Müslüm'ün yönetmenlerinden Can Ulkay: Gürses’i yeniden yaşattığımızı düşünüyorum

Müslüm filminin yönetmenlerinden Can Ulkay, Ankara'daki Ayla filminin gösteriminin ardından Gazete Duvar'ın sorularını yanıtladı. Ulkay, Müslüm'e dair eleştirilere yanıt verirken filmin farklı kesimleri birleştirdiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Gişede rekorları teker teker egale eden Müslüm filminin yönetmenliğini Ketche  (Hakan Kırkavaç) ve Can Ulkay beraber üstlendiler. Ankara'da bir önceki filmi Ayla'nın gösteriminin ardından Can Ulkay'la, Müslüm filmi üzerine sohbet ettik. Biyografi/kurmaca türünde Türkiye'de yapılan ilk örneklerden olan Müslüm'ün, farklı kesimleri bu denli bir araya getireceğini beklemediklerini ifade eden Ulkay filme yöneltilen eleştirilere de yanıt verdi. "Müslümcüler" olarak tarif edilen Gürses hayranlarına vizyona girmeden önce filmi izletip "olurlarını" aldıklarını söyleyen Ulkay, Gürses'in hayatına dair kurguladıkları hikayeye ilişkin, "Biz Muhterem Nur’la birlikte çalıştığımız ve biraz da ondan hikayeyi aldığımız için onun gözünden işledik. Onun gözünden derken hem onun hikayesi hem de onun biraz sansürü olarak görebiliriz bunu" dedi.

İşte değindikleri ve değinmedikleriyle Müslüm Gürses'in hayatına ışık tutan Müslüm filminin yönetmenlerinden Ulkay'ın sorularımıza verdiği yanıtlar...

Serkan Alan ve Can Ulkay

Türkiye sinemasında biyografi-kurmaca türünde örneklere çok rastlamıyoruz. Gişede büyük başarı sağlayan Müslüm bu türün Türkiye'de ilk örneklerinden birisi denilebilir mi?

Bu konuda haklısınız. Biyografi sineması, biyografik dram diyorum ben buna, dünyada da aslında çok yapılmıyor. Her sene bir tane geldiği zaman seyredip mutlu oluyoruz. Çoğu politik oluyor, çok az popüler insanlarla ilgili yapılıyor. Bu bir sporcu oluyor ya da bir şarkıcı oluyor. Biyografi fikir olarak zor, sinema olarak daha da zor. Türkiye’de zaten biyografi üzerine çok az çalışma var. Kitap olarak da bu böyle. Mesela Amerika’dakilerin çoğu, iyi biyografi kitaplarından yola çıkarak yapılmış. Müslüm çok iyi bir kaynak kitaptan ortaya çıkmadı.

'MÜSLÜM BİR ŞEYLERİ BÜTÜNLEŞTİRDİ'

Biz sinema olarak biraz daha bağımsız sinema yerine popüler sinema, ana akım sinema yapmayı seviyoruz. Ana akım yapmamızın en büyük sebebi, biraz belki reklam kökenli olmamızdan kaynaklıyor. Bunu biliyoruz yani itiraf ediyorum en azından. Ben sanat okulunda sinema okudum ve bağımsız sinemayı da çok seviyorum. Reha Erdem sinemasını, Nuri Bilge Ceylan’ı ve diğerlerini çok iyi takip ediyorum. Sinemanın seyircilerle buluşması gerektiğine inanıyorum. Müslüm’le biz böyle bir şey yaptık ve seyircileri buluşturduk. Sinema seyircisi biraz küs ve biraz daha sinemaya gelmesi gerekiyor. İnsanlar toplu olarak sinema günü yapar gibi Müslüm’e gidiyorlar. Aslında Müslüm bir şeyleri bütünleştirdi.

