YAZARLAR

Tahıl silahsa kim kimi vuruyor?

Demokratlar kulübünün, zorbalar kulübüne karşı arsız olma ayrıcalığı var sanki! Ucuza ithal ettikleri tahılla işledikleri gıda ürünlerini güney yarım küreye satarak kârlarını katlayan kartellerin sözcüleri. Elbette tahıl anlaşması gıda fiyatlarındaki artışı baskıladı, hatta düşürdü. Bu haliyle kıymetliydi.

Erdemli savaş olabilirmiş gibi yüksek değerlerle süslü söylemler havada uçuşuyor; hepsi birer mermi sanki. Batıya göre Rusya, Ukrayna savaşında tahılı bir silaha dönüştürdü. Doğru fakat dünyanın bir numaralı tahıl kaynağı Rusya; Rus tahılı ve gübresi Batılı ambargo ve yaptırımlar yüzünden pazarlara ulaşamazken bu suçlama yerini bulabilir mi? Üç kez uzatılan ve 17 Temmuz’da anlaşmanın süresi dolar dolmaz Ukrayna tahılına Karadeniz koridoru kapandığında dünyanın açlık sorunu ve gıda fiyatlarındaki artış otomatik olarak yine buna bağlandı. Savaşın yol açtığı yıkım ve felaketteki sorumluluğunu örtmeden şunu söylemek adil bir yaklaşım olur: Anlaşmanın çökmesiyle ilgili tartışmada söylem üstünlüğü hala Rusya’da. BM’nin garantörlüğünde Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasındaki mekanizmaya destek verenler, anlaşmadaki koşulları yerine getirmedi. Hile yaptılar. Nasıl olsa savaşı başlatan tarafı şeytanileştirme imkânları var. Rusya bu koridora Afrika’nın hali gösterilerek ikna edilmişti. Mekanizma İstanbul’daki ortak kontrol merkezi sayesinde gemilerle silah taşınmasını önleyecekti. Rusların mekanizmaya dönmek için karşılanmasını istedikleri yedi koşuldan biri “anlaşmanın fakir ülkelerin ihtiyacına hizmet etmesi.”
Diğerleri;
- Fiilen Rus tahıl ve gübresinin dünya pazarlarına ulaşmasını önleyen yaptırımların kaldırılması
- Tarım bankası Rosselhozbank’ın SWIFT’e tekrar alınması
- Tarım makinelerinde kullanılan yedek parçaların tedarik edilebilmesi
- Gemilerin kiralama ve sigortalanmasının önündeki engelin kaldırılması
- Ukrayna’nın devre dışı bıraktığı Tolyatti-Odessa amonyak boru hattının yeniden açılması
- Tarım sektörüyle ilişkili dondurulmuş Rus varlıklarının serbest bırakılması.

Anlaşmanın temel motivasyonu olarak üzerinde durulan fakir coğrafyaların mahrumiyeti bu mekanizmayla değişmedi. BM Karadeniz Tahıl Girişimi Ortak Koordinasyon Merkezi’nin resmi verilerine göre koridordan geçen 32.9 milyon tonun dağılımı şöyle: Yüksek gelir grubundaki ülkeler 14.3 milyon ton, üst orta gelir grubu 12.1 milyon ton, alt orta gelir grubu 5.6 milyon ton, düşük gelir grubu 822 bin ton.
Üst gelir grubunda İspanya, İtalya, Hollanda, İsrail, Portekiz, Belçika, Almanya, Fransa başı çekiyor. Batı Avrupa’nın payı 13.2 milyon ton. Aralarında Kiev’e arka çıkmakta başı çeken Doğu Avrupa ülkeleri Ukrayna tahılına yasak uygularken Batı Avrupa koridor sayesinde ekmeğine yağ sürdü.
Rakamsal olarak Çin 8 milyon tonla en fazla tahıl ithal eden ülke. Nüfusuna kıyasla normal.
İkinci sıradaki ülke 6 milyon tonla İspanya.
Üçüncü sırayı 3.2 milyon tonla Türkiye işgal ediyor. Bal tutan parmağını yalamış. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arabuluculuk ettiği anlaşmanın zengin ülkelere çalıştığını ve Rusya lehindeki koşulların yerine getirilmediğini söyleyip duruyordu. Bu haliyle Rus lider Vladimir Putin’le söylem birliği içindeydi. Piyasalar enflasyon ateşiyle yanarken Türkiye bu sayede avantajlı tahıl sağladı. Afrika’yı dilinden düşürmese de anlaşmanın ekmeğini Erdoğan yedi. Batı Avrupa’nın zenginleri gibi. Afrika’nın payı yüzde 12’de kaldı. Afrika’nın aç halini ya da dünya gıda fiyatlarını dert edinenlerin tutarlı olabilmeleri için hem bu dağılımdaki adaletsizliği gidermeleri hem de Rus tahılının önündeki engelleri kaldırmaları gerekirdi. Fakat üstenci laflar etme konusunda pek utanmazlar. “Güney kürenin tahıla erişimi ortadan kaldırıldı”, “Bu durum büyük gıda krizi yaratacak!”, “Tüm dünya zarar görecek”… Washington’dan Londra ve Brüksel’e tepkiler böyle akıyor. Demokratlar kulübünün, zorbalar kulübüne karşı arsız olma ayrıcalığı var sanki! Ucuza ithal ettikleri tahılla işledikleri gıda ürünlerini güney yarım küreye satarak kârlarını katlayan kartellerin sözcüleri. Elbette tahıl anlaşması gıda fiyatlarındaki artışı baskıladı, hatta düşürdü. Bu haliyle kıymetliydi.

