Sezer: Rus oligarkların neredeyse tamamı şu anda İstanbul’da

Büyük Fotoğraf programında Rusya-Ukrayna savaşı ve yarattığı etkileri değerlendiren dış politika analisti Aydın Sezer, Rus oligarkların büyük bölümünün şu anda İstanbul'da olduğunu söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Rusya uzmanı Aydın Sezer, Büyük Fotoğraf’ta yaptığı yorumlarda Ukrayna’daki son durumu ve Türkiye’ye mevcut ve olası yansımalarını ele aldı.

Rusya, Ukrayna'nın Kiev, Mariupol, Harkiv ve Sumi kentlerinden sivillerin tahliyesi amacıyla pazartesi günü saat 10.00 itibarıyla geçici ateşkes ilan ettiğini duyurdu. Ancak söz konusu ateşkes genel bir ateşkes olmayıp bu şehirlerdeki sivillerin tahliyesine yönelik geçici bir ateşkes.

“Birkaç gün önce bu konuda bir uzlaşı sağlanmıştı. Dün maalesef sivillerin de aralarında bulunduğu gruplara yönelik çok yoğun bir Rus bombardımanı yaşadık. Dolayısıyla sahada böyle bir gelişme var. Sahada Rusya’nın ateşkesi net bir şekilde devam ediyor. Odesa’ya kadar ulaşıyorlar ki bu da Ukrayna’nın Karadeniz’le ilişkisini kesmek açısından, lojistik anlamda çok önemli,” diye açıklıyor Sezer.

İNSANİ KORİDORLARIN AÇILMASI

Ateşkes ve akabinde insani koridorların açılması, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kişisel talebi üzerine başlatılmıştı.

Son dönemde artan diplomasi trafiğine baktığımızda ise, son dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski arasında Fransa, İsrail ve Almanya düzenli görüşmeler yapıyor.

Putin ve Zelenski arasında arabuluculuk yapmak üzere 5 Mart günü Moskova'ya giden İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Putin ile 3 saat baş başa görüştükten sonra aynı gün Zelenski ile de telefonda görüşen ve Berlin'e geçen Bennett, Alman Başbakan Olaf Scholz’le de bir araya geldi.

ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİNİN ANLAMI

Pazar günü ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Putin ile 1 saat telefonda görüşerek, Ukrayna sorununun barışçıl yoldan çözümü için "acil ateşkes çağrısı" yapmıştı.

Sezer, “Erdoğan-Putin görüşmesi çok önemli. Görüşmenin Putin tarafından talep edilmesi de ayrıca değerli”, diyor.

Bu zamana değin Türk ve Rus tarafının açıklamalarını karşılaştırmalı analiz eden birisi olarak dünkü Kremlin açıklamasının kendisinde şok açıklaması yarattığını kaydeden Sezer, “Erdoğan ve Putin’in liderlik özellikleri, medyaya bakış açıları, seçimlerle ve cinsiyetçilikle ilgili açıklamaları, Türk ve Batı medyasında sürekli kıyaslanıyor. Dünkü Kremlin açıklamasının son cümlesinde Sayın Cumhurbaşkanı Putin’e Batı ambargolarından sonra Batı’da Rus sembollerine yönelik şiddetten rahatsız olduğunu belirten bir açıklama yapması oldukça çarpıcıydı,” diye ekliyor.

Yaptırım kararlarının kültür-sanat dünyasına sıçraması son dönemde gündemin merkezine yerleşmişti. Rus orkestra şefi Valeri Gergiev’in görevden alınmasından, bazı üniversitelerin Dostoyevski dersini programdan çıkarmalarına dek birçok tartışma da bu süreçte alevlendi.

Kremlin açıklamasında ayrıca Rusya’nın diyaloğa açık olduğu belirtilerek, “Rus tarafının anlaşmazlığı çözmek için Ukrayna makamları ve yabancı ortaklarla diyaloga hazır olduğu teyit edildi” denildi.

