YAZARLAR

Sinan Oğan anahtar mı, kilit mi, ne?

Sinan Oğan’a kimlerin neden oy verdiği sorusunun muhtemel cevabı, basit bir siyasî analiz unsuru değil. Oğan, “kimi istersem ona kazandırırım” diyor ve herkes de bunu ön kabul olarak benimsiyor. Öyle görünüyor. Ben de soruyorum ki: Bu sahiden böyle mi? Kim nasıl biliyor bunu? Peki, Oğan ile bu kitlenin hâlihazırdaki ilişkisi nedir? Nasıl kurulmuş? Nerede nasıl sürüyor? Çünkü örgütsel bağ yok, organik ilişki yok.

Partisi, örgütü bulunmayan, şu ana kadar, Suriyeliler hakkındaki ırkçı-kışkırtıcı propagandaya katılmak dışında kayda değer siyasî görüşünü işitmediğimiz, kapsamlı siyasî faaliyeti olmayan, MHP’de ikbal bulamadığı için henüz kotaramadığı bir ayrı baş çekme macerasına girişen Sinan Oğan adlı siyasetçi, 14 Mayıs seçiminin parlayan yıldızı olarak karşımızda. Boşuna parlamıyor, yüzde beşten fazla oy aldı.

Şimdi kendisi, ikinci turun sonucunu belirleyecek, kimin başa geçeceğini tayin edecek, Batılıların “kingmaker” dediği konumda, memleketin en önemli siyasetçisi havasına girmeye hazır, hattâ hemen girmiş gibi, karşımızda, sahnede. “Kimi desteklersek o kazanır,” diyor ve destek için iki koşulcuk öne sürüyor: Kürtlerin -ve tabiî onlarla birlikte davranan eşitlikçi, özgürlükçü her türden Türklerin- siyasetten dışlanması ve Suriyelilerin tehcir edilmesi. Şu nazik nazik telaffuz edilen “yurtlarına göndereceğiz”in hakikat diline tercümesi tehcirdir.

Sinan Oğan’ın siyasî kimliği, muhtemel pratiği falan ayrı konular. Şu anda, önümüzdeki ikinci tur seçim açısından, kendisinin kazandığı konumun sahiciliğini sorgulamaya ihtiyaç var. Oysa kamu ile yolda bile karşılaşmadan yapılan kamuoyu araştırmasına, bileği tutmadan icra edilen nabız yoklamasına, gaipten çıkarsama yapmaya, bol bol tahmin üretmeye, tahmini-temenniyi veriye dayanan öngörüymüş gibi önümüze sürmeye meraklı bunca mühim zevat tam gaz faaliyet halindeyken, böyle bir sorgulamanın yakınına uğranmıyor.

Sinan Oğan, sahiden, geniş bir yelpazede maalesef çok insanın katıldığı “Suriyeliler” kampanyası kapsamında nefret pompalamak dışında herhangi bir siyasî faaliyet göstermediği, kurduğu ve yönettiği örgüt var olmadığı, güya kurdukları ittifakın da ırkçı kışkırtmadan başka malzemesi bulunmadığı halde yüzde beşin üzerinde oy aldı. Nasıl aldı? Şu an için daha önemlisi, kimlerden aldı?

Bu soruyu evirip çevirip yeniden sorabiliriz. Meselâ: Cumhurbaşkanı seçilirse Suriyelileri “gönderecek” oluşu ve Kürt siyasetine olumsuz-dışlayıcı tavrı dışında, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bir kimseye bu teveccüh nereden ve neden münasip görüldü? Müstakbel tehcir ihtimali bu topraklardaki geleneksel zulüm yöntemlerini hatırlayan ahaliyi cezbetmiş olabilir, ama bütün bu yüzde beşi açıklamaya sanırım yetmez. Zira Suriyelilere yönelik niyetler hususunda Oğan’ın rakibi ne yazık ki çok.

Sinan Oğan’a kimlerin neden oy verdiği sorusunun muhtemel cevabı, basit bir siyasî analiz unsuru değil. Oğan, “kimi istersem ona kazandırırım” diyor ve herkes de bunu ön kabul olarak benimsiyor. Öyle görünüyor. Ben de soruyorum ki: Bu sahiden böyle mi? Kim nasıl biliyor bunu?

Çünkü Sinan Oğan’a ilk turda kimlerin hangi saikle oy verdiğini henüz bilmiyoruz. Böyle bir durumda, Oğan’ın yüzde beşinin heterojen bir tepkiler-arayışlar grubu olduğunu düşünmek mâkûl görünüyor. Bu elbette bu oyları verenlerin daha sonra Oğan’ın açacağı bir yola girebileceği ihtimalini de doğuruyor. Ama henüz böyle bir yol yok.

