Erivan'ın düşesleri

Ermenistan'da Sovyetler'in dağılmasının ardından ortaya çıkan işsizlikle ekonomik kriz derinleşti. Fakat başkent Erivan'da geceleri kafeler şaşırtıcı derecede kalabalık. Kürk paltoları, incecik topuklularıyla eski Rus klasiklerinden fırlamış zengin düşesleri andıran Ermeni kadınları, buz üstünde koşar adımlarla hareket ediyor. Ermenistan’ın bütün yoksulluğuna inat…

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ermenistan’ın başkenti Erivan’a vardığımda her yer karla kaplıydı. Aman düşmeyeyim diye bebek adımlarıyla yürümeye çalışırken gözüm birkaç adım önümdeki incecik topuklu çizmeli kadınlara takıldı. Buz üstünde koşar adımlarla hareket ediyorlardı. İçimden onları tebrik ettim. Eski Rus klasiklerinden fırlamış gibiydiler. Kürk paltolarıyla zengin düşesleri andıran bu kadınlar, ülkedeki yoksulluktan çok uzak görünüyordu.

Oysa Sovyetler'in dağılmasının ardından ortaya çıkan işsizlikle krizin derinleştiğini biliyordum. Ermeni gençler, çalışmak için yurt dışına gitmek durumunda kalıyor. Buna karşın, devlet istatistiklerinde işsizlik rakamları çok düşük. Şehrin merkezindeki Real Armenian Food adlı restoranın sahibi Artush Babayan’a "Neden böyle" diye sorduğumda, “Çünkü işsizler kayıt altına alınmıyor. Sovyet dönemi insanlar insan gibi yaşıyordu. Şimdi ise gençler hep işsiz.” Babasını gülümseyerek dinleyen Gurik ise karşı çıkıyor: “Sovyet rejiminde yaşayan herkes böyle söylüyor. Ama şu anda bizim için her şey yeni sayılır ve biz çok memnunuz.”

Avukat oğlu ile kısa bir süre atışan Babayan, Türkiye ve Ermenistan arasında bitmek bilmeyen tartışmalar nedeniyle en çok siyasilere kızıyor: “Biz halklar kavga etmiyoruz. Onlar ediyor. Zaten siyasilerin ekmek yediği tek konu bu tartışmalar. Türkleri sevmeyenler Türkiye’ye bir kere gitsinler. Ondan sonra anlayacaklar. Çok Türk dostum var ve onları çok seviyorum.”

Ama birden Babayan’ın yüzü düşüyor: “En çok Hrant Dink’in öldürülmesine üzüldüm. Keşke yapmasalardı.” Sonra birden kendini toparlıyor, restoranında ne varsa masama diziyor; böğrek, topik, eşinin yaptığı vişne likörü…

BİR KARIŞ TOPRAK İÇİN…

Konuşmamızın sonunda Babayan bana ısrarla Ararat’ı göstermek istiyor. Bir övünç kaynağı bu onun için diğer tüm Ermenistanlılarda olduğu gibi. Sözleşip ayrılıyoruz. Bir arkadaşımla buluşmak üzere şehrin merkezine gidiyorum. Taksim barlarının ikizi bir mekâna giriyoruz. Adı Rock Bar…

Mekânın işletmecisi olan Havout Arabian, Türkiye’den geldiğimi öğrenince heyecanla “Birazdan geleceğim” deyip uzaklaştı. Bir süre sonra çıkıp geldi. Elinde dedesine ait Osmanlı topraklarında yer alan tapuları… Yan masadaki Ermeni gençler gülmeye başladı. Ben elimden bir şey gelmeyeceğini anlatmaya çalışırken o ısrarla mirasına sahip çıkmak istediğini söylüyordu. Neyse ki sonra ümidini kesti. Geceyi, bir karış toprak vermeden kapattım ve otelime döndüm.

