Futbol oynamak günah mıdır?

Ulema neden futboldan rahatsız? Din futbola yeniliyor mu? Gelenekçi vaizlerin fetva videolarını, muhafazakarların futbolla mücadelesini ya da aşk–nefret ilişkisini Mustafa İslamoğlu, Hayri Kırbaşoğlu, Edip Yüksel, Ali Bulaç ve Abdurrahman Dilipak’la konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Alper Budka    [email protected]

DUVAR - 80’lerde, 90’larda futbol oynamanın haram olduğunu düşünenler vardı. Hz. Hüseyin’i Kerbela’da öldürenlerin onun kesik başıyla top oynadığını söylüyorlardı. Bu inanış eskisi kadar yaygın değil ama tarikat–cemaat çevrelerinde hâlâ bir tartışma konusu… Öyle ki, Youtube “futbol oynamak günah mıdır” başlıklı videolarla dolu…

Aralarında İhsan Şenocak, Nureddin Yıldız, Alparslan Kuytul vb. vaizlerin bulunduğu bir grup, kabaca üç hususta futbola karşı çıkıyorlar:

1- Tağutun (egemenin) endüstrileşmiş ve kitleselleşmiş futbolu araçsallaştırması,

2- Futbolun bahis sektörüyle iç içe geçmiş oluşu,

3- Tesettür konusu…

Örneğin İsmailağa cemaatinin vaizlerinden Mehmet Eyvaz’a göre, şortunuz diz kapağınıza kadar uzunsa, futbol oynamanız haram değil. Pek çok hoca da onunla aynı fikirde… Fakat İhsan Şenocak’a göre, senin şortun uzun olsa da sahadaki oyunculardan birinin şortu kısaysa haram…

Demba Ba ve Papiss Cisse ikilisi bir dönem Newcastle United'da fırtına gibi esmişlerdi. Ba ve Cisse attıkları golleri şükür secdesiyle kutluyorlardı.

Cübbeli Ahmet Hoca’ya göre, gol sevincinde “şükür secdesi” yapmak doğru değil. Zira futbolcunun secdesini Kabe’ye doğru yapması gerekir. Rastgele secde olmaz. İhramcızade İlim Yayma Derneği’nin kurucusu Kerem Önder’e göre de Müslüman bir futbolcu ambleminde haç işareti bulunan bir formayı giyemez, o Barcelona forması olsa bile…

Futbolun büyük bir musibet olduğuna inananlardan Kadri Mısıroğlu bir vaazında, “Futbol Yahudi icadıdır. Yahudi’nin Avrupa dünyasına bir kazığıdır ki, Pazar günü kiliseye gitmesin de boş işle meşgul olsun…” diyor. Daha ileri gidenlerden “Ebu Hanzala” lakaplı Halis Bayancuk ise, “Allah boş işleri öylesine sevmez ki, cennette kadın olacak, şarap bile olacak ama futbol olmayacak” diyor.

Aslında “günah mıdır, mekruh mudur” tartışmalarında en çok rastlanan hüküm, futbolun “malayani” yani ‘boş iş’ olduğu yönünde… Hocaların çoğu, futbola cepheden karşı çıkamazken (hatta bazıları fıkha uydurmaya çalışırken) satranca daha sert tepki göstermeleri dikkat çekiyor. Öte yandan at binme, ok atma, güreş ve yüzme sporlarına Hz. Muhammed’in bir hadisine dayanarak 'sevaptır' diyorlar.

Bazı hocalar ise meseleyi endüstriyel futbol-profesyonel futbol ayrımıyla çözmüşler. Bazılarına göre profesyonel futbol haram, amatör futbol helal… Bazılarına göre gazozuna bile oynanıyorsa amatör futbol da haram…

Bazılarına göre de futbolseverlik helal ama takım tutmak haram, zira taraftarlık fanatizmin ilk aşaması… Futbolla ilgili diğer fetva ve vaazlara şuradan bakabilirsiniz.

