Şampiyon, madalyalarının gururunu aşevinin kapısına bıraktı!

Dünya çapında 26 madalyası bulunan Zeynep Yılmaz, gecekonduda yaşıyor. Evindeki yemek saatlerini, aş evinde çıkan öğün saati ile belirleyen Yılmaz, "Aş evinden faydalanmak için bile bir torpil bulmak zorunda kaldım" diyor.

Google Haberlere Abone ol

GAZİNANTEP - Profesyonel sporcular özel beslenme kürleri ile müsabakalara hazırlanırken o aşevinden aldığı yemekleri ile karnını doyurup bileğinin hakkı ile şampiyon oldu. Bir zamanlar hiçbir spor kulübünün yüzüne bakmadığı şimdilerde İstanbul Büyükşehir Belediye Spor'un sahip çıktığı engelli bilek güreşi şampiyonunun hayat hikayesi, azmi, sabrı, filmlere konu olacak türden....

TAM 26 MADALYASI VAR

Adı Zeynep Yılmaz. 40 yaşında. İki çocuğu ile birlikte Gaziantep'te yaşıyor. Bedensel engelli olmasına rağmen şampiyon bir bilek güreşçisi. 3'ü dünya, 4'ü Avrupa şampiyonluğu olmak üzere 26 madalyası var. Geçtiğimiz günlerde Antalya'da yapılan ve 61 ülkeden sporcuların yarıştığı Bilek Güreşi Şampiyonası'nda sağ kolda dünya 1'ncisi oldu. Yine kariyerinde; Avrupa şampiyonluğu, dünya ikinciliği, dünya üçüncülüğü, sayısız Türkiye şampiyonluğu gibi dereceler var. İşte, onun aşevinden, dünya şampiyonluğa uzanan yoldaki madalya avcısının bu akıl almaz başarısı insanı gerçekten şaşırtıyor.

Zeynep Yılmaz aşevinde.

ANTRENMANSIZ GİTTİĞİ MÜSABAKADA ŞAMPİYON OLDU

Çocukken geçirdiği bir hastalıkta, annesinin kendisine verdiği koca-karı ilacı nedeniyle sakat kaldı ve yıllarca yürüyemedi. Eğridir Kemik Hastanesi’nde 7 kere ameliyat oldu. Kendisini asla bir bedensel engelli olarak görmedi. Azmetti, çalıştı tekerlekli sandalyeden kurtularak koltuk değneği ile yürümeye başladı. Bedensel Engelliler Spor kulübünün bilek güreşi hocası, “Zeynep sana lisans çıkaralım” dediğinde çok şaşırdı. Bir haftalık sporcu olarak gittiği Ankara’dan, Türkiye şampiyonluğu ile döndü. Ardından, milli sporcu olarak Polonya’da Avrupa şampiyonu, Kazakistan’da dünya üçüncüsü oldu Brezilya’da dünya ikinciliğini kucakladı.

DÜNYAYA SIĞMIYOR AMA GECEKONDUYA SIĞIYOR

Gaziantep’in varoşlarından olan İsmetpaşa Mahallesi’nin çamurlu sokaklarından birisi. Sağlı-sollu küçük atölyelerle dolu sokakta, derme çatma bir ev. Kapıyı çalıyorum, minik bir kız karşılıyor beni. İçeriye giriyorum; dünyaya, Avrupa’ya sığmayan şampiyonun sporcu Zeynep Yılmaz, üç-dört metrekare bile olmayan izbe eve sığmış bir şekilde.

Kızı, Aslı’ya, “Git komşudan su al gel” diye seslenirken merakımı anında gideriyor, “4-5 aydır su kesik, elektrik kesik” diyor ama sesinde gülkurusu bir hüzün dolaşıyor. Biraz sonra, az şekerli kahve fincanları ile geri dönüyor ve 40 yıllık yaşamına sığdırdığı hikâyesini dinlemeye başlıyorum.

