Surlu fırıncılar: Ekmekten tasarruf olmaz ki...

Diyarbakır’da 400 gram ekmek 3,5 lira oldu. Ekmeğe zam yapılınca piyasada un bulunmadığı ileri sürüldü. Ekmeği ucuza satan Suriçi’ndeki fırıncılar ise “Olan fırıncıya oluyor” diye şikayet ediyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR- Bazı kitap adları, hele de sevmişseniz kitabı, asla çıkmıyor insanın aklından. Oktay Akbal’ın yayımlanan ilk öykü kitabı “Önce Ekmekler Bozuldu” adını taşıyor ve benim aklımdan hiç çıkmaz mesela. “Önce ekmekler bozuldu” diye başlayan öykü, “Her şey ekmekle başladı, ekmekle bitecek” cümlesiyle sona eriyor.

Akbal, yıllar sonra kitap için yazdığı yazıda, “Ekmek her dönemde aslan ağzında! Ekmek, yoksulun, güçsüzün, direnişin, vb. başkaldırmanın silahı… Kırklı yıllarda fırın önlerindeki itiş kakışta, kadın-erkek, çoluk-çocuğun yaşadığı, bugünlerde de güncelliğini yitirmeyen kutsal değer” diyecektir.

İlk kez 1946’da yayımlanan kitabın, İstanbul’dan izlenen ve hissedilen İkinci Dünya Savaşı’nı, edebiyata tek başına adıyla taşıdığını söylemek mümkün.

Hayır, kitabı tanıtmayacağım. O halde “Önce Ekmekler Bozuldu” nereden geldi aklıma?

Diyarbakır’da ekmeğe yapılan zamlar ve sonrasında yapılan spekülasyonlar nedeniyle ekmek üzerine yeniden düşünmek, insanlara kulak vermek ihtiyacı hasıl oldu da öyle hatırladım “Önce Ekmekler Bozuldu”yu.

ÖNCE ZAMLAR GELDİ

Geçen hafta Diyarbakır’da un ve doğal olarak ekmek fiyatında artış oldu. Bu artışın yanı sıra piyasada un bulunmadığı ve stokçuluk yapıldığı rivayet edildi.

Ekmekteki fiyat artışını ve rivayetleri Diyarbakır’ın en yoksul ilçesi Sur’daki fırıncılarla konuştum. Yolda, 420 gramlık ekmeğin gramajının geçen haftadan itibaren 400 grama çekildiğini ve fiyatının 3,5 TL’ye çıkarıldığı bilgisine sahiptim. Ayrıca 2020’nin başında 103 TL olan 50 kilogramlık un çuvalının fiyatının 260 TL’ye kadar çıktığını öğrenmiştim.

Nisan ayından bu yana fiyat artış oranı yüzde 100’ü aşmış, işçilik maliyetleri yüzde 22 yükselmiş, enerji maliyetleri de yüzde 37 artmıştı.

 

SONRA AÇIKLAMALAR GELDİ

Diyarbakır Fırıncılar Odası Başkanı Emin Güngör, “Küresel bir sıkıntıdan dolayı bu sorunlarla boğuşuyoruz” açıklaması yaptı ve devlet yetkililerinin ve ilgili bakanlıkların devreye girerek un fiyatlarına ‘dur’ demesini talep etti. Güngör, ayrıca, “Şu an Diyarbakır’da 200 gram ekmeğin fiyatı 1 lira 75 kuruş. Bugünkü un fiyatlarına göre 200 gram ekmeğin fiyatının minimum 2 buçuk lira olması gerekmekte. Şu an 270-285 TL bandında olan unun fiyatı 290-300 bin bandına gelirse bu felaket senaryosunun içinde olmak istemiyoruz” dedi.
Bu arada Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya ve Diyarbakır Ticaret Borsası (DTB) Başkanı Engin Yeşil, un fabrikaları sahipleri ile bir araya geldi. Yeşil, fabrikaların un satmadıklarına dair söylentilerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Kaya ise Diyarbakır’daki un fiyatlarının ülke ortalamasının altında olduğuna dikkat çekti.
Toprak Mahsulleri Ofisi ise Kasım ayında başvuran firmaların buğday ihtiyacını azami ölçüde karşılayabilmek için toplam 516 bin ton ekmeklik buğdayın satışa açıldığını açıkladı.

Fırıncı Nevzat Dikici

KİM HAKLI?

Suriçi’nde 1996’dan bu yana fırıncılık yapan Nevzat Dikici, “Geçen ay 50 kiloluk un çuvalını 180 liraydı, şimdi 300 liraya alıyorum” diyerek fiyattaki artışa dikkat çekiyor. Ekmek ustaları da çalışıyor Dikici’nin fırınında ve son zamlardan sonra onların ücretlerini karşılamakta zorlanmaya başladığını vurguluyor.

Ofis semtinde ekmek 3,5 liradan satılıyor. Dikici, Suriçi’nde yaşayan insanların ekonomik durumuna da değinerek, ekmeği 3 liradan sattığını söylüyor. “Şehitlik’te 2,5 liraya ekmek satanalar da var” diyen Nevzat Dikici, “3,5 liraya ekmek satamam çünkü buradaki insanlar fakir. Çoğu kişi zaten veresiye ekmek alıyor ya da 'askıda ekmek’ten alıyor” şeklinde konuşuyor.

Dikici, stokçuluk iddialarını duyduğunu, un bulmakta zorluk çekmediğini belirterek “Ancak, artık peşin paraya satıyorlar unu. Fabrikadan un isteyince önceki borcumu ödememi istediler. Dolar yükselince unun fiyatı da artıyor, un fabrikası sahipleri de bu şeklide önlem alıyor” diyor.

