YAZARLAR

Sevenin var, bak ne güzel: Özkan Uğur

Özkan Uğur, oyun alanını genişletme hırsına hiç kapılmamış. Hiç başrole niyet etmemiş sözgelişi. Grup üyeleri içinde solo albüme sahip olmayan tek sanatçı oymuş! Bu çok üretken albümsüzlük nedeniyle de grubun ve müziğimizin en “nebi” şahsına münhasır sanatçılarından. Tersi bir iddialı hal de onu olduğundan kötü biri yapmazdı gerçi. Ama “baş ol da neyin başı olursan ol” şiarının bunca benimsendiği, koltuklara yapışanların asla kalkmadığı bir ülkede bu da az rastlanır bir tercih değil mi?

Özkan Uğur’u yitirdiğimizden beri onun besteleyip söylediği “Bazen” şarkısı ve yazıya başlık olan dize hiç dilimden düşmüyor. Özkan Uğur, “hiçbir anlama gelmeyen sözlerle yaptığı” şarkılarla ünlü müzisyen ve ancak kendisinin oynayabileceği tuhaflıkta rollerle bilinen oyuncu. Herhalde söylediği en hüzünlü şarkı olan “Aynada”da da aynı tuhaflık var. Bu aslında Aysel Gürel’in yazdığı, Garo Mafyan’ın bestelediği bir Nükhet Duru şarkısı. Özkan Uğur’un düzenlemesi, söyleyişi ve yine araya giren bazı “tuhaflıklar”la birden bir Özkan Uğur şarkısına dönüşüveriyor. Çok güzel bir kadının epey yaş almış haline aynada bakarak söylediğini rahatlıkla hayal edebileceğimiz bu şarkının bir “çirkin adam”ın ağzına bu kadar yakışması hayata nanik yapmak değilse nedir? Çirkin dediysem, dünyanın en güzel çirkin adamlarından biri bence, o ışığı hiç sönmemiş gözleri yeter. “Uzlaşımların dışında” demek daha doğru olur, her açıdan. Oynadığı roller de öyleydi. Aynı muziplik bir anda bir reklam filminde “Selam ben Çelik, sen kimsin?” diye de karşımıza çıkabiliyordu: Ses teknolojisinin olanaklarıyla epeyce dönüştürülmüş olsa da, bir yerli robot tipine can veren Özkan Uğur sesiyle...

Gittiği gün Can Sertoğlu yazdığı bu güzel portrede sanatçının kıymetine ve kendine özgülüğüne dair pek çok şeyi dile getirmiş. “Bazen”in dilime düşmesine de o yazı vesile oldu zaten. Şu anlatılmaz güzellikteki sözler, bugün hayatımızda mumla aradığımız o çok basit hakikati ne kadar zahmetsizce anlatıyor gerçekten.

Deniz masmavidir ne güzel ama insanlar görmez bazen

Şiirler, şarkılar, masallar ama insanlar

Duymaz bazen

Üzme kendini

Ümitsiz gibi

Sevenin var, bak ne güzel

“Olduramadım” şarkısında ise endemik bir hüznün en neşeli hali var:

Kopuktu kopuktu zincir, olduramadım,

Ne yapsam ne etsem olduramadım!

Gidişinin ardından hemen aklıma gelen bu şarkıyı Instagram’da paylaştığımda “ancak bir Trakyalı ‘olduramadım’ diye şarkı söyler” gibi muzip bir yorumla karşılaşmıştım. Bu yazıyı yazarken o şarkının sözlerinin de kendisine değil eşi Aysun Uğur’a ait olduğunu öğrendim bu arada. O eğlenceli, oyuncul hal hemen bir Trakya havası da estiriyor tabii. Ama İstanbullu sanatçı bence çok Türkiyeli bir uzaylı ya da tersiydi. En manasız sözlerle bile hepimizi ortak bir duyguda birleştirebilen, bu toprakların pis yazgısını, “olabilecek şeylerin bir türlü olmaması”nı Asu Maro’nun dediği gibi ‘hiç utanmadan haykırarak söyleyebilen’ bir adam.

Ki düşününce insanın “neyi olduramadın be Özkan Abi?” diye sorası geliyor. Yıllarca boğuştuğu hastalığının son evrelerine kadar hep üretmiş, elini attığı her şeye de farklı bir renk katmayı başarmış biri. Başka türden istikrarlı halleri de var, mesela “ölüm ayırana dek” sürdürdüğü 34 yıllık evliliği gibi. Yani “hikâyeyi”, sürdürülebilirliği seven biri, hayattan kaçan bir adam da hiç değil.

Şu an ülkede çoğumuzun hislerine tercüman bir yanı olan bu “olduramama” haliyse, onun kendini var ediş şekliyle, belki tam da bir “olma hali”dir diye düşünüyorum ister istemez. Günümüzün acımasız ölçülerine göre bile bir tür “kaybedenlik” değil. Hayatın tozu dumanı içinde hiç de “bembeyaz” olmadan ama kirlenmeden kendi gibi kalma, bildiği gibi üretme, bu uyumlu uyumsuzlukla daima sevgi yayabilme hali… Tanıyıp da sevmeyen görmedim, ben de şahsen tanımadan sevenlerdenim. Bu kadar çok sevilmenin insanın dünyaya bırakabileceği en anlamlı miras olduğunu düşünenlerden…

“Kaybeden” bir adam değil Özkan Uğur, ama sanki oyun alanını çok genişletme hırsına hiç kapılmamış. Hiç başrole niyet etmemiş sözgelişi. Grubun ortak şarkılarını da severim ama Özkan Uğur baştan sona en sevdiğim MFÖ üyesiydi. Grup üyeleri içinde solo albüme sahip olmayan tek sanatçı oymuş! “G.O.R.A” için yazdığı "Olduramadım", kendisinin bir klibe de sahip olan ikinci şarkısı. Bahsettiğim “Aynada” ise 2016’da DMC’den single olarak çıkmış. Bu çok üretken albümsüzlük nedeniyle de grubun ve müziğimizin en “nebi” şahsına münhasır sanatçılarından, diyebiliriz. Tersi bir iddialı hal de onu olduğundan kötü biri yapmazdı. Bazı insanlar böyledir, o arkadaşça eşlikçiliğin sağladığı huzurlu bağımsızlığı büyük iddialara yeğlerler. “Baş ol da neyin başı olursan ol” şiarının bunca benimsetildiği, koltuklara yapışanların asla kalkmadığı bir ülkede bu da az rastlanır bir tercih, değil mi?

“İyiler erken gidiyor” maalesef, en azından ortalamaya vurulduğunda, tescilli kötülerden daha erken. Doya doya, dolu dolu, tatlı canlarını sakınmadan, kendilerini daima öne atmasalar da gülmek kadar ağlamaktan da kaçmadan, kalplerini dünyaya sonuna kadar açarak yaşadıklarından, herhalde... 70 gibi yuvarlak bir sayıya ramak kala kalbimize o silinmez gülüşüyle çizik atıp gitti Özkan Uğur. Erkan Oğur’un ardından sazıyla dediği gibi, “güllerin içinden geldi, güllerin içine gitti…” Gülüşü bize kaldı, ardından bulutların bile ağladığına eminim.


Zehra Çelenk Kimdir?

Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü'nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008'de TRT 1'de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011'de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu'da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014'te Fox TV'de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015'te Artemis'ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye'de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul'da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.