'İLK TÜRK FUTBOLCULAR KAFİR GÖRÜLÜRDÜ'

Futbol tarihçisi Melih Şabanoğlu, ulemanın tepkisinin Türk futbolunun erken dönemlerine dayandığını anlatıyor: “1900’lerin başında önemli bir inançtı. O zamanın futbolcuları kâfir olarak görülürlerdi. İlk futbolcumuz Fuat Hüsnü’nün “Futbol ve Biz” yazısında bu konu geçer. Ayrıca Aydınoğlu Raşit’in 1920’lerde Spor Alemi dergisinde kaleme aldığı bir yazı dizisinde dönemin uleması ve müftüsünün futbol hakkında yorumları var.”

Benzer bir tartışmaya Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte de rastlanmıştı. 19. yy’da Hıristiyan otoritelerden bazıları İngiltere’de futbola itiraz etmişlerdi. Ama bu itirazın nedeni o dönem ‘rugby’e benzeyen futbolun fazlasıyla şiddete dayalı olmasıydı. Ayrıca pazar günleri kilise yerine stadyuma gidilmesinden de hoşlanmamışlardı. Aynı şekilde Yahudi din adamları da insanın vücudunun kendisine değil, tanrıya ait olduğuna inandıklarından sakatlığa açık bir spor olan futbola karşı çıktılar. Fakat futbol fenomeni galip çıktı ve bu tartışmalar kısa sürede geride bırakıldı…

Günümüzde İran ve Mısır gibi futbolun çok sevildiği İslam ülkelerinde futbolun haramlığına, hele de Hüseyin’in kesik başıyla ilişkilendirilmiş tepkilere dair pek bir şey yok. Türkiye’de de 80’lerden itibaren muhafazakârların tutumu değişmeye başladı. İlk kez 1984’te, Fehmi Koru’nun genel yayın yönetmenliği döneminde Milli Gazete’ye bir spor sayfası eklendi. Ancak başlangıçta futbolcu fotoğrafları şortun bittiği diz hizasından kesiliyordu. Bugünse bazı cemaatlerde, vakıf-kurs vb. küçük gruplarda gençleri kaynaştırmak ve onları kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için halı saha turnuvaları düzenleniyor.

Peki muhafazakâr dindarlar futbolfobilerini nasıl aştılar? Ya da aştılar mı? Gelenekçi vaizlerin futbol fetvalarını Mustafa İslamoğlu’na, Hayri Kırbaşoğlu’na, Edip Yüksel’e, Ali Bulaç’a ve Abdurrahman Dilipak’a sorduk.

İSLAMOĞLU: MİLLETİ FUTBOL DEĞİL, HOCALAR UYUTUYOR

Mustafa İslamoğlu

Mustafa İslamoğlu’na göre bir yerde dindarlık ve hayat çatışıyorsa buradan din zararlı çıkar, futbol konusunda da öyle oldu:

“Müslüman toplumlar yeni bir şey gördüklerinde zorlanırlar. İslam’da bir şeyin helalliğine delil aranmaz, haram değilse helaldir, mübahlık esastır. Gel gör ki domates Müslüman coğrafyasına girdiğinde helalliği tartışılmıştı. Şii İran uleması başta yenilmesine cevaz vermemişti. Kanuni’nin padişah, Ebu’s-Suud’un şeyhülislam olduğu dönemde Sünni ulema kahvenin helalliğini 50 yıl tartışmış, devlet meselesi haline gelmişti. Bunlar kara-komedi diyebileceğimiz bir dolu örnekten birkaçı. Futbol da kahve gibi bu topraklara dışarıdan gelmiştir. Ben 11 yaşındaydım, bir gün okuldan geldim evimizin önündeki meydanda arkadaşlarımla futbol oynuyordum. Babam imamdı, camiye giderken işaret etmiş farkına varmamışım. O dönmüş gelmiş, ben hala top oynuyorum. Bana bir sopa çekti, o günden sonra hiç oynamadım. Yani belki süper ayaktım. Eğer öyleyse Allah'ın bana verdiği bir yetenek zayi edilmiş olmadı mı? İşte Müslüman toplumların geleneksel anlama sorununun futbola yansıması bu…

