Şiddet uygulayan polis görüntüsü özel hayatı ihlal eder mi?

EGM, "Eylemlerde ses, görüntü almaya izin verilmeyecek" dedi. Gerekçe ise 'Özel hayatın gizliliği.' Hukukçular, genelgenin kanuna aykırı olduğunu söyleyerek, "Derhal geri çekin" çağrısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM)’nün ilgili birimlere gönderdiği genelgede, eylemlerde ses ve görüntü almanın engellenmesini istedi. Genelgede, kamera ile kayıt yapanlar hakkında işlem yapılması da istenirken bu durumun 'polisin özel hayatının gizliliğini ihlal edeceği' öne sürüldü. Hukukçular genelgenin hukuka aykırı olduğunu belirterek böyle bir uygulamanın polis şiddetini artıracağı uyarısında bulundu.

'POLİS O SIRADA KAMU GÖREVİ YAPIYOR, ÖZEL HAYATINI YAŞAMIYOR'

Çağdaş Hukukçular Derneği Üyesi Avukat Gökmen Yeşil, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün genelgesinde gerekçe olarak gösterilen 'özel hayatın ihlali' ilkesinin hukuka aykırı olduğunu söyledi. Yeşil, kamu görevini sürdüren kolluk kuvvetinin görev esnasında yaptıklarının hak ihlali teşkil etmesi durumunda çekilen fotoğraf, görüntü gibi kayıtların hiçbir şekilde özel hayatın gizliliğinin ihlal etmediğini vurguladı. Yeşil şunları söyledi: “Özel hayatın gizliliği derken kişinin şahsi hayatıyla ilgili bir faaliyet içerisinde olup olmadığına bakmamız lazım. Ölçümüz bu. Bahsi geçen kamu görevlileri özel hayatında içinde değil, kamusal bir görev yürütüyor. Biz burada kişinin eşiyle, arkadaşıyla, dostuyla sohbet ederken görüntüsünü çekmekten bahsetmiyoruz. Bu kişi görevini yaparken hukuka uygun davranıyor mu davranmıyor mu? Örneğin hırsızlık yapan bir kamu görevlisinin veya herhangi bir yurttaşın suç işlerken görüntüsünü kaydedip adli makamlara bildirmek nasıl bir suç değilse işkence yapan, görevini yapan gazeteciyi engelleyen polisin görüntüsünü kaydetmek suç değil. Emniyet Genel Müdürlüğü 1 Mayıs görüntülerinde yoğun hak ihlali, işkence, darp olayı yaşanabileceği ön görüsüyle işleyebilecekleri suçların ortaya çıkmasına engellemek amacıyla suç uydurma suçu işliyor."

'KAYIT VARSA BİLDİRMEYEN SUÇ İŞLER'

Yeşil şöyle devam etti: “Ceza Kanunu 278'nci maddesine göre yayınladığı bilgilendirme metnin tam tersini söylüyor. Suç işlendiğini görüp de bunu yetkili makamlara bildirmeyenler suç işlemiş sayılıyor. Türk Ceza Kanunu 278'nci madde 1'nci fıkrasında diyor ki 'İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyenler 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılır.' Dolayısıyla suçu görüp de bununla ilgili elinde kamera kaydı, fotoğraf varsa bunu kamu makamlarına, adli birimlere bildirmemek suç. Toplumsal eylemlerde, 1 Mayıs gösterileri sırasında polislerin hukuka aykırı davrandığını veya işkence yaptığını, darp ettiğini veyahut gazetecilerin görevlerini yapmasını engelleme... Bunların tamamı suç. Her gazeteci, her yurttaş bir görev ve yasal bir sorumluluk olarak hukuka aykırı davranış sergileyen kamu görevlilerinin hukuka aykırı eylemlerini görüntüleyebilir, fotoğraflayabilir ve adli birimlere bildirebilir. Bunun yapılması aynı zamanda hukuksal bir zorunluluktur.”

'GENELGE DERHAL GERİ ÇEKİLMELİ'

Avukat Cahit Kırkazak ise genelgenin hukuksuz olduğunun altını çizerek Yargıtay kararlarına işaret etti: “Yargıtay’ın bu konuda istikrarlı kararları olduğu yerde böyle bir uygulama ancak kanunla olabilir. Düzenlenecek kanun da hukuka ve Yargıtay kararlarına aykırı olamaz. Özel hayatın gizliliği, kişinin özel hayatına ait bir olayın bir bilginin ifşa edilmemesini kapsar. Polisin olaylara veya suça müdahalesinin sınırları kanunla belirlenmiştir. Bu sınırların dışına çıkılması özel hayatın tanımı kapsamında değildir. Kamuya yönelik ve kamusal alanda gerçekleşen her eylem hukuksal ve kamusal denetim altında olmalı. Bu genelge kolluk görevlilerinin yapacağı hukuka aykırı eylemleri, kötü muamele, işkence ve keyfi tutumlar gibi denetim dışına çıkararak kolluğa kontrolsüz bir güç verip yeni cezasızlık pratiklerine yol açacaktır. Oysa hukuk devletinde esas olan yurttaşların temel haklarının başta kamu gücüne karşı olmak üzere herkese karşı korunulmasının güvence altına alınmasıdır. Yani kolluğa görevi sırasında keyfiyet kazandırmak yerine kolluğu görevi sırasında hukuka, mevzuata bağlı kalmanın koşulları sağlamaktır. Yargıtay'ın bu konuda istikrarlı kararları vardır ve özetle; kişinin kendisine veya yakınlarına tesadüfi ve ani gelişen saldırılara hakaret, tehdit, fiziksel saldırı, cinsel taciz, cinsel saldırı olaylarında ses ve görüntü kaydının alınması hukuka uygun delil olup Özel Hayatın Gizliliğinin ihlal suçunu oluşturmamaktadır. Kaldı ki polis kanunları uygulamakla yükümlüdür, genelgeler yoluyla kanun yapma yetkisi yoktur. Bu genelgenin hemen geri çekilmesi gerekmekte. Aksi durum çok ciddi hak ihlallerinin yaşanacağı polis devleti pratikleri gerçekleşecektir.”

'KAMUSAL GÖREV ÖZEL HAYAT İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRİLEMEZ'

Hukukçu Eren Keskin ise polislerin mesaileri sırasında kamusal bir görev yaptıklarını ve yapacakları faaliyetlerin hiçbir şekilde özel hayat içerisinde değerlendirilemeyeceğini söyledi. Keskin şöyle konuştu: “Özel hayatın gizliliği hem Türkiye iç hukukunda hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'nci maddesinde belirlenmiş bir hak. Ancak bu hak muhaliflere hiç uygulanmayan bir yaklaşım. Kadına yönelik şiddet olaylarında, politik sokak açıklamalarında ve etkinliklerine kadar devlet bu hakka saygı göstermiyor. Polis ise bu tür etkinlerde özel hayat içerisinde değiller ve kamusal bir görev yapıyorlar. Bu kamusal görevi yaparken de şiddet uygulayanlar var. Bu genelge polis şiddetine yönelik bir genelge. Burada özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi yok. Bu genelge çok saçma bir uygulama ve aynı zamanda hukuka aykırı.”