YAZARLAR

Suudi Prens, Maksimos Sarayı’ndan AkSaray’a nanik yaparken

Biden’ın petrol arzını artırma ve İsrail’le normalleşme talebiyle gerçekleştirdiği Cidde ziyaretiyle ‘parya’ pozisyonundan çıkan MbS, Atina ve Paris temaslarıyla da diplomatik tecridini iyice yarmış oluyor.

Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya yaptırımların yol açtığı enerji krizi Batı-Körfez ilişkilerinde ilave bir katalizör. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid’in (MbZ) Elysee Sarayı’nda ağırlanmasının ardından sıra Kaşıkçı cinayeti nedeniyle adı ‘Testere Babası’na (Ebu Minşar) çıkan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a (MbS) geldi. 
26 Temmuz’da Atina’ya 30 kişilik işadamı heyetiyle çıkarma yapıp önemli anlaşmalara imza atan MbS’nin bugünkü durağı Paris. 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “kesemiz dolar” hesabıyla Cidde’ye gidip sonra Ankara’da alayıvalayla ‘kral’ gibi ağırladığı MbS’nin ziyaretine çok çene yoruldu. Koca bir ülke zenginin malını çekiştiren züğürt gibiydi. 
MbS’nin hazirandaki orijinal ziyaret planı önce Türkiye’de Erdoğan’ı sevindirip devamında Atina ve Lefkoşa’ya geçerek üzmeye ayarlıydı. Hesapta Türkiye ile normalleşme adımını Yunanistan ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti ile dostlukları pekiştirerek dengeleyecekti. Sonra ziyaret sarktı. Muhtemelen Veliaht Prens’in tek taşla iki kuş hesabı Ankara’da sıkıntı yarattı. Erdoğan tam o sırada Araplarla normalleşirken gerilim ihtiyacını Ege’de suları yeniden köpürterek giderme yolundaydı. ABD Kongresi’nde Türkiye’yi şikâyet eden Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’e "Artık benim için Miçotakis diye birisi yok” diye çıkışmıştı. Kıbrıslı Rumlar da Ankara’nın ilan ettiği münhasır ekonomik bölge sınırlarıyla çakışan 6 numaralı parselde gaz aramaya başlamıştı. MbS’nin gezisi böylesi bir restleşme üzerine geliyordu. Doğrusu bu iklimde MbS’nin Ankara’da açmayacağı keseyi Atina’da şıngırdatması epey gürültü çıkarırdı. Haliyle ilk gezi Yunanistan ve Kıbrıs çıkartılarak Ürdün, Mısır ve Türkiye’yle sınırlı tutuldu. 
Yunanistan ve Fransa’yı kapsayan ikinci tur Kaşıkçı’nın öldürüldüğü 2018’den bu yana MbS’nin Avrupa’da kucaklanması bakımından bir ilk. Tabii Veliaht Prens’in diplomatik yalnızlığının kırılmasında Riyad’ı ziyaret eden Miçotakis’in yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yeri büyüktü. 
Batı’nın değerler diplomasisi ya da insan hakları ve demokratik değerleri önceleyen dış politika palavrasına inananlar, MbS’nin gördüğü ihtiramın yarattığı çelişki deryasında nefessiz kalabilirler. Diktatörler ve zorbalarla çalışma konusundaki sicillerini gizlemekte ustalar. Tabii eski ABD Başkanı Donald Trump gibi bazıları maske kullanma gereği duymuyor. Trump 2017’de Fox TV’de Bill O'Reilly’in Rusya lideri Vladimir Putin için “katil” ifadesini kullanması üzerine, "Bir sürü katil var. Sence ülkemiz bu kadar masum mu? Sizce ülkemiz bu kadar masum mu?" deyivermişti. 