Futboldan çok, vaiz esnafı milleti uyutuyor. Futbolun tarihini okumuşlar mı? Dil bilirler mi? Bu memlekette yüzlerce ilahiyat fakültesi, 10 bini aşkın da ilahiyat akademisyeni var. Kaç hoca din-futbol ilişkisi konusunda öğrencisine doktora tezi doktora yaptırdı, bilmiyorum.

İnsan sağlığı açısından baktığımızda ‘boks mu, futbol mu’ deseler, futbol derim. Ama futbolun bir de karanlık yüzü var: vahşi kapitalizmin oyuncağı olduğu gibi, diktatörlerin elinde bir afyona da dönüşebiliyor. Endüstriyel futbol ciddi bir problemdir ama bunu alanın uzmanları tartışmalı… Dünya futbol bürokrasisinde, FIFA içinde, TFF içinde dönen dolaplar, yolsuzluklar, tüm bunlar neden oluyor? Çünkü orada büyük paralar dönüyor. Paranın döndüğü her yerde kirlenme oluyor. Öyleyse ahlaki kirlenmenin olduğu yerde dinin dönüp söyleyeceği bir şeyler olmalı. Ama ya din bürokrasisi de kirliyse? Amatör futbolu ise tartışmak yersiz. Meşru biçimde eğlenmek bir insan hakkıdır. Futbol Yahudi icadıdır diyenlere “seni gidi şakacı” demek lazım. Büyük oyunu görme oyunları falan filan… Öyle olsa İsrail’de futbol takımları olmaz.

Futbolcu şortu konusunda bırakın din dairesini, mezhepler dairesi içinde bile bir cevap vardır. Mesela Maliki mezhebinin imamı olan Malik bin Enes, erkek avretini diz kapağından başlatmaz. Ona göre baldır da oyluk da avret değildir. Şükür secdesinde ise kıble şart değildir. Peygamber sefer sırasında nafile namazlarını bineğin üstünde hangi yöne olduğuna bakmaksızın kılardı. “Nereye dönerseniz dönün Allah’ın zatı oradadır” (2:144) ayeti yeterlidir.

35 yaşıma kadar hiç takım tutmadım. 1995-96 yıllarında iki köşe yazımdan dolayı Gölcük Cezaevi’nde ve Ankara Ulucanlar’da hapis yattım. “Sen Beşiktaş’ı tutarsan ben de namaza başlayacağım” diyen bir mahkûmu kıramadım, o günden beridir Beşiktaşlıyım. Ancak bazen hak edilmemiş bir gol kararı görürsem diyorum ki, bu gol Beşiktaş’a yakışmadı, bu maçı hak etmedik. Her taraftara da bunu tavsiye ediyorum: Taraftarlık adalet duygunuzu öldürmesin. Oğlumu Beşiktaş alt yapısına istediler, razı olmadım, çok üzüldü. Şimdiki aklım olsaydı böyle düşünmezdim. Çocuğunuz hangi yetenekle doğmuşsa o alana yönlendirmelisiniz. İyi bir futbolcu dürüst de bir insansa, örneğin bir Muhammed Salah, bin tane ekran vaizinin yapamadığı olumlu etkiyi yapabilir”.

