Dünya Kupası, sadece Dünya Kupası değildir

Uruguay – Suudi Arabistan maçının oynanacağı Rostov'da hava sıcaktı; kentin yerlilerinin taraftarlara olan yaklaşımı daha sıcaktı...

Google Haberlere Abone ol

Rostov'a giden trende kısa aralıklarla uyuyabilmiştim. Havalandırmanın yetersizliğindendi. Ancak güneşi uçsuz bucaksız arazilerin yeşilliğinde Hazar Denizi'nin üzerinden doğuyorken izlemenin yarattığı huzur ile herkesin uyuduğu saatlerde tren sesinin aksak ritmine eşlik etmek, bazı yetersizlikleri geriye bırakma nedeniydi.

Odalardaki insanlar yavaş yavaş uyanıyordu. Ufak bir Suarez vardı trende. Aynı vagonda yolculuk yapan Meksikalı ve Uruguaylıların sabahı çoktan açmıştı. Gece kısa süreliğine de olsa söyledikleri şarkı ile koridoru inleten Meksikalar'a çok keyif verdiklerini söyledim. Fotoğraf çekme teklifime hayır demediler ama benle de çektirmek istiyorlardı illa. Geceye ve kupaya keyif katan bu güzel insanları nasıl kırabilirsiniz ki...

Dünya Kupası treninden indiğimde Rostov adeta yanıyordu. 33 derecelik bir hava karşılaşmıştı trenden inenleri. Şortla gezenleri geçtim, erkeklerin çoğu üstüne çıkarmıştı. Şöyle kısa bir tur attım tren garı etrafında. Bir tavuk döner sardırdım. Fiyat verim endeksi yüksek dürümü yapan yer Azerbaycanlıydı. İşler "Yahşi" gidiyormuş. Döviz Bürosu bulmam lazımdı, nasıl gideceğimi sordum ancak o arkadaşını çağırmayı uygun gördü. Arjantin'de süper işlediğine şahit olduğum döviz karaborsası burada da varmış. Ancak anlaşamadık. Başka bir yöntem bulacağımdan emindim. Şehre inen taraftar otobüslerini buldum ve yarı yolda indim. Kısıtlı saatimde hem şehri tanımak hem de taraftarın nabzını tutmak lazımdı.

DÜNYA KUPASI YALNIZCA KAPİTAL DEĞİL SOSYAL BİR OLAYDIR

Küçük bir yazlık kasaba izlenimi veren Karadeniz'e dökülen Tuna Nehri yatağında bulunan Rostov'da, sadece günün maçı için gelen turistler yoktu. Uruguaylı ve Suudi Arabistanlı olduğu kadar Meksikalılar da oradaydı, zaten her yerdelerdi. Rostov'da bulunmak için gerekçeleri de vardı. Muhtemelen gruptan çıkacaklarını kesinleştirecekleri Güney Kore maçı için şehre akın etmişlerdi. Nehir kenarı saatin çok erken olmasına karşın kalabalıktı. Moskova'da görmek mümkün olmayan seyyar satıcılar buralarda yerlerini almışlardı.

Özellikle şehrin yerlileri turistlerle, ki eğer yüzünüz boyalı ya da eğer Rusya'da çok sık görülmeyen bir aksesuara sahipseniz, hele ki o bir Sombrero (Meksikalıların meşhur hasır şapkası) ise fotoğraf çektirmek için can atıyordu. Tanıştığım Luis ve arkadaşı Carlos ile 60 yaşında hanımefendiler de 6 yaşındaki minik kız çocukları da hevesle fotoğraf çektirmişti mesela.

