Siyanür sızan Tepeköy'de sorumlular 1.5 yıldır bulunamadı

Tarım arazilerine siyanür sızan Tepeköy'de altın madeninin işletmecisi Gümüştaş Madencilik hakkında açılan davada bir buçuk yıldır iddianame hazırlanmadı. Konunun türlü gerekçelerle kapatılmaya çalıştığını belirten Avukat Ertul, hukuki süreçte henüz somut bir şey olmadığını belirtti.

Google Haberlere Abone ol

Osman Çaklı

DUVAR- Niğde'nin Ulukışla ilçesine bağlı Tepeköy'de iş insanı Aydın Doğan ve Necati Kurmel ortaklığında işletilen Gümüştaş altın madeninin 2019 yılının haziran ayında siyanür havuzu patlamıştı. En yakın yerleşim alanına yaklaşık 450 metre mesafede faaliyetini sürdüren madendeki siyanür sızıntısının fark edilmesinden sonra alınan örnekler, bağımsız laboratuvarlarda incelenince siyanür sızıntısı belgelendi. Sonrasında köylülerin şikayetleri üzerine soruşturma başlatıldı. Tepeköylülerin avukatlığını yapan Murat Fahri Ertul hukuki sürecin hangi aşamada olduğunu, Köy Muhtarı Tevfik Sonat da siyanür sızıntısını nasıl anladıklarını ve sonrasındaki gelişmeleri anlattı.

'SİYANÜR HAVUZUNUN TARIM ARAZİSİNE YAKIN OLMASI ŞÜPHELERİ ARTIRDI'

Siyanür ayrıştırma havuzuna paralel olan tarlalarda, periyodik olarak ağaçların kurumaya başlamasından şüphelenen köylüler, hasat zamanı biçer döverin çamura saplanmasıyla birlikte siyanür sızıntısı olabileceğini düşündü. Ulukışla'da yeraltı sularının 300 metreden çıktığını ifade eden köy sakinleri, sıvı atığın belirdiği arazinin, siyanür ayrıştırma havuzuna yakın olması nedeniyle madende kaçak olabileceğini anladıklarını söylediler. Oluşan birikintiyi tahliye etmeye çalıştıklarını ancak sızıntının devam etmesi üzerine, arazi sahibi ile 182 ihbar hattını aradıklarını söyleyen muhtar Tevfik Sonat, Niğde il Çevre Müdürlüğü'ne dilekçe vererek, savcılık talimatı ile kaçak olduğunu düşündükleri yerden örnekler alındığını ifade etti.

TOPRAK VE SU 671 KAT DAHA FAZLA SİYANÜRLÜ

29 Kasım 2019'da yargıya taşınan konu hakkında, Ulukışla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması ile bilirkişiler eşliğinde, Tepeköy'e ait tarım arazisi ve tesis içerisinden alınan numunelerde su ve topraktaki siyanürün asgari mg/lt 0.05 olması gerekirken 671 kat daha fazla siyanür olduğu belgelendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Referans Laboratuvarı tarafından yapılan kimya analizinde de tesis içi ve dışında kalan farklı noktalardan alınan numunelerde ise olması gereken asgari miktarın yine yüzlerce kat üzerinde kimyasal tespit edildi. Bütün inceleme raporlarının aksine belgeleri yorumlayan şirket, siyanür miktarının düşük olduğunu söyleyerek, köylülere "Korkulacak bir şey yok" telkininde bulundu.

'HAYVANLAR SAKAT YA DA ÖLÜ DOĞUYOR'

Bölgenin geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık, siyanür sızıntısından dolayı bir buçuk yıldır atıl durumda. Köy muhtarı Tevfik Sonat, tarladan otlanan hayvanların sağlıklı olmadığına dikkat çekerek, sakat doğan ve ölen hayvanların olduğunu söyledi. Sonat, ölen hayvanların ölüm ya da sakat doğma nedeninin siyanürden kaynaklandığını savunurken, bununla ilgili yörede Tarım İl Müdürlüğü'nün herhangi bir çalışma yapmadığını, yetkililerin meseleye duyarsız kaldığını dile getirdi.