YÜKSEL: İYİ BİR MAÇ OLURSA İZLERİM

Edip Yüksel

Pima Community College Arizona’dan Edip Yüksel’e göre, anti-futbolizmin nedeni cahillikti. Din futbolu öldürmeyi başaramadı ama devlet sömürmeyi başarıyor: “İlginç Sorular adlı kitabımda bu soruyu da değerlendirmiştim. Ne zamandır işitmiyoruz ama bir zamanlar hayli yaygın bir itirazdı. Köylü toplumlar yeni bir şeyle karşılaştıklarında ona şüpheyle bakarlar. Bu şey hiç görmedikleri bir hayvan, bir adet ya da oyun olabilir. O doğal refleks dinle ambalajlandığında tehlikeli olmadığı anlaşıldıktan sonra bile söz konusu şeyi tehlikeli yapabiliyor. Şüphe tabu haline geliyor, sorgulanmıyor ve öyle devam ediyor.

Futbol Batı oyunudur. Bizim millet güreş, cirit falan biliyor; 'gavurlar'ın kendi oyunlarına rakip çıkarttıklarını görünce çocuklarının futbol oynamasını engellemek için böyle bir hikâye uyduruyorlar. Kısa şortla oynandığı için diğer oyunlara nazaran daha fazla tepki gördü. Hem bir İngiliz oyunu, hem de uyduruk hadislere göre dizinin üstünü gösterirsen haram... Buhari’de kıç yıkamayla ilgili yüzlerce hadis var. Kaç taş kullanacaksın, sol el mi, sağ el mi? Tuvalete hangi ayakla giriyorsun, nasıl oturuyorsun? Kıçın yamuk oturman lazım... Çıktıktan sonra kırk adım yürüyeceksin, içine pamuk sokacaksın...

Futbol halkı pasifize etmek, enerjisini deşarj etmek, dikkatini farklı yöne çekmek için kullanılır. Stadyumlar halkın en çok toplandığı yerlerdir ve orada duygular egemendir. Bayraklar sallanır, marşlar okunur, kahramanlık şarkıları söylenir. En büyük put bayraktır. Ve futbol alanları da milliyetçilik dininin mürit toplaması için çok uygun yerlerdir.

Şort konusuna gelince… Biz imam hatipteyken kısa şort giymezdik, eşofmanla oynardık. Tayyip Erdoğan da top oynuyordu ama o daha çok mehter takımındaydı. Ben onunla top oynamadım, benden birkaç yaş büyüktü, dengi değildim. O top yerine bana vururdu. O zaman da biraz miniktim. (Gülüyor)

Liverpoollu futbolcu Muhammed Salah'ın şükür secdesi İngiltere'de tartışma konusu olmuştu.

Keşke camiler bomboş olsa… Camiler, havralar, kiliseler dinleri iktidarlar için afyonlaştıran yerlerdir. Yani insanları kula kul yapan, belli menfaatler için kullanan yerlerdir. Futbol yoluyla o kadar endoktrinasyon yapılamıyor ama din devreye girdiğinde insanlar akla ihanet etmeye başlıyorlar. Beyinlerine Truva atları giriyor ve sağlıklı düşünmeleri engelleniyor. Mutlu yaşayamıyorlar.

Haç uyduruk bir dinin sembolüdür. Onun adına yıllarca kan döktüler zalimler. Tarih boyunca haçlı seferlerinin, hatta emperyalizmin kullandığı bir semboldür. Ben futbolcu olsam böyle bir şeyin sembolünü giyinmem. O takımda oynamam ya da o sembolün - reklamın kapatılmasını isterim.

Futbol dünyanın en güzel şeyi… Bunun bir estetiği var, mantığı var. Haftada bir iki kere izlersin. Bas bas bağırmayacaksın. Eğer bunun için arkadaşını üzüyorsan geri zekalının tekisin. Bence takım tutmak ilkel, saçma sapan bir şeydir. Takımlar birbirinin benzeridir. Ben bir takımı tutuyorum, gol atıyor, bu kez yenilen takımın gol atmasını istiyorum, maçın berabere bitmesini istiyorum, üzülüyorum… Ben yenilen takımı tutarım, keşke eşit bitse derim. Türkiye ve ABD maçı olsa takım tutmam. Sadece bazı oyuncuları sevmişimdir. Beckenbauer, Maradona, Messi, bazen onların gollerine bakarım. İyi bir maç olursa izlerim.

