Siyasal İslam, milliyetçilik ve sanat: Ben günahkâr bir ressamım, nü resimler yapıyorum

Vanlı ressam Haydar Ekinek siyasal İslamcılığın, milliyetçiliğin ve aşırılığın yükseldiği toplumlarda sanatın yapılamaz hale geldiğine dikkat çekiyor. Yaptığı nü resimlerden ötürü kendisini de hiç güvende hissetmemiş: “Ben günahkâr bir ressamım, nü resimler yapıyorum, adamın biri gelir 'Sen nasıl çıplak kadın resmi yaparsın' diyerek saldırabilir”

Google Haberlere Abone ol

Rojda Oğuz

VAN - Haydar Ekinek 1967’de Van’ın Çomaklı köyünde dünyaya gelmiş bir ressam. Çocukluğunda kalemin, kağıdın olmadığı köyünde tandır isleriyle çizmeye başlamış. Emeği ve sanatı, doğduğu, büyüdüğü köyü aştı. Şimdilerde meslek hayatını resim ve heykel sanatında çıplak kadın betisi üzerinde çalışmalar yaparak sürdürüyor. 40 yıl önce İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış. “Sanatım benim, köyümde tandır isi ve çiviyle emekleyen, hayallerimle büyüyen, emeğim ve sonsuz azmimle bu günlere gelen evladım gibidir” diyor Ekinek.

‘DUVARLARA TANDIR İSLERİNİ ÇİVİYLE KAZIYARAK RESİMLER YAPIYORDUM’

Ekinek herhangi bir eğitim almamış. Sanatın zorluklardan belendiğini belirtiyor. Eğitim almaması, mesleğindeki başarısına gelene kadarki yaşadığı zorlukları özetliyor. Kalabalık bir ailede büyümüş. O zamanları şöyle anlatıyor: “Her zaman umutları hayalleri olan bir insandım. Sıkıntılı hayatımın içinde çizimlerimle kendime farklı bir dünya yaratıyordum. Böylelikle hayatım anlamlanıyor ve yaşamak için sadece kendime ait bir yol çizebiliyordum. Yaşadığım köyde tandır evleri vardı. Duvarlarda isler olurdu. O zaman kalem fırça bulma imkanım yoktu. Ben de duvarlara tandır islerini çiviyle kazıyarak resimler yapıyordum”

Haydar Ekinek

‘COĞRAFYANIN KADER OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM’

"Soğuk memleketin sıcacık yürekleri, ben öyle diyorum hep. Ötelenmiş bir coğrafyada sanatçı olmak" diye sıkıştırıyorum araya bir iki cümle. Ekinek, “Olumsuzluklar, karmaşa, yokluk benim sanatımın malzemelerini oluşturdu. Sanat evrenseldir. Belirli bir coğrafyaya sıkışıp kalamaz. Ötelenmişliği kabul edemem. Coğrafyanın kader olduğunu düşünmüyorum. Başkalarını ötelediğini düşünenler kendi dar dünyalarına kendilerini mahkûm eden kişilerdir. Ötelendiğini düşünen ve bunu kabullenenler de ömürleri boyunca başarısızlığa mahkûm kalırlar. Ben kendi hayatıma doğdum. Kendi yolumu çizdim. Yapmak istediğim, mutlu olduğum işe sahip olmak için çok emek verdim. Kişilerin düşünceleri benim hayatımı sınırlayamaz. Sınırlayamadı da. Her insan özgür doğar ve özgür yaşayabilmek de yine kendi elindedir” diye cevap veriyor.

'NÜ RESİM BENİM İÇİMDEKİ İSYANDIR BİR ANLAMDA’

Realizmden zaman içinde sürrealizme geçtiğini anlatan Ekinek, çalışmalarının genelinin soyut ve nü resimlerden oluştuğunu belirtiyor. Sanatı keşif olarak da yorumluyor. Manzara resimleri de çizdiğini, doğayla keşfinin bittikten sonra insanı tanımak istediğini de ekliyor sözlerine: “İnsan figürü çizmek zor bir sanattır. İnsana çok şey katar. Nü eserler üretmenin ressamlar için bir risk olduğunu da kabul etmek gerekir. Ancak nü resmi sadece çıplaklık olarak görmek hatadır. Ben aslında insanın ruhunu resmediyorum. Giyindiğimiz kıyafetler, taktığımız aksesuarlar sadece cismen bizleri farklı gösterir. Ancak çıplakken her insan eşittir. Sanırım bu eşitliği kabullenemeyen zihniyetler nü eserleri sadece çıplaklıktan ibaret görürler. Nü resim benim içimdeki isyandır bir anlamda. Soyut çalışmalar özgürlüğün bir yansımasıdır. Sanatçının sadece gördüğünü değil, gördüğü şeyi nasıl algıladığını da yansıtabilmesine olanak verir soyut çalışmalar. Sanatın uçsuz bucaksızlığını, sanatçının yaratıcı gücünü ve sonsuzluğunu yansıtır”

‘BEN GÜNAHKÂR BİR RESSAMIM, NÜ RESİMLER YAPIYORUM’

Siyasal İslamcılığın, milliyetçiliğin ve aşırılığın yükseldiği toplumlarda sanatın yapılamaz hale geldiğine dikkat çeken Ekinek’e Türkiye’de sanatçı olmayı soruyorum. Türkiye’de sanatçılar için çok malzeme olduğunu söylüyor önce. Sonrasında da sanatın duvarlarının olmadığı, sanatçının da sınırları olmayacağı gerçeğini değiştirmediğini de ekliyor sözlerine: “Ben kendimi özgür hissedemiyorum, gerçek manada istediğim resmi sergileyemiyorum. Bu şartlarda uluslararası alandaki sanatçılarla nasıl rekabet edeceğim? Avrupa’daki sanatçılarla bizim aramızda dağlar kadar fark var. Bizdeki sanatçılar özgür değil, özgür düşünemiyor, özgür üretemiyor. Bir süre sonra pes ediyor, sanatı bırakmak zorunda kalıyor. Ben asla kendimi güvende hissetmedim. Bunu hep söylüyorum, sürekli kapımı kilitliyorum. Bazen çocuklar da ‘Baba neden kapıyı kilitliyorsun’ diye soruyorlar. Ben günahkâr bir ressamım, nü resimler yapıyorum, adamın biri gelir 'Sen nasıl çıplak kadın resmi yaparsın' der saldırabilir. Bunun örneklerini çok gördük”