Veriyi demokratikleştirmek ülkeleri nasıl demokratikleştirir?

Devletler milyarlarca dolarlık ihale alımı yaparlar ve bu ihalelerin yapılışı, teklifi, hangi firmaların hangi ihaleleri aldığı pek açık veri/bilgi değildir. Bu bilgilerin çoğu ticari sır denilerek gizlenir ve her şeyin gizli yapılıp gizli tutulması ya da seçici açık tutulması suistimallere olanak sağlar.

Google Haberlere Abone ol

Serdar Temiz

Açık veri, verinin demokratikleştirilmesidir. Sadece devletlerin ve büyük firmaların erişebildiği veri, açık veri değildir. Açık veri hem demokrasi hem de innovasyon için çok önemlidir. Bu yazıda demokrasi için açık verinin önemini anlatacağım.

En önemli verilerin başında devletlerin bütçeleri gelir. Hangi devletin ne kadar gelir topladığı, bu gelirlerle ne yaptığı şeffaf olmadığı zaman esasında rüşvete, yolsuzluğa, adaletsizliğe yol açılır. Devletler bütçelerindeki kalemleri bir rapor halinde sunuyor olsalar da, alt kalemleri bilmediğimiz ve kimi kurumların harcamaları denetime kapalı olduğu için, bu harcamaların kimlere, hangi hesaplardan, tek tek hangi uygulamalar için harcandığını bilemeyiz. Yapılan harcamalarda bir usulsüzlük, haksızlık varsa varsa da, bilemeyiz.

Mesela herhangi bir devlet "Eğitim bütçesinden 5 milyar dolar harcadık" dediğinde, bu 5 milyar dolar bina dikmeye mi, maaşlara mı harcandı, eğitimin hangi kademesine gitti, özel okullara mı gitti yoksa devlet okullarına mı gitti, belediyenin verdiği eğitim hizmetlerine mi gitti, yoksa milli eğitime mi gitti bilemeyiz. Bu da esasında harcamaların karanlıkta olmasına olanak sağlar.

Aynı rakamları Suriyeli göçmenler için harcanan miktarlarda da duyarız. Sürekli artan milyarlarca dolarlar havada uçuşur. Bu harcamaların ne kadarının uluslararası kuruluşlardan, ne kadarının Türkiye'nin kendi bütçesinden olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Üstelik bu harcamaların nasıl yapıldığını da bilmiyoruz. Kamplara ne kadar gitti? Eğitime ne kadar gitti? Sağlığa ne kadar gitti? İhalelerle mi hizmetler alındı yoksa devlet kendi memurlarıyla mı yaptı? Kaç firma hangi ihaleleri aldı? Kaç kişi çalıştırıldı? Bu harcamaların ödemeleri büyük ihtimalle bankalarla yapıldığına ve muhasebeleri tutulduğuna göre, istenirse gerçek zamanlı olarak da yayınlanabilir bu bilgiler değil mi? Ama elimizde birkaç politikacının ifadesi dışında başka veri yok.

İhale konusu elbette şeffaf devletten bahsedince aklımıza ilk gelecek konulardandır ve açık veri ile çok ilgilidir. Açık ihale hareketi (1) de açık veri hareketi şemsiyesinin altında düşünülebilecek bir harekettir. Open contracting partnership (Açık ihale ortaklığı (2)) ile Açık Bilgi Vakfı'nın ‘stop secret contracts’ (3) (gizli kontratları/ihaleleri durdurun) hareketinin temeli şu: Devletler milyarlarca dolarlık ihale alımı yaparlar ve bu ihalelerin yapılışı, teklifi, hangi firmaların hangi ihaleleri aldığı pek açık veri/bilgi değildir. Bu bilgilerin çoğu ticari sır denilerek gizlenir ve her şeyin gizli yapılıp gizli tutulması ya da seçici açık tutulması suistimallere olanak sağlar. Mesela ucuza uçuran Rynair firmasının kullandığı havaalanlarının bağlı olduğu şehirlerin belediyelerinden destek aldığına dair iddialar, kontratlar ‘ticari sır’ denilerek gizli tutulduğu için daha sıklıkla dile getirilir oldu. Dolayısıyla ucuza uçtuğunu sanan vatandaşlar esasında vergileriyle uçak biletinin büyük kısmını ödüyor olabilir. Bu da bazı firmalara haksız avantaj sağlar. Bahsettiğim gereksinimden dolayı bazı ülkelerde, devlet, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile açık ihale projeleri yapıldı. Bunlardan biri, ihale sistemi çok kötü olan Ukrayna’daki Prozorro Platformu'dur. Bu platformda ihaleler, ihale detayları, ihaleyi alan firmalar hakkındaki bilgileri istediğiniz gibi bulabilir, veri olarak indirebilir, kendi analizlerinizi kendiniz yapabilirsiniz.

