Barış Pirhasan: Film yapmak için çok yönlü bir ihtiyaç doğmalı

Barış Pirhasan, film yapmak için çok yönlü bir ihtiyaç doğmasını beklemeyi doğru bulduğunu söylüyor. Bağımsız sinema yapmak isteyen genç sinemacılar için de "Para peşinde koşmak yerine birbirlerini arayıp bulmaları çok daha doğru ve verimli olur" diyor.

Google Haberlere Abone ol

Senarist, yönetmen, yapımcı ve şair Barış Pirhasan ile yönetmenliğini yaptığı ilk filmi “Küçük Balıklar Üzerine Bir Masal” filmini ve sinema anlayışını konuştuk. Pirhasan, sinemaya ilk olarak senarist titriyle girdi. 1983 yılında senaryosunu yazdığı bilimkurgu türündeki “Badi” filmiyle başladığı senaryo serüvenini, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı Adı Vasfiye, Aaaah Belinde, Değirmen, Asiye Nasıl Kurtulur, Kadının Adı Yok ve Bekle Dedim Gölgeye filmleriyle sürdürdü. TV dizileri için de senaryolar kaleme alan Pirhasan, bol ödüllü “Usta Beni Öldürsene” isimli filmin de yönetmenliğini üstlendi. Festival ve gişe sineması kavramlarını sorduğumuz Pirhasan, sorumuzu “Pratikte kullanışlı, ama içselleştirilirse berbat bir ayırım bence.” diyerek cevapladı.

Yönetmenlikten önce uzun seneler senaristlik yapıyorsunuz. Yazmak ve yönetmek hususundaki ortaklıklar sizce nedir?

İkisini de “öğrenmek” gerekir. Her ikisi için de gerekli olan derseniz, iyi bir kulak ve gerçekten bakmanızı ve baktığınızı görmenizi sağlayacak serinkanlı sabır gerekir diyebilirim.

Yaptığınız filmleri kategorize eder misiniz? Türk Sineması, Türkiye Sineması, Anadolu Sineması v.s. Ulusal veya bölgesel bir sinema yaptığınızı, bu uluslara ya da bölgelere ait görsel kodlar kullandığınızı düşündüğünüz olur mu? Türkiye Sineması tanımlamasının kavramsal olarak sizde nasıl bir karşılığı var?

Bu tür kategorileri başkaları üretir, kimi işe yarar, kimi de yaramaz. Sözü geçen kodlar da büyük bir çoğunlukla kendiliğinden kullanılan şeylerdir. Bunları açımlamak bana zahmetli geliyor.

Politik sinema yaptığınızı söyleyebilir miyiz?

“Söyleyebilirsiniz, ama yanlış olur...”

Güçlü bir dağıtım ağından uzakta kalarak sinema yapan bir yönetmen olarak, bir sonraki filminizi finanse etmenin ne gibi zorluklarıyla karşılaşıyorsunuz?

Çeşitli. Ama film yapmak için çok yönlü bir ihtiyaç doğmasını beklemeyi doğru buluyorum.

Festival filmi ya da gişe filmi ayrımı yapmak ne kadar doğru? Filmlerinizin, senaryolarını kaleme alırken bu ayrım sizin için bir anlam ifade ediyor mu?

Pratikte kullanışlı, ama içselleştirilirse berbat bir ayırım bence…

Şu an bağımsız sinemanın durumunu gerek ekonomik gerek sosyal olarak nasıl tarif edersiniz? Bağımsız sinema yapmak isteyen genç sinemacılar nasıl bir yol izlemeli?

Para peşinde koşmak yerine birbirlerini arayıp bulmaları çok daha doğru ve verimli olur kanısındayım.