Sendikalı diye işten atılan Muhammed Nebhen: Suriyeli, Türk, Kürt birlikte mücadele etmeliyiz

Akınalbella Terlik Fabrikası’nda sendikalı olduğu gerekçesiyle işten çıkarılan Suriyeli Muhammed, daha önce işten çıkarılan ve fabrika önünde eyleme geçen Aydın Göçmen’in başlattığı direnişe katıldı.

Aydın Göçmen (solda) ve Muhammed Nebhen.
Google Haberlere Abone ol

Cengiz Anıl Bölükbaş

ANTEP - 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan ve 550 kişinin çalıştığı Akınalbella Terlik Fabrikası’nda DİSK Tekstil Sendikası’na üye olan işçilere yönelik işten atma uygulamalarına bir yenisi eklendi. 10 yıllık işçi olan Aydın Göçmen’in ‘makineye zarar verdiği’ gerekçesiyle işten atılmasının ardından fabrikada 1.5 yıldır çalışan ve sendika üyesi olan Suriyeli işçi Muhammed Nebhen de, ‘işçileri sendikaya üye yaptığı’ gerekçesiyle işten çıkarıldı.

Fabrika önünde direnişini sürdüren Suriyeli Muhammed Nebhen, “Patronlar sürekli sabır diyor. Nereye kadar sabredeceğiz? Bizi sömüren kişiler aynı kişi. Bu yüzden Suriyeli, Türk, Kürt hep birlikte mücadele etmeliyiz” dedi.

İŞÇİLERE GÜNDE SADECE 1 BARDAK SU VERİLİYOR

Akınalbella’nın patronu Cevdet Akınal aynı zamanda Gaziantep OSB yönetiminin başkan yardımcısı. Akınal, Süper Lig takımlarından Gaziantep FK’nin de başkanı. Aynı zamanda LC Waikiki, Defacto, Lumberjack ve Polo gibi uluslararası markalar için de üretim yapılan Akınalbella Terlik Fabrikası’nda işçiler çalışma koşullarının çok ağır olduğunu belirtiyor. Çalışanların büyük bölümü asgari ücret alırken, bazı işçiler ise fason adı altında kayıt dışı şekilde çalıştırılıyor. İşçiler 10 saat çalışmasına rağmen 45 dakika yemek molasına çıkıyor ve başka molaları yok. İşçilere yalnızca yemek molasında bir bardak su verilirken, ikinci bardağı isteyen işçiye 'hakkının bittiği ve başka su verilemeyeceği' söyleniyor. Fabrikada daha önce çok sayıda kadın işçi baskı ve hakaretlere karşı dayanamadıklarını söyleyerek tazminatlarını dahi almadan işten ayrıldı. İşçiler ayrıca maaş hesabına yanlışlıkla birer TL fazla yatıran yönetimin ertesi gün, herkesten birer lira topladığını anlatıyor.

SENDİKAYLA KAZANIMLAR BAŞLADI

Fabrikada DİSK Tekstil’in örgütlenmeye başlamasının ardından ise fabrika yönetimi harekete geçti. Yönetim, önce 5 işçiyi tazminatlarını vererek işten çıkarmayı denedi. Bunun sonuç vermemesi üzerine yasalara göre suç olmasına rağmen e-devlet şifrelerini toplamak istedi. Buradan da sonuç alamayan yönetim, işçilerle gruplar halinde toplantılar yaparak, sorunlarını çözme vaadi verdi. Sendikanın örgütlenme çalışması başladıktan sonra fabrikada işçilerin su hakkı yarım litreye çıkarken, yemek molası ise bir saate uzatıldı. Fabrikada DİSK Tekstil’in örgütlenme çalışması devam ederken sendika bu hafta içerisinde işten atmalara ve sendikalı işçilere yönelik baskılara karşı fabrika yönetimi hakkında suç duyurusunda bulunacak. Aynı zamanda Küresel Sanayi İşçileri Sendikası/industriAll’ın üyesi olan DİSK Tekstil, fabrikada üretilen markaların imza atarak taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve uluslararası sendikal birlikler nezdinde girişimler yapacağını açıkladı.

