Suikast zincirinin son halkası: Nasrallah'ı ölüme götüren süreç nasıl gelişti?
32 yıl Hizbullah’ın liderliğini üstlenen Hasan Nasrallah'a yönelik suikastın, parti içerisindeki ‘güvenlik zaafiyetinden’ kaynakladığı söylemleri çeşitli iddiaları da beraberinde getirdi.
DUVAR - İsrail’in Gazze’de başlayan, Hizbullah ile Lübnan’da devam eden saldırıları, uluslararası kamuoyunun çağrılarına rağmen sürüyor. Lübnan’a ‘sınırlı’ kara harekatı başlattığını duyuran İsrail ile İran arasındaki tansiyon da giderek yükseliyor. Son olarak İran, 1 Ekim gecesi İsrail’e füze saldırısı düzenledi. Bu, nisan ayında İsrail’e yüzlerce füze ve insansız hava aracı gönderen İran’ın bu yıl İsrail’e karşı ikinci saldırısı oldu.
İran Devrim Muhafızları Ordusu, İsrail’e ‘onlarca’ füze gönderildiğini ve 'füzelerin yüzde 90'ının hedefini başarıyla vurduğunu' açıkladı. İsrail ordusu ise, İran’ın ülkeye 180'den fazla balistik füze fırlattığını ve ‘çok sayıda” füzenin Demir Kubbe tarafından engellendiğini bildirdi.
Devrim Muhafızları, saldırının üst düzey komutanlarına ve Hamas ile Hizbullah liderliklerine düzenlenen suikastlara bir ‘yanıt’ niteliğinde olduğunu açıkladı. Peki, İran’ın ‘misillemesine’ giden süreçte neler yaşandı?
HAMANEY'DEN 'SERT ŞEKİLDE CEZALANDIRMA' SÖZÜ
İran destekli Hizbullah, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği ‘Aksa Tufanı’ adlı saldırısının ardından yaptığı açıklamada, tarafsız olmadıklarını, Filistin direniş gruplarını destekleyeceklerini duyurmuştu.
Bundan yaklaşık 1 yıl sonra, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail saldırılarında öldürüldü. Nasrallah’ın ölümü, Hamas lideri İsmail Haniye’ye İran’da düzenlenen suikastın ardından geldi.
Haniye’nin ölümünün ardından İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, "İsrail'i sert şekilde cezalandırma" sözü vermişti.
'ESAD'A DESTEĞİN BEDELİ' YORUMU
Ölü sayısının 42 bine dayandığı Gazze’ye yönelik saldırıların şiddetlenmesiyle beraber, Lübnan-İsrail sınır hattında da tansiyon giderek yükseldi.
Nasrallah’ın ölümüne giden birkaç haftalık süreçte İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilim, Lübnan'da Hizbullah mensuplarının çağrı cihazları ve telsizlerinin birer gün arayla patlatılmasıyla kontrolden çıktı.
Lübnan makamlarına göre, Hizbullah’ın kullandığı iletişim cihazlarının patlatıldığı 17 Eylül'den bu yana 104'ü çocuk ve 194'ü kadın olmak üzere toplam 1000’i aşkın kişi öldü.
Çağrı cihazları ve telsizlerin patlatılmasının ardından İsrail, Lübnan'da Hizbullah'ın üst düzey isimlerini hedef alan suikastları başlattı. Bu suikastların sonuncusu ise Nasrallah’ın Beyrut’taki ölümüydü. İsrail son olarak 27 Eylül'de, Beyrut'un güneyindeki Hizbullah'ın komuta merkezini hedef aldı. Nasrallah suikastına giden sürecin, Hizbullah içerisindeki ‘güvenlik zaafiyetinden’ kaynakladığı söylemleri, çeşitli iddiaları da beraberinde getirdi. Batı basını, bu suikastı “Esad’a desteğin bedeli” olarak yorumladı.
Hizbullah içerisinde de yeni liderlik arayışı başladı. Ancak bu arayış, henüz sonuçlanmadı.
'HER TÜRLÜ OLASILIĞA HAZIRIZ'
32 yıl Hizbullah’ın liderliğini üstlenen Nasrallah’ın ölümünün ardından halka seslenen Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, “Nasrallah’ın yolunda yürümeye devam edeceğiz” demiş ve ‘her türlü olasılığa hazır olduklarını’ dile getirmişti.
Uzun süredir Lübnan sınırında küçük çaplı baskınlar düzenleyen İsrail ordusu, Naim Kasım'ın konuşmasından 1 gün sonra Hizbullah tünellerine girdiklerini duyurdu. Bu duyurudan birkaç saat sonra ise, ‘kara harekatı’ resmen açıklandı. İsrail, 1 Ekim günü karadan işgal saldırılarına başladı. İsrail ordu sözcüsü, Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ın altyapısına yönelik ‘sınırlı' kara saldırılarına başladıklarını bildirdi. Hizbullah ise, İsrail’in açıklamasını yalanlayarak hiçbir İsrail askerinin Lübnan topraklarını girmediğini duyurdu.
Uluslararası kamuoyundan gelen ‘itidal’ ve ‘ateşkes’ çağrılarını göz ardı eden İsrail’in saldırıları sürerken, Orta Doğu’da daha kapsamlı bir savaş ihtimali de gündemdeki yerini koruyor.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)