Zihinleri esir alan virüs: Dezenformasyon

Salgın ve izolasyon döneminde bedeninizi Covid-19’dan korurken zihninizi de eksik veya yanlış bilgilerden korumalısınız. Bunun temel yolu da oldukça basit: Resmi kaynaklar dışında kaynağı açık olan, başka kaynaklar yardımıyla da doğrulayabileceğiniz şeffaflığa sahip haber ve içerikleri tüketin.

Google Haberlere Abone ol

Korona virüsü sebebiyle beden sağlığımız üzerinde çokça duruyoruz ama bir yandan da ciddi şekilde eksik veya yanlış bilgiye maruz kaldığımızı unutuyoruz. Sanatçılardan yakın çevremize, televizyonlardan sosyal medyaya kadar son bir ay içinde, birçok farklı kanal üzerinden yayılan dezenformasyona maruz kaldık. Şanslı olanların evde kendilerini izole edebildiği bu günlerde, dezenformasyonu ayağımıza getiren yegane kaynağın teknolojik cihazlar olduğunu baştan söylemek lazım. Uzman olmayan kişilerin açıklamalarından iyi niyetle yayılan dezenformasyona, birkaç hafta öncesini hatırlayalım. Eksik veya yanlış bilgi örneklerini görelim ki benzer durumlarda kaygımızı kontrol altında tutabilelim, kendimizi ve çevremizi dezenformasyondan koruyabilelim.

TELEVİZYON EKRANLARINDAN BİZE ULAŞAN ‘UZMAN’LAR

Dijital medya kullanımının arttığı su götürmez bir gerçek olsa da bu kanallarda var olan, yayılan, tartışma yaratan içeriklerin büyük bir bölümü hâlâ televizyonlarda üretiliyor. Korona virüsünün ilk haftalarında da öyle oldu. Konuklu programlarda daha önce askeri operasyon veya hazımsızlık konusunda bilgisine başvurulan konuklar bir anda Covid-19’a dair yorumlar yapmaya, tavsiyeler vermeye başladılar. Virüsten korunmak için kelle paçayı öneren de vardı tuzlu suyla gargara yapmayı öneren de... Hatta aşının bir faydası olmayacağı, aşı bulunup yaygınlaşana kadar insanların bu virüse bağışıklık sağlayacağı iddiası dahi ekranlarda yer aldı. Başka bir konuk ise Türkiye’de virüsün dünyadakine paralel hızla yayılmayacağını, "Türk geni" faktörüyle açıkladı. Demecinde 10-20 vakadan fazlasını beklemediğini söylese de ilk vaka açıklandığından yaklaşık 6 hafta sonra, vaka sayısının 100 bine yaklaştığını gördük.

Bir alanda uzmanlıkları veya akademik ünvanları olsa da bu kadar özel bir konuda hiçbir ihtisasa sahip olmayan insanlar, onlarca eksik veya yanlış bilgi aktardı. Kafasında soru işareti olan birçok kişiyi belki de yanlış yönlendirdiler, virüs tespiti sonrası ilk haftalarda salgının ciddiye alınmamasında kritik rol oynadılar.

SOSYAL MEDYADA KOL GEZEN DEZENFORMASYON

Sosyal medyada bir şeyler okumak da yazmak da tamamen kişiye bağlı. Sosyal medyanın tek filtresi bizzat kullanıcıların kendisi. Herhangi bir filtreye tabi olmayan bilgilerin aktığı mecralarda, doğruyu ve yanlışı seçmek tamamen kullanıcıların genel birikimlerine ve dijital okuryazarlıklarına kalmış vaziyette. Bu mecralardaki dezenformasyon yayılımı o kadar görünür ve halk sağlığını tehdit eder hale geldi ki örneğin Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu üyeleri adına açılan sahte hesaplarla savaşmak adına, sosyal medya hesabı olan Bilim Kurulu üyelerinin adreslerini paylaşmak zorunda kaldı.

Diğer taraftan, salgın öncesinde de özellikle toplumda tanınan kişilerin isimleriyle, parodi hesap veya hayran hesabı olarak açılan sayfalardan da, taklit edilen kişinin ağzından yazılmış gibi yorumlar, tespitler yayılıyordu. Şimdi ise halk sağlığını etkileyecek veya halk nazarında söz konusu kişinin imajını zedeleyecek birçok paylaşım yapıldığını görüyoruz. Bu hesapların takipçi sayılarına ve iletilerinin paylaşılma oranlarına bakıldığında ise ortada ciddi bir dijital okuryazarlık sorunu olduğu görülüyor. Yapılan paylaşımların neredeyse hiçbiri parodi, mizah öğesi içermiyor. Özellikle sanatçılar ve bilim insanları adına açılan bu tür parodi hesaplar, aslında mizah üretmekten çok, kişiye atfettikleri yorumları paylaşıp takipçi kazanarak orta vadede bu hesaplardan ticari çıkar elde etmenin peşindeler.

Özellikle kamuoyunda tanınan kişilerin ve sosyal medyada çok takipçili hesapların da halk sağlığını direkt etkileyebilecek herhangi bir tavsiyeden uzak durması şart. İyi niyetle yapılan paylaşımlar günün sonunda bambaşka yerlere gidebilir, insan sağlığını tehlikeye atacak eksik veya yanlış bilgilerin türemesine sebep olabilir.