ŞARKI SÖYLEYEN ÇEŞMELER

Sabah, Cumhuriyet Meydanı’na çok yakın bir noktada bulunan otelimden çıktım. Meydanın ortasında durup kendi etrafımda dönerek şehrin tüm önemli yapılarını görebiliyorum. Ermenistan Millî Galerisi, Ermenistan Tarih Müzesi, Dışişleri Bakanlığı, Ulaşım ve İletişim Bakanlığı, Hükümet binası ve Postane…

Meydanın ortasında geniş bir havuz bulunuyor. Özellikle havanın güzel olduğu günlerde bu havuzun etrafında boş yer bulmanın imkânı yok. Akşamları klasik müzik eşliğinde suyun ışıkla dansını izleyebilirsiniz. Bu nedenle de adı ‘şarkı söyleyen çeşmeler’ olarak geçiyor.

ARARAT UZAKTAN GÜZELSİN

Ertesi gün uzun merdivenleriyle bilinen Çağlayan anıtını görmek için yola çıkıyoruz. Ama anıta ulaşmak öyle kolay değil. Yüzlerce basamaklı merdivenden çıkmanız gerekiyor. Bu da neredeyse yarım saatinizi alıyor. Merdivenlerin arasında Cafesjian Sanat Müzesi’ne bağlı bölümler yer alıyor. En tepeye çıktığınızda etrafınıza iyi bakın. Ararat bütün görkemiyle karşınızda. Erivan’daki neredeyse bütün sokak ressamlarının neden en çok bu dağın tablosunu yaptığını o zaman anlıyorsunuz. Ama ona çok da yaklaşmamak gerek. Eyfel kulesi misali güzelliği, ancak uzaktan bakınca fark ediliyor.

Caddenin sonunda Opera binası ve çevresinde onlarca kafe var. Özellikle geceleri kafeler şaşırtıcı derecede kalabalık. Ekonomik kriz Erivanlıları her gece dışarı çıkmaktan alıkoymuyor. Ben de gazeteci arkadaşlarımla o kalabalığa doğru akıyorum.

'SORUNU ÇÖZECEK KADAR KALABALIK BİR MASAYIZ'

Masamıza önce, nazar boncuklu bardaklarıyla çay servisi yapılıyor. Bardakları Eminönü’nden aldığını anlatan Sevak Karamyan, İstanbul’a ilk gittiğinde öldürülmekten korktuğunu gülerek anlatıyor. Hemen ardından da Orhan Pamuk, Nazım Hikmet, Tarkan, Hasan Şaş’ın isimlerini sıralayıp, Ermenistan’ın ünlü bira markası Kilikia’nın adının da Türkiye’deki Kilikya bölgesinden geldiğini anlatıyor. Erivan’da bir gece kulübünde farklı ülkelerden gelen gazetecilerle Ermenistan’ı ve Türkiye’yi konuşuyoruz. Onlar da sorunları içki masasında çözmeye alışık.

Ermeni-İngiliz vatandaşı gazeteci Onnik, iki ülke ilişkilerine dair iyimser bakışını gülerek paylaşıyor: “Bu sorunu çözecek kadar kalabalık bir masayız.

Barda çalan bir kaç Ermeni şarkısının müziklerinin notaları ise marşı andırıyor. Belki de gençler bu nedenle daha çok Amerikan müziklerini dinliyor. Sovyet rejimi bitmiş olsa da bazı Sovyet gelenekleri miras kalmış; “Karşınızdakine güvenmek için votka içmeden kimseyle konuşmayın.”

Grigoryan şunları söylüyor: “Ermeni problemi ile ilgili yalnızca Ermeni lobileri konuşuyor. Onların hakemliği olmadan iki ülke kendi meselesini çözebilir. Kimsenin hakemliğine ihtiyacımız yok.”

