YAZARLAR

Seks, sansür, maske: Deliliğin yüz yılı

Mesele yüz yıldır aynı. Devletle yazarlar arasındaki mesele "Ben Deli miyim" romanındaki “Ara sıra neşter dokundurulmak gerekli bazı toplum yaraları vardır” tümcesinde düğümleniyor. Yazarın, edebiyatın neşterini, devlet sansür neşteriyle karşılıyor. Sansür neşteri, aynı romandaki saptamayla kılıflanıyor. Evet, “Ahlak bir maskedir.”

Devletimiz yazarların ve yayıncıların verimsizliğinden şikâyetçi görünüyor.

Yetkililer, görevliler telif, çeviri hemen her yayını pür dikkat, didik didik inceliyorlar. Ne yazık ki son dönem kitaplarında siyasal, kültürel, cinsel, ahlaksal vb. “hassas” yönlerden ele gelir, dişe dokunur pek bir şey bulunamıyor. Farklı heyetler, aynı yapıtlar üzerinde aynı konulara ilişkin farklı cephelerden incelemeler yapsa da sonuç değişmiyor. Ortada bir şey yok.

Yazarlar, yayıncılar verimsiz olabilir. Ancak siyasal, kültürel, ahlaksal, özellikle cinsel yönlerden hassasiyetin korunması, sonuçta bir toplum ve yurttaş güvenliği meselesi. Bu da devletin temel görevi. O nedenle bu kez geriye doğru denetleme yapılıyor. Güvenlik taraması, hassasiyet testi. Nitekim zamanında neler neler gözden kaçırılmış bir bir ortaya çıkıyor.

Örneğin, Vişnenin Cinsiyeti poşete girdi!

Jeanette Winterson’ın romanı İngiltere’de 1989’da, bizde 1995’de yayınlanmış. Birçok yönden sakıncalı ama tam 28 yıldır piyasada. On binlerce insanı kim bilir nasıl zehirlemiştir. İletişim Yayınları üç, Sel Yayınları on kez basmış bu kitabı. Neyse ki son yayıncısı Kafka Kitap’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu nihayet duruma el koydu. Vişnenin Cinsiyeti’nin “18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişimleri üzerinde muzır ve müstehcen tesir yapacak nitelikte olduğu” tespit edildi.

1927’den beri küçük değişikliklerle yürürlükte olan 1117 Sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu gereğince “Bu tür eserler, ancak 18 yaşından büyük olanlara içi görülmeyen zarf veya poşet içinde satılabilir. Bu zarf ve poşetlerin üzerinde eserin ismi ile ‘Küçüklere zararlıdır.’ ibaresinden başka hiçbir yazı ve resim bulunamaz.”

18 yaşından küçükler okur mu bu kitabı, okusa ne anlar ayrı mesele. Örneğin romana adını veren kara kirazı vişneye aşılama işi nereden çıkıyor, ağacın dişi olması, neyin nesi? Ama geçin bunları, devasa irilikteki köpekli kadın var o romanda. Asıl sakınca o bence. Ya da her ne kadar 17. yüzyıldaki İngiliz iç savaşı konu ediliyor görünse de Cromwell’in öncülük ettiği dinci ayaklanma, isyanı bastırmak için asileri kat be kat aşan şiddet uygulanması, bela savuşturuldu derken veba salgınının ortalığı kırıp geçirmesi, büyük yangınla Londra’nın kül olması…

Depremin enkazı ortadayken, salgın söylentileri dolaşırken Vişnenin Cinsiyeti’yle milletin maneviyatını bozmanın alemi yok?!

Tapınak Fahişeleri de poşetlendi.

Bu, yerli bir polisiye. Ahmet Ümit’in kaleme aldığı Komiser Nevzat’in maceralarından Tapınak Fahişeleri. 2011’de aramızdan ayrılan İsmail Gülgeç’in resimlediği kitap ilk kez 2007’de yayımlanmış. Güncel Yayınlar’ın ardından Everest, son olarak Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış. O da Vişnenin Cinsiyeti gibi on binlerin kanına girdikten sonra yine üçüncü yayınevinde, 2023’te Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na yakalandı.