'HEPSİNİ ANLATMAK İSTERSEK BELGESEL YARATMIŞ OLURUZ'

Biyografi için kollar sıvandığında bazı unsurların derinlemesine irdelenmesi, bazılarının ise daha az yer alması muhtemel. Genellikle filme dair eleştiriler de buradan geliyor. Bu türün avantajları/dezavantajları neler?

Öncelikle başta dediğim gibi popüler sinema yapmaya özen gösteriyoruz ve de öyle yapacağız. Biz popüler açıdan baktık. Birçok açıdan bakabiliriz. Müslüm’ü bir dairenin ortasına koyalım ve Müslüm’ün etrafına bütün hikayeleri dolduralım. Çocukluğu, annesi babası, çocukluğundaki travmaları, bir yandan müzik, Yunus Emre vs. gibi Anadolu’daki önemli motifler, diğer yandan kazaları, alkolü ve uyuşturucusu, fanları onu ilahlaştırırcasına tapan kitleyi, pavyonları... Bu daireyi dolduran pek çok şey var. Şimdi bunların hepsini anlatmak istersek o zaman bir belgesel yaratmış oluruz.

'MUHTEREM NUR'UN GÖZÜNDEN İŞLEDİK'

Biz Muhterem Nur’la birlikte çalıştığımız ve biraz da ondan hikayeyi aldığımız için, onun gözünden işledik. Onun gözünden derken hem onun hikayesi hem onun biraz sansürü olarak görebiliriz bunu. Zaten bu daireye bir açıdan bakmak zorundayız. Biz Müslüm’ün hayat hikayesini anlattık, müziğini anlattık. Aslında bir aşk filmi yaptık. Müslüm’ün hayatındaki çok özel noktalardan biri mesela onu ve bu müziği, kültürü besleyen: Limoncu Ali... Ona yer verdik. Örneğin kaza önemli bir meseleydi. Ve tabii Muhterem Nur’la geçen hayatı. Ondan sonra her şeyin değişmesi… Birçok açıdan anlatabilirsiniz filmi ama hepsini anlatırsanız bir belgesel yapmak zorundasınız. Biz bu tarafı tercih ettik.

'MÜSLÜM FANLARININ OLURLARINI ALDIK'

Müslüm filminde Müslüm Gürses'in toplumsal kabullenirliği açısından "babalık" misyonuna yeterince yer verilmediği yönünde eleştiriler var. "Babalık" eksik mi kaldı?

Olabilir. Herkesin eleştirisine saygımız var. "Müslüm Baba" figürü halk tarafından kabul edilmiş. Hatta sırf biz filmin adını Müslüm mü yazsak Müslüm Baba mı yazsak diye kendi aramızda tartıştık. İki saat içinde anlatmak zorunda olduğumuz pek çok şeyi, onun hayatında en önemli olan fanları az görmüş olabilirler. Filmin ilk bir saati çocukluğuyla yani daha fanlarının oluşmamış olduğu dönemi işliyor. Müslüm’ün fan kitlesinin başında olan insanlara da bu film bitmeden önce seyrettirdik, olurlarını aldık. Nasıl Muhterem Nur’a seyrettirmek zorundaysak ona gönül vermiş insanlara da seyrettirmek zorundayız. Tabii sırf fan kitlesi açısından da bu konu işlenebilir, babalık figürüne geniş yer verilebilirdi.

'GERÇEK FANLARI FİLMDE OYNADI'

Fanlarının yaklaşımı, filmi izledikten sonra yorumları nasıldı?

Çok önemliydi bizim için. Yani biz filmlerimize bir takım testler yaptırıyoruz. Ayla’da da öyle oldu. Bu testin amacı aslında belli kitlelere onu seyrettirmek, bir takım geri dönüşler almak. Bunu gitgide arttırıyoruz. Müslüm için de daha çok yaptık bu testleri. Çünkü Müslüm’ün kitlesi daha genişti. Muhterem Nur bize bu filmi anlatan, filmin sahibi, filmin başrolündeki kişi olarak birinci göstereceğimiz kişiydi ama bizim için en önemli testlerden biri de taraftar kitlesine seyrettirmekti. Onlara seyrettirdik ve hiçbir problem yaşamadık. Zaten ön çalışmada da bunu yapmıştık. Ayrıca bu fanların bir kısmına filmde de yer verdik. Gülhane Konserleri’nde gerçek fanları gelip oynadılar.