***

Koridorda ortaklığın bitmesi güvenli ihracat yollarının bulunması konusunda işleri zorlaştıracak. Yine de bu durum ne Ukrayna ne de Rusya için dünyanın sonu. Zorluklara ve kayıplara rağmen her iki ülke de kendi alternatiflerini bulmada mesafe katediyor.
Vzglyad’ın verdiği bilgiler ışığında Ruslar açısından durum şu: Rusya Tahıl Birliği’ne göre anlaşma Rusya’ya sadece zarar verdi. Beri tarafta Rusya anlaşmanın faydasını görmediği halde rekoltedeki artış ve fiyatlardaki düşüşün de etkisiyle ihracatta rekor kırdı. Temmuz 2022-Haziran 2023 döneminde Rusya’nın tahıl ihracatı 60 milyon tonu buldu. Önceki tarım yılında bu rakam 38.1 milyon tondu. Ruslar bunu anlaşmaya değil finans, sigorta ve lojistik kısıtlamalarını aşmak için yeni yollar bulmalarına bağlıyor.
Fakat Rusya anlaşmadan çekilmenin siyasi maliyetinden kaçamayabilir. Koridorun kapanmasından zarar görenlerin başında Rusya’nın bu süreçte önem atfettiği Çin ve Türkiye geliyor.
Öte yandan Ukrayna’nın işi daha zor. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski Rusya olmadan BM ve Türkiye ile birlikte koridoru sürdürme ya da Karadeniz’de kıyıdaş ülkelerin karasularını kullanarak yeni bir rota öneriyor. Bunun için Türkiye, BM ve NATO’da güvence arıyor. Askeri güvence Rusya ile kafa kafayı gelmeyi de gerektiriyor. Kiev çatışmaları NATO’nun savaşına dönüştürmeye çok istekli. Zelenski’nin talebiyle NATO-Ukrayna Konseyi bu konuyu görüşmek üzere toplanacak. Rusya’nın veto kartıyla bulunduğu BM’den güvence çıkması ihtimali sıfır. NATO da bu vesileyle Karadeniz’deki varlığını artırmanın yoluna baksa da “Silah bizden savaş senden” demeye devam edebilir. Anlaşmanın son günü Ukrayna’nın Kerç Köprüsü'nü vurması, Rusların Odesa limanlarını bombalayarak misilleme yapması, devamında Rusya’nın 20 Temmuz itibariyle Ukrayna limanlarına yanaşacak tüm gemilere potansiyel askeri malzeme taşıyıcısı muamelesi yapacağını duyurması Karadeniz’deki potansiyel rotaları tehdit ediyor.
Ukrayna da 21 Temmuz itibariyle Rusya limanlarına yanaşacak tüm gemilere ‘askeri’ muamelesi yapacağını ilan etti. Bu restleşme ortamında sivil gemilerin limanlara yanaşmayı göze alması ya da gemiler ve yükler için sigortacı bulunması çok zor.
Haliyle savaş başladığından beri Ukrayna’nın gıda ürünlerini çıkarmaya yönelik yürütülen diğer çalışmalar daha fazla önem kazanıyor. Bu rotalarda da "Ukrayna dostu" Doğu Avrupa’nın Kiev’i yüzüstü bırakan politikaları karşımıza çıkıyor. Ukrayna’nın üzerinde durduğu birkaç yol var: Tuna Nehri üzerindeki mavnalarla taşımacılığın kapasitesini artırmak. Romanya’nın Köstence Limanı'nı daha etkin kullanmak. Demir yollarındaki uyumsuzluklara çare bulmak ve kara yolları üzerindeki engelleri aşmak.
Tuna üzerindeki Reni ve Izmail limanlarının kapasitesi aylık 1.4 milyon tondan 2 milyon tona çıkarıldı. Etkili bir şekilde kullanıldığı takdirde Ukrayna tahılının neredeyse yarısı Avrupa’ya taşınabilir. Buradaki sorun yaz ayları su seviyesindeki düşüşe bağlı olarak taşımacılık kapasitesinin düşmesi. Demiryollarında ise aks farkı temel sorun. Ayrıca lokomotiflere eklenen vagon sayısında uyuşmazlık var. Ciddi zaman kaybı ve artan maliyetler söz konusu. Bunun ötesinde Ukrayna’dan Avrupa’ya giden gıda Doğu Avrupa’nın çiftçilerini isyan ettirince "Savaş” diye Zelenski’nin sırtını sıvazlayanlar yasakçı kesiliverdi.