ÜÇÜNCÜ TUR GÖRÜŞMELER BAŞLADI

Öte yandan, Rusya-Ukrayna arasında üçüncü tur görüşmeler ise, pazartesi günü (7 Mart) saat 17.00’de yeniden başladı.

Avrupa Birliği, çatışmaların artması durumunda Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamayı planlıyor. AB Konseyi Başkanı Charles Michel ise, pazartesi günü Putin ve Zelenskiy ile konuştuğunu bildirdi. Michel, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını AB'nin en kuvvetli şekilde kınadığını anımsatarak, Putin’e çatışmaların acilen durdurulması ve insani geçişlerle yardıma erişimin sağlanması çağrısında bulunduğunu aktaran Michel, ayrıca Ukrayna’daki nükleer tesislerin güvenliğine de dikkat çekti.

Sezer, “Zelenski’nin tercih ettiği arabuluculardan biri de İsrail başbakanı Bennett idi. Her an her şey olabilir. Diplomasi masasında her an her şey olabilir. Ben ümitli olmak istiyorum çünkü sivil can kayıplarının ötesinde sayıları milyonlara ulaşan insanların Doğu ve Batı’ya göç hareketleri söz konusu,” diyor.

Sezer’e göre, Orta Avrupa’ya Ukrayna’dan giden sığınmacılara yönelik Avrupa’nın kucak açan yaklaşımının son iki senede Akdeniz’de Libya’dan ve Suriye’den giden göçmenlerin engellenmesi yönündeki tutumu büyük tezat oluşturduğu da bu vesileyle görüldü.

BATILI ŞİRKETLERİN AMBARGO KARARLARI

Batı’nın ticaret, bankacılık ve finans odaklı ambargoları konusunda ise, Sezer’e göre, Microsoft’tan Apple’a, Nike’tan Prada’ya dek belli başlı Batılı şirketlerin Rusya pazarından çıkması farklı bir anlama sahip:

“Aslında söz konusu şirketlerin bu kararlarını açıklamaları tamamen ambargodan kaynaklanıyor. Ambargo altındayken zaten teknik anlamda faaliyette bulunamazlar. Rusya’daki taahhütlerini, takvime bağlı yükümlülüklerini bu konularda ileride Rus mahkemelerinde taraf olduklarında bir “force majeure” için kullandıklarını düşünüyorum. Bu ambargoyla birlikte Batı Rus halkına mı Putin’e mi savaş açtı, bunun netleştirilmesi gerekiyor. Bu ambargolar, Batı’nın Rus halkıyla olan savaşa dönmüş durumda. Çokuluslu şirketlerin faaliyetlerini durdurmaları, varlıklarını Rus ekonomisine terk etme sonucunu doğuruyor. Varlıklarını da kolayca satıp yurtdışına da çıkaramıyorlar. Bu şirketlerde çalışan binlerce Rus ise bu süreçte mağdur oldu. Batı, ambargolar yoluyla Rus halkını yıldırarak Putin’e karşı sokak gösterilerini tetikleyeceğini düşünüyor, ama ambargolar şu an için böyle bir sonuç doğurmayacaktır.”

Peki, Türkiye Batı ambargoları konusunda nasıl bir tavır sergiliyor ve tarafsızlık ne kazandırır? 2021 rakamlarına göre Rusya, yaklaşık 34 milyar dolarlık ticaret hacmiyle, Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından biri konumunda. Ukrayna ile ticaret hacmi ise yaklaşık 7,4 milyar dolar düzeyinde.

TÜRKİYE NASIL KONUMLANMALI?

Öte yandan Türkiye buğday ithalatının neredeyse yüzde 80’ini Rusya ve Ukrayna’dan karşılıyor. Türkiye Rusya’dan ağırlıklı olarak petrol, çelik ve değerli methaller ithal ederken Rusya’ya makine teçhizatları, gıda ve tekstil ürünleri satıyor.