'ÇOK BOZMADIĞINIZ SÜRECE SORUN YOK'

Eleştirilen bölümlerden birisi de Gülhane konserinin olduğu sahneydi. Gerçek hayatta Bursa konseri sonrası bıçaklı saldırıya uğrayan Gürses filmde Gülhane konseri sonrasında saldırıya uğruyor. Bu da mı kurmaca olmasından dolayı bu şekilde yansıtıldı?

Evet, işte en çok bunu yapıyoruz. Müslüm’ün bıçaklandığı yer Bursa. Ama dediğim gibi belgesel yapmıyoruz. Hayatındaki birtakım şeyleri yansıtıyoruz. Trafik kazası geçirdiği sahne de öyle. Geçenlerde Sayın Soner Yalçın yazmış sanırım, kazayı taksiyle geçirdi diyor. Yani orada kaza olması önemli. Kazanın hangi arabada, nerede, nasıl olduğu önemli değil. Dramatik kurguda hem yer hem zaman hem de karakterlerle ilgili bir takım değişiklikler yapabiliyorsunuz. Çok bozmadığınız sürece sorun yok diye düşünüyorum. Dediğim gibi öbür türlü gerçekten belgesel olurdu.

'HEPSİNİ BİRDEN KOYUNCA DA BULAMAÇ HALİNE GELİYOR'

Müslüm Gürses'in Halkevleriyle olan ilişkine çok odaklanılmadığına dair eleştiriler de vardı.

Halkevi var. Bilhassa yazdık. Yunus Emre, Alevilik ile ilgili kavramlar da var filmde. Bunların hepsine değindik. Hepsine dokunmak gerekirdi. Ama bakıldığında fazla dokunduğunuz zaman da bu sefer başka türlü eleştiriler, hiç geçirmezseniz de başka türlü eleştiriler alıyorsunuz. 2 saat 10 dakika olan filme sığdırabildiğimiz kadar sığdırdığımızı düşünüyoruz. Bu sadece benim değil diğer yönetmenimiz Ketche ve yazarlarımızla da ilgili. Bunların hepsi düşünüldü. Tabii hangi tarafı ne kadar çok koyacağımıza karar vermek zorundaydık. Hepsini birden koyunca da bir bulamaç haline geliyor. Önemli olan hatalı bir şey yapmamaktı.

Biraz önce siz de söylediniz, insanlar sinemaya toplu şekilde gidiyorlar. Müslümcüler olarak adlandırılan kesim ile beyaz yakalı, sonradan Müslüm Gürses'i tanıdığını düşündüğümüz kesimin ortaklaştığı bir film. Bu kesişimi yakalamada, ortak dili kurabilmede katkınız var mı? Yoksa Müslüm Gürses birleştirici bir karakter olduğu için mi bu sağlandı?

Öncelikle Müslüm Gürses böyle bir karakter olmasaydı biz bu bağlantıyı yansıtamazdık. Müslüm’ün beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz kesimle birleşmesi aslında 2000’lerden sonra oluyor. O zaman tanımaya başlıyorlar. Müslüm’ün böyle bir görevi olmuş yaşadığı dönemde. Tabii ki yine filmde çok fazla bahsedemediğimiz sosyolojik bağlamda kültür durumu var. Ben özellikle kendi çevremde beyaz yakalı olarak nitelendirdiğimiz insanların bu filme gitmesini ve bu filmden sonra Müslüm dinlemelerini şöyle algılıyorum ve onlara şu soruyu soruyorum: “Parçaları biliyor musunuz?” Biliyoruz. "Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur parçalarını herkes biliyor mu?" Biliyor. Bir kısmı sokakta yürürken söylüyor ya da çalışırken mırıldanıyor. Bir kısmı söylemiyor ya da mırıldanmıyor. Ben bunu başka türlü bir engelleme olarak düşünüyorum. Beyaz yakalılar arabeskten kendilerini soyutladılar ama bu isimlerin müziklerini herkes biliyordu. Belki bilinçaltında vardı, sadece söylemiyorlardı.

