Sinema ve diplomasi

Hem başrolünü hem yönetmenliğini Ben Affleck'in üstlendiği 'Operasyon Argo', İran İslam Devrimi esnasında Tahran'da meydana gelen rehine krizi olayında, ABD büyükelçiliğinde bulunan ve Kanada Büyükelçiliği'ne kaçan altı Amerikalı diplomatın İran'dan kaçırılması olayını anlatıyor. Argo filmi siyasi bir olaydan yola çıkarak yapılmış siyasi mesaj iletme amacı olan bir filmdir ve açık diplomasi simgesi olarak herkese ulaşması amacıyla yapılmıştır.

Google Haberlere Abone ol

Farhad Eivazi

Bir sinema eseri iletişim aracı olarak incelenme masasına konulduğu zaman dikkat edilmesi gereken birkaç konu şudur: “Sinema bir kurgudur, sinema bir tarihe sahiptir, sinema bir ticaret aracıdır, sinema mesaj taşır, sinema bir dile sahiptir.” Bu ögelere dikkat ederek, bunları düşünerek bir sinema filmini izleyip incelediğimizde onu yargılamak yerine bir batılının yaptığı gibi hem filmden zevk alabiliriz hem de muhtemelen batılıların bizim için sanat ürününe metaforik göndermelerle gizledikleri planları görüp algılayabiliriz. "Operasyon: Argo, böylece üstü kapalı bir şekilde de olsa tarihsel gerçekleri yansıttığı iddiasını taşıyor. Filmdeki temel sorun da işte tam bu noktada ortaya çıkıyor."

Ben Affleck 'Operasyon Argo'nun girişinde animasyonla pek çok tarihsel olayı anlatılmasıyla filmin gerçeklere dayandığının altını çizmeyi amaçlıyor. Pek çok eleştirmen de bu noktada sert biçimde eleştirmiştir filmi. Gelgelelim son zamanlar sanat alanında ve özellikle sinemada gerçeklik kavramı tartışılan bir konuya dönüştü. Yeni tabirlere dayanarak bu filmi CIA örgütünün ve Ben Affleck’in gerçeği olarak adlandırsak nasıl olur?

Sinema Batı’da doğdu ve şu an Batılılar onu, bir eğlence aracı olarak değerlendirdikleri gibi endüstri olarak da görüyorlar. Buna karşın Doğu toplumu her şeyi kutsal bir varlığa dönüştürme geleneğinden vazgeçememektedir. Bu tutumun bir örneği de Argo filmi için sergilendi. Temel tezatın iki kültür arasındaki bu büyük farklılıktan kaynaklandığını düşünmekteyim.

Sinema anlamlar dünyasıdır dersek yanlış olmaz, bir sinema filminde bulunan her şey filmin yapım maksadına dahildir. Bu filmi izlemeden önce en çok dikkat çekici olan şey, onun Amerika CIA örgütünün sponsorluğunda çekildiğinin belirtilmesidir. Tabii ki CIA gibi bir örgüt böyle bir film yapıyor ve onu en baştan herkese açıklıyorsa bu iş sinema sektöründe bulunan diğer projelerden farklı değerlendirilmelidir. ''Argo Yunan mitolojisinde İason ile Argonotların Altın Post’u ele geçirmek üzere İolkus kentinden yola çıktıkları geminin adıdır. Argo gemisi, Argus adında bir tersane işçisi tarafından yapılır. Geminin koruyucusu tanrıçası Hera’dır. Bu efsanenin asıl kaynağı Rodoslu Apollonis’un Argonautik adlı yapıtıdır. Bu geminin Altın Post’un peşindeki denizcilerinin adı Argonot da bu gemiden gelir.”

Argo filmi Hollywood’un diğer popüler filmleri gibi ''Kahramanın sonsuz yolculuğu'' yöntemiyle, gerçek bir olay ekseninde kurgulanmış bir senaryodan yola çıkar. Bu yöntemin özeti kısaca şudur: Kahraman bir olaydan dolayı savaşmaya ve mücadele yolculuğuna çıkar ve sonunda hem kendine hem ülkesine onur kazandırır. Bu yöntem, antik dönem tragedyalarından yola çıkılarak geliştirilmiş bir yöntemdir.

Argo filmi ilk başta İran yakın tarihinden birkaç önemli kareyi seçip onları çizgi film gibi yansıtarak başlar. Ancak bu bilgilerin neden verildiği önemlidir. Konuyla ilgilenenler Amerika CIA örgütünün hafızalardaki yıpranmış imgesinin farkındadırlar. CIA bu film yoluyla eski görkemli gücüne kavuşmak, bir anlamda toplumsal hafızada güven tazelemek için eskimiş bilgileri film yoluyla servis etmeyi seçmiştir. Bu giriş, Argo’nun kendisini bir popüler kültür ürünü olarak tanımlaması demek aynı zamanda.

Gerçek tarihi anlatarak ilk başta en azından İran’ı ve İran tarihini bilenlerde katharsis yaratmayı ve böylece de kendini gerçekçi bir film olarak tanımlatmayı amaçlıyor. Bu konuda başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Çizgi film ve filme belgesel imajı kazandıran dış ses, İran’daki birkaç devrimden söz eder; bu devrimlerin başarılı olmamasını da dış güçlere bağlar. Ardından İran İslam Devrimi olarak adlandırılan devrimi anlatır ve hemen akabinde de 1979 yılında Tahran’da yaşanan rehine krizi olayına odaklanır. İran’da iktidara yeni gelen devlet desteğiyle ABD büyükelçiliği binası dehşet uyandırıcı bir atmosfer yaratılarak basılır ve orada çalışan pek çok kişi rehin alınır. Birkaç kişi kendini kurtarır ve Kanada Büyükelçiliği'ne sığınır.

Bu filmin başarılı olmasının temel nedeni girişi ve çok özenle yapılmış kurgusudur. Tarihi olayların çizgi filmle anlatma tarzı ve sonra hemen elçilikte yaşanan gerilimli, heyecanlı durum Hollywood tezinin en başarılı uygulamalarından biridir: Seyirciyi ilk 10-15 dakikada yakalayıp filme çekmelisiniz yoksa seyirci filmden uzaklaşır. Bu kurguda hem bir tarih seven insan hem aksiyon peşinde olan izleyici kitlesini yakalamak için gayet başarılı bir giriş yapılmıştır. Elçiliğe saldırı sahnesinde yönetmen, İstanbul’un Sirkeci semtini (ve başka bir sahnelerde de birkaç başka mekanı) İran atmosferine yakın bir atmosfere dönüştürerek kullanmayı başarmıştır.

KAHRAMANIN YOLCULUĞU

Film gerçek bir olaydan ve bu konuda yazılan yazılardan yola çıkar. Ancak eleştirilerde, nedense, sinemanın sonuçta bir kurgu olduğu meselesi görmezden gelinerek davranılmış, gerçek olaya dayalı filmden beklenenlerle belgeselden beklenenler eşitlenmiştir. Bu da filmin gerçek olay üzerinden yaptığı değişimlerin bir kusur olarak algılanması sonucunu doğurmuştur. Dolayısıyla filmden beklentiler konusundaki yanlış algı, eleştirinin odağının da yanlış kurulmasına sebebiyet vermiştir. Sinemadaki kurgusal gerçeklikle belgesel filmdeki kurgusal gerçeklik birbirine karıştırılmamalıdır.