Sezer, “Biz Kırım konusunda ilk günden itibaren net bir siyasi duruş sergiledik ama son sekiz seneden beri Batı’nın ambargolarına uymadık hatta bunu bir fırsata çevirmeye çalıştık. 23 Şubat’ta Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra Türkiye’nin tarafsızlık politikasının Rus halkı tarafından satın alınmadığını düşünüyorum. Bizim İHA/SİHA sevkiyatlarımız ise savaş ortamında halen devam ediyor. Son bir yılda Zelenski’nin yanında konumlandığımız da bir gerçek,” diyor.

Sezer’e göre, “Tarafsız olmak çok değerli ve önemli olup, Türkiye’ye lojistikte, hava trafiğinde çok fazla fırsatlar da getiriyor. Türkiye bu konumunu ne kadar sürdürür, bundan emin değilim. Batı ile Rusya arasındaki tarafsızlık ayrı, Ukrayna ile Rusya arasındaki tarafsızlık ayrı.”

TARAFSIZLIK KONUSUNDA TARAFLAR İKNA EDİLİR Mİ?

Bu çerçevede, Sezer, Türkiye’nin tarafsızlık iddiasına dair tarafları ikna etmesi, pozisyonunu da koruması gerekiyor ve örneğin, Türkiye’nin, savaş boyunca her iki ülkeyle de savunma işbirliği anlaşmalarını, silah alım-satımını askıya aldığını söyleyebileceğini öneriyor.

“Bizim Rusya ile iktisadi ilişkilerimiz karşılıklı bağımlılık temelinde gelişiyor. Sektörel bazda ise çok büyük bir potansiyel var. Tüketici ürünlerinde Rusya bizim rakibimiz değil, üstünlüğümüz olduğu için de Rus pazarına rahatlıkla giriyoruz,” diyen Sezer, “otomotivden domatese, demir-çelikten tekstil ürünlerine dek çok geniş bir yelpaze söz konusu. Bu sektörler açısından Batı ambargoları kışkırtıcı etki yarattı” şeklindeki tespitini paylaşıyor.

Sezer, kendisine ulaşan bilgiler ışığında, başta otomotiv olmak üzere, en kritik sektörlerden birisi olduğu için Batılı firmaların Rusya operasyonlarını Türkiye üzerinden yönetmek için tedbir aldıklarını kaydediyor ve ekliyor:

“Dolayısıyla bunların yedek parça, aksam, bakım onarım, camdan mobilyaya, inşaat sektöründeki yapı kimyasalları, gıda gibi alanlarda ana tedarikçilerden biriyiz ve bu alanlarda talep patlaması olacak”.

Peki bu artma potansiyeli olan operasyonları lojistik anlamda nereden yöneteceğiz?

“Bu savaş veya kriz uzun süreli hale gelirse, bu sene beklediğimiz 7 milyon turist sayısı üç katına çıkabilir. İstanbul ve Antalya bir transit merkezine dönüşebilir. Ama gelin görün ki o turistleri Türkiye’ye getirecek Rus charter uçaklarının tamamı leasing altında ve sigortalanamıyor. Rus halkı ve Rus firmaları Batı ambargoları yerken Türkiye’nin konumu tarafsız olduğunda çok daha önem kazanacak,” diyor Sezer.

RUS OLİGARKLAR İSTANBUL’DA

Sezer’in bir diğer tespiti ise, Rus oligarkların neredeyse tamamının şu anda İstanbul’da toplandıkları ve yatırımları konusunda bir arayış içerisinde oldukları yönünde:

“Türkiye Körfez veya Çin’le kıyaslanamayacak şekilde coğrafi açıdan Rusya’ya yakın bir ülke. Para girişleri tahminen olur. Son bir haftada Batılı ve Rus şirketlerin Türkiye’deki operasyonlara muhtaç olmaları durumunda araştırma yaptıklarını biliyorum. Bu da şirketlerin el değiştirmesini, konut veya yatırım araçlarının fiyatının artmasını doğurabilir.”