Şehrin yeni meleği: LeBron

Kimilerine göre LeBron, Los Angeles'a yüzük kazanmak için değil, kariyer sonrası planları için gelmiştir. Ben buna pek katılamayacağım. Kariyerinin son virajında bir veya iki şampiyonluk kazanmak isteyecekse bir süper star neden kazanma kültürü çok büyük takıma, camiaya gelmesin?

Google Haberlere Abone ol

Ara Gözbek - [email protected]

NBA’de yeni sezonda kartlar yeniden dağıtıldı. LeBron, Los Angeles’ın yolunu tuttu. Carmelo Anthony, geçen sezon James Harden ve Chris Paul önderliğinde NBA Finali’nin kıyısından dönen Rockets’la anlaştı. Bir sezon hiç oynamayan Kawhi Leonard, yuvada kalmak yerine Doğu Konferansı’na geçip Kuzey’in takımı Raptors’la kariyerine yön verdi. Son dört sezonda üç kez şampiyon olan Golden State Warriors, ligi domine ederken ve “Bunları kim yenebilecek ki?” denirken kadrolarına bir de DeMarcus Cousins’ı dahil etti. Yani kısacası NBA’de dengeler yeniden değişti.

Açıkçası bunu NBA’in artık pazarlama stratejisinin bir parçası gibi görmeye başladığımı söylesem yalan olmaz. Eskiden NBA’de işler böyle değildi. “Franchise Player” kavramı yani “Camia oyuncusu” kültürü iyiden iyiye kaybolmaya başladı desek de yeridir. Zaten bu “Süper Takım” mevzusu son iki yıldır Amerikan basınının gündeminde yer alan tartışma konusu. Bu “durum” lig için iyi mi oluyor kötü mü? Uzun vadede kültürü mü zedeliyor; öyle ya da böyle Amerikan basketbolu nereye gidiyor? Bu konuları bir başka yazımızda ciddi anlamda ayrıca mercek altına almamız gerekiyor. Şimdilik yazın en önemli manşetinden başlayalım. Gerisini bir sonraki yazımızda tartışalım.

GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI?

25 seneden fazla NBA'e tanıklık ediyorum, 12 yıldan fazla oldu NBA yazıları yazıyorum. Herhalde bir oyuncu hakkında bu kadar yazı yazacağımı hiç düşünmezdim. Bir “Cinderella Masalı”ydı aslında LeBron'unki. Bence kariyerinin en büyük hatası 2010 yazında memleketi Cleveland'dan ayrılıp Miami Heat'e transfer olmasıydı. İkinci büyük hatası ise 2014 yazından yeniden Cleveland'a dönmesiydi. Çünkü LeBron çok iyi biliyordu, kariyerine başladığı Cleveland şehrine getireceği ilk şampiyonluk, Miami'de kazanacaklarından çok daha kıymetli olacaktı. Zaten bütün mesele bu değil mi?

İnsanların kaçırdığı bazı gerçekler var bu spor dünyasında. Michael Jordan'ı bu kadar büyük yapan neydi? Hatta en büyük? Ne attığı sayılar, ne vurduğu smaçlar, ne kırdığı rekorlar, ne kazandığı şampiyonluklar, ne de yakışıklılığı... Chicago Bulls, NBA'in Gençlerbirliği gibi bir takımdı ya da Gaziantepspor'u. Sakın yanlış anlamayın bu iki takım da çok köklü ve büyük camialar. Asla öyle bir saygısızlık yapamam ve yaptırmam. Ama neticede şampiyonluk yarışı için herhangi bir favori veya ligin flaş takımı falan değiller. Bir oyuncu geliyor oraya, düşünün ki Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe varken 90'larda iki kere üst üste üç, toplamda altı şampiyonluk getiriyor. Dünyada Chicago Bulls'un bilinmesinin ve tanınmasının başka bir nedeni yok. Yani bir oyuncu bir şehrin kaderini değiştiriyor. Bütün mesele bu. Dönelim şimdi yeniden bıraktığımız yere.

LeBron James, başladığı Cleveland'a bir şampiyonluk getirseydi işte o zaman tüm zamanların en iyisiyle kıyaslanabilecekti. Onun yerine valizini aldı yeteneklerini topladı ve Güney Sahili'nin yolunu tuttu. Dört senede dört NBA Finali, iki şampiyonluk. Ama o da uyandı belki bu gerçeğe. Daha doğrusu yüzleşti ve vakti gelmişti. Cleveland'a döndü ve şehre ilk şampiyonluğu getirdi. İşte o zaman Amerikan gazeteci ve yorumcuların saygısını kazandı. Resmiyette üçüncü şampiyonluğunu, gerçekte ise ilk şampiyonluğunu kazanmış oldu. Son dört sezonda yine dört NBA finali ve iki şampiyonluk kazandı. Üç kez Golden State Warriors canavarına yem oldu diyebiliriz. Baktı bu iş böyle olmayacak, kariyerinin de son virajına girmiş, aldı ailesini bir zamanlar kıyaslanan rakibi Kobe Bryant'ın yuvasına Los Angeles Lakers'ta soluğu aldı.

LEBRON DEĞİL LA-BRON

Melekler şehri Los Angeles, ne melekler görmüştür halbuki... Jerry West (Logodaki adam), Wilt Chamberlan, Elgin Baylor, Magic Johnson, Kareem Abdul-Jabbar, Shaquille O'Neal, Kobe Bryant...ve şimdi LeBron James.

Kimilerine göre LeBron, Los Angeles'a yüzük kazanmak için değil, kariyer sonrası planları için gelmiştir. Ben buna pek katılamayacağım. Kariyerinin son virajında bir veya iki şampiyonluk kazanmak isteyecekse bir süper star neden kazanma kültürü çok büyük takıma, camiaya gelmesin? Magic Johnson ve Kobe'nin menajeri şu anki Lakers yöneticilerinden Rob Pelinka müthiş iş başardılar açıkçası. Kobe sonrası ışığı sönen Staples Center'a ve şehre dünya basketbolunun en büyük starını getirerek sadece yeniden yarışmacı olmadılar. Aynı zamanda yeniden en popüler takım haline geldiler. Şu anda bütün ilgi Los Angeles şehri ve LeBron James'e dönmüş vaziyette. Ben açıkçası ilk sezonda şampiyon olabileceklerine inanmıyorum. İkinci sezonda belki. Çünkü takımın LeBron dışında gerçek anlamda bir skoreri yok. Ama asıl merak ettiğim ve herkesin merak ettiği konu, Magic Johnson'ın kurduğu bu takım nasıl bir basketbol oynayacak? Sonuçta elinde Lonzo Ball gibi playmaker'ı olan bir takıma çok yönlü yine playmaker sınıfında LeBron James'i getirdi. LeBron'lu Lakers belki de kendini Batı Konferansı'nda bulacak mayıs ayının sonunda. Geçen gün LeBron bir açıklama yapmış medyada: “Herkes biliyor ki o kupayı kazanmanın yolu sadece ve sadece Golden State'ten geçiyor.” Haydi itiraf edelim, biz de biliyoruz.