Film bir olayla başlar ancak burada yine CIA’in bu yolculuğa çıkmak/kurtarma macerasına atılmak esnasında pek çok itirafına şahit oluruz. CIA ajanları ve elçilikten kurtularak saklanan insanların konuşmalarında Amerika’nın İran politikasına dair öz eleştiriler yapılır, bu konuda yapılan yanlışlar açıkça dile getirilir. Bundaki amaç, sadece yaratılmaya çalışılan katharsisin dozunu arttırmak değil CIA’in İran konusundaki sorunlarını, yanlışlarını da aktarmaktır. Hikaye ilerledikçe bu filmin yalnız o dönem İran’nın atmosferini yansıtmakla kalmadığını İran halkının Amerikan vatandaşlarına gösterdikleri tepkileri de oldukça iyi yansıttığı görülecektir. Özellikle pazardaki sahneler bu tepkiyi çarpıcı ve somut biçimde yansıtır.

ARGO FİLMİNİN SİNEMATOGRAFİSİ

Pek çok eleştiriye maruz kalan sahnelerden biri de sokaktaki asılmış insan görüntüleridir. Bunların gerçeklikten uzak olduğu eleştirisi yapılmış, bunların İranlılar'ı vahşi ve barbar insanlar olarak algılatmak amacı taşıdığı öne sürülmüştür. Bu eleştirilerin dönem İran’ını çok tanımamaktan kaynaklandığını düşünüyorum, zira filmdeki görüntülerin gerçek hayatta pek çok örneği yaşanmıştır, dolayısıyla bu görüntüler gerçekliği kurmak noktasında son derece işlevseldir kanımca.

Şunu belirtmek gerekir söz konusu edilen dönem, İran açısından sert toplumsal değişimlerin yaşandığı da bir dönemdir aynı zamanda. Bu dönemde Burjuva sınıfı evlerine kapanıp olaylardan kendini soyutlama yolunu seçmiştir. Şehre köyden gelen kesimler ise şehrin dışından içine doğru hareket etmiş, sistemin yaratmaya çalıştığı insan modeline uyum sağlama çabasına girmiş, böylece kendine bir yer edinmeye çalışmıştır. Bunun filmdeki yansımalarından biri insanların yüzünü saklamaya çalışarak, tutum ve davranışlarıyla daha muhafazakar, daha bireyden uzak, cemaat kültürüne uygun hal ve tavırlar sergilemeleri, koyu renk kıyafetler giyerek anti- kapitalist, anti-Amerikan bir portre çizmeleridir.

Aydınlar ise yeni atmosferin getirdiği baskıdan dolayı evlerde saklanıyorlar, yönetimsel itirazı olanlar casus ve hain ilan ediliyor hatta idam ediliyorlardı. Filmin konusu gereği biz sıradan insanlarla yahut aydın kitleyle hiç karşılaşmıyoruz bu filmde, dolaysıyla eleştirmenlerin dediği gibi bu filmin İran halkını tahkir edici imalar taşıdığını da düşünmüyorum, bu eleştirilere katılmıyorum.

Havaalanında yaşananlar için de benzer eleştirilerde bulunulmuş, buradaki olaylar gerçeklikten uzak olmakla tahkim edilmişti. Bu yapımın kurgusal bir düzlem üzerine inşa edildiğini hiç akıldan çıkarmadan şunu da belirtmek gerekir ki havaalanında yaşananlar gerçek olmasa da son derece iyi bir ön araştırma çalışmasının ürünü olup gerçekliğe de uygundurlar. Özellikle havalimanındaki görevlilerin davranışları çok abartılı bulunmuştur oysa ki o dönem yukarıda sözü edildiği gibi sert değişimler dönemidir ve yeni iktidar yeni bir kitle ile işbaşına gelmiş, yaratmak istediği halk modeline uygun tavırları desteklemiştir. Bu da söz konusu görevlilerin davranışlarını açıklamaya yeterli bir argümandır.

