Körfez: Bataklıkta açan çiçek

Emre Yeksan, ilk uzun metraj filmi Körfez ile bir toplum eleştirisini merkezine alıyor. Körfez'de yaratılan dünyanın ikna gücü yüksek bir yapım olmaktan uzakta.

Google Haberlere Abone ol

Esra Karataş [email protected]

DUVAR - Senaryosunu Ahmet Büke ile birlikte yazan Emre Yeksan, ilk uzun metraj filmi Körfez ile bir toplum eleştirisine soyunuyor. İnsanlığın kurtuluşunu kurguladıkları distopik dünyayla tarif eden Yeksan’ın yarattığı dünyanın ikna gücü yüksek bir yapım olmaktan uzakta. İki bölüm olarak ayırabileceğimiz filmde ilk bölüm seyirciyi distopik dünyaya hazırlarken bu konuda zayıf kalıyor. Aynı eksiklik distopik dünyada da kendini gösteriyor. Görsel bakımdan bu ikinci bölüm daha zengin olsa da yine ilk bölüm gibi derdini net bir şekilde ortaya koyamıyor.

Hikayemizin kahramanı Selim, eşinden boşanmış olarak İzmir’e ailesinin yanına geri döner. Kereste tüccarı orta sınıf bir ailenin ikinci çocuğudur. Her şeyi oluruna bırakmış bir hali vardır. Neredeyse tepkisiz bir hal diyebiliriz buna. 30’larına gelmiş Selim, annesiyle akraba ziyaretine gider, annesi arkadaşlarıyla iskambil oynarken o bir köşede vakit geçirir, boş boş İzmir sokaklarını arşınlar, karşılaştığı asker arkadaşıyla "iki lafın belini kıracak" sohbete giremez ama bir park köşesinde onunla birlikte çilingir sofrasında takılır. Kendinden istenen her ne ise usulca yerine getirir.

Bu arada haftanın günleri ekrana kocaman puntolarla yansır. Distopik dünyaya geçince bu günlerin bir anlamı kalmayacaktır. Körfez yangınıyla birlikte bir hareket olsa da bu durağan hal uzadıkça uzar. Yönetmen, kendi halinde, sevecen, ekonomik sorunlarla uğraşan, küçük uyanıklarla ekonomik çıkmazlarından kurtulmaya bir orta sınıf resmi çizer. Selim’le birlikte dolaşırken tanıklık ettiğimiz olaylar bize toplumun çürümüşlüğünden, tepkisizliğinden izler sunmaz. Aksine, Selim gibi amaçsız dolaşmaktan sıkılan izleyici için bitimsiz bir hal alır.

ÇÖKÜŞ YANGINLA BAŞLIYOR

Bu iki dünya arasında geçiş diyebileceğimiz Selim’in bataklığa saplandığı ve distopik bir dünyaya uyandığı sahne filmin en yaratıcı ve güçlü yanı. Her şeye olabildiğince tepkisiz, yüzünde her şeyi bir perdenin arkasından izlediği yanılsaması veren Selim’in suretinde toplumun bir yansımasını görürüz. Selim’in tepkisizliğinin, her şeyi bir hayal aleminin ardında izlemesinin bir sonucu olarak toplum gibi Selim’de bataklığa saplanmıştır. Hareket başlamış, bu noktadan sonra yapılan her şey çöküşü hızlandırmıştır. Bu açıdan bakınca Selim’in ilk bölümdeki tepkisiz hali bir parça anlaşılır oluyor. Ancak, toplum eleştirisi bakımından yetersiz kalıyor. Sağlam bir zemine oturmayan film de Selim gibi bataklığa doğru sürükleniyor.

Çöküşün başlangıcı Körfez’de gerçekleşen bir yangın sonucu oluşuyor. Bir haftaya kalmaz geçeceği düşünülen koku bütün şehir için tehdit oluşturuyor. Üst ve orta sınıf şehri terkederken, kaybedecek hiç bir şeyi kalmayan İzmirliler şehrin efendilerine dönüşüyor. Mahallenin yoksul çocukları başıboş bırakılmış arabalardan hınçlarını vahşice alıyorlar. Ancak, bu vahşetin ortaya çıkmasını besleyecek hiç bir veri yok. Sadece ortaya çıkıveren bir takım olaylar var.

Felaketin bir araya getirdiği birbirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan alt sınıf kader birliği yaparak birlikte hareket ediyor. Selim’i ilk kez burada tepki verirken, hayatla uyum halinde görüyoruz. Ancak tüm bunlar seyirciyi ikna etmeye yetecek verilerle donatılmamış olarak vukuu bulmuyor. Körfez bir toplumsal harekete dönüşemeyip bataklığa saplanıyor, maalesef.

Yönetmen: Emre Yeksan

Senarist: Emre Yeksan, Ahmet Büke

Oyuncular: Ulaş Tuna Astepe, Ahmet Melih Yılmaz, Serpil Gül, Müfit Kayacan, Cem Zeynel Kılıç, Damla Ardal, Merve Dizdar

Yapım Yılı: 2017, 1s 56dk.