YAZARLAR

Sovyet mimarın ‘Uçan Şehir’ tasarımı ne kadar çılgın?

Uçan Şehir projesi, bir çeşit atom enerjisiyle havada asılı duran dairesel temeli ve onun üzerine kurulan yerleşimleri temel alıyor. 1920’lerde bu tartışmaların yapılabiliyor oluşu, devrimle birlikte enginleşen yaratıcı ufku anlatıyor. Bugün çürüyen bir düzende bizim yabancısı olduğumuz bir genişlik düzeyi bu. Yine de şimdilik bunu bir kenara koyalım. Ne de olsa Uçan Şehir’de dikkat çeken asıl nokta, projenin kendisi kadar projenin izlediği yol.

Rusya’da Ekim Devrimi 1917’de emeğin sömürüsüne dayalı toplumsal ilişkileri yerle bir ederken, hayatın her alanı bu yeni düzenin yarattığı heyecanla yeniden düşünülmeye başlar. Resimden müziğe, şehir planlamacılığından mimarlığa… Toplumsal hayatı sosyalist bir temelde yeniden yaratma ufku alabildiğine genişler. Böylece Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarına avangart sanat ve teknik okullar damga vurur.

Farklı avangart sanat ekolleri Sovyet yönetiminin desteğiyle kurulan çeşitli enstitüler etrafında toplanır. Merkezi Moskova’da bulunan Vkhutemas (Özgür Sanat Atölyeleri-Devlet Yüksek Sanat ve Teknik Atölyeleri), en önemli enstitülerden biridir. Burada 1928 yılında bir mimarlık öğrencisinin mezuniyet tezi olarak yaptığı sunum, diğerlerinden çok daha farklı bir yankı yaratır.

Sovyet mimar Georgi Krutikov

Georgi Krutikov isimli bu öğrenci sözlü sınava güç bela yetiştirebildiği projesinde ‘insanlığın üzerinde yaşadığı kara parçasının sınırlığı olması ve nüfusun düzenli olarak artması’ sorununa çok ilginç bir çözüm bulur: Şehirleri bir süreden sonra karaların kaldıramayacağını düşünen Krutikov, ‘taşınabilir mimari’ bir öneri yapar. Ancak Krutikov’un sunumu ardından odadaki kimseden çıt çıkmaz. Çünkü bu genç mimar, ciddi ciddi şehirleri gökyüzüne taşımayı önermektedir!

Geçtiğimiz haftalarda Sovyetler Birliği’nde barınma hakkını ve kent hakkını ayrıntılı bir şekilde konuşmuştuk. Gelin bugün Krutikov’un projesiyle birlikte biraz daha derinlere inelim.

KONUTLARI HAVALANDIRMAK

Uçan Şehir projesi, bir çeşit atom enerjisiyle havada asılı duran dairesel temeli ve onun üzerine kurulan yerleşimleri temel alıyor. Gerçi Krutikov’un tezi her ne kadar ‘Uçan Şehir’ olarak anılsa da aslında ‘şehrin uçan parçası’ demek daha doğru olur. Çünkü bu plana göre yeryüzü sadece turizm, sanayi ve dinlenme gibi amaçlarla kullanılacak, gökyüzü ise başta yerleşim yerleri olmak üzere geri kalan şehir faaliyetlerini kapsayacaktır. Yerdeki ve gökteki alanlarıyla birlikte bir şehir kendini var edecektir.

Georgi Krutikov'un tasarımı Uçan Şehir 

“Peki ulaşım nasıl sağlanıyor?” diye düşündüyseniz Krutikov’un buna da bir yanıtı var. Uzay filmlerinde görmeye alıştığımız kapsülleri andıran mekikler havada, karada ve suda seyahat edebiliyor. Tek kişilik bu araçlar, yolcunun pozisyonuna göre şekil değiştirebiliyor, yüzeyi otomatik olarak temizleniyor. Yerleşimlere yanaşan araçlar ayrıca binanın özerk bir bölgesi olarak kullanılabiliyor.

Georgi Krutikov'un kapsül tasarımı

‘ON BEŞ YILLIK EMEK’

Projesini değerlendirenlerin sessizliği, mimar adayına yöneltilen “Bu fikre ne kadar zaman ayırdın?” sorusu ile bozulur. Aldıkları yanıt, en az Uçan Şehir kadar düşündürücüdür: “On beş yıl…” Uçan Şehir, çok ciddi eleştirilere maruz kalır. Söz konusu bir mezuniyet projesi olsa da kimileri Uçan Şehir’i gördükten sonra Krutikov’u bir ‘mimar’ olarak değil, bilim kurguya meraklı bir ‘sanatçı’ olarak değerlendirir.