'DOKTORA GÖTÜRSELER SAKAT KALMAZDIM'

“8 yaşındayken hasta olmuşum. Bir gece ateşim çok yükselmiş, havale geçirmişim. Annem hem fakirlikten, hem cahillikten bana koca-karı ilacı vermiş. Komaya girmişim, günlerce hastanede yatmışım. Çıktığımda ise yatağa bağımlı bir engelli idim. Tam 7 kere Eğridir Kemik Hastanesi’nde ameliyat oldum. Uzun süre tekerlekli sandalyeye mahkûm kaldım. Fakat yılmadım, çalıştım ve ayağa kalktım. Şimdi koltuk değneği ile yürüyebiliyorum” diyor.

'BİLEK GÜREŞİ ASLA AKLIMA GELMEZDİ'

Bilek güreşinin aklına en son gelecek spor olduğunu anlatıyor Zeynep. Tesadüfen tanıştığı Bedensel Engelliler Spor Kulübü’nün hocası, Çetin Gören’in kendisine, kollarının çok güçlü göründüğünü ve bu sporu yapabileceğini söylemesi ile aklı lisans çıkarmaya yatıyor. Lisansı çıktıktan bir hafta sonra antrenmansız katıldığı Ankara’daki Türkiye şampiyonasında birincilik kürsüsüne çıkıyor.

'60 KİLOLUK ZEYNEP POLONYA'DA 135 KİLOLUK DEV RAKİBİNİ YIKIYOR'

Bu başarısı ile dönemin Bedensel Engelli Sporcular Federasyonu eski Asbaşkanı Ayşe Batmaz’ın dikkatini çekiyor ve onun verdiği destekle ferdi olarak Polonya düzenlenen Avrupa Şampiyonası'na katılıyor. Zeynep, Gdansk’ta 60 kilo olmasına rağmen 135 kilo ağırlığındaki dev rakibini devirerek birincilik kürsüsüne çıkmayı bir kez daha başarıyor. Hem sağ, hem sol bilek güreşinde tam bir madalya avcısı olan Zeynep, Kazakistan’daki dünya şampiyonasında ikincilik kürsüsüne çıkıyor, Brezilya’nın Sao Paulo kentinde düzenlenen dünya şampiyonasında da üstün başarı göstererek üçüncülük madalyası alıyor...

'MADALYALARIMDAN KAPI KOMŞUMUN HABERİ YOK'

Bu kadar madalyaya rağmen neden kibrit kutusu gibi bir gecekonduda yaşadığını, okula giden iki çocuğuna nasıl baktığını, nasıl geçindiğini soruyorum ve gözlerinin buğulandığına tanık oluyorum. “3 ayda bir 500-600 lira sakatlık maaşı alıyorum. Ev kirası 175 lira. Oğlum Resul dördüncü sınıfta, kızım Sıla ikinci sınıf öğrencisi. Eşimden ayrılalı 5 yıl oldu, o gündür bugündür çocuklar yüzünü daha görmedi. Trikoculardan kazak getirip yakalarını söküyorum, haftada 50 lira alıyorum. Yaz aylarında sokakta su satıyorum. Bu nedenle her gün gerekirken antrenmanımı sadece bir gün yapabiliyorum. Elektrik-su 4-5 aydır kesik. Bakın ben turnuvaya gideceğim zaman çocuklarımı bırakacak yer bulamıyorum. Brezilya’da müsabakaya çocuklarımı düşünüp ağlaya ağlaya çıkıyordum. İnanın eğer aşevi olmasa bu evde sofra kurulmaz. Bir sürü madalyam var ama kapı komşumun bile bundan haberi yok” derken, acısını gülümsemesinin içine gizliyordu.

OLİMPİK SPOR OLSA İDİ...