ALİ BULAÇ: ARAFAT’TA FENERBAHÇE İÇİN DUA EDENLER GÖRDÜM

Ali Bulaç

Ali Bulaç’a göre futbolun faydaları olduğu kadar zararları da var. Bu yüzden bir fıkıh hükmü vermek çok zor: “Hz. Hüseyin’i öldürenler onun başını kesmişler ve topla oynar gibi tekmelemişler ama futbolun kökenleri 1750 sanayi devrimine dayanır. Bunu Hüseyin’in başıyla alakalandırmak fıkıh usulü açısından doğru değil. Çünkü böyle bir illiyet bağı yok.

Profesyonel futbola iyi gözle bakmıyorum. Çünkü beni entelektüel faaliyetten, hayır işinden alıkoyabilir. Ama şunu da görüyoruz, yoksul bir Afrikalı Kenya’dan, Senegal’den gelip, Fransa’da, İngiltere’de oynuyor. Hem sınıf değiştiriyor, hem de siyah olmasına rağmen beyazların ülkesinde statü kazanıyor. Bu çok anlamlı... İngilizler siyahî birini milli takımlarında oynatıp kendilerine pay çıkarıyorlar. Bu da bize aslında ırkçılığın, milliyetçiliğin ne kadar temelsiz olduğunu gösteriyor.

Mesela şehirlerin periferisinde yaşayan, merkeze ulaşmak isteyen yoksul kesimler için otobüslerle Beşiktaş’a veya Kadıköy’e maç izlemeye gitmek önemli bir aksiyondur. Psikolojik faydası vardır. Futbolla bir kimlik, bir aidiyet hissi kazanıyorsun. Öte yandan rakiplerini ötekileştiriyorsun. Bence bu yönden bakıldığında faydasından çok zararı var.

Endüstriyel futbolu profesyonel futboldan ayırt edemezsin. Bir şey amatör kaldığı müddetçe onun sınırlarını tayin etmek senin elinde ama profesyonel olduğunda piyasa kapitalizminin elinde bir canavara dönüşüyor. Ben bununla ilgili çok çalışma yaptım, işin içinden çıkmak kolay değil. Yekten fıkhi açıdan 'futbol haramdır' diyemezsin. Sufilerin güzel bir sözü var: 'Beslenmek için et yemek lazım. Et yemek için de hayvan kesmek lazım. Bu meşrudur. Ama sen kasap olma…' Futbol izle ama futbolcu olma diyebilirim.

Diyelim ki ben Fenerbahçe’yi tutuyorum ve Emre de benim takımımda oynayan bir futbolcu ama zaman zaman siyahîlere yönelik ırkçı söylemler dile getiriyor. Adamımdır, hoş göreyim dediğim zaman haram bir iş yapmış oluyorum.

Futbol İsrail’de de oynanıyor. Her şeyi Yahudi’ye bağlamak hiç doğru bir şey değil. Cennette futbol yoktur denemez. Çünkü ayet diyor ki 've fîhâ mâ teştehîhi-l-enfusu' (Zuhruf 71), “yani nefislerin arzu ettiği her şey”. Eğer bir insan futbolu çok seviyorsa cennette de oynar. Ama üstünde haç işareti bulunan bir formayı kesinlikle giyemez. Kumar ve içki reklamı varsa da giyemez.

Hacca gitmiştim, Arafat’tayız. Türk hacıları ne yapıyor, merak ettim. Bir baktım, bir kayanın arkasında iki kişi dua ediyorlar: Allah’ım bu sene Fenerbahçe şampiyon olsun. Muhteremler dedim, hac demek Arafat demektir, burada Fenerbahçe’ye mi dua ediyorsunuz? Başka bir yerde hanımla çay içiyoruz, maç seyreden Türk hacıları gördük. Futbolcu gol kaçırıyor, hacı ayağa kalkıp küfrediyor. Düşünebiliyor musun, ihramda! Ot koparmaması lazım orada ama ne küfürler! Şükür secdesine gelince, golden sonra yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir gole secde olur mu?

