YAZARLAR

Seçim sonuçları Ankara’da ortaya çıktı!

En çılgın proje o şimdi: Bunca yoklukta, yoksullukta sandığa giden seçmeni kendisine oy vermeye ikna edebilmek! Ve çağımızla gayet uyumlu bir diğer çılgın proje daha: Ekmek verilecek yoksulu yapay zeka bulacak!

‘İstanbulluların gündeminde olmayan hiçbir şey bizim gündemimizde olmayacak…’

Böyle diyordu Murat Kurum, ‘Kanal İstanbul yapılacak mı?’ sorusuna yanıt olarak. İstanbulluların gündeminde Kanal İstanbul var mı? ‘Acil Kanal İstanbul lazım’ diyen bir tane İstanbullu bulunur mu? Acil ‘çılgın proje’ bekleyen bir Allah’ın kulu bulunur mu Türkiye’de? Onlar eski seçimlerdeydi. 2010’lardaydı, 2015’lerdeydi… Köprüler, otoyollar, raylı sistemler… Paralar geldi paralar gitti, geriye 17 bin liraya aile geçindirmeye çalışan asgari ücretli, 10 bin liraya hayatının sonunda yaşam kavgası veren emekli milyonlarca insan kaldı. Bu seçim artık onların seçimi… En çılgın proje o şimdi: Bunca yoklukta, yoksullukta sandığa giden seçmeni kendisine oy vermeye ikna edebilmek!

***

Yıllardır sürüp gelen ‘şokomelli’, ‘nas’lı’ ve ‘gözleri ışıltılı’ ekonomi yönetimlerinin faturası Mayıs seçimlerinden sonra en ağır şekilde halka ödetilmeye başlanmışken iktidar ne diyecekti ki bu seçmene? Murat Kurum ne diyebilirdi ki başka? İktidarın daha önce defalarca dediğini hiç dememiş gibi yapmak konusunda yüksek bir kabiliyeti olduğunu biliyoruz. ‘Hata yaptık’, ‘kandırıldık’, ‘helal edin’ deyip devam edebiliyor. Şimdiye kadar böyle devam edebilmesine izin veren bir de muhalefet vardı çünkü. Ancak o taraf da vaziyetin farkında. Daha önce de aktarmıştık İmamoğlu kampanyasının mahalledeki, sokaktaki temel direği kent yoksullarının durumu olacak.

İşte Kurum’un açıklamasından ve başka birçok emareden görüyoruz ki iktidar da bu durumu görüp oyunu aynı yerden kurmaya çalışıyor. Emarelerin en barizi Erdoğan’ın açıkladığı seçim beyannamesinde ‘sosyal belediyecilik’ denilip sıralanmış:

  • Şehir bostanları kurulacak. (Evet evet, Gezi’den sonra neredeyse ‘nifak yuvası’ ilan edilen şehir bostanları… Çünkü market, çarşı, pazar ateş pahası. Vatandaş bari kendisi olduğu yerde eksin biçsin de onu yesin. İşte size çılgın proje!)
  • İndirimli seyahat, sağlık hizmeti ve alışveriş için kart... (Metroya girince, otobüse binince, hastaneye gidince, alışverişe çıkınca bu vaadin gerekçesini her gün defalarca görmüyor muyuz?)
  • “Genç Kooperatifleri”, “Mahalle Gençlik Atölyeleri”, “Yaşlı Yaşam Şehirleri”, “Kadın Girişimciler Akademisi (KAGA)” kurulacak. (Kuzey Avrupa sosyal demokrat partisi gibi vaatler değil mi bunlar? Gençler, yaşlılar ve kadınlar… ‘Kent yoksulluğunu en çok kimler hisseder?’ diye sorulsa ilk üçte bu kesimler sayılmazlar mı?)

Hatta yapay zeka vaadi bile var: Sosyal yardımlar için “Sosyal Doku Haritaları” hazırlayarak katılıyor o da iktidarın seçim kampanyasına.

İşte çağımızla gayet uyumlu bir diğer çılgın proje daha: Ekmek verilecek yoksulu yapay zeka bulacak!