Saatler ilerledikçe, Suudlar ile Uruguaylılar daha görünür oluyordu. Güneş de daha fazla yakıyordu. Sıcağın alnında pişmemek ve maçlara hazırlanmak için sahil turumu hızlıca tamamladım ve bir yere oturdum. Her fırsatta karşı karşıya gelen Uruguay ve Suudi Arabistan taraftarları ise bir arada poz veriyordu. Hani bazen, sahada birbirinden alakasız iki takımın yaptığı maça anlam biçilemiyor ya, işte o maçlar esas anlamını yeşil sahada değil sahanın dışında buluyor. En az iki farklı ülkenin insanı kısa süreliğine de olsa birbirini tanıma, anlama imkânı buluyor. En azından bir fotoğraf karesinde yer alarak bir an paylaşıyorlar bir daha hiç paylaşamayacakları. Günün birinde birinin ülkesinde kötü bir şey olduğunda birbirlerini ve geçirdikleri zamanı hatırlayıp birbirlerine yardıma koşacaklar belki de yaratılan bu iletişim sayesinde. Kendimi çok optimist gördüm ve Dünya Kupası övgüsü yaparken sobeledim ancak bu büyük organizasyonun böyle de bir sosyal olduğunu es geçmemek gerekli.

KABUL EDELİM, CRİSTİANO RONALDO MESSİ'DEN İYİ

Günün ilk mücadelesini izlemeye koyuldum. Cristiano Ronaldo, yine maçın başında sahneye çıkarak turnuvadaki 4. golünü attı. Arjantinliler Messi'den ümidini çoktan kesmişti kimin daha iyi olduğu konusunda. Sanırım bugünden sonra ya da en azından dünya bugün son bulacaksa Cristiano Ronaldo'nun dünyanın en iyisi olduğu gerçeğiyle batacak o dünya. Maçı da onun attığı tek golle kapatan Portekiz, 4 puana çıkarak İspanya'yı akşamki maçı öncesi biraz endişeye sürüklemişti.

URUGUAYLILAR DEĞİŞİMDEN UMUTLU

İlk yarıyı bitirdikten sonra, oturduğum yerden de görülebilen ancak gitmesi bir hayli uzun olan ve bulunduğum yerden de toplu taşımayla erişilemeyen -çünkü nehrin öte yakasında- Rostov Arena'ya doğru yürümeye başladım. Sıcağın alnında doğru karar mıydı emin değilim ama alabileceğim de başka bir karar yoktu. Zira tek yol buydu. Yolda yürürken Diego ve Daniel ile tanıştım. Üzerime giydiğim ve Uruguay'da yapılan ilk Dünya Kupası afişinin yer aldığı tişörtüm böyle bir işe yarıyordu. Takımdaki genç oyuncuların durumunu, hangisinin daha iyi olduğunu düşündüğünü sordum, “Bir süreç içindeyiz, gelişeceğiz” dedi. Bir çoğu 2013 yılında 20 yaş altı takımlarıyla Türkiye'de izleme imkanı bulduğumuz oyunculardı. Gelişime de açıklardı.

KONUM GÜZEL, ALAN İÇİN MESAFELER ÇOK

Rostov Stadyumu'nun konumu çok güzel belirlenmişti. Hemen yanında nehir, nehrin yanında da bir park vardı. İnsanlar buralarda hem normal bir günde hem de maç günlerinde çok keyifli vakit geçirebilecek bir alana sahipti. Parkın arasından fazla bekleme yapamadan direkt geçerek trenden inip maça, maçtan çıkıp Volgograd'a gideceğim için önce sırt çantamı bırakacağım çanta odasını aradım ve buldum. Uygulama güzel ancak, konumlandırma sıkıntılıydı. Çantayı bırakmak için ben en az 30 dakika harcadım. Giriş yapacağım kapının önünden geçip aynı yeri tekrar alarak bunu yapmak daha da zorlayıcıydı. Çünkü maç sonu aynı yolu tekrar yürüyecektim. Stadyumun başka yerlerindekiler için bu çok daha zor olacaktı belli ki. Bunun yerine her tribünün arkasında daha küçük konteynerlar konsa, çantanı emin ellere bırakabilmenin rahatlığına daha büyük bir rahatlık katılmış olunurdu.

