Öztürk: Ödüller tuhaf bir sorumluluk duygusunu getirdi

"Mavi Sessizlik" filmi dört ödül aldı. Yönetmen "Ödüller sorumluluk duygusu getirdi" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bülent Öztürk "Mavi Sessizlik" adlı filmi ile 36'ncı İstanbul Film Festivali'nde, Jüri Özel Ödülü, En İyi Senaryo Ödülü, Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü ve Özel Mansiyon Ödülü'ne layık görüldü. Karar Gazetesi'ne konuşan Öztürk, kazandığı ödüller ile ilgili "Bu durum farklı ve tuhaf bir sorumluluk duygusunu da beraberinde getiriyor. Bilmem bunun altından nasıl kalkacağım" şeklinde konuştu.

"Mavi Sessizlik" filminde eski bir güvenlik görevlisi olan Hakan'ın askeri hastanede tedavi görmesinden sonra iyileşip de geçmişiyle yüzleşmesini anlatan Öztürk, filmin senaryosunu da kendisi kaleme aldı.

Öztürk, 'filmde çatışmaların, savaşların sadece meydanlarda kalmadığını... Yaşadığımız topraklara bizimle birlikte sürüklediğini, hatta en yakınımıza taşındığını, çok sarsıcı bir travmayla tahribat yarattığını ve toplumsal çöküşlere yol açtığını vurgulamak istediğini' söyledi.

"Mavi Sessizlik"ten bir kare... "Mavi Sessizlik"ten bir kare...

'SANAT FİLMLERİ YOK SAYMAYA ÇALIŞTIKLARIMIZLA YÜZLEŞTİRİYOR'

Senaryoyu nasıl yazdığını ise şu sözlerle anlattı: Aslında senaryoyla birlikte uzun bir iç yolculuğa çıktım diyebilirim. Şöyle ki... Babam Urfa'nın Bağlarbaşı köyünde muhtarlık yapardı. Bize gelen giden çok olurdu haliyle. Ben 9-10 yaşlarındaydım. Bir gün evimize iki yabancı adam geldi. İçlerinden biri uzun saçlı ve uzun boyluydu. Nasıl anlatsam, adamın tuhaf, bir havası vardı, tarifi zor garip davranışlar sergiliyordu. O gün babam evde olmadığı için davetsiz misafirleri amcam karşıladı. Yılların tecrübesiyle de onların kim olduklarını hemen anlamıştı, tedirgindi. Tuhaf adamla göz göze geldik. Beni yanına çağırdı, gittim bir süre bana baktı 'Sana şimdi şey vereceğim ama sakin kimseyle paylaşma' dedi. Arabasının bagajını açtı, içinden bana ölmüş bir kuş verdi... O esnada ben arabasının bagajında bir sürü silah, araç plakaları gördüm. Sonradan öğrendim ki onlar iki sivil polismiş... Belki de böyle bir film çekmeme neden olan çocuk zihnimde amcamın alışılmamış tedirginliği, adamın tuhaf davranışları, ölü kuş ve bagajındaki büyük silahlar.

Filmin yapım sürecinde en çok zorlandığı kısmın 'fragmanı hazırlama' aşaması olduğunu belirten Öztürk, "Sizce sanat filmleriyle gişe yapımları arasında ne gibi farklar var?" sorusuna ise şu cevabı verdi: Kim bilir belki bazı sanat filmleri bize sıkıcı hayatlarımızdan kesitler sunduğu, bazen de yok saymaya çalıştıklarımızla yüzleştirdiği için izlemesi zor olabilir. Bu açıdan bakıldığında tabii ki birçok seyirci için gişe filmlerini izlemek daha kolay. Şunu da söylemeliyim ki, her iki yapımda da gayet iyi filmler çıkabileceği gibi çok kötü filmler de olabiliyor. Bu nedenle tür ayrımı yapılmasının, çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Önemli olan filmin ruhunun seyirciye geçebilmesi.