TBB Başkanı Sağkan, AYM’ye yeniden itibar için 3 adım önerdi

Türkiye Barolar Birliği Başkanı, Atalay ile ilgili Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı için, “Hiçbirimizin artık anayasal bir güvencede olamayacağımıza ilişkin bir kararla karşı karşıyayız” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay kararını uygulamadı. Yüksek mahkemeyi “vesayet” ve “yargısal aktivizm” içinde olmakla suçlayan Daire bir ilke imza attı, Atalay için ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Erinç Sağkan, “AYM’yi tanımıyoruz” anlamına gelen karar için, “Son yıllarda AYM’nin siyasetçilerin hedefinde olduğunu biliyoruz. Ben bu kararı AYM’nin kapatılmasını sağlamaya dönük hedef gösterme olarak görüyorum. Siyasetçilerin önüne atmaya dönük bir çaba olarak okuyorum” dedi.

Yüksek yargının attığı düğümün siyasetçiler müdahale etmeksizin yargı mekanizmaları içinde çözülmesi gerektiğini belirten Sağkan “en geç yarın sabah” atılması gereken 3 adım saydı. Bu adımlar, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyelerini açığa alıp yeni atamalar yapması, Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’nun Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararda imzası olan üyelerini görevden çekilmeye davet etmesi ve Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nun da “görev suçu” kapsamında değerlendirme yaparak adli yönden soruşturma başlatma kararı alması.

Kararı değerlendirmek için yarın sabah olağanüstü toplantı kararı aldıklarını duyuran Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada da, “Birliğimiz tarafından Anayasayı yok sayan ilgili daire üyeleri bakımından 'görevden el çektirmeye davet' yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na yarın itibariyle gerekli başvuru yapılacaktır” dedi.

Kararı Gazete Duvar’a değerlendiren Erinç Sağkan özetle şunları söyledi:

ÇOK DAHA AĞIR BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ: Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu, Mustafa Balbay örneklerinde olduğu gibi bazı kararlarına ilk derece mahkemelerinin uymamak yönünde direnç gösterdiklerine şahit olmuştuk. Ancak daha sonra bu kararlar kendi içinde düzelmişti. Bu kez çok daha ağır bir durumla karşı karşıyayız.

'BİZ AYM’Yİ TANIMIYORUZ' DİYORLAR: Yargıtay 3. Ceza Dairesi çok ağır ifadelerle bir karar almış. İfadelerinde AYM’yi tamamen itibarsızlaştırmaya gayret eden bir boyut var. AYM’yi kendileri üzerinde vesayet makamı gibi davranmakla, yargısal aktivizm yapmakla suçluyorlar. AYM’nin Can Atalay’la ilgili kararına hukuki değer ve geçerlilik atfedilemeyeceğini söylüyorlar. Uyulmama kararını alırken "Biz AYM’yi tanımıyoruz" diyorlar. Kararın gerekçesinde AYM’nin yasaları da iptal ederek yasama organının alanına müdahale ettiğini ifade ediyorlar. AYM’nin görevlerinden biri de yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemektir. Bu görevi yerine getirmesini yasama organının meşruiyetine müdahale olarak tanımlayarak aslında AYM’yi tam anlamıyla hedef tahtasına oturtmaya çalışıyorlar. Sadece bireysel başvuru yönüyle de değil. Kanunları denetleme yönüyle de.

AYM’NİN KAPATILMASINI SAĞLAMAYA DÖNÜK HEDEF GÖSTERME: Can Atalay kararına imza atan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak gibi bugüne kadar hiç görmediğimiz bir usulü hayata geçiriyorlar. Son yıllarda AYM’nin siyasetçilerin hedefinde olduğunu biliyoruz. Ben bu kararı AYM’nin kapatılmasını sağlamaya dönük hedef gösterme olarak görüyorum. Siyasetçilerin önüne atmaya dönük bir çaba olarak okuyorum. Bir taraftan bakınca da Anayasanın 153. Maddesi’nin (Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir) resmen yok sayıldığı, Türk yargısının içerisinde bulunduğu halin maalesef ki açık net bir resmi olarak görüyorum.