2018 Dünya Bilek Güreşi Şampiyonası'nda Zeynep Yılmaz.

Bilek güreşinin olimpik bir spor olmamasına çok hayıflanıyor Zeynep. Arka arkaya yakaladığı şampiyonluklara rağmen zor bir hayat süren fakat asla umudunu kaybetmeyen o esmer kadın, “Beni iki şey ağlatır. Eğer çocuklarım aç yatarsa, ben uyuyamam. Bir de madalya töreninde İstiklal Marşı eşliğinde Türk bayrağı çekilirken. Eğer yaptığım spor olimpik olsa idi alacağım ödüllerle mis gibi yaşardım. Her türlü olumsuzluğa rağmen, ülkeme bu madalyaları kazandırdığı için yaşadığım gururu, aş evinin kapısında bırakmak zorunda kaldım. İlk sıralar çok utanıyordum ve çocuklarımı gönderiyordum aşevine. Baktım özellikle kızım da benim gibi arkadaşları kendisini görecek diye utanıyor, ben gitmeye başladım. Bir lisansım vardı, şimdi bir de aşevi kimlik kartım oldu" diyerek yaşadığı hayatı kocaman cümlelerle sahipleniyor. Bir kulüp çatısı altında spor yapmasının kendisine önemli katkılar sağlayacağını söylediğimde, Bedensel Engelliler Spor Kulübü’nde yaşadığı kimi olumsuzluklar nedeniyle lisansını aldığını ve müsabakalara ferdi olarak girdiğini anımsatıyor. Yönetmelik gereği şampiyonalara bir yıl süreyle bireysel katılması gerektiğini ve kendisine verilecek destek ile madalya toplamaya devam edeceğini vurguluyor.

'MADALYALARIN YAŞATTIĞI GURURU AŞEVİNİN KAPISINDA BIRAKTIM'

Bu kadar lafı yetiştirirken hangi arada ocağa koyduğunu anlamadığım tavşan kanı deminde çayla sürdürüyoruz sohbetimizi. Saat 15.30 gibi. “Bizim evde saatler aş evine kurulu” dedikten sonra anlıyorum yemek alma zamanının geldiğini. Kızı Sıla plastik kapların konacağı poşetleri hazırlarken Zeynep gülerek, “Aşevine benin ayağımla yürüsek 30-35 dakikada varırız. Söylemeyi unuttum. Şimdi biz utana-sıkıla gidiyoruz ya, vallahi aş evinden faydalanmak için bile bir torpil bulmak zorunda kaldım. Polonya’da, Avrupa şampiyonu olduktan sonra milletvekilleri beni aradılar. Evime geldiler ama sıcaktan 10 dakika oturamadılar. Şimdi de hava buz gibi. Kanepelerim çok eskimişti, kömürüm de yoktu, kırdım şimdi onları yakıyorum. Evde de fareler cirit atıyor. Allah’tan, Minnoş (evin kedisi) var da biraz olsun rahat ediyoruz. Ben nasıl madalya avcısı isem, o da inanılmaz bir fare avcısı” diye arka arkaya konuşurken, bu kez acı kalemimin ucundan zehirli bir iğne gibi benim yüreğime batıyor.

MADALYALARLA İLE AŞEVİNE

Zeynep ve kızı Sıla’yı çağırdığım taksiye bindiriyorum ve Uşşaki Vakfı’nın aşevine yöneliyoruz. İçeri girdiğimde inanılmaz bir yağ kokusu çarpıyor yüzüme. Banklara oturan kadın ve aç çocuklar sıralarını bekliyorlar. Günün menüsü kuru fasulye ve pirinç pilavı. Gururu aşevinin kapısında bırakan Zeynep, ülkesinin gururlandırdığı madalyalarını takarak sıraya giriyor. Ben fotoğraf makinesini çıkarıyorum. Sıradaki diğer kadınlar kaçışıyorlar. Aşevinde bana dair gereksiz bir gazeteci huzursuzluğu. Plastik kaplarımıza, büyük kepçelerle konan fasulye ve pilavımızı alıyoruz. Aynı taksi ile dünyaya sığmayan Zeynep’i, kendisini ve çocuklarını sığdırdığı o gecekondu odasına bırakıyorum...

Bırakıyorum ama bir cümle kafamda dönüp duruyor, "Madalyalarımın bana yaşattığı gururu, aşevinin kapısında bıraktım..."

Dünyanın bileğini bükemediği Zeynep, en zor maçını fakirlikle yapıyor...