Ahmet Ümit, zamanında gençlerden ve özellikle kadınlardan kendine mahsus bir cemaat oluşturan Adnan Hoca’dan, müritlerinden esinlenerek kaleme almış Tapınak Fahişeleri’ni. Adnan Hoca hapiste. Tapınakla fahişe laflarının bir arada kullanılması, doğru değil elbette. Sadece 18 yaşından küçükler için değil, büyükler için de. Nitekim, “muzır neşriyat” kararının duyulmasından sonra Tapınak Fahişeleri, ilk yayınından tam 16 yıl sonra en çok satanlar arasına girdi. Poşete rağmen.

***

Yavuz Ekinci’nin romanı Rüyası Bölünenler ise, tamamen sakıncalı bulunarak toplatılıp imha edilmesine karar verildi. 2014’de yayınlanmıştı kitap. Kardeşi Yusuf’un dağa çıkmasından sorumlu tutularak babası tarafından evlatlıktan reddedilen, Almanya’ya sürgüne giden ağabeyin kardeşini ölü ya da diri bulmak için Berlin–Batman–Kandil hattındaki yolculuğu, yayınından dokuz yıl sonra sakıncalı ve yasak.

Kitap çıktığında “çözüm süreci” vardı. Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun, 16 Temmuz 2014'te Resmî Gazete'de yayınlanmıştı. 2015’te sürece son verildi. Selahattin Demirtaş ve birçok arkadaşı hapiste. Rüyası Bölünenler, haliyle yasak.

AHLAK BİR MASKEDİR

Yukarıda andığım üç kitapla ilgili kararların üçü de son bir hafta içinde önümüze geldi. Bir haftalık karar ve uygulamalar, aslında yüz yılın bütünü için geçerli: Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın akıl–delilik, ahlak–ahlaksızlık meselelerini konu ettiği romanı Ben Deli miyim henüz Son Telgraf gazetesinde tefrika edilirken yargılanmıştı 1924’te. “Ahlaka mugayir, edepsizliğe teşvik edici” roman nedeniyle yazar ve yayıncı iki kez hakim karşısına çıkmış, sonunda beraat etmişti. Bugünkü fark bu!

Ben Deli miyim’de cinsel fanteziler dava konusu ediliyor görünse de asıl “muzırlık” romanın daha ilk sayfalarında kendini gösterir:

Hürriyet! Vah zavallı, bunu sana kim vaat etti? Bu oyuncak kelime ile akıllılar acaba daha kaç yıl oyalanacaklar? Hürsün, öyle mi? Canın ne yapmak istiyor? Bana söyle... İlkin, arzunu yerine getirecek paran yok. İkinci olarak, kanun, din, ahlak kitaplarını aç. Her davranışının onlarla kayıt altına alındığını görürsün. Ondaki formüllere uydurmadıkça parmağını kımıldatamazsın. Hele bunu yapayım de, rezil olursun. Hele inan bakımından, ahlakça, huyca belirli sınırları bir-iki adım öteye geç, “hayvan-ı nâtık” (konuşan canlı) denilen kurt sürüsü seni parçalamak için sivri dişlerini hemen gösterir. Bu dünyadaki en büyük cinnet onlardan başka türlü düşünmektir. Herkesin tersine düşünenler yalnız delilerdir. Onun için, salt hürriyetin gerçek temsilcilerini ve koruyucularını başka insanların arasında aramak yanlıştır.

Mesele yüz yıldır aynı. Devletle yazarlar arasındaki mesele aynı romanda “Ara sıra neşter dokundurulmak gerekli bazı toplum yaraları vardır” tümcesinde düğümleniyor. Yazarın, edebiyatın neşterini, devlet sansür neşteriyle karşılıyor.

Sansür neşteri, yine Ben Deli miyim’deki saptamayla kılıflanıyor. Evet, “Ahlak bir maskedir.”