Burada ihale demişken, yap işlet devlet projeleri için bir parantez açmak isterim. Özellikle ‘devletin cebinden tek kuruş çıkmadan’ yapılan ve detayları tam açıklanmayan ya da karmakarışık dokümanlarla açıklanan projeler beni hep şüphelendirir. Sonuçta, ticari bir firmanın yatırımcıları vardır, ortakları vardır; ticari dertleri olmasaydı zaten vakıf olurlardı.Ticari bir firma, bu kadar yüklü bir yatırımı nasıl yapar, kaynakları nasıl bulur? Bu kadar büyük yatırımın nereden gelip nasıl değerlendirileceğinde vatandaşların söyleyecek bir lafı yok mudur? Karmaşıklığı basitleştirmek için, bu sistemin nasıl olduğuna dair bir örnek vermek isterim. Bir kasaba düşünün, ilk defa bir kebapçı açılacak. Belediye ‘bütçesinden para çıkmasın’ diye, ihale açar ve her nedense belediye başkanının tanıdıklarının tanıdıkları ortak olarak ihaleyi alırlar. İlginç olan, belediye sadece tek bir restorana lisans verir, hatta kuranlara şunları der: 1) Günde bin yemek siparişini garanti ediyorum. Eğer binden az satarsanız, üstünü ben tamamlarım. 2) Özkaynaklarınız yetmez sizin; gelin ben sizin bankadan alacağınız krediye belediye olarak kefil olayım 3) Belediye yemekhanesini kapatacağım, hatta akşam vakti evlerdeki elektriği kestireceğim ki, mecbur insanlar evlerinde yemek pişiremesinler ve sizin müşterin artsın 4) Arsa da benden, ama senin değil; sadece kullanma hakkı senin, belediyenin malını kimseye yedirmem. 5) 30 sene kullan, haa bak benden hiç para isteme, 30 sene sonra açtığın restoran benim. (30 sene sonra o bina zaten ömrünü doldurur) 6) Fiyatı istediğin gibi koy, bazı belediye kurumlarına senden almayı şart koşacağım. Şimdi, tüm bu şartlarda, cebinden tek kuruş çıkmayan belediye mi yoksa bu ihaleye girenler mi risk alıyor veya kazançlı çıkıyor? Her ticari girişimde kazanç kadar risk de vardır. İhaleye girmenin, bu ticari işe girmenin riski ne? Bu kebapçıyı açanın bu durumda batması kolay kolay mümkün değil ki, o zaman müteşebbislik bunun neresinde?

Benzer örnek havaalanlarında vardır mesela. İhaleyi alan firma, eğer ülkedeki kapalı su fiyatının 10 katına suyu havaalanında satacaksa, binlerce dolar metrekare fiyatı orada dükkan açmak isteyenlerden isteyecekse, kimsenin hangi metrekareyi nasıl kiraladığı şeffaf değilse, oradaki ‘devletin cebinden çıkmayan kaynak’, hizmetten faydalanmak zorunda olan vatandaşın cebinden çıkar. Uçmak artık lüks kategorisinde değil; havaalanını kullanmak ve hizmetler lüks. Peki neden havalanınında hizmet veren işletmeler fahiş fiyatları dayatırlar? Mesela İsveç Arlanda Havaalanı'nda öğlen yemeği ve şehir merkezindeki yemek arasında fiyat farkı dikkat edilmeyecek kadar azdır. Mesela İskoçya'da Edinburgh Havaalanı'nda içme suyu sebildendir. İlle de kapalı satın almak isterseniz o da var ama içme suyu  ücretsizdir. Oysa Türkiye'de birçok havalanında uçtuğunuz için cezalandırılıyormuşsunuz gibi her şey ateş pahasıdır. Peki devletin cebinden para çıkmadı derken, gitmek zorunda olduğumuz havaalanlarının bu kadar pahalı olmasının, vatandaşın cebinden çıkan tonla paranın hesabını kim tutacak?