ATİNA’DA SUUDİLERLE STRATEJİK ANLAŞMALAR

MbS, Atina’da Maksimos Sarayı’nda Miçotakis’in yüzünü güldürecek anlaşmalara imza attı. Epey yakınlık gösterdi; "Yunanistan'a eli boş gelmeyeceğime dair size söz vermiştim. Hem iki ülke hem de tüm bölge için oyunun kurallarını değiştirecek çok şeyimiz var” dedi. İki ülke Avrupa'yı Asya'ya bağlayacak denizaltı ve karasal veri iletim kablosu döşeme projesi için imzaları attı. "Doğu'dan Akdeniz'e Veri Koridoru" adı verilen proje, Suudi STC ve Yunan TTSA'ya ait MENA HUB tarafından geliştiriliyor. Yunanistan kamu enerji şirketi PPC ve Rum CYTA de projeye ortak. 
Avrupa'yı Asya'ya bağlarken Yunanistan'ı Güneydoğu Avrupa’da veri depolama ve dağıtım merkezine dönüştürecek proje 2025’te tamamlanacak. Anlaşmaya göre 33 ülkede 39 istasyonu birbirine bağlayacak koridor çerçevesinde Attika ve Girit’te iki veri merkezi kurulacak. Ayrılacak toplam bütçe 1 milyar Euro. 
MbS başka hedeflerden de bahsetti: 
“Elektrik şebekesini birbirine bağlayarak Yunanistan üzerinden Güneybatı Avrupa’ya çok daha ucuz yenilenebilir enerji sağlayabiliriz. Yunanistan'ı hidrojen açısından Avrupa için bir merkez haline getirmekle de ilgileniyoruz. Bu her iki ülke için de oyunun kurallarını değiştiriyor. Ayrıca telekomünikasyon ağının ara bağlantısı üzerinde çalışıyoruz.” 
Miçotakis illaki “Allah razı olsun” demiştir. Diplomatik açıdan dengi olmadığı halde MbS’yi uçağının merdivenlerine kadar giderek uğurlayan Erdoğan bu tablo karşısında ne demiştir, onu da lüzumsuz etrafı bilir. 
Atina’da Arabistan-Yunan Stratejik Ortaklık Konseyi’nin kurulması da kararlaştırıldı. Ayrıca enerji, güvenlik, savunma, sağlık dahil farklı alanlarda 9 anlaşma imzalandı. Atina’da imzalanan anlaşmaların altyapısı için marttan beri teknik çalışmalar yürütülüyordu. 

DOĞU AKDENİZ’DE BOZULMAK İSTENEN DENKLEM YERLİ YERİNDE

MbS’nin bonkör ziyareti, Erdoğan’ın “Mavi Vatan” ülküsünün arkasından saldığı gemilerle caydırıcılık inşa etmeye kalkışıp AB’nin yaptırımları ve ABD’nin Atina’dan yana tutumu karşısında geri adım attığı Doğu Akdeniz denkleminde Yunan-Arap dayanışmasının pörsümediğini teyit ediyor. Halbuki Erdoğan Mısır, İsrail ve Körfez ülkeleri ile ilişkileri normalleştirirken Doğu Akdeniz'de Yunanistan’ı yalnızlaştırmayı hedefliyordu. 
Atina’nın BAE ile de savunma işbirliği anlaşması var. Körfez ülkeleriyle ilişkilere savunma boyutunu katmak kuşkusuz suyun bu yakasında can sıkıcı. Türkiye’nin Irak, Suriye ve Libya’daki askeri hamlelerinin yanı sıra Katar ve Somali’de üs edinmesini ‘Yeni Osmanlıcılık’ olarak görüp tehdit algısını yükselten Suud-Emirlikler-Mısır ekseninin Yunanistan’la ortaklığı Ankara’ya bir yanıt gibi duruyor. Yunanistan, Yemen’den gelen roketlerle bunalan Suudi Arabistan’a Eylül 2021’de bir Patriot göndermişti. Mart 2021’de de Suudiler F15-C jetleriyle Girit’teki tatbikata katılarak Doğu Akdeniz’deki gerilimde tarafını belli etmişti. Bunlar, iki ülke ilişkilerine savunma boyutu katan adımlardı. 