Filmin estetik boyutuyla İran’da yaşanan olayları ve o dönemi yansıtmakta çok başarılı olduğunu düşünüyorum. İran’da çekim izni alınamadığı için film İstanbul’da çekilmiş ve 1977 Tahran’ınını canlandırmayı başarmıştır. Filmde İran’ın dini lideri Humeyni’nin fotoğrafı başarılı bir ayrıntıya dönüşmüştür zira o dönemlerde bir yabancının havalimanından İran’a girdiğinde karşılaştığı ilk korkunç şey olarak bu tablo, sinema diliyle başarılı bir şekilde aktarılmıştır.Aynı zamanda CIA ajanının kurtarma projesi için Maymunlar Adası filminden etkilenmesi, ondan ilham alması ve İran’da havalimanındaki sakallı gizli teşkilat çalışanlarını bu maymunlarla eşleştirmesi gayet başarılı bir estetik tavır olarak değerlendirilebilir. Nitekim devrimden sonra bir tarz ve üslup olarak bu yüz ifadeleri sistemin yöneticileri olarak gerçek hayatta kendilerine yer bulmuşlardır. Ve günümüzde de oldukça değişmesine rağmen, bu tavır varlığını sürdürmektedir.

Yönetmenin şehir içinde soğuk renkleri (kış mevsimi olduğundan dolayı) iç mekanlarda (Kanada Konsolosluğu) sıcak renkleri kullanması da Batı ve Doğu’ya ilişkin farkın altını çizmekte, Doğu'yu soğuk, mesafeli, ürkütücü gösterirken; Batı’yı dostane, sıcak, insani göstermektedir.

ARGO FİLMİNİN DIŞ DÜNYASI

Argo filmi siyasi bir olaydan yola çıkarak yapılmış siyasi mesaj iletme amacı olan bir filmdir, bu yüzden filmin içeriğini analiz edebilmek için dönemin siyasi süreçleri hakkında bilgi sahibi olmak ve bu doğrultuda bir okuma yapmak gerekir. Bu siyasi katmanı göz ardı eden okumalar eksik ve yanlış olacaktır.

ARGO FİLMİYLE BAĞLANTILI SİYASAL OLAYLAR

1979'da İran İslam Devrimi olarak adlandırılan devrimden sonra kendilerini özgür devrimci olarak gösteren ama İran yeni devleti tarafından desteklenen birçok insan vahşet uyandıran bir şekilde Amerika Konsolosluğu'nu basıp oradaki pek çok kişiyi rehine olarak alıkoydular. Bu, devrimden sonra İran’la Amerika arasındaki ilk düşmanca adım sayılır.

Bu olaydan sonra iki ülke arasındaki gerilim arttı. Ancak seneler sonra iki ülkenin yönetimi bu düşmalıktan yeterli kadar faydalandıktan sonra, siyasetin yeni bir prozisyona ihtiyacı olduğunu görerek yeni bir planlar için yeni bir atmosfer yaratmak istediler. İran Devleti senelerdir Amerika Birleşik Devletleri'nden özür dilemesini talep ediyordu. Argo filminin yapıldığı tarihlerde, İran ve Amerika Devletleri nükleer çalışmalar konusunda görüşmek zorunda olduklarını itiraf ettiler ve tam Argo filminin yapıldığı tarihte İran yeniden Amerika’nın olaylardan dolayı özür dilemesini talep etti. Argo filmi bu yüzden bir popüler formata uygun yapılmalıydı. Amerika’nın özrünün sanat diliyle herkese ulaşması her iki tarafın da işini kolaylaştırdı. Argo filmi yapıldıktan sonra İran’da Amerika Konsolosluğu'na saldıran birçok kişi bu işin yanlış olduğunu itiraf etti. Tüm bu siyasi olaylar ve durumlarla örülmüştür film, bu örüntü düzlemini görmeden filmi değerlendirmek yanlıştır. Bunlar da sinemanın günümüzde kazandığı yeni işlevleri örnekler niteliktedir.