1984’te Milli Gazete’de ilk spor sayfasını da basan ekibin içindeydim. Gençlerimiz futbolla ilgileniyorlar. Bundan bigane kalamayız. Yapalım dediler. Ben epey yazı yazdım futbolla ilgili, uzun bir araştırmam var. En sonunda vardığım cümle şu, aynı zamanda o yazı dizisinin de başlığı oldu: “Dünyanın ayağa düşmesi”.

Küçüklüğümden beridir Galatasaray’ı tutuyorum. Uzun zamandır pek ilgilenmiyorum, fakat yine de Galatasaray’ın bir maçı varsa dikkat kesilirim. Kazandığı zaman hoşuma gidiyor, yenildiği zaman kızıyorum kendi kendime… En son 2016’da hapisteyken koğuştaki arkadaşlarla bir Beşiktaş maçını izledim. Torunlarım da Galatasaraylı, onlar iyi ki pek meraklı değiller. Öyle olsalardı onları uyarırdım.

DİLİPAK: BİR FUTBOLCU İMAMIMIZ EKSİKTİ, O DA OLACAK...

Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak’a göre, futbol bir dizi batıl unsuru beraberinde getiriyor. Üstelik bu bir devlet politikası ve mevcut iktidar da yanlış projelerle sorunu daha da büyütüyor: "Hz. Ali ve çocuklarının şahadeti üzerinden birçok söylentiler çıkartıldı. Bu söylenti bir taassup eseri olabilir, insanları futboldan caydırmak için uydurulmuş da olabilir.

Futbolfobi diye bir şey yok. Futbol bana göre de sağlıksız bir spordur. Mesela boks. İnsanların kafasına öyle vahşice vurulmaz. Bu haramdır. Alzheimer sebebidir. Muhammed Ali de aynı hastalığa yakalandı. Böyle deyince boksfobi mi oluyor. Futbolda da benzer bir durum var, o hızla gelen topa kafa vuramazsınız. Ya da amatör olarak futbol oynayan birçok kişinin menüsküsü yırtılıyor. Bu iş eski gladyatörlerin yaptıklarının hafifletilmiş şekli… Adrenalin, şiddet ve vahşi bir rekabet, öfke patlaması yaşanıyor. Centilmenlik filan hak getire. Palalarla dolaşıyorlar. Holiganlaşıyorlar, küfürleşiyorlar. Bir yanı ile kumar. Bu alana yatırım yapanlar da yanılıyorlar. Müthiş bir aidiyet duygusu ve egoizm aşılıyorlar, bu da mikro faşizme zemin oluşturuyor. Taraftarlık psikolojisinin kural tanımazlığı ahlakilik ilkesinin de kaybolmasına sebep oluyor.

Evet, benim gözümde futbol malayani bir iştir. İslami ve ahlaki değildir bu şekli ile. Bana göre bu gün özellikle o futbol salonlarına yapılan yatırım israftır ve bu da haramdır. Bir yandan da proje okulları arasına “Spor İmam Hatibi” de katıldı. Allah akıl fikir versin ne diyeyim... Bir futbolcu imam eksikti o da olacak artık…

Şike de, kara para da var, mafya da var, batıl anlamda yok yok! Amatörler arasında bu işler daha az olsa da, büyüyünce gidecekleri yer belli, sonu belli olan işin başındaki masumiyet aldatıcıdır. O transfer paraları nerelere gidiyor, bu kaynakların vergileri nasıl sümen altı ediliyor bunların hepsini gören, duyan, bilen bir Allah var. Herkesin yaptığının ve yapmadığının hesabını vereceği bir gün var!