Peki, Oğan ile bu kitlenin hâlihazırdaki ilişkisi nedir? Nasıl kurulmuş? Nerede nasıl sürüyor? Çünkü örgütsel bağ yok, organik ilişki yok. Peki, bu seçmenler, şu veya bu nedenle cumhurbaşkanı seçiminde Oğan’a oy vermiş bir grup mu yoksa topluca davranabilecek sıkılıkta ilişki içinde mi?

İkincisine dair hiçbir işaret yok elimizde. Ümit Özdağ çevresinde toplaşan, yerleşik partileri Suriyelilere karşı fazla nazik oldukları için beğenmeyen ahali Özdağ’la ne kadar birlikte kalır? Siyasî malzemesi epey kısıtlı bu adam, yalnız devlet içindeki ilişkilerine dayalı vaatlerle hatırı sayılır bir kitlesel hareketi bir arada tutabilir mi? Kürt siyasetine ve demokrasi-özgürlük arayan ahaliye karşı zaten MHP’lileşmiş AKP ve MHP’nin kendisi varken, polisiyle mahkemesiyle devlet ellerindeyken Özdağ gibilere bu kışkırtıcılık-saldırganlık işlerinden ne kadar ekmek çıkar? Bu manzarada Oğan kendine kalıcı bir siyasî makam yaratabilir mi? Bunları bilmiyoruz.

Fakat Oğan’ın güya örgütlü ırkçı müttefikinin örgütünün ne kadar sahici örgüt olduğu şüpheliyse de oradakilerin şimdilik liderin sözünü dinleyeceğini varsayabiliriz. En azından “parti” adı var ortada. Buna karşılık, Oğan’ın yüzde beşi, -kritik soruyu çıplak haliyle soruyorum, muhterem okur- Oğan “şuraya oy verin” dediğinde topluca onun talimatına uyacak bir grup mu? Haydi, İYİP’in mühim bir câzibesi yok da, Devlet Bahçeli’nin istediği adamı istediği resmî işe yerleştirebildiği, Sinan Ateş cinayetinin yaprak bile kıpırdatmadığı bir dünyada, Oğan’ın sözünü dinlemenin kısa vadede uzun boylu getirisi kesinlikle cepte değilken, bu yüzde beş Oğan ne derse yapacak, onun çevresinden ayrılmayacak bir kitle midir?

Bütün sorularımızın vardığı kapı aynı; açalım: Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda bu yüzde beşin Oğan’ın göstereceği tarafa oy vereceğinin garantisi var mı? Oğan’la anlaşmak, yüzde kaç oyu garantilemek anlamına gelecek, bilen var mı? “Ben biliyorum” diyen, bunu neye dayanarak biliyordur? Söz konusu yüzde beş eğer tepki-arayış oyu ise, Oğan’ın tercihinin de tepki konusu olabileceği âşikâr. Onu da yeterince ırkçı bulmayabilirler, uzlaşmacı bulabilirler, ya da bu kadar haşinlik gösterisini yeterli bulabilirler, Oğan’ın hemen iktidarın parçası haline gelip çıkarlar, ayrıcalıklar sağlayabileceğine güvenmeyebilirler… Kaderini birçok yönden, kısa olmayan vadeyle birbirine bağlamış, örgütlenmiş bir topluluktan söz etmiyoruz ki.

Peki Oğan şimdilik edinmiş göründüğü bu taraftarla ne yapmak istiyordur? Onları örgütleyip kendine yol açmak şu koşullarda riskli macera. Devlet Bahçeli, kendisinin muhtemelen son iktidar evresinde, dilediğince kasıp kavurmak varken, egosu şişkin, özgüveni yüksek, kendisine karşı tehlikeli olabilecek “genç-dinamik, şehirli siyasetçi” tarifine tıpatıp uygun, üstelik daha önce ona kafa tutmaya yeltenmiş ve dışlanmış bir rakibi ortalıkta görmeye tahammül edecek midir? Erdoğan’ın Bahçeli’ye rağmen Oğan’a iktidarda yer açması mümkün mü? Şu anda elindeki yüzde beşten faydalanmak niyetiyle onun için böyle bir ikbal-itibar mizanseni yaratmaları, yola çıkıldıktan sonra hiç beklemediği yerde kapıyı açıp kendisini şarampole itivermeleri daha büyük olasılık. (Kendisinin de aynı şeyi Özdağ’a yapması gerekeceği gibi…)

Ama daha büyük olasılık, şu anda kimsenin sormadığı soruyu Erdoğan’ın soruyor olması: Oğan bu yüzde beşin ne kadarını sahiden yönlendirebilir?

İddia taşımaksızın tahminimi söyleyebilirim: Bu yüzde beş oy, Oğan’a ait değil ve Oğan’ın yapacağı tercihe göre, bölünecek.