerinden yapılan satışlarda kâra ortak oldukları gibi bu tip risklere de ortak olmalıdır. Her birinin elinde anormal ürün ve fiyat hareketlerini kolaylıkla görebilecek teknolojik imkanlar varken tüketicinin korunmasına dair alacakları önlemleri, platformların vicdanına bırakmak gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir.

Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlayacak olursak hırsızın elbette suçu var ancak bu ortamı ona sağlayan, ganimetten payını alan platformların hiç mi suçu yok? Platformların, kötü niyetli satıcılara karşı alması gereken tedbirler mevzuatta yer almadıkça olabilecek en yüksek kârı hedefleyen şirketler, tüketici güvenliği konusunda kulağının üstüne yatmaya devam edecektir.