SURİYELİ İŞÇİLER ÖRGÜTLENİYOR

Özellikle son süreçte dikkat çeken noktalardan biri de Suriyeli işçilerin ağır çalışma koşullarına karşı örgütlenme eğilimi. DİSK Tekstil sendikasının Antep’te, Suriyeli işçilere yönelik ayrıca yaptığı aydınlatma ve örgütlenme mücadelesinin de bu eğilimde payı büyük. Sendikaya üye olduğu için işten atılan Muhammed Nebhen’in durumu, Suriyeli işçilerde neden bir örgütlenme eğiliminin ortaya çıktığını gösteriyor. Nebhen'in şehirdeki hikayesi 2014 yılında başlıyor. Önceden Halep'te ailesiyle beraber yaşayan Muhammed, Suriye'deki savaşın ardından Antep'e geliyor. Halep'teyken savaşın bu kadar uzamayacağını düşündüklerini ancak kendi mahallelerine kadar gelince durumun ciddiyetinin farkına vardıklarını söyleyen Muhammed Nebhen, o süreci şöyle anlatıyor: "Haberlere baktığımızda sürekli iyiye yönelik şeyler vardı. Savaşın, çatışmaların biteceğini düşünüyorduk. Bizim evimiz özgür bölgedeydi. Daha sonrasında askerler evlere girmeye başladı. En sonunda da karşı komşumuzun evine bomba düştü. Biz de bunun üzerine Türkiye'ye geldik."

‘PATRONLAR PARAYI VERMEMEK İÇİN İŞTEN ERKEN ÇIKIYORDU’

Türkiye'ye geldiğinde 16 yaşında olan Nebhen bir tatlıcıda işe başlamış. Dükkanda temizlik gibi işlere bakan Muhammed, 12 saat çalışmasına rağmen günlük 10 lira yevmiye almış.

Muhammed Nebhen

Daha sonra buradan ayrılan Muhammed Nebhen, akla gelebilecek her sektörde işe girmiş. Ancak karşılaştığı manzara hep aynı olmuş: Yoğun çalışma, düşük ücret. Bu süreçte bir emlakçıda çalışan Nebhen'in söyledikleri, çalışma koşullarının nasıl olduğunu özetliyor: "Emlakçıda çalışırken  haftalık 50 lira alıyordum. Dükkanın 3 sahibi vardı. Hafta sonu geldiğinde o 50 lirayı vermemek için 3'ü de erkenden iş yerini bırakıp giderlerdi. Paramı alacak muhatap bulamazdım. Evim dükkana biraz yakındı. Dükkanın sahipleri beni arabayla eve bırakmamak için 5-10 dakika erken çıkarlardı. Arabayla hemen bırakabilirlerdi ama yapmadılar. Ben de mecburen cebimden otobüs parası vererek eve giderdim."

‘EN SEVMEDİĞİM KELİME, SABIR’