BU KARAR ÖFKEYLE YAZILMIŞ, SİYASETEN ALINMIŞ BİR KARAR: Can Atalay’ın bireysel başvurusu henüz görüşülmeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi apar topar bu dosyayı önüne alıp onadığında bazı işaretleri görmüştük. Can Atalay’ın AYM’nin vereceği bir hak ihlali kararı ihtimalinde serbest kalmasının önüne geçmek amacıyla yapıldığı yorumunda bulunduk. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlalinin giderilmesi için gösterdiği yolda dosyayı ilk derece mahkemesine iade etmeliydi, fakat bu karar çıktı. Bu karar öfkeyle yazılmış, siyaseten alınmış bir karar. Hukukçu olarak değerlendirmem ne yazık ki böyle.

YÜKSEK YARGININ ATTIĞI DÜĞÜMÜ YARGININ KENDİ İÇERİSİNDEKİ MEKANİZMALARIN ÇÖZMESİ GEREKİR: Hiçbirimizin artık anayasal bir güvencede olamayacağımıza ilişkin bir kararla karşı karşıyayız. Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanın artık bireysel başvuru yoluyla temel hak ve özgürlüklerini Anayasa Mahkemesi’nin güvencesinde hissedebileceği bir ortamın olmadığını tespit eden bir karar. Bu karar ifade edeceğim önlemler alınmazsa AYM’nin artık bireysel başvurular yönünden aldığı kararların uygulanmamasının serbest olduğunun resmileşmesi anlamına gelecektir. Yüksek yargının kendisinin attığı düğümü siyasetçiler müdahale etmeksizin yargının kendi içerisindeki mekanizmaların çözmesi gerekir. Bu mekanizmalar var.

HSK, İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKAN VE ÜYELERİNİ AÇIĞA ALMALI: HSK’nın hiç gecikmeden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri ile ilgili bir soruşturma başlatıp o başkan ve üyeleri AYM kararını uygulamadıkları açık olduğundan, kesin karar verilinceye kadar açığa almaları gerekiyor. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeni başkan ve üyelerin ataması hemen yapılmalı. Bu kapsamda AYM’nin verdiği kararın uygulanmasını sağlayarak Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aldığı kararla AYM’nin kararlarının uygulanmayacağına dönük algıyı ortadan kaldırması gerekiyor. İstanbul 13. Ağır Ceza yeni başkan ve üyeleriyle AYM’nin kararını, kararda belirtilen formül doğrultusunda uygulamalı. Ancak bu yapılırsa AYM itibarını tekrar kazanabilir.

YARGITAY YÜKSEK DİSİPLİN KURULU KARARDA İMZASI OLAN ÜYELERİ ÇEKİLMEYE DAVET ETMELİ: Yargıtay’ın bu kararına karşı Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’nun hareketsiz kalması düşünülemez. Yargıtay Disiplin Kurulu’nun resen harekete geçip disipliner soruşturma işlemlerini başlatması gerekiyor. Yargıtay Kanunu'nda eylemin ağırlığına göre uyarma ve görevden çekilmeye davet yaptırımları söz konusu. Bu kadar ağır bir karar, hukuki yanlışlar söz konusu iken artık bunun bir uyarı cezası ile geçiştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Yargıtay Disiplin Kurulu'nun, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararda imzası olan üyelerini görevden çekilmeye davet etmesi gerekiyor.

YARGITAY 1. BAŞKANLIK KURULU 'GÖREV SUÇU' KAPSAMINDA SORUŞTURMA BAŞLATMALI: Üçüncüsü Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nun da “görev suçu” kapsamında değerlendirme yaparak adli yönden soruşturma başlatma kararı alması gerekiyor. HSK, Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu ve Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nun hiç zaman geçirmeden bugün en geç yarın sabah bu işlemleri başlatması ve Yargıtay’ın attığı bu düğümü yine kimsenin müdahalesine gerek kalmaksızın yargının kendisi çözmesi gerekiyor.