İhalelerin şeffaf olması, kontrat detaylarının herkesin anlayabileceği dilde kamuoyu ile paylaşılması, piyasada serbest rekabetin tam çalışmasına ve kaynakların daha verimli kullanılmasına yol açar.

Madem açık ihale ortaklığından başladım, Açık Devlet Ortaklığı'ndan (ADO) (Open Government Partnership-OGP) bahsetmemek olmaz. Bu kurum, devletlerin daha şeffaf ve demokratik olmaları için kurulmuş. Ortak ülkelerin sivil toplum örgütleri ve uzmanlar ile beraber çalıştığı uluslararası bir kuruluş. Kurum, devletlerin iki yıllık etkinlik planlarını oluşturmalarını ister ve bunları bağımsız raportörler eşliğinde denetleyip rapor hazırlar. ADO'nun kurallarına göre, eğer bir ülke 12 ay hiçbir etkinlik göstermez ise, aktif olmayan statüsüne girer. 4 Mayıs 2016’da Cape Town'da toplanan yönetim kurulunun oy birliği ile Türkiyenin aktif ülke statüsünden düşürülmesi kararı alındı ve bu kararın aktif hale gelmemesi için de, Türkiye’den zaten üye olmak için kabul etmiş oldukları mükellefiyetleri yerine getirmesi istenerek yükümlülükleri hatırlatıldı. Bunların içinde bakanlık biriminde iletişim personeli belirlenmesinden, ulusal planın yazılıp halka açık hale getirilmesi, planın takibi ve uygulaması için devletten destek istendi. Bunlar için de, Türkiye’den 31 Mayıs'a kadar cevap verilmesi istendi. Türkiye tarafından bir gelişme olmayınca da, kurum Türkiyeyi 2014'teki ulusal etkinlik planını gerçekleştirmediği için, 21 Eylül 2016’da aktif olmayan ülke statüsüne düşürdü. ADO'nun kuruluşundan bu yana üye olup iki kere iki yıllık planı arka arkaya yerine getirmeyen ilk ülke olarak Türkiye tarihe geçti. Bunu da tüm dünyaya basın açıklaması ile duyurdu (4). Şu anda ADO'nun aktif olduğu ülkelerin haritasına bakarsanız (5), Türkiye'nin olmadığı haritada Sırbistan’dan Moğolistan’a, Kenya’dan Nijerya'ya kadar aklınıza gelmeyecek pek çok aktif ülke görürsünüz.

Nijerya demişken, sizlere orası hakkında açık veri ile ilgili ilginç bir olayı anlatayım: Nijerya Afrika kıtasının en büyük, dünyanın da yedinci en büyük petrol üreticisi ülkesi. Ülkede işsizlik, gelirin haksız ve adaletsiz dağılımı, eğitime erişememe gibi sorunlar var. Nijerya devleti petrol fiyatlarında indirim yaparak halkın ekonomisine katkıda bulunuyordu. Hükümet bu fiyat desteğini kaldırmaya karar verdiğinde, BudgIT6 isimli açık veri grubu, Nijerya bütçesi hakkındaki verileri analiz ederek, devlet başkanın yıllık gıda bütçesinin 1 milyar naira (Nijerja para birimi-dolar olarak o zamanki karşılığı 6.2 milyon dolar) olduğunu Twitter'dan paylaştı. Bu kanıta dayalı bilgi, protestocular tarafından kullanıldı ve bütçenin şeffaf ve adil olmasına dair talepleri arttırdı. Grubun sadece 9 bin 500 takipçili Twitter hesabına rağmen, sitesi 4 milyon kere ziyaret edildi, verilere erişim için 4 bin talep geldi. BudgIT ekibi devletin yönetimindeki eksikliği halkın bilmesine ve taleplerinde daha somut olmasına yardımcı oldu.

Bu örnekler açık verinin demokratik, şeffaf ve hesap veren devletler oluşturmak için ne kadar önemli olduğunu hepimize gösteriyor.

(1) Open contract’ı açık kontrat, şeffaf ihale diye çevirebiliriz.

(2) https://www.open-contracting.org/

(3) https://stopsecretcontracts.org/

(4) https://www.opengovpartnership.org/stories/turkey-made-inactive-open-government-partnership

(5) https://www.opengovpartnership.org/participants

(6) http://yourbudgit.com/ & http://venturesafrica.com/how-technology-is-fostering-good-governance-in-nigeria