Tüm bu eleştirilere rağmen Krutikov, profesyonel bir mimar olarak okuldan mezun olur. Hayatının geri kalanında Moskova’da pek çok toplu konut ve metro istasyonu inşa eder. Ne var ki Yuri Gagarin’in uzaya bir modül içerisinde çıkışını göremeden 1958 yılında hayatını kaybeder.

MÜMKÜNLER VE İMKANSIZLAR

Peki o zaman Krutikov’u ne dert tutmuş da şehirleri göklere yükseltme fikri aklına gelmiş? İlhamını aldığı isim Sovyet Uzay Programı’nın ve roket teknolojisinin ‘atası’ sayabileceğimiz Konstantin Tsiolkovski’dir (Daha önce Tsiolkovski’nin bir kulübe içerisinde, kendi kendini yetiştirerek giriştiği çalışmalarıyla nasıl uzayın fethine öncü olduğu konuşmuştuk, kendisini daha yakından tanımak isteyenler faydalanabilir). Krutikov, Tsiolkovski ile uzun bir süre yazışır. Genç mimar, farklı bir alandan edindiği ustasından ‘roket’, ‘uzay’ ve ‘aerodinamik’ gibi konularda çok şey öğrenir. Ayrıca o dönem zeplinlere büyük bir hayranlık besler, hatta 1920’lerde bizzat bir zeplinin içini tasarlar.

Yine de bazıları için Uçan Şehir bugün dahi ‘saçmalığın daniskası’ olarak görülebilir. Merak etmeyin, böylesi yorumlara yanıt verirken illa “Ortaya çıktığı zamana göre değerlendirin kardeşim” kartını kullanmaya gerek yok. Doğruya doğru, 1920’lerde bu tartışmaların yapılabiliyor oluşu, devrimle birlikte enginleşen yaratıcı ufku anlatıyor. Bugün çürüyen bir düzende bizim yabancısı olduğumuz bir genişlik düzeyi bu. Yine de şimdilik bunu bir kenara koyalım. Ne de olsa Uçan Şehir’de dikkat çeken asıl nokta, projenin kendisi kadar projenin izlediği yol. Krutikov, kendi söylediği üzere on beş yılı birkaç kapsül modeli çizmek için harcamamıştır; asıl emeği ‘teknik olarak mümkün kılmaya’ harcar. Tabii ki bazı noktalar zayıftır, kendisi bir atom mühendisi değil ki söz konusu konutları havada tutmaya çalışacak enerjinin inceliklerini sunabilsin. Uçan Şehir, teorik olarak mümkün, pratik olarak imkansız bir proje oluşuyla insanı düşündüren bir kapı aralıyor, bu da onu eşsiz kılıyor. Sanatsal yanı bu mümkünlerin dünyasına götürürken, eseri kendinden sonra gelen pek çok isme ilham oluyor. Sovyetler Birliği’nin meşhur fütürist mimarisi, 1920’lerin avangart isimlerine çok şey borçlu.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse Krutikov’un Uçan Şehir’i belki sınavdan ‘10 üzerinden 10’ alacak bir proje değilse de bir ‘jüri özel ödülü’ hak ediyor. Tıpkı lisede kimi matematik öğretmenlerinin sonuç yanlış olsa da sonuca giden yol nedeniyle bazen puan hakkı kullanması gibi, Krutikov’un da izlediği yol takdir edilesi.

Şehirlerin tek bir ufukla, kâr hırsıyla kemirildiği bir çağda farklı ihtimalleri ve pratikleri daha fazla okumak gerekiyor. Üstelik ufkun genişleyebilen bir şey olduğunu görmek hayatın her alanda tıkanan yolları açacaktır. Varsın insanların kafalarında canlananlar ‘saçma’, temenniler ‘imkansız’ olsun. Her ihtimalin eritildiği karanlık bir şimdiki zamanda ufkun genişleyebilen bir şey olduğunu hatırlamak, her mümkünden daha değerlidir.


Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler

1- https://www.metalocus.es/en/news/georgii-krutikov-flying-city-and-beyond

2- https://www.smithsonianmag.com/air-space-magazine/soaring-city-180957990/

3- https://thecharnelhouse.org/tag/georgii-krutikov/

4- https://www.rbth.com/history/335164-georgy-krutikov-engineer-flying-city


Kavel Alpaslan Kimdir?

1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.