'ŞİRKET DELİL KARARTMAYA ÇALIŞTI'

Murat Fahri Ertul

Siyanür ayrıştırma havuzu ile en yakın tarım arazisi arasında 40 metre mesafe olduğuna dikkat çeken Avukat Murat Fahri Ertul, bölgenin az yağış alması ve kurak olması nedeniyle kuyu suyunun 300 metreden çıkarıldığını, bir metreden su çıkmasının mümkün olmadığını ileri sürüyor. "Alınan örneklerden sonra siyanür sızıntısı tespit edilince, savcılığa suç duyurusunda bulunduk" diyen Ertul, şirketin delil karartmaya çalıştığını söyleyerek, "Bu süreçte şirket sızıntıyı önlemek için havuzla, siyanür sızıntısının tespit edildiği arazi arasında çukur kazarak delil karartmaya çalıştı. Biz jandarmaya ihbarda bulunup tutanak tutturduk" dedi.

'SIZINTI ONARILANA KADAR ŞİRKET FAALİYETİ DURDURULSUN'

Hukuki süreç başlayınca bazı siyasilerin "İstihdamı engellemeye çalışıyorsunuz" ithamları ile karşılaştıklarını belirten Murat Fahri Ertul, "Biz fabrika kapatılsın demiyoruz" dedi. Şirketin ikinci bir tesis kurmak için başvuruda bulunmasından sonra bilirkişilerin yaptığı inceleme sonrasında bölgedeki tesis işlemlerinin, insan sağlığı açısından zararlı olacağı görüşüyle engellendiğine dikkat çeken Ertul, "Siyanür havuzundaki sızıntı onarılsın ve o zamana kadar da faaliyeti durdurulsun dedik ama olmadı. Havuzdaki sızıntı hakkında bir yıldır uğraşıyoruz. Başvurmadığımız yer kalmadı" ifadelerini kullandı. Açılan davada henüz bir iddianame hazırlanmadığını vurgu yapan Murat Fahri Ertul, savcılığın, sorumluları tespit etmeye çalıştığını söyledi.

'İDDİANAME DAHA KISA SÜREDE HAZIRLANABİLİRDİ'

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün siyanür sızıntısından önce madende inceleme yaptığını belirten Ertul, tesiste herhangi bir kusur bulunamadığını söyleyerek sorumluların işini yapmadığı gerekçesiyle memur kadrosundan da şikayetçi olduklarını söyledi. İddianamenin daha kısa sürede hazırlanabileceğini değinen Ertul, "Direkt Gümüştaş Madenciliğin Tepeköy'deki yetkililerinden ifade alınıp işin sorumlusu tespit edilebilirdi" dedi.

Yetkililerin sorumluluk almaktan imtina ettiğini, sürekli bürokratik yönlendirme yapıldığını belirten Ertul, "Ulukışla Belediye Başkanı'nın, 'Tepeköy'de siyanür sızıntısı yok' şeklinde açıklamaları oldu. Biz de 'Gelsinler, araziden bir bardak su içsinler hukuki mücadeleyi bırakalım' dedik. Hukuki süreç hakkında somut bir şey henüz yok. Ulukışla Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması devam ediyor. Bir ay önce gelen rapordan sonra süreç biraz daha hızlandı. Bunun yanında şirketin ikinci tesisi kurma girişimine istinaden devam eden üç tane idare davamız var. Biz, hukuku birilerinin etkilediğini düşünmek istemiyoruz. İyi niyetli düşünmeye çalışıyoruz. Uzun süre buraya kimse gelmedi. Vali bey ve Kaymakam sorunla ilgilenmedi. Devletin yetkilileri bu konuyla ilgilenmedi bunu açıkça söyleyebilirim" şeklinde konuştu.