MACRON’UN SEVGİLİ PRENSLERİ

Biden’ın petrol arzını artırma ve İsrail’le normalleşme talebiyle gerçekleştirdiği Cidde ziyaretiyle ‘parya’ pozisyonundan çıkan MbS, Atina ve Paris temaslarıyla da diplomatik tecridini iyice yarmış oluyor. 
Fransız diplomasisi MbS’yi Élysée Sarayı’nda ağırlamanın yaratacağı baskıyı bertaraf etmek için peşinen laf makarasını döndürüyor: “Bölgesel ve uluslararası gelişmeler, güvenlik ve istikrarın korunması, terörle mücadele görüşmenin odağında olacak.” 
Çıkarlar baş tacıdır, gerisi laf-ı güzaf! 
Macron, MbZ ve MbS ile yakın mesaisini Amerikan başkanına yaranırken de kullanıyor. Ukrayna’da Amerikan-İngiliz oyunuyla kafalarına düşen taşlarla afallasalar da Neoliberal kliğin parlak çocukları asıl kıbleden sapamıyor. G7 zirvesi sırasında Fransız liderin, MbZ ile petrol arzının artırılması konusundaki diyalogunu aktarmak için Biden’ın peşi sıra koşup kendini küçük düşürmesi ibretlikti.
Fransızların Suudilerle yolları özel önem verdikleri Lübnan’da da kesişiyor. Macron’un nefesi Lübnan’da siyaseti kurmak için yetmeyeceği için Suudi nüfusuna da bakıyor. O da yetmiyor ya! 
Macron ve MbS’nin asıl gündeminde olan şey enerji krizi. Yanı sıra bir stratejik işbirliği konseyi oluşturmak, enerji alanında işbirliğini artırmak, gemi ve firkateyn üretimi konusunda ortaklık alanlarını değerlendirmek var. Asıl gündemi biraz süslemek için İran’la nükleer pazarlıklar, Yemen’deki savaş, Lübnan’daki siyasi kriz ve öteki bölgesel meselelerde meze yapacaklar. Rus gazı ve petrolüne alternatif kaynak arayan Avrupa kışın soğuğunu şimdiden iliklerinde hissediyor. O yüzden MbS ve MbZ pek kıymetli. 
Suudiler Amerikan ortaklığında güven kaybı yaşarken askeri alanda Çin’in yanı sıra Fransa’ya da el verdi. İki-üç yıldır böylesi bir eğilim var. Biden’ı Amerikan teraneleri etrafında ortakları toparlama turuna çıkaran önemli faktörlerden biri de buydu. MbS teknoloji transfer edebileceği ortaklıklarla yerli savunma sanayiini geliştirmek; hassaten roket, gemi ve uçak yapımına ağırlık vermek istiyor. İran’dan geri kalmamak ve petrolün biteceği güne hazır olmak için nükleer enerji de gündemlerinde. 

ONURSUZ MADALYALAR

Macron, 19 Temmuz’da da MbZ’yi ağırlamıştı. Hidrojen, yenilenebilir ve nükleer enerji alanlarında ortak yatırım projeleri üzerinde durulmuştu. İş adamları konseyinin kurulması kararlaştırılmıştı. Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi ile Total arasında akaryakıt tedariki konusunda çok önem atfedilen bir anlaşma sağlandı. Ciddi hedefler konulunca MbZ’ye Fransa’nın en yüksek dereceli devlet nişanı Legion d’Honneur'ü vermemek olmazdı. Fransızlar geçen yıl Emirliklere 14 milyar avro değerinde 80 Rafale savaş uçağı satışını öngören anlaşmayla huzura ermişti. Aralık 2021’de Macron’un Cidde ziyaretinden Fransız şirketler 27 işbirliği anlaşmasıyla dönmüştü. 
Epey bir zaman Erdoğan’ın bölgesel politikalarına karşı Arap yakasında BAE-Suud-Mısır üçlüsü birlikte anıldığından Abdulfettah el Sisi’nin Avrupa’daki mesaisini de eklemezsek tablo eksik kalır. Sisi’nin Müslüman Kardeşler’i devirdiği 2013’ten bu yana Batı’dan Mısır’a silah akıyor. 2013-2020 arasında farklı Avrupa ülkelerinden Mısır’la yapılan silah anlaşmalarının değeri 11 milyar dolar. 
Macron, MbZ’den iki gün sonra yani 22 Temmuz’da Sisi’yi ağırladı. Enerji ve gıda güvenliği başta olmak üzere gündemleri bir hayli yüklüydü. 
Lafı demokrat Batı’nın Suudi aşkıyla bağlarsak; diyeceğim o ki, Riyad’ın 2030 vizyon programıyla öngördüğü 6 trilyon dolar yatırım hepsinin başını döndürüyor. Biri Kaşıkçı mı dedi?


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.