Cami cemaatinin azalması doğrudan futbol yüzünden değil ama dolaylı olarak birçok şey bunu etkiler. Geçmişte teravih namazını maça yetiştirmek için hızlı kıldıran jet imamlar oldu, belki hâlâ vardırlar. Milli takım bahanesi ile takımına dua edeni, kale direğine üfleyeni de gördük. (Gülüyor)

Sevillalı Müslüman futbolcu Frederic Kanoute, bahis şirketinin reklamını taşımayı reddetmişti. Kanoute iki maça reklamı bantla kapatarak çıkmış, sonunda kulübün kararına razı olmuştu.

Batıl bir iş yapıyorsanız kıbleye dönüp secde etseniz ne olur, etmeseniz ne olur. Bu genelev açılışında kurban kesmeye benziyor. Şarabı besmele çekip üç yudumda içmek diye bir sünnet yok... Bu seviyede bir tartışma edep sınırlarının dışına çıkar.

Futbol Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçirenlerin en sık başvurduğu alandır. 1978 Dünya Kupası, Arjantin’de yapılan askeri darbenin etkilerinin hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde kullanılmıştır. Türkiye’de de 12 Eylül 1980 sonrasında futbol, gençleri terörden ve her türlü zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Spor, politikacılar açısından, ya da ideolojik sebeplerle kitleleri yanında tutmak için manipülatif bir araç olarak da kullanılmaktadır. “Spor Bakanlığı” diye bir bakanlık da var. Yani bu iş teşvik edilen, himaye gören bir devlet politikasıymış gibi takdim edilmektedir. Bir yandan futbol, öte yandan Spor Toto, futbolcuların özel hayatlarının magazin dünyasındaki aktarımları, hepsi bir arada düşünüldüğünde uluslararası dev bir “malayani endüstrisi” ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır."

KIRBAŞOĞLU: HAŞA KURAN 'FUTBOL HARAM' DESE, İKTİDAR DİYEMEZ

Hayri Kırbaşoğlu

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu’na göre, Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in kurulduğu döneme kadar Batılılaşmanın ve modernleşmenin unsurları birer tehdit olarak algılandı. Hâlâ da bu rövanş mantığı devam ediyor: "Futbola tepkinin en önemli nedeni de bu… Hz. Hüseyin’in başı da onun bir kılıfı… İslami kesim meseleye yüzeysel biçimde bakıyor. Şuna dikkat çekmek lazım: Müzik, satranç, futbol vs. ulema bunlara neden katı bakıyor? Çünkü bilgiye erişim olanakları gelişti, ulema sınıfı da devre dışı kaldı. Fetva verenlerin devri kapanıyor. Deizm yaygınlaşıyor. Futbol karşıtlığı üzerinden dindarlık görüntüsü verip kitlelerini konsolide etmeye çalışıyorlar.

Futbol kulüplerinin politik bir getirisi de var. Haşa ‘futbol haramdır’ diye bir ayet olsa, bu iktidar haram diyemez. İktidarın istediği her türlü fetvayı kılıfına uydurup verebilen vaizler 'Erdoğan bize kızar' diye seslerini kısmış olabilirler. İslami kesim dünyevileşmekten futbolla eskisi kadar uğraşacak zaman bulamıyor. Artık onlar için üç şey önemli: Masa, kasa ve nisa… Öyle ki, ATV’deki bir dizide eşcinsel yatak sahnesi yayınlanabiliyor.

Futbola benim de bir takım eleştirilerim var. Kapitalizmin kitleleri uyuşturma aracı olması, sporcuların astronomik kazançları vs. kamu vicdanı bunu fazla kabul etmiyor. Futbol modernitenin en önemli dinidir. Bunun mabetleri stadyumlar, rahipleri futbolcular, cemaati de taraftarlardır. Ama centilmenlik ruhu aşılaması önemli... Eğlence ihtiyaçtır, sağlıklı bir hale getirilmelidir. En son 7-8 yıl önce maça gittim. Barcelona Katar’a gelmişti, seyrettim, gayet zevkliydi. İnsanlar makul ücretlerle maça gitse, kumar olmasa problem yok. Baklavasına oynanan halı saha maçları da problem değil. Oyuna heyecan katmak için konulmuş sembolik bir şey.

Fanatizm futbola özgü bir kavram değil. Takım tutmanın haram olduğunu söyleyenler parti tutmak için de aynı şeyi söyleyebiliyor mu? Mezhep fanatizmi konusunda aynı şeyi söyleyebilirler mi? Siz “Yahudi oyunu” dediğinizde insanlar futboldan vazgeçmez. Şortun diz hizası ise sadece Hanefilerin görüşüdür. Maliki mezhebine göre mecbur kalındığında slip mayoyla namaz bile kılınabilir. Burada belli bir mezhebin dayatılması söz konusu… Cami cemaatinin azalması da bundan dolayı değil. Batı’da kiliseler nasıl cemaat bulmakta zorlanıyorsa, camiler de cazibe merkezi olamıyorlar. Normalde Kabe bir taştır. Kutsallığı yoktur. Yani şükür secdesinde sakınca yok, çünkü kıble yalnızca namaz içindir. Fakat bu gösteriş dindarlığıdır, o bakımdan doğru değil. Ateist bir futbolcunun sahada 'Allah yoktur' dediğini düşünsenize, olay çıkar o zaman da…

Bir dönem Huesca'da oynayan Serdar Gürler, takımın formasındaki haç işareti nedeniyle olumsuz tepkilerle karşılaşmış ve sosyal medyadan, "Benim her dine, her insana saygım sonsuzdur. Müslümanlık, insanın giydiği forma değildir. Müslümanlık insanın kalbindedir. Ben bu formayı giydim diye Müslümanlıktan çıkmış mı sayılırım? Çoğunuza göre öyleymiş ama unutmayın Elhamdülillah Müslümanım. Burada da Müslümanlığımı yaşamaya devam edeceğim ve buradaki insanlar buna saygı duyuyor" açıklamasını yapmıştı.

Ben Manisalıyım. Manisaspor’un birkaç maçına gittim. Futbol oynamayı severim. Arkadaşlarımla fırsat buldukça oynuyorum. En çok da torunumla oynuyorum. Zihnimde en çok iz bırakan futbolcu Metin Oktay’dır. Göztepe’yi de severim. Ama torunum söz konusu olduğunda Beşiktaşlı oluyorum. Serde Anadoluculuk da var. Trabzonspor 1. Lig’e çıktığında çok sevinmiştim. İstanbul takımlarının tekelinin kırılmasını desteklemiştim."

DİYANET: FUTBOLCU DEĞİLSENİZ BARCELONA FORMASI GİYMEYİN

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alo Fetva Hattı’na (190) göre ise futbolun haram olduğu doğru değil: "Diyanet’in böyle bir fetvası yoktur. Malayani demek günah ya da mekruh olduğu anlamına gelmez. Hocalar nasıl böyle bir şey demişler, bu anlaşılmaz bir şey… Şortun kısa olması doğru değil. Ama bazı mezhepler bu konuda daha esnektirler. İçine streç giyebilirsiniz. Bunlar futbolun kendisini haram kılmaz. Mesela denize slip veya boxer mayoyla girmek günahtır ama diz kapağına kadar kapalıysa günah değil. Sahadaki diğer oyunculardan birinin şortu kısaysa onun günahı seni ilgilendirmez. Profesyonel Müslüman futbolcunun Barcelona forması giymesi günah değildir, amblemindeki haç işareti önemli değil. Ama futbolcu değilseniz, siz giymeyin. Tabii giyerseniz günah da değildir."