A Simple Favor/Küçük Bir Rica: Küçük bir ricadan doğan büyük bir entrika...

Yönetmenliğini Paul Feig'in yaptığı ‘Küçük Bir Rica' (A Simple Favor) ciddi bir mizah düzeyi barındırsa da, birçok açıdan polisiye, gerilim ve entrika filmlerine ait özellikler taşıyan bir yapım. Başrolü Blake Lively ve Anna Kendrick‘in paylaştığı filmde, iki kadının aniden oluşan sıkı dostluklarına ve yaşadıkları gizemli olaylara tanık oluyoruz.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yurt dışında ses getirmiş dizi bölümlerine ve göze çarpan birkaç uzun metraj filme imza atmış yönetmen Paul Feig, daha çok komedi türünde ustalaşmış bir isim olarak, ‘A Simple Favor’ın yönetmenlik koltuğuna oturmakla bizce göreceli olarak riskli bir işe soyunuyor. Çünkü ‘A Simple Favor’ içinde ciddi bir mizah düzeyi barındırsa da, birçok açıdan polisiye, gerilim ve entrika filmlerine ait özellikler taşıyan bir yapım. Ancak bu tür filmlerin çoğundan farklı olarak Paul Feig, diğer birçok yönetmenin aksine, filmin asıl gücünü tamamen finale bağlayıp, sürpriz finale kadar ‘orta karar’ bir yönetmenlik sergilemeyi tercih etmiyor. Kuşkusuz filmin sonunda beklenmedik olaylar ortaya çıkıyor ve belli sürprizler var ancak asıl dikkatimizi çeken şeyler, film boyunca iyi çizilen karakterler, zekice işlenen, mizah dozu zaman zaman yüksek diyaloglar, çok başarılı oyunculuklar ve kararında, hiçbir şekilde aşırıya kaçmayan bir yönetmenlik oluyor…

Stephanie (Anna Kendrick), dul kalmış, küçük oğluyla ve onun okul işleriyle yakından ilgilenen, aynı zamanda da Youtube kanalından diğer anneler için yemek tarifleri veren, kendi halinde, sevecen bir kadındır. Bir gün, oğlunun arkadaşının annesiyle, Emily’le (Blake Lively) tanışır. Biraz esrarengiz bir havası olan Emily, görünürde evliliği yolunda, önemli bir işe sahip, bakımlı ve oğluyla ilgilenen biridir. Karakterleri çok farklı olmasına rağmen, birkaç ay içerisinde çok iyi arkadaş olan bu iki kadın, zaman zaman birbirlerine özel problemlerini, hayallerini ve hayattan beklentilerini de anlatır. Bir gün, Emily, -zaman zaman yaptığı gibi- Stephanie’den, oğlunu okuldan almasını rica eder. Önceleri bunu basit bir iş yoğunluğu olarak yorumlayan Stephanie, Emily’nin ortadan kaybolmasıyla şaşkına döner. O ve Emily’nin kocası Sean, genç kadını aramaya koyulurlar. Bu kayboluşun nedeni ve amacı tam bir muammadır…

İKİ KADININ DENGESİ

Özellikle senaryolarının içinde türlü türlü esrarengiz olaylar ve entrikalar barındıran filmler, hikayeyi inandırıcı kılabilecek, sağlam bir temele dayanan ancak aynı zamanda da dikkatimizi sürekli uyanık tutabilecek karakterlere ihtiyaç duyarlar. Yönetmenin bize baştan tanıttığı Stephanie ve Emily karakterleri arasında hem bir tezat hem hassas bir denge söz konusu. Yaşayış stilleri, önem verdikleri şeyler ve karakterleri tamamen farklı olan bu iki kadının balıklama 'sıkı bir dostluğa dalması’ bize beklenmedik biçimde inandırıcı, daha doğrusu gerçek geliyor. Hatta bu iki kadın birbirini besliyor, geliştiriyor. Stephanie, kendisini çok etkileyen kayıplarını Emily’e anlatarak onun donuk yüzünün altında yatan duygularını alevlendiriyor, Emily ise profesyonel ve kararlı tavrıyla Stephanie’nin çekingen ve kırılgan yanını daha güçlü ve dirençli bir hale getiriyor. Hatta aralarındaki arkadaşlık ve etkilenme masum bir öpücükle taçlanıyor.