Yoksul yerde ekmek çok tüketilir. Zamdan sonra ekmek satışında bir azalma oldu mu? Nevzat Dikici, “İnsanlar karınlarını ekmekle doyuruyor. Ekmekten tasarruf edilir mi?” diye soruyor.

'KAFA DA GİTTİ'

Fırıncı Nevzat Dikici, belli etmemeye çalışsa da sorunları anlatırken biraz çekinerek konuşuyor. Fırındaki müşterilerden biri “Herkes konuşmaya korkuyor” diyerek araya giriyor. Genç adamın kendisi de fırıncıymış ancak sonradan inşaatlarda çalışmaya başlamış. Bel fıtığından ameliyat olunca inşaatlarda da çalışamaz duruma gelmiş. Destek alabilmek için vali ve kaymakamın kapısını aşındırmış ama hiçbiriyle konuşma, derdini anlatma imkanı bulamamış.

Günlük işlerde çalışarak geçinmeye çalışan genç adam, öfkeyle “Sadece un değil ki artık yağ da alamıyoruz. Her şeye her gün zam geliyor. Bu mahallede gördüğün hiç kimse geçinemiyor, kimse de demiyor ki 'bu insanlar ne yiyor, ne içiyor.' Belim sakat kafam da gitti, psikologluk oldum” diye anlatıyor içinde bulunduğu durumu.

Adını soruyorum, “O bende kalsın” diyor ve ekliyor: “Batıda hükümeti eleştirsen ‘FETÖ’ diyorlar, burada bir şey desen ‘PKK’ diyorlar, ‘terörist’ diyorlar. Bu yüzden adım bende kalsın, bir de gözaltı falan yapmasınlar.”

Fırıncı Hüsnü Çiçek

'OLAN FIRINCIYA OLUYOR'

Suriçi’nde dolaşırken fırıncı Hüsnü Çiçek’le de konuşma fırsatı bulduk. Çiçek, 1986’dan bu yana fırıncılık yaptığını ve esnaf olarak ilk kez böyle bir krizle karşılaştığını ifade ediyor: “Daha önce de zorda kaldık ama şimdi ne olduğunu bilmiyoruz. Buğdayın memleketindeyiz ama yarın un bulamayabiliriz diye korkuyoruz.”

En son 50 kiloluk un çuvalını 185 liraya aldığını söyleyen Hüsnü Çiçek, “Şimdi 300 lira olmuş un çuvalı. Una zam geliyor, olan fırıncıya oluyor. Zam yapsan bir türlü yapmasan bir türlü” diyor.

Ekmek fiyatı 3,5 lira olarak belirlenmiş olsa da fırıncı Çiçek 400 gram ekmeği 3 liradan satıyor. Bu durumu şöyle açıklıyor: “Bizim fırınımız hem ara yerde, hem de fakir bir mahallede. 3 liradan fazla pahalı satarsam kim ekmek alır? Zaten günde 150’den fazla 'askıda ekmek' veriyoruz.”

'ÖNÜMÜ GÖREMİYORUM Kİ UMUTLU OLAYIM'

Fırıncı olarak zor günler geçirdiklerini ancak henüz personel çıkarma durumunda gelmediklerini belirtiyor Çiçek, “Zaten kimi işten çıkaracağım? Fırında çalışan hepimiz akrabayız. Biz bırakmayacağız fırıncılığı ama böyle giderse fırıncılık bırakacak biz” diyor.

Genç fırıncı “Yevmiyemizden kısarak çalışıyoruz” diye sesleniyor tezgahın öbür yanından: “Eğer genç sayılırsam 29 yaşımdayım. Biliyorsun, Diyarbakır’da 20 yaşında insanlar evleniyor. Ben 29 yaşıma geldim evlenemedim. Yarın ne olacak bilmiyorum. Önümü görmüyorum ki umutlu olayım, evlenip mutlu olayım.”

Genç adamı teselli edecek cümle kuramıyorum, sadece “Dur hele, daha çok gençsin” diyorum.

'NELER GÖRDÜK NELER...'

TMO buğday sıkıntısı olmadığını, un fabrikası sahipleri stok olmadığını açıkladı. Ancak anlaşılan o ki doların Türk parası karşısında kazandığı değer, fabrika sahiplerini un satarken temkinli davranmak zorunda bırakmış. Yıllardır birlikte çalıştıkları fırıncılar un siparişi verdiğinde parayı peşin istemeye başlamışlar mesela. Fırıncılar ise bugün aldıkları unun yarın ne kadar olacağını bilmedikleri için huzursuz. “Dolar kaç Türk lirası olursa olsun, bize ne” diyenlerin mantığını, piyasadaki dalgalanmayı şiddetle hisseden fırıncılar anlamıyor.

Hamur topakları geliyor, ustalardan biri maharetle hamuru açıyor, diğeri alıp küreğin üzerine bırakıyor ve fırına sürüyor. Yıllardır aynı yerde fırıncılık yapan Hüsnü Çiçek, müşterilerin hepsini tanıyor, bu nedenle bir yandan işini yaparken onlarla muhabbet etmekten geri durmuyor. 2015’teki çatışmaları hatırlatarak, “Biz bu Suriçi’nde neler gördük neler” diyor iç geçirerek.

Fırından çıkıp Suriçi’ndeki sokaklarda yürürken, Hüsnü Çiçek’in cümlesini tekrarlıyorum içimden: “Neler gördük neler...” Öte yandan dolar, askeri harcamalar, nereye gittiği bilinmeyen 128 milyar dolar ve “Önce Ekmekler Bozuldu” var aklımda: “Her şey ekmekle başladı, ekmekle bitecek.”