Sümen altı edilemeyen ziyaret!
Adalet Bakanı Tunç son açıklamasında şöyle diyor: “Bugüne kadar da Gezi davası hükümlülerini 64 farklı milletvekili, 340 farklı avukat ziyaret etti. Dolayısıyla hükümlüleri, ziyaretçileriyle görüştürmeme gibi bir geleneğimiz yok.” Madem öyle idi o zaman Türkeş’in, ‘Sümen altı etmeyin’ tepkisine neden olan ‘başvuruyu inceliyoruz’ açıklamasını neden yaptı bakan Tunç?
Tuğrul Türkeş’in Osman Kavala’yı ziyareti konusu, ilk konuşulduğunda yapılmış olsa ülkemizdeki gündem değişikliği hızı ile belki de çoktan unutulmuş olacaktı. Ancak Türkeş’in Gazete Duvar’la başlayan açıklamalarına önce uzun süre yanıt verilmeyince, ardından verilen yanıtta da ‘inceliyoruz’ denilince gidilemeyen ziyaret, gidilecek bir ziyaretten daha çok konuşulur oldu!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç son açıklamasında şöyle diyor: “Bugüne kadar da Gezi davası hükümlülerini 64 farklı milletvekili, 340 farklı avukat ziyaret etti. Dolayısıyla hükümlüleri, ziyaretçileriyle görüştürmeme gibi bir geleneğimiz yok. Bu en doğal insan hakkı.”
Madem öyle idi o zaman Türkeş’in, ‘Sümen altı etmeyin’ tepkisine neden olan ‘başvuruyu inceliyoruz’ açıklamasını neden yaptı bakan Tunç?
Bugüne kadar “64 farklı milletvekilinin, 340 farklı avukatın gittiği Gezi hükümlüleri”ni ziyaret etmek, başvuruyu yapan kişi iktidar partisinin Avrupa’da parlamenterler seviyesinden Türkiye’yi temsil eden heyetin başkanı olunca mı ‘incelemek lazım’ deniyor? Yoksa incelendiği söylendikten sonra ‘sümen altı etmeyin’ diye itiraz edilince mi, ‘görüşebilirsiniz’ deniyor. ‘İnceliyoruz’ demenin ‘izin verilmeyebilir’ anlamına da geleceği mi kestirilemiyor? Yoksa bütün bunlar ‘Adalet Bakanlığı’nda hiçbir şey sümen altı edilmez’ demek için bir fırsat doğsun diye mi böyle yapılıyor!
İktidarın vekili ile bakanı arasında bir cezaevi ziyareti için bile bunca karşılıklı açıklama, yanlış anlama, düzeltme ile yürüyebilen siyaset nasıl ‘yumuşasın’, nasıl ‘normalleşsin’?
Yunanistan’ın turizmi ve salgını…
Turizm bahsinde gündemden düşmeyen Yunanistan, Nikolaos Stelya’nın haberinden öğrendiğimize göre artık çoktan unutmuşuz gibi görünen Corona virüsü ile de anılmayı hak ediyormuş.
Haberde aktarılan veriler, Selanik, Dedeağaç gibi Türkiye’den de yoğun ziyaretçi alan noktalarda hastalığın ulaştığı seviyeye dair uyarıcı nitelikte. ‘Türkiye’den daha ucuz’ diye tercih edilen tatil noktalarına yapılan turizm akınını gündem yaparken belki sormak iyi olur: Bizde de uzmanların zaman zaman uyarılarını, çağrılarını yenilediği salgın bu kadar yakınımızdayken ve bir aydan biraz daha uzun süre sonra okulların açılacağını da düşünerek bir hazırlık yapılıyor mu acaba?
‘10 bin örgütlü sağcı genç’ için kadının yumurtası!
Gündemin içinde atlanmış olmasın, Semra Pelek’in “Sağcılar için ‘ideal kadın’: Damızlık bir kız ve tam zamanlı anne!” başlıklı yazısında Avrupa’da yükselen faşizmin toplumsal hayattaki karşılıklarına, İkinci Dünya Savaşı yıkımına rağmen bunun nasıl mümkün olabildiğine dair epeyce örnek aktarılıyordu. Kadının dünya üzerindeki varlığına dair en bayağı ve gerici fikirlerden, ‘üreme’ ile ırk kontrolüne kadar ne zırvalar yeniden piyasaya sürülmekteymiş meğer!
Ülkedeki ikinci parti haline gelen AfD’nin gelişiminin nerelere varabileceğine dair merakı gidermesi bir yana, buna neden olan olaylar üzerine düşünmek için de yeni gerekçeler tüm bunlar. Girildi girilmedi denilerek yılların geçtiği Avrupa Birliği’nin de çözümsüz dertleri, onmaz hastalıkları artıyor. Ve herhalde Türkiye halkları için de yeni ve büyük tehditler ortaya çıkıyor. Önemli olan faşizme karşı ne yapılabileceği: Türkiye’de, Avrupa’da ve dünyada!