Hikayeye biraz daha sonra dahil olan Emily’nin kocası ise, iki kadının arkadaşlığına başka bir boyut katıyor. Çok sağlam temeller üzerine oturmuş ikili ilişki, bu üçüncü kişiyi önce kabul etmekte zorlanıyor ancak sonrasında iki kadın da bu adamı bir anlamda kullanmaya başlıyor. Daha doğrusu önce ona değer verip sonra onunla adeta oynuyorlar.

YÖNETMENDEN USTALARA SELAMLAR

Yönetmen Feig’in filmini kurarken birçok klasik filmden ve büyük yönetmenden esinlendiği kuşkusuz. Sürpriz finalle biten bir entrika-gerilim filmi deyince herhalde birçok sinemaseverin aklına gelen ilk filmlerden Henri-Georges Clouzot’nun ‘Diabolique/Şeytanca’ filmidir. Fransız yönetmen Clouzot'un bu filminden esinlenme izleri, sadece filmin senaryosunun omurgasının, iki değişik kadının ortasındaki bir adamdan oluşmasından kaynaklanmıyor. Film ilerledikçe ve karakterler gerçek yüzlerini gösterdikçe giderek bu klasik filme daha da yaklaştığımızı hissediyoruz. Emily’nin kaybolması "bir kaçış mı, intihar mı, kaçırılma mı yoksa düzmece bir olay mı?" soruları arasında kaybolan karakterler, sonrasında giderek birbirlerinden daha fazla şüphe etmeye başlıyor. Hatta filmin bir yerinde Stephanie bile kızgın bir şekilde Sean’a "Bana karı koca Diabolique olayı mı çektiniz?" diye bağırıyor.

Yine yönetmen, filmin çözülme noktasında sanki Hitchcock ustanın sık sık başvurduğu yollardan birini kullanıyor. Yani Hitchcock’un bazı filmlerinde görülen ‘Seyirci gizemli olayın gerçek yüzünü filmin baş kahramanından önce öğrenir!’ durumu burada da dikkatimizi çekiyor. Feig'in bu filminde de, bütün gizemi öğrenmesek bile en azından Emily’ye ne olduğunu filmin sonundan önce görüyoruz. Bunun nedeni de bahsettiğimiz gibi yönetmenin asıl büyük sürpriz olayı belli bir sahneye yerleştirmeyi değil, filmin bütününe yaymayı tercih edişi. Belki biraz da bundan dolayı filmin finalindeki senaryo virajları biraz sönük ve tahmin edilebilir geliyor.

OYUNCULUKLAR DORUKLARDA

Tabii filmin başarısındaki en büyük katkılardan biri oyuncuların çok yüksek performanslarından geliyor. Şaşkın koca Sean’ı oynayan Henry Golding gerçekten göründüğünden başka biri olduğu hissiyatını bize çok başarılı bir şekilde geçiriyor. Aynı şekilde filmde ana karakterlerin çocuklarını oynayan Joshua Satine ve Ian Ho da, küçük yaşlarına rağmen rollerini kusursuz canlandırıyor. İkisinin de rolü ufak görünmesine rağmen filmin kilit noktalarında çok başarılı performanslar sergiliyorlar. Tabii ki filmin en göze çarpan performansları iki kadın kahramanı oynayan Anna Kendrick ve Blake Lively’den geliyor. Aralarındaki kimya mükemmel bir şekilde işliyor ve film boyunca karakterlerin yaşadığı değişimler seyirciyi gerçekten etkiliyor. Bu noktada özellikle Blake Lively’nin oyunculuğuna ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Lively bu gizemli karakterine inanılmaz bir derinlik katarak seveceğimiz, hatta aşık olabileceğimiz ama aynı zamanda da nefret edebileceğimiz bir kadını ete kemiğe büründüren ve baş döndürücü bir oyunculuk sergiliyor. Belki biraz iddialı kaçacak ama ismini Oscar adaylıkları sırasında duyarsak şaşırmayız…

Sonuç olarak ‘Küçük Bir Rica’ sevdiğimiz türden, kıvrak bir senaryo, sağlam diyaloglar, akıcı bir hikaye ve büyük oyunculuklar barındıran başarılı bir entrika-gerilim filmi. Bu ‘küçük rica’yı geri çevirmemiz için bizce hiçbir neden yok!

Yönetmen: Paul Feig

Oyuncular: Anna Kendrick, Blake Lively, Henry Golding, Andrew Rannells, Jean Smart, Bashir Salahuddin, Joshua Satine, Ian Ho…

Ülke: ABD