Müslüm Gürses ile hayattayken çalıştınız mı?

Ben Müslüm Gürses'le daha önce bir reklam filminde çalıştım. Ketche de çalışmıştı. Biz popüler zamanına denk geldik. İnsanlarla daha kaynaştığı daha beraber olduğu zamandı.

'ÇEKİM SIRASINDA TÜM HÜZNÜ HİSSETTİK'

Müslüm Gürses'e hayat veren Timuçin Esen'in performansı da çok beğeni aldı ve konuşuldu.

Çalışmaya başladığımızda en başta her şeyi bilmediğimizi fark ettik. Çünkü sadece bilmek istediklerimizi biliyoruz. Dolayısıyla çalışmaya başlarken, senaryo yazılırken bu heykel oluşmaya başladı. Timuçin Esen böyle bir performansa ulaşmasaydı şöyle denilecekti filme sadece, “Ya çok güzel çekilmiş, iyi prodüksiyon, güzel görüntüler, işte para harcanmış, çok şık çekilmiş ama Müslüm olamamış.” Yapımcımız Mustafa Bey’in (Uslu) sayesinde kullandığımız malzemelerle, oyuncularla ve mekanlarla gerekli etkiyi yarattık. Resmimizi çizdik ama bu resmin önüne koyacağınız figür, yani Timuçin, Müslüm olmayabilirdi de. Kimse Müslüm’den bu kadar konuşmayabilirdi. Biz senaryo aşamasında bu karakteri yarattık. Timuçin’in çalışkanlığı ve buna odaklanması çok önemliydi. Büyük bir özverisi var. Timuçin ve diğer oyuncular oynamaya başlayınca o duyguyu o kadar iyi verdiler ki biz çekim sırasında tüm bu hüznü hissettik.

'BU KADAR UMMUYORDUK'

Hayatta olmayan birinin biyografisini çektiniz. Yeniden 'yaşattığınızı' düşünüyor musunuz?

Müslüm Gürses’i yeniden yaşattığımızı düşünüyorum. Bu kadar kişi de çoğunlukla olumlu yorumlardan bahsediyor. Seyreden mutlu olduysa, insanları da birleştirdiyse, ki inanın bu kadar ummuyorduk, yaşatabilmişiz gibi hissediyorum. Filmden çıkıp keşke yaşasaydı diyenler var. Keşke onu bir daha canlı dinleyebilseydik diyenler var . İnsanların Gürses'in yeniden yaşamasını talep ettikleri bir film ortaya koyduğumuz için onu yaşattık diye düşünüyorum. Zor bir soruydu bu arada.

'DÜNYA'DA HİKAYE BİTTİ BİZDE ÇOK VAR'

Bir önceki filminiz Ayla, Oscar’a aday adayı olmuştu. Müslüm de büyük bir başarı elde etti. Bundan sonraki projeleriniz nelerdir?

Mustafa Bey ile bir ortak çalışma prensibimiz var. Tabii ki bunu arttıracağız. Gerçek hikayelere devam edeceğiz. Dünyada hikaye bitti, Amerika’da kalmadı. Bizde hâlâ çok hikaye var. Buna biyografi diyebilirsin, tarih diyebilirsin… çok var. Ben bir tane film bitirdim bu süreçte "Türk İşi Dondurma" adında. Daha on gün önce bitti. O da mart ayında vizyona girecek. Projeler devam edecek. Anlatılacak bir sürü hikaye var.