Hayvan hakları savunucuları: 'En iyi barınak bile kötü’

Sokak köpeklerinin yaşam alanlarından toplanarak barınaklara götürülmesinin kanuna aykırı olduğunu söyleyen hayvan hakları savunucuları, "Sokak hayvanları için en iyi barınak bile kötüdür" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bilim insanları, köpeklerin 12 bin yıl önce kurtlardan evrimleştiğini belirtiyor. Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yaptığı bir araştırmaya göre ise köpeklerle ortak tarihimiz 17 bin yıl öncesine kadar uzanıyor.

Tarihçilere göre, sokak köpekleri yüzyıllardır Türkiye coğrafyasında yaşıyor. Bu durum çeşitli dönemlerde Osmanlı’yı ziyaret eden seyyahların eserlerine de yansımış. Seyyahlar, köpeklere iyi bakıldığını ve mahalleli tarafından korunup kollandığını anlatıyor.

Beşeri Coğrafyacı Sezai Ozan Zeybek

“Türkiye’nin Yakın Tarihinde Hayvanlar: Sosyal Bilimleri İnsan Olmayanlara Açmak” kitabının yazarı beşeri coğrafyacı Sezai Ozan Zeybek, Osmanlı şehirlerinde köpeklerin genel olarak sokakta yaşadıklarını ancak sahipsiz olmadıklarını söylüyor: “Mahallenin köpekleriydi bunlar. Mahalleler arası hareketliliğin az, gece hayatının sınırlı olduğu bir dönemde bekçilik yapar; plastiğin olmadığı bir dönemde çöpleri öğüterek belediye hizmetlerini yerine getirirlerdi. Bu uzun süre böyle devam etti. Ancak sonradan şehirdeki değişimler ve modernleşme ‘Köpeklerden nasıl kurtulmalı?’ sorusunu da beraberinde getirdi.”

17. Yüzyıl’dan itibaren mahallelerin dışa açılması sonucu, bekçilik görevi sona eren köpekler dışarıdan gelenleri engelleyen bir sorun haline geldi. Öte yandan sokak köpeklerinin modern kentlere yakışmadığı düşüncesi de hakimdi. İlk kez o dönemde köpekler toplatılarak sürgüne yollandı. Bu toplamaların en geniş çaplı olanı ise 1910 yılında yaşandı. Hayırsızada olarak anılan Marmara Adası’na götürülen köpekler, burada aç ve susuz bırakılarak ölüme terk edildi.

'HAYIRSIZADA'YI HATIRLATAN GÜNLER YAŞANIYOR'

Hayvan hakları savunucuları, son dönemlerde Hayırsızada felaketini hatırlatan günler yaşandığını belirtiyor. Antep’te 4 yaşındaki bir çocuğun pitbull cinsi iki köpek tarafından saldırıya uğramasının ardından başlayan tartışma, sokak köpeklerini de kapsayacak şekilde genişledi. Konuyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır. Belediye başkanlarına sesleniyorum, sahipsiz hayvanlar için önlem alın, sıcak, güvenli barınaklar kurun" dedi.

HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin

KANUN: SOKAK KÖPEĞİ ALINDIĞI YERE BIRAKILIR

Bu açıklamanın ardından sokak köpekleri, belediyelerce toplanarak bakımevlerine götürülmeye başlandı. Bakımevi ya da barınağı olmayan belediyelerin bile köpekleri kent merkezlerinden alarak boş arazilere götürdüğü öne sürülüyor. Hayvan hakları savunucuları, uygulamanın kanuna aykırı olduğunu belirtiyor. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre, sokakta yaşayan hayvanların bakımevlerinde aşılanıp rehabilite edildikten sonra alındıkları ortama bırakılması gerekiyor. Hayvan Hakları İzleme Merkezi (HAKİM) Koordinatörü Fatma Biltekin, belediyelerin yıllardır hayvanların geri bırakılması ile ilgili olan maddeyi uygulamadığını söylüyor. “Önceden infaz ekipleri vardı, hayvanları öldürüyorlardı. Şimdi hayvanları dağ başlarına atıyorlar, bakımevlerinde tutuyorlar.”

İnsanlar için tehdit oluşturabilecek saldırgan köpeklerin toplandığı gerekçesiyle uygulamayı savunanlar da var. Hiçbir köpeğin saldırgan doğmadığını belirten köpek eğitmeni Gülru Batur, saldırganlaşmanın en temel nedeninin kısıtlı kaynak erişimi olduğunu söylüyor. “Yeterli kaynağa ulaşamadığı için gruplar halinde yaşama, doğru insan ilgisiyle büyümeme, şehir merkezlerinden uzak izole alanlarda yaşama, insanlara güven geliştirmesine engel olacak kötü muameleler görmesi başlıca nedenlerden. Mesela bir kişi seviyor başka bir kişi taşla sopayla kovalıyor.”

BAKIMEVLERİ NE DURUMDA?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın HAKİM’e verdiği bilgiye göre 2020 yılı itibarıyla Türkiye’de 255 bakımevi bulunuyor. Öte yandan barınak ve bakımevi kavramları sıkça karıştırılıyor. Belediyeler tarafından tedavi, aşılama ve kısırlaştırma yapılması için kurulan bakımevleri -diğer adıyla rehabilitasyon merkezleri- sokak hayvanlarının tedavi süresince geçici olarak kaldığı merkezler. Barınaklar ise hayvanların yaşam boyu kaldığı yerler olarak tanımlanıyor.

Hayvan hakları savunucuları köpeklerin bakımevlerinde sağlık durumlarına, türlerine ve karakterlerine bakılmaksızın aynı kafesin içinde tutulduğunu belirtiyor. Beton ya da fayans zeminde demir parmaklıklar ardında hapishane hayatı yaşamaya mecbur edildikleri kaydediliyor.

HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin, fiziki koşulların iyi olması durumunda dahi bu yerlerin hayvanlara uygun olmadığını belirtiyor: “Çünkü köpekler özgür olmaya ve birlikte yaşamaya alışmış canlılar. Biz bugüne kadar bir yere gönderdiğimizde rehabilite olup gelen bir hayvan görmedik. Ancak hayvanların oradan çıktığında rehabilitasyona muhtaç hale geldiğini gördük. Ya hastalık kapmış oluyorlar ya da içerde başka bir hayvandan şiddet görmüş.”

GÖNÜLLÜ: ‘İYİ BAKIMEVİ YOKTUR’

İstanbul ve Tekirdağ’daki bakımevlerini düzenli olarak ziyaret eden aktivist Aslı Varlıer, bakımevlerinin çoğunda köpeklerin dışarıda gezebileceği bir alan bulunmadığını ifade ediyor: “Bence bir insan barınağa gittiği zaman mutlaka o köpeği kafesten çıkarmalı, sevmeli, tasmayla dolaştırmalı. Ama bunu yapabileceğiniz barınak sayısı o kadar az ki. Mesela Kadıköy’deki barınakta gönüllüler organize ediyor, gidiyorsunuz tasma takıp gezdiriyorsunuz. Ama bu çok çok nadir bir şey.”

Varlıer, bakımevlerinde yeterli sayıda uzman bulunmadığını ve bir veteriner hekimin uzmanlık alanı olmayan başka konularla da ilgilenmek zorunda kaldığını anlatıyor: “Birinde böbrek hastalığı var mesela, ama kısırlaştırmayla ilgilenen bir veteriner buna ne kadar müdahale edebilir?”

Köpek eğitmeni Gülru Batur

KÖPEK EĞİTMENİ BATUR: ‘ŞEHİRDE YAŞAMAK İÇİN EVRİMLEŞTİLER’

12 yıldır köpek eğitmenliği yapan Gülru Batur, köpeklerin insanlarla birlikte yaşaması için bunca yıl seçili üretime maruz kalmış sosyal canlılar olduğunu vurguluyor. Sokak köpeklerinin şehirde yaşayacak şekilde evrimleştiğini ifade ediyor: “Bir meydanda ya da kahvecinin önünde kimseye havlamadan, kimseyi korkutmadan, karnı tok, sırtı pek ve mutlu bir şekilde yaşayabiliyor. Onları biz oradan alıp barınaklara koyduğumuz zaman o köpekler şehirdeki uyum sağlama becerisinden de mahrum kalıyorlar ve daha yabanıl, daha uyumsuz köpekler ortaya çıkıyor. Çünkü sen onun yaşam alanını tam olarak köpeklerden oluşmuş bir kafes haline getiriyorsun.”

Batur’a göre bakımevleri verecekleri tedavi, aşılama ve kısırlaştırma hizmetleriyle çözümün önemli bir parçası: “Ancak buralar ömürlük yaşam alanı asla olmamalıdır. Çünkü buralarda otel gibi her köpeğe bir oda, temiz bir mama kabı ve su yok. Orası toplama kampı gibi. 30- 40 köpek tek bir yerde. Yukardan ekmek atılıyor, kim kaparsa o yaşıyor. Birbiriyle kavga edip yaralanıp ya da hastalanıp çok kötü şartlarda ölüyorlar. Bir hayvan ölecekse bile düzgün bir şartlarda ölmeyi hak eder.”

ÇÖZÜM İÇİN NE YAPILMALI?

HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin’e göre, köpeklerle insanların beraber yaşamaya devam edebilmesi için 2004 yılında çıkan kanunun uygulanması yeterli: “Onlar yapılmış olsaydı şimdi böyle bir sorun olmayacaktı. Ama şimdi bir günde talimatla bunu çözmeye çalışıyorlar. Bu bir günde çözülecek bir mesele değil. 17 yıldır hiçbir şey yapmamış bir iktidar var karşımızda.”

Bakımevlerinin aşılama ve kısırlaştırma konusundaki sorumluluğunu yerine getirmediğini söyleyen eğitmen Gülru Batur ise bu durumun köpek popülasyonunu kontrolsüz bir biçimde arttırdığını belirtiyor: “Köpeği görüyoruz, kulağında küpesi var, barınağa girmiş çıkmış ama doğum yapıyor. Bakıyorsunuz Ballıca Köyü, Hasdal gibi yerlerde tek bir noktaya 30-40 köpek kamyonla bırakılıp gidiliyor. Bu çok büyük bir sorun. Çünkü o köpek, Kadıköy’de belli bir noktadan alındıysa yine o noktaya bırakılmalı. Bırakın sokak köpekleri mutlu oldukları yerde kalsınlar. Popülasyon kontrolü, kısırlaştırma ve insanların eğitimi ile yaşasınlar.”

Batur, ayrıca okullarda köpeklerle nasıl iletişim kurulacağına dair eğitim verilmesi gerektiğini savunuyor. “Köpekler çok şirin, onlarla iletişim kurun tarzında eğitimleri kastetmiyorum. ‘Bir köpek gördüğünüzde onunla iletişim kurmak istemiyorsanız ne yapabilirsiniz? Sevmek, sosyalleşmek istiyorsanız nasıl davranmak gerekir, neresine dokunmamak lazım?’ gibi sorulara cevap veren eğitimlerden bahsediyorum.”

Türkiye’deki sokak hayvanlarının sayısına dair resmi bir veri bulunmuyor. Ancak yaklaşık 4 milyon hayvanın sokakta yaşadığı tahmin ediliyor.