Savaş patlak verdiğinde Avrupa Komisyonu, Ukrayna tarım ürünlerine uygulanan gümrük vergileri ve kotaları kaldırmıştı. Doğu Avrupa’nın yerli üreticileri kazan kaldırdı. Polonya, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan Ukrayna tahılının sadece piyasaya girmesini değil transit geçişini de yasakladı. Romanya içeride satışını engelleyip transit geçişlere izin verdi. Bunun üzerine Avrupa Komisyonu 100 milyar euroluk teşvik paketiyle transit geçişlerin açılmasını sağladı. Bu ülkeler Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması rafa kaldırılınca da esnemedi. 5 ülke ağız birliğiyle AB’den mevcut politikanın sürdürülmesini yani teşvikler karşılığında sadece transit geçişlere izin verilmesini istedi.
Köstence Limanı Avrupa dışı sevkiyatlar için önemli. Köstence Limanı'ndaki tahıl çıkışında Ukrayna’nın payı yarı yarıya ulaştı. Fakat oradaki sorun kapasiteyle alakalı. Romanya’nın yanı sıra denize kıyısı olmayan Macaristan ve Sırbistan da Köstence Limanı'nı kullanıyor. Bu üç ülkenin ürünleri ağustosta limana gelmeye başlıyor. Kapasite zorlanırsa Ukrayna’nın Köstence’den yılda 15 milyon ton tahıl çıkarabileceği öngörülüyor. Tuna’daki hedef ise kapasiteyi yıllık 48 milyon tona çıkarmak. Tuna’nın Köstence’ye sevkıyatlar için de kullanıldığını dikkate almak gerekiyor. Odessa ya da diğer güneybatı limanlarından gemileri çıkartıp Romanya, Bulgaristan ve Türkiye karasularından yürütmek ise tamamen Rusya’nın insafına kalmış bir durum. Ukrayna limanlarına yanaşan tüm gemiler “askeri gemi” muamelesi görecekse bu rotanın çalışma şansı yok.

***

Evet herkesin sofrasındaki buğday-mısır bu savaşta bir enstrüman. Fakat sorumluluk düzeyi farklılaşsa da kirli oynayan tek bir taraftan söz edilemez. Bu oyunda hassaten Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı 14 Afrika ülkesi kıvranıp duracak. Rusya’nın Afrika’daki güç rekabetinden çekilmeye ya da kıtadaki dostlarını kaybetmeye niyeti yok. O yüzden Putin Afrika’yı mağdur etmeyecekleri garantisi verdi. 27-28 Temmuz’da St. Petersburg’da düzenlenecek Rusya-Afrika Zirvesi öncesinde bir yazı kaleme alarak, "Ülkemizin, Ukrayna tahılını hem ticari hem de bedelsiz olarak ikame edebileceğinin güvencesini vermek istiyorum" dedi. Hem Rusya hem Ukrayna işin içine Türkiye’yi katarak rota kurguluyor. Neyin ne kadar mümkün olacağını izleyip göreceğiz.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.