ARGO FİLMİNİN DÜNYADA DEĞERLENDİRİLMESİ

Argo filmi solcular tarafından bir kapitalizm ürünü olarak görülüp değerlendirildi. Filmin içeriği hiç dikkate alınmadan film, berbat bir film olarak yaftalandı. Filmin taşıdığı mesajın, İran kültürüne saygısızlık içeren simgelerle kurulduğu söylendi. Oysaki bu filmde İran kültürüne hiçbir saygısızlık söz konusu değildi; ele alınan dönem İran'ın belki de tarihi boyunca yaşadığı en karanlık dönemlerden biriydi ve film de bu dönemi gerçekçi bir biçimde yansıtıyordu. Argo filmi kapitalist örgüde, bir popüler kültür ürünüdür; ancak bunun bir propaganda filmi olduğunu söylemek yerine siyasi mesajını popüler üslupla vermeyi tercih ettiğini; filmin Amerika’nın İran’dan bir özür dileme aracı olduğunu söylemek uygun olacaktır.

Argo filmi yayınlandığı dönemde klasik sol bakışın hakim olduğu çevreler tarafından ve İran dindar kesimi tarafından bir propaganda aracı olarak tanıtıldı. Oscar Akademi Ödülleri'ni kazanan bu film, içeriği ve elde ettiği sonuçlardan ziyade bir kapitalist simge olarak karşılandı. Sinema tarihine bakıldığında ideoloji ve iktidar hizmetindeki ilk sinema filminin bu eser olmadığı açıktır. Ancak bu eserin idolojik eksen dışında bir değerlendirilmeye tabi tutulmadığını söylemek durumundayım. Argo bir Hollywood ürünü olarak gayet başarılı bir filmdir. 2013’te Amerika başkanının, Hollywood ziyaretinde Hollywood çalışanlarına da söylediği gibi “Siz Amerika’nin bütün dünyadaki elçiliklerisiniz ve dünyada artık orduyla değil sizinle var olacağız”1 Hollywood Argo’nun da içinde bulunduğu pek çok filmle dünyayı Amerika’nın istediği yöne çekmek için yeni medya sayesinde kendi çetesini kurdu.

Eleştirmenlerin sert tepkilerine rağmen Operasyon Argo büyük bir izleyici kitlesi tarafından izlendi. Bir sanat eseri için bu çok önemli değerdir. İster konu üzerinden ister İran’ı konu alması bakımından ve tam o tarihlerde dünya haberlerinin üst sıralarında yer alması nedeniyle her durumda yapımcının amacına ulaşmasını sağlamıştır. Zira sinema bir endüstriyel alandır ve film de bir endüstriyel üründür, nihayetinde bu film de söz konusu şartları yerine getirmiş başarılı bir yapıttır.

SONUÇ

Argo filmi bir popüler kültür ürünüdür ve kültür endüstrisinin izlerini taşımaktadır. Bu ürün bir açık diplomasi simgesi olarak herkese ulaşması amacıyla bu şekilde yapılmıştır. Dolayısıyla filmi değerlendirirken bu yönünü göz önünde tutmak gerekir. Argo, sanat eseri olarak değil ama bir endüstriyel ürün olarak başarılı bir filmdir.

Neden bu film başarılı bir film sayılır? Bir filmin başarılı olup olmadığı hangi faktörlere bağlıdır? Film, yapımcılarının ve yönetmenin hedeflediği amaca ulaştı mı ulaşmadı mı? Bu filmin sponsorları ve yapımcılarının Amerika CIA örgütünce desteklenmesi amaca ulaşılmasını da kolaylaştırmıştır. Film, mesajını ulaşmak istediği siyasi odaklara ulaştırdı. Film belli bir kitle kazandı mı yoksa bunu başaramadı mı? Bu konuda da filmin farklı toplumlara ve kitlelere ulaştığını, salt merak odaklı da olsa iyi bir izleyici kitlesi kazandığını söyleyebiliriz. Film sinema eserleri içinde kendine nasıl bir yer kazandı? Argo filmi kendi kategorisinde (Hollywood filmi çerçevesinde) değerlendirilirse kendine verilen Oscar ödüllerini hak ettiğini söylemek gerekir.