Şimdi de gerçek bir kişiye, bir bilim insanına gelelim. Ercüment Ovalı 16 Nisan’da Twitter’dan bir açıklama yaptı. Yarım milyon beğeni alan tweet’i, bir anda salgının çözüldüğünü ilan eder gibiydi. Ovalı, daha sonra yaptığı açıklamalarda yanlış anlaşıldığını söylese de ok yaydan bir kere çıkmıştı. İleti elden ele dolaştı, haber bültenlerine girdi, haber sitelerinin manşetlerinde yerini aldı. Bu haberi alan insanların büyük bir bölümü de artık Covid-19’u yendiğimizi düşünmeye başladı; heyecanlandı; belki de kişisel tedbirlerini gevşetti.

Olayın, Ovalı’nın iletisindeki gibi olmadığı da birkaç saat içinde anlaşıldı. Ovalı, var olan bir ilacın klinik testinin yapılmasını istediğini ve yanlış anlaşıldığını söyledi. Tweet öyle bir yayıldı ki Sağlık Bakanı dahi tartışmaya dahil olmak zorunda kaldı. Bilimsel etiği bir kenara bıraksak dahi bir bilim insanının sosyal medyayı kullanma biçimi, hele ki halk sağlığını ilgilendiren ve toplumsal kaygının çok yükseldiği böyle bir dönemde hiç olmadığı kadar önemli. Bu paylaşımın, bilim insanlarının medyayı nasıl kullanmamaları gerektiği konusunda bir örnek olarak kalmasını ve etkilerinin de sınırlı olmasını temenni etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

TIK ALAYIM DERKEN DEZENFORMASYON YAYAN HABER SİTELERİ

Sosyal medyada virüse karşı bağışıklık artırdığı iddiasıyla paylaşılan birçok iddia gördük. Mart sonundaki bir örnek üzerinden gidelim. Sumak suyunun Covid-19’a karşı etkili olduğunu savunan bir kişiye ait video sosyal medyada ve mesaj gruplarında dönmeye başlamıştı. İddiayı daha da görünür kılan ise haber sitelerinin bu konuyu manşetlerine taşımaları oldu. Merak uyandıran tık tuzağı başlıklarla verilen haberlerde genellikle hiçbir bilimsel görüşe yer vermeyen haber siteleri, bu safsatadan haberi olmayan insanların da haberdar olmasını sağladılar. Basitçe herhangi bir arama motorunda “sumak suyu covid-19” yazdığınızda çok tıklanan haber sitelerinin neredeyse hepsinde “Sumak suyu korona virüsünü yener mi?” gibi başlıkları görmek mümkün. Aynı günlerde Google Trends’te de sumak suyuna dair arama hacminin bir anda zirve yaptığını görebiliyoruz. Elbette bu yanlış bilginin el birliğiyle yayılımı sonrasında bir haber daha görüyoruz. O da “Sumak satışları patladı” oluyor.

Daha genel içeriklere bakıldığında ise bağışıklığı güçlendirmek için verilen tavsiyeler, tüketilmesi gereken gıdalar gibi içeriklerde hiçbir bilimsel atıf yapılmayan, uzman görüşlerine yer verilmeyen onlarca haber ve içerik gördük. Salgın sebebiyle bağışıklığı güçlendirme konusu popüler olsa da haber siteleri bu arama/tüketim hacminden pay almak için yarışırken önceliklerinin halk sağlığını korumak olması gerekiyor. İnsanların sağlığı birkaç bin tıklamadan daha değersiz değildir, değil mi?

MESAJLAŞMA UYGULAMALARI VE İYİ NİYETLE YAYILAN DEZENFORMASYON

“Hastanede çalışan bir komşum”, “Belediyedeki arkadaşım”, “Bakanlıkta çalışan bir arkadaşın eşi” gibi başlayan cümlelerle yayılan videolar, tahrif edilmiş belgeler, komplo teorileri… Bunların en hızlı ve kontrol edilemez biçimde yayıldığı yerler, kapalı mesajlaşma uygulamaları. Uygulamalar uçtan uca şifreli olduğu için kimin neler servis ettiğini tam olarak bilemesek de dezenformasyonun en sert yayılım alanı olduğunu biliyoruz.

Kaygı ve panik halindeki insanlar, kendilerine iletilen herhangi bir mesajın doğruluğunu tartışmadan, birkaç saniye içinde birkaç farklı gruba mesajları göndererek çevresini de bilgilendirmek istiyor. Çoğu insan, güvendiği birinden gelen mesajın içeriğiyle ilgili hiçbir şüphe duymadan, başkaları da faydalansın diye, farkında olmadan eksik veya yanlış bilginin dağıtımında önemli rol oynuyor. Kişisel olarak birbirine güvenen birkaç insanın, mesajları birkaç gruba dağıttığını düşündüğünüzde, virüsün üstel yayılma hızına benzer bir yayılmayı hayal edebiliriz.

***

Salgın ve izolasyon döneminde bedeninizi Covid-19’dan korurken zihninizi de eksik veya yanlış bilgilerden korumalısınız. Bunun temel yolu da oldukça basit: Resmi kaynaklar dışında kaynağı açık olan, başka kaynaklar yardımıyla da doğrulayabileceğiniz şeffaflığa sahip haber ve içerikleri tüketin.

Çin’in laboratuvar deneyleri, İsrail ve ABD’nin oyunu, dünyayı yeniden dizayn eden aileler, iki diş sarımsak yutarak virüsü yenebileceğiniz gibi büyük oyunu gören hiçbir içeriği tüketmeyin. Size bu tip içerikleri ulaştıranlar aileniz, arkadaşlarınız ve takip ettiğiniz haber sitesi ise onları da uyararak yanlış bilgilerle daha fazla kimsenin zihninin zehirlenmemesi için elinizden geleni yapmalısınız. Halkın zihin sağlığını, halkın bir parçası olarak korumaya bu şekilde katkı sağlayabilirsiniz.