***

Seçimin sonucunu merak edenler için en son işaret dün Ankara’dan geldi. Büyükşehir Belediyesinin, Ankaralı emeklilere altıncı kez biner liralık emekli destek ödemelerini yaptığı duyuldu önce, hemen ardından iktidar adayı Turgut Altınok’un emekliye 5 bin lira destek verecekleri açıklaması geldi. 

Seçimin sonucu Ankara’da dün açıkça ortaya çıkan bu tabloda gizli işte: Giderek yoksullaşan halka bu durumundan kimin sorumlu olduğunu anlatarak ‘hesap sorması gerektiğine’ ikna edebilirse muhalefet kazanacak.

Sorumluluğu, ‘küresel ekonominin durumuna’, ‘deprem faciasının yarattığı ekonomik kayba’, ‘dış güçlerin ekonomik saldırılarına’ falan bağlayıp ‘muhalefet ne derse 5 katı’ diye ortaya atılarak ikna edici olabilirse iktidar kazanacak.

Santa Maria Kilisesi

Siyaset için kullanılan cinayet

Sarıyer’de kilise saldırısı, ‘Diyarbakırlı Ramazan Hoca’ cinayeti, İzmir’de bir taksicinin öldürülmesi, Gezi’de pala savuran Sabri Çelebi’nin sokak ortasında kurşunlanarak öldürülmesi…

Bir hafta içinde oldu hepsi. Bağımsız gibi görünen bu olayları birbirine bağlayan en temel nokta, ülkemizde insan hayatının ne kadar ucuz hale geldiği elbette. Ama bir ortak özellikleri daha var: Tüm bu olaylarla ilgili -çoğunlukla da sosyal medyada- durduğu yerden, işine nasıl gelirse hemencecik ve işine geldiği gibi hüküm verenler…

Bazen bir katilin sosyal medyada takip ettiği hesaplar… Bazen maktulün hayattayken ettiği bir söz… Bazen bayat bir komplo teorisi… Hızla ‘delil’ oluveriyor, iddianame hazırlanıveriyor, ceza kesiliveriyor: Kesin şuncular yaptı!

***

Siyasetçi siyaset kürsüsünde aynını yıllardır yaptı çünkü. Bu cesaret oradan geliyor. Bir de tabii benzer onca örnekte doğru düzgün yürütülmemiş soruşturmalardan, yargı süreçleri üzerine düşürülen gölgelerden, verilen mahkeme kararlarının kamu vicdanında açtığı yaralardan…

En yüksek mahkemenin tahliye edilip görevine döndürülmesi gerektiğini söylediği milletvekilinin başka bir mahkeme kararı gerekçe gösterilerek, ‘hukuki tartışmaya taraf olmayız’ denilip cezaevinde tutulmaya devam edildiği, üstüne bir de vekilliğinin düşürüldüğü memlekette herkes kendi mahkemesini kuruveriyor işte!

Mikerinos Piramidi-Mısır

Granitle kaplanacak piramit

"Mısır'ın en büyük tarihsel zenginliği nedir?" diye sorulsa çok yer sayılabilir belki ama Keops, Kefren ve Mikerinos ilk sırada anılır. Giza'da Eski Krallık döneminin üç piramidi...  Şimdi onların en küçüğü olan -küçük dedikse yerden yüksekliği 65.5 metre, karşılaştırma için söyleyelim Ayasofya'dan 10 metre daha yüksek- Mikerinos granitle kaplanacakmış. Elbette Mısır, elindeki böyle bir değeri kaybetmek istemez ve bu garip görünen kararın da bir gerekçesi vardır. Ancak asıl mesele o değil, bu projeye "Pizza Kulesi'ni düzeltmekle aynı şey" diyerek itiraz edenlerin dikkate alınması. Bu itirazlar yüzünden restorasyon kararı yeniden gözden geçirilecekmiş. Bu iş için bir komisyon kurulmuş hatta...

Restorasyon...
İtiraz...
İnceleme...

İlk iki kelimeyi ne çok duyduk ama sonuncuya nedense hiç ulaşamadık biz!
Darısı başımıza diyelim...