Genç işçi Muhammed Nebhen, sohbet arasında en sevmediği kelimenin 'sabır' olduğunu söylüyor. Bu kelimenin patronların ağzından düşmediğini belirtiyor. Nebhen, "Patronların tüm şartları iyi. Onlar hallerine tabii şükür ederler. Ama ben ekmek paramı dahi zor çıkarıyorum. Nasıl şükür edeyim? Benim de haklarımı verin ben de şükür edeyim o zaman.” Gaziantep Ticaret ve Sanayi Odası üzerinden bir kursu tamamladıktan sonra Akınalbella Terlik Fabrikası’nda işe başlıyor Nebhen. 1.5 senedir karşılaştığı çalışma koşullarının çok ağır olduğunu ancak ne zaman bunu dile getirse “kapı orada” lafını işittiğini söylüyor. Cumartesi ve pazar günleri tatil olduklarını ancak cumartesi tatil oldukları için hafta içi fazla çalıştırıldıklarını belirten Muhammed Nebhen, “Hepimiz ekmeğimiz için çalışıyoruz ama sürekli de çalışmak olmaz. O kadar çok çalışıyoruz ki, bu fabrikada çalışan hiç kimse eve gidince bir şey yapmaya derman bulamıyor, ölü gibi yatıyor” diyor. Ticaret ve Sanayi Odası üzerinden işe girdiği için ilk yıl çalışma izninin oradan karşılandığını aktaran Muhammed Nebhen, ilk yılının dolmasının ardından maaşında 500 lira kesinti olduğunu söylüyor. Bunun sebebini sormaya gittiğinde ise aldığı cevap ‘çalışma izni için kesildiği’ olmuş. Normalde bu paranın fabrika tarafından kesilmemesi gerektiğini ancak çalışmak zorunda olduğu için bir şey yapamadığını belirtiyor.

SENDİKAYA ÜYE YAPTIĞI GEREKÇESİYLE İŞTEN ATILDI

Tüm bunlar sürerken Muhammed Nebhen, DİSK Tekstil’in fabrikadaki çalışması ile sendika ile tanışıyor. Ağır çalışma koşullarına karşı örgütlenmekten başka bir çaresi olmadığını düşünerek sendikaya üye oluyor. Daha sonraki süreçte, muhasebeci tarafından çağırılıyor. İşçileri sendikaya üye yaptığı gerekçesiyle işten atılacağı söyleniyor. Kendisine 'bütün haklarımı aldım' ifadeleri yer alan bir belge imzalatılmaya çalışıldığını anlatıyor. İmza atmayan Nebhen, daha önce sendikalı olduğu için işten atılan ve fabrika önünde direnişe devam eden Aydın Göçmen’in eylemine katılıyor. İçeride sendikalılara yönelik farklı davranıldığını vurgulayan Muhammed Nebhen, “Sendikalı olmak bizim yasal hakkımız. Aydın ağabey Türk olduğu için onu ‘makineye zarar verdiği’ gerekçesiyle işten çıkardılar. Bir bahane bulmak zorundaydılar. Ama ben Suriyeli olduğum için hiçbir bahaneye gerek duymadılar. Çünkü beni hemen işten çıkartabilirlerdi. O yüzden direkt ‘sendikaya üye yapıyorsun’ diye işten çıkarttılar” diyor.

‘BİZİ SÖMÜREN AYNI KİŞİ’

Neredeyse tüm Suriyeli işçilerde aynı hissiyatın olduğunu da ekliyor: "Örgütlenme ve mücadele etme" isteği... Suriyeli işçilerin buraya geldiklerinde haklarının neler olduğunu bilmediğini ve bu yüzden her şeye boyun eğdiklerini vurguluyor. DİSK Tekstil Sendikası'nı tanıyınca kadar kendisinin de haklarını bilmediğini dile getiren Muhammed Nebhen, şunları söylüyor: “Türkiye sağ olsun bize kapılarını açtı. Ancak bizim çalışma koşullarımız gerçekten çok kötüydü. Bir de yabancı bir ülkedesin, korkudan sesini çıkartamıyorsun. Hâlâ korktuğumuz oluyor ama sendika sayesinde haklarımızı öğrendik. Biz sadece haklarımızı ve insanca yaşamayı istiyoruz. Bu dünya, öyle bir dünya ki, parası olan her zaman haklı, parası olmayan her zaman suçlu. Biz burada diğer insanlarla aynı kaderi paylaşıyoruz. Hepimiz kötü koşullarda sadece ekmek parasına çalışıyoruz. Suriyeli, Türk, Kürt fark etmez, bizi sömüren kişi aynı. Bu yüzden beraber mücadele etmemiz gerekiyor. Aydın ağabey ile de mücadelemiz hakkımızı alıncaya kadar devam edecek.”