TABAREZ'İN DÜŞÜNCESİ BAŞKA

Heyecan dorukta stadyuma girmiştim. Rusya'nın 5-0'ından sonra, Uruguay'ın de benzer bir tarife ile cevap verebilme ihtimalini sevmiştim fakat bunun yerine 100. milli maçına çıkan Suarez'in 52. golüne şahitlik etmekle yetindim. Hepimiz tabii ki, sahadaki oyuncuların sezon boyu 35-40 maça çıktığını da unutarak müthiş hızlı paslarla oynayan, rakiplerinin sürekli belini kıran, sürekli şut atan bir Uruguay görmek istiyoruz; ama gerçek öyle değil ve Tabarez'in planları farklı. Rusya ile oynayacakları maç çok daha önemli. Sakatlık ya da yorgunluk istemiyorlar. "Ölümüz yeter" havasında oynuyorlar ki yetiyor ve yetti. Sonraki turda da Portekiz ve İspanya var. Neden tüm enerjilerini Suudi Arabistan'a harcasınlar ki! Sen, ben gol göreyim diye oynamıyor onlar, meraklanmayın Dünya Kupası da gol izletmek için yok zaten. Organizasyonu yapanların derdi başka.

DÜNYA KUPASI'NDA 9 YAŞINDA BİR TÜRK

Maçı izlerken sıcaktan ve sıkıntıdan bayılmayı teğet geçtim. Bu adamları ilk izlediğimde de Jamaika'yı da 1-0 yenebilmişlerdi zaten. İtalya'dan daha İtalya olan Uruguay'ın galibiyetine dair tek sevincim Muslera'yı bu sefer Dünya Kupası'nda izleyebilmiş olmaktı. Maç sonunda çantamı aldım, yürüyerek trene hızlıca yürümeye başladım. Galatasaray formalı bir ufaklık babasıyla maça gelmişti. Suarez, Cavani ve Muslera aşkıyla yola düşmüşler. FIFA'nın ilk bilet satış sürecinde 3 bilete başvurmuşlar: İspanya – Portekiz, Brezilya – İsviçre ve Uruguay – Suudi Arabistan. Oğlu Oğuz Tuna 9 yaşında Dünya Kupası izlemenin coşkusuyla kulakları ağzında ne sorsam cevap veriyordu. Kadir Bey'in , “Vizyon kazansın istedim” diyerek oğlunu buraya getirmesi takdire şayandı. Anneler ve babalar, lütfen çocuklarınız maça götürün.

Akşamı Rostov'da geçirmeyecektim. Nijerya – İzlanda maçı için adımlarımı sıklaştırdım, ancak arada ayaklarımı Tuna Nehri'ne sokmayı da ihmal edemezdim. Nehrin öteki yakasına geri yürümek lazımdı. Otobüsleri bulamamış, aslında biraz da aramamıştım, ancak yürüyenlerin hepsi otobüse gitse muhakkak sıra beklemekten trene geç kalırdım. Sırtımda 10-15 kiloluk yük ile ne cesaret ben de anlamadım ama kendimi yollara vurup şehrin içinden yürüyerek trenime vardım ve Volgograd'a gitmeye hazırdım.

BEDAVA DEDİK DE O KADAR DEMEDİK

Taraftar kimliği ile şehirler arası bilet almak mümkündü demiştik. Fakat ancak gideceğiniz yere talep büyükse veya duraklarınızdan birinde büyük şehir varsa tren bulabiliyordunuz. Rostov'dan, Volgograd'a bedava kullanılabilen taraftar için tren yoktu. Koca bir treni istemiyorduk ama bir vagon ya da vagonlardaki odalardaki yeri kimliğini gösterene vermeliydi FIFA. Kendimi düşünmeyi bir kenara bırakıp Rostov'da yaşayan birinin Volgograd'daki maça aldığı biletle ve FAN ID'si ile Rostov ve Volgograd arasındaki yolculuğu bedava yapamadığının mantıklı bir açıklaması yoktu bence. Dünya Kupası için 50 gün vize muafiyeti açıklamışsan taraftara, ulaşım konusunda biraz daha çeşit ve imkan tanınabilmeliydi.

20:00'de biten maçının ardından 21:54'te kalkacak trenimin hareketine 8 dakika kala oradaydım. Biletimi 3. sınıftan almıştım ve beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Taraftar treninden kat be kat alakasız olan 3. sınıftan bilet satın almak geceyi trende çalışmayı planlamış biri olarak hiç mantıklı değilmiş. Rostov'da gün boyu 33 derecede eşortmanla gezmek de. Öğrendim ki gecenin son maçının galibi İspanya da 90 dakikadan 1-0 ile ayrılmış.