Bir kafede garson olarak çalışan Avi Kalutsyan, Ermeni gençlerinin değişen tarzları üzerine şunları anlatıyor: “10 yıl önce Sovyet sistemi varken dar kot giyenlere burada gülüyorlardı, Batı tarzı olduğu için... Şimdi herkes bu şekilde giyiniyor. Genelde Ermeni genç kızları saçlarını hep aynı model kestirip aynı giyiniyorlar. Ermenistan’da kadın ve erkek oranı arasında uçurum var. O yüzden de buradaki kadınlar giyimlerini ve makyajlarını abartılı yapıyor. Amerikan giyim tarzı egemen şimdi. Gençler Amerikan kültürüyle büyüyor.”

1 MİLYON ERKEK, 2 MİLYON KADIN

Erivan’daki son sabahıma uyanır uyanmaz kendimi Cumhuriyet Meydanı’ndaki Ermenistan Tarih Müzesi’ne atıyorum. Ermeni tarihini, taş devrinden başlayarak günümüze kadar anlatan müzede çalışanların neredeyse tümü kadın. Bunun elbette bir nedeni var. Ülke nüfusu yaklaşık 3 milyon, bunun yaklaşık iki milyonu kadın. Yani bir erkeğe iki kadın düşüyor. Bunun nedeniyse bozulan ekonomi nedeniyle genç Ermeni erkeklerin yurtdışındaki işlere gitmeleri.

MEYVE ÇİÇEKLERİ VE POŞETLER

Erivan’daki halk pazarı, uzaktan büyük bir çiçekçiyi andırıyor. Meyve kurularının bir çiçek deseni haline getirilerek satıldığı pazarda, çevre köylerden getirilen pestil, cevizli sucuk gibi yiyecekler de bulunuyor. Turşu, peynir ve etin de satıldığı pazarda yiyecek dışında satılan tek şey sanırım renk renk, boy boy plastik poşetler…

Buradan çıkıp ikinci el pazarı arayışına giriyorum. Şehrin dışına doğru askılardan kuru etlerin sarktığı sokaklardan geçiyorum. Sonunda buluyorum. Burada Sovyetler döneminden kalma broşlar ve diğer eski ikinci el eşyalar satılıyor. Bir de kadınların kürklü yakalarından boyunlarını çıkartmış yavru köpekler…

ELİNDE KILIÇ VE SİNİRLİ BAKIŞLARIYLA

Ermenistan Ana Heykeli; şehri gezerken tepede, elinde kılıç ve sinirli bakışlarını Türkiye’ye çevirmiş bir kadın heykeli beliriyor. Etrafında tank, füze gibi savaş aletleri de aynı yöne doğrultulmuş… 1950 yılında Rafael Israelyan tarafından yapılan heykelin etrafında her yıl 9 Mayıs’ta anma etkinlikleri düzenleniyor.

Sovyet döneminde başlanan ve iki yıl sonra da tamamlanan 44 metre uzunluktaki anıtı görmeye gidiyorum. Ermeni Tehciri’nde ölenlerin anısına adanan ‘tsitsernak’ adı verilen bu anıt, ‘küçük kırlangıçların hisarı’ anlamına geliyor. Anıtta daire şeklinde birleştirilmiş, Ermenilerin terk ettikleri 12 ili simgeleyen 12 adet tabela bulunuyor. Bu dairenin ortasında 1.5 metre derinliğinde sönmeyen bir alev var.

NOT DEFTERİ:

  • Ermenistan’a vizesiz gidebiliyorsunuz. Kapıda pasaportunuzu göstermeniz yeterli.
  • Şehirde et yemeklerini gözünüz kapalı yiyin. Hepsi lezzetli ve organik…
  • Yemeğin ardından mutlaka kumda pişirilen 'sürç' adlı Ermeni kahvesinden tadın.
  • Siyasi tartışmalara girmezseniz masanızdan kahkahaların yükseleceğine emin olun.
  • Şehirde taksiler neredeyse Sovyetler döneminden kalma… Buna şaşırmayın…

NEREDE KALINIR?

Şehrin merkezindeki Mariott Otel’de de Sevan Gölü’nde ve Kuzey Lori Marz’daki otellerde de kalabilirsiniz. Ama daha ucuza kalmak istiyorsanız şehrin birçok noktasında hosteller bulunuyor.