YAZARLAR

Sorrentino'nun Maradona'ya 'can borcu'

İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino, Netflix için, ünlü futbolcunun unutulmaz sözüne atıfta bulunan "The Hand of God" (Tanrı’nın Eli) filmini çekeceğini açıkladığında, kendisini, Maradona’yla bağlayan ilişkinin sadece onun futbolcu yeteneğiyle sınırlı kalmadığını (Napoli’de harikalar yaratmıştı!), ona basit bir hayranlıktan öte bir boyut taşıdığını anlamış olduk.Çünkü Sorrentino’nun ünlü futbolcuyla, trajik olduğu kadar unutulmaz bir hatırası, bir şekilde ona karşı bir ‘can borcu’ var.

Birçok futbolsevere göre ‘bütün zamanların en iyi futbolcusu’ Diego Armando Maradona’nın aramızdan ayrılışı, kuşkusuz sadece ‘müthiş yetenekli’ bir futbolcunun vefatı olarak görülemez.

Neredeyse herkesin bildiği inanılmaz futbol yeteneği dışında, çalkantılı özel hayatı, kariyerinde yaşadığı çok sert iniş ve çıkışları ve hiçbir zaman saklamadığı politik duruşuyla herkesin hayatında önemli bir yer tutmuş, unutulmaz izler bırakmış ve sadece bir kulübü veya şehri değil neredeyse bütün ülkeyi temsil etmiş bu yaşayan efsanenin kaybıyla, aynı zamanda bir ‘dönem’ kapandı.

Günümüzde Ronaldo veya Messi’yi hayranlıkla izleyen sporseverler bile (özellikle bizim jenerasyondan olanlar), bu, ‘Maradona’ olmayı kaldıramayan Diego’yu, futbolunu sadece keyif vermek için değil keyif almak için de kullanan ‘figürü’ asla unutamayacaklar.

Tabii ki dünya futbol tarihinde böylesine iz bırakmış bir karakterin sinema dışında kalması da düşünülemezdi ve bazı önemli yönetmenler bu ‘ikon’ olmuş figürü beyazperdeye de taşımayı istediler. Özellikle Emir Kusturica 2008 yılında "Maradona" adında filmini Cannes Film Festivali'nde dünyaya tanıtmış ve efsanevi oyuncu da filmin galasında kırmızı halıda boy göstermişti. Benzer bir şekilde yönetmen Asif Kapadia da 2019 yılında futbolcuyu her yönüyle anlatan ("Diego Maradona") etkileyici bir belgesele imza atmıştı.

Böyle isimlerin ardından, bir başka önemli yönetmen Paolo Sorrentino’nun da büyük futbolcuya kamerasını çevirmesi belki sürpriz sayılmazdı, üstelik yönetmenin hayatında Maradona’nın (dolaylı bir şekilde) trajik olduğu kadar ‘yeni ufuklar açan’ bir yeri var.

Sorrentino’nun zaten El Pibe de Oro (Altın çocuk) lakaplı bu futbolcuya olan ilgisini, daha önce çektiği "Youth" filminde, bir yan karakter olarak görmüştük. Yönetmen, bir ‘rehabilitasyon’ merkezinde geçen bu filminde ‘Maradona’yı, futbolcunun o zamanki gerçek hayatında olduğu gibi oldukça kilo almış, alkol ve uyuşturucu alışkanlığından kurtulmaya çalışırken ve ‘yıpranmış’ bir şekilde beyazperdeye yansıtmıştı. Futbolcuya hayat veren oyuncu o kadar ‘inandırıcı’ duruyordu ki, bazı çevrelerde Maradona’nın gerçekten kendi rolünü oynayıp oynamadığı tartışıldı, sonuç olarak durumun böyle olmadığı anlaşıldı.

Sorrentino’nun bu hamlesi, sadece efsanevi oyuncuya bir ‘selam’ gibi görülebilirdi ancak yönetmen bunun basit bir ‘saygı duruşu’ olmadığını, 2013 Oscar Ödül Töreni'nde "La Grande Bellezza" ("Muhteşem Güzellik") filmiyle ödül kazanırken Maradona’ya herkes içinde teşekkür ederek bir kez daha kanıtladı.

İtalyan yönetmen, bu sefer de Netflix kanalı için, ünlü futbolcunun unutulmaz sözüne atıfta bulunan "The Hand of God" (Tanrı’nın Eli) filmini çekeceğini açıkladığında, kendisini, Maradona’yla bağlayan ilişkinin sadece onun futbolcu yeteneğiyle sınırlı kalmadığını (Napoli’de harikalar yaratmıştı!), ona basit bir hayranlıktan öte bir boyut taşıdığını anlamış olduk.

Çünkü Sorrentino’nun ünlü futbolcuyla, dediğimiz gibi trajik olduğu kadar unutulmaz bir hatırası, bir şekilde ona karşı bir ‘can borcu’ var.

Sorrentino henüz 16 yaşındayken, annesi ve babasından ilk defa Naples şehrinde bir maça gitmek için izin koparıyor. Aslında kendisi de ailesine hafta sonu kır evine gitmek üzere eşlik edecektir. Ne yazık ki annesi ve babası, o hafta sonu, ailenin kır evinde, karbonmonoksit zehirlenmesi yüzünden hayatlarını kaybediyorlar. Bu acı olay kuşkusuz yönetmenle oyuncu arasında çok özel bir bağ kuruyor.

Bu nedenle yönetmenin kendisi ‘en özel ve kişisel’ olarak adlandırdığı "The Hand of God" filmini, özellikle de Maradona’nın futbol takımının başında olduğu (1986-1991) Naples şehrinde çekmek istemesi tamamen anlaşılabilir oluyor.

Ancak filmin önünde iki engel mevcut: İlki, herkesin bildiği gibi, ‘korona’ salgınından dolayı, filmin çekimi muhtemelen ertelenecek. İkincisi, Maradona’nın avukatı ve ailesi (Maradona o zaman hayattaydı) filmde futbolcunun görüntülerinin izinsiz kullanılmasını engellemek için dava açmaya hazırlanıyor.

Oysa Sorrentino’nun yeteneğini ve farklı bakış açısını göz önüne aldığımızda, içimizden: ‘Bırakın… Bütün hünerini konuştursun!’ demek geliyor.


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .