Şebnem Korur Fincancı: Muayenede kolluk görevlisinin bulunması kural olamaz

TTB'nin hazırladığı 'Özgürlüğünden Yoksun Kalan Kişilerin Muayenesi Hakkında Bilgi Notu'nu değerlendiren Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Muayenede kolluk görevlisi bulunması kural olamaz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected] 

İZMİR - Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu, İnsan Hakları Kolu ve Merkez Konseyi üyelerinin, alandan deneyimlerle hazırladıkları ‘Özgürlüğünden Yoksun Kalan Kişilerin Muayenesi Hakkında Bilgi Notu’ geçtiğimiz haftalarda yayınlandı. Bilgi notunun hazırlanmasına neden ihtiyaç duyuldu ve hangi yöntemle hazırlandı?

Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı sorularımızı cevapladı.

‘YAŞAM HAKKI ANCAK SAĞLIKLI BİR YAŞAM HAKKI OLARAK ELE ALINABİLİR’

Yaşam hakkı ve sağlıklı yaşam hakkı nedir? Hangi hukuki güvenceler altındadır?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Temel hak ve hürriyetlerin niteliği" başlıklı ilk bölümünde temel haklar ile ilgili "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir" maddesi bulunmakta. "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kısmında 17'nci maddede ise "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz" diyerek yaşam hakkı tanımlanmakta.

Ancak "meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır" şeklinde yargısız infazı, dolayısıyla yaşam hakkı ihlalini de meşrulaştıracak nitelikte bir istisna getirmektedir.

Yaşam hakkının sağlık hakkı ile ortak değerlendirildiği 56. maddeye göre de "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir" diye tanımlamakta ancak bu kapsamda sağlığa erişimi de koşullu ve sınırlı hale getirmektedir.

Uluslararası belgelerde de sağlık bir sosyal şart olarak tanımlanmış, yaşam hakkı ile ortak bir kurgu olmadığı için temel hak kategorisinde değerlendirilmemiştir. Sağlığın neoliberal kapitalist sistem içinde bir tüketim nesnesi olarak görülmesi birinci kuşak ya da temel haklar başlığı altında ele alınmasından kaçınmayı da beraberinde getirmektedir. Oysa yaşam hakkı ancak sağlıklı bir yaşam hakkı olarak ele alınabilir ve Anayasada yer alan istisnalar da yargısız infaz ve idam gibi yaşam hakkı ihlali olarak değerlendirilmelidir.

Ayrıca yaşam hakkının korunması için; devletin, negatif yükümlülüğü kapsamında insanı öldürmeme yükümlülüğü olduğu kadar; pozitif yükümlülüğü kapsamında yaşam hakkı ihlalini önleyecek önlemleri alma, ihlal durumunda etkili soruşturma yapma ve cezalandırma sorumluluğu bulunmaktadır.

Şebnem Korur Fincancı

‘ULUSLARARASI BELGELERLE BİRLİKTE BİR METİN HAZIRLANDI’

Bilgi notunu hazırlamaya neden ihtiyaç duydunuz?

Son dönemde hapishanelerden TTB’ye gönderilen mektuplarda en sık aktarılan yakınmalar arasında sağlığa erişim sorunları yer almaktaydı. Sağlığa erişimde hapishanelerdeki sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların ötesinde özellikle hastanelere sevk süreci ve hastanede kelepçeyi çıkartmama ve kolluğun muayene ortamında bulunması için dayatma yapılması gibi sorunlar bulunuyor. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası belgeler ve uygulama kılavuzlarına aykırı biçimde üçlü protokolü gerekçe olarak gösterme ısrarı insanların bu onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele ile mahremiyet ihlaline uğramamak için hastaneye gitmekten vazgeçmesine ve sağlığa erişememelerine yol açmaktadır. Hekimlerin ve tabii ki tüm sağlık emekçilerinin bu konuda etik tutum, yasal düzenlemeler ve insan hakları uluslararası belgeleri konusunda bilgi eksikliği olduğu, sağlıkta şiddetin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kelepçeli muayeneye ve kolluğun varlığına rıza üretildiği düşüncesiyle hekimlere insan haklarının korunmasında sorumlulukları, hekim olarak bu dayatmalara karşı hakları olduğu aktarılmaya çalışıldı. Tutuklu ve hükümlülerin muayenesinin de öteki hastalarınki gibi, kişilik haklarına saygılı, hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılması gerektiği ve gizlilik haklarının korunması gerektiğinin ve aksi durumun temel hakların ihlaline sebep olacağı hususunun altı çizilmeye çalışıldı.

Oldukça emek verilmiş bu çalışmada nasıl bir yol, yöntem izlediniz?

TTB Hukuk Bürosu'ndan avukat arkadaşlarımız yasal temeli ve uluslararası belgeleri ortaya koyarak bir metin hazırladılar. Bir uygulama kılavuzu olan BM İstanbul Protokolü'ndeki atıflar 2022 güncel baskısı da gözetilerek bu metne eklendi. Ulusal mevzuat ve uluslararası belgeler ayrı ayrı değerlendirilerek; yaşam hakkı, hastanın mahremiyet hakkı, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı ve hekimin meslek etik kuralları çerçevesinde kelepçeli muayenenin ve kolluk görevlilerinin muayene sırasında odada bulunmasının kural ya da istisna uygulamasının olamayacağı açıklanmaya çalışıldı.

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARI DA ÖZGÜRLÜKLERİNDEN ALIKONUYOR’

Kapalı kurumlarda çalışan sağlık emekçileri bu kurumlarda çalışırken neler yaşıyorlar?

Bildiğiniz gibi bir süredir bu kurumlarda aile hekimleri görevlendiriliyor. Öncelikle hapishaneler gerek mimari gerekse yaşam koşulları ve son dönemde hak ihlalleri ile gündeme gelen kurumlar olarak hekimlik uygulamalarında özellikli tıbbi değerlendirme ve planlamalar dâhil özgün bilgi ve deneyime gereksinim olan ortamlardır. Kendine özgü koruyucu sağlık hizmetleri ve özgün sağlık sorunlarına uygun tedavi yaklaşımlarını gerektirmektedir. Aile hekimi olarak görevlendirmenin ötesinde alana ilişkin sürekli tıp eğitimi gerekirken bu olanaklardan yoksun oldukları söylenebilir. Ayrıca özgürlüğünden alıkonma mekânlarında sağlık çalışanları da çalışma saatleri içinde özgürlüklerinden alıkonulmakta, hekimlik uygulamalarında bir zorunluluk olan ve bilimsel bilgiye hızla erişme olanağı veren çevrimiçi kanallardan da yararlanamamaktadırlar.

Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’na bir çağrıda bulunsanız, neler söylemek istersiniz?

Hekimlerin meslek örgütü ile ilişkisini bozma girişimlerine, düşmanlaştırıcı söylemlere son verilmeli. Sürekli tıp eğitimi kapsamında meslek örgütü ile ortak yapılacak planlama ve eğitime dair hapishane hekimliği için uygun programlar hazırlanmalıdır. Üçlü protokol uluslararası normlara aykırı ve dolayısıyla geçersizdir. Bu tür ayrıştırıcı ve damgalayıcı belgeler iptal edilmeli, özgürlüğünden alıkonma mekanları insanlıktan çıkarma mekanlarına dönüştürülmemelidir.

* İnsan Hakları Çalışanı

Özgürlüğünden Yoksun Kalan Kişilerin Muayenesi Hakkında Bilgi Notu