Saraybosna 1992, Belgrad 2023: Çocuk ve silah

Saraybosna’da da her 5 Mayıs’ta savaşta katledilen çocuklar mağrurca, sessizce anılır. Yasları böyle tutulur ve yas günleri Saraybosna’nın havası çok ağırdır. Zor nefes alınır.

Google Haberlere Abone ol

Özgür Dirim Özkan [email protected] 

Saraybosna’da 5 Mayıs “Saraybosna Çocukları Günü” olarak kutlanır. Çok eğlenceli bir kutlama atmosferi yoktur. Gün kutlama değil, Saraybosna Kuşatması sırasında öldürülen çocukları anma günüdür. 3 Mayıs 2023’te Balkanların kanlı takvimine çocukların öldürüldüğü bir gün daha eklendi: Belgrad’ta 13 yaşındaki bir çocuk okuluna gidip 8 kişiyi öldürdü.

Tam 1425 gün süren ve 11 bin 541 Saraybosnalının can verdiği Saraybosna Kuşatması’ndan hafızamızda yer edinen en vurucu kareler çocukların yer aldığı fotoğraflardı. Ölenlerin 1601’i çocuktu. Dikkate değer bir olgudur: 20. Yüzyıl’ın en vahşi savaşlarından biri olarak Bosna Savaşı’nda “vahşet” kümesinde, kimin kimi vurduğu belli olmayan, en basit ahlaki değerlerin bile saldırganlar tarafından tanınmadığı, "etnik tecavüz" gibi bir terimi dünya literatürüne kazandıracak kadar mide bulandırıcı bir savaşta “çocuk askerler” yer almaz. Savaşta çocuk askerler yoktur, ama o mermileri sivillere sıkan caniler namlunun ucundakinin bir çocuk olduğunu da umursamaz.

Bu yüzden çocuklar Bosna Savaşı’nda asker değil, kurban olarak yer almışlardır.

Saraybosna’yı kuşatan katillerin attığı top mermileriyle uykusunun ortasında can veren, ya da evinin önünde arkadaşlarıyla oyun oynarken gözü dönmüş bir keskin nişancının ateşiyle vurulan çocuklar Saraybosna Kuşatması’nın en ağır hatıralarıdır ve her sene 5 Mayıs günü bu çocuklar anılır.

Günümüzde çocuk istismarı farklı veçhelerle karşımıza çıkıyor. Bazı istismar alanları çok dikkat çekici olmadığı için çoğu zaman çocuğu siyasallaştırmaktan çekinmeyen, çocuğu kendi siyasi amaçları için kullanmaktan çekinmeyen aktörler tarafından vizyona dâhil edilmiyor. Çocuk işçilerden bahsediyoruz. Türkiye’de iş cinayetlerine kurban giden, ufacık bedenleriyle ağır işlerde çalışan 2 milyona yakın çocuk olduğundan bahsediliyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi rakamlarına göre 2013-2022 yılları arasında 616 çocuk işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş. Dünya’da çocuklara adanan tek bayramı kutlamakla övünen bir ülke için utanılası bir rakam. “Çocuk işçi ölümü” kesinlikle normalleştirilmemesi gereken bir kavram. “İşçi ölümü” ve “çocuk işçi” gibi olgular bile normal değilken, “çocuk işçi ölümü” ne demek?

Ahlaki, toplumsal, dini, siyasi… Nereden bakarsanız bakın kabul edilmeyecek bu olguya dair bir başka trajik durum ise 10 yılda can veren 616 çocuk işçinin görülmemesi, görmezden gelinmesi. Çünkü çok açık ki bu çocuklar siyasi ve hatta askeri bir erimin hizmetinde değiller. Bu 616 çocuğun ölümü Eren Bülbül’ün ölümünün yüzde biri kadar bile kamuoyunun dikkatini çekmedi.

Bakın, savaşın bütün kurallarının çiğnendiği Bosna Savaşı’nda bile, çocukların göz kırpmadan katledildiği Bosna Savaşı’nda bile, bir Çetnik’in aklına ölümü pahasına bir çocuğu operasyonda kullanmak gelmedi. Dahası, hiçbir Boşnak’ın aklına can veren yüzlerce, binlerce çocuğu siyaseten istismar etmek de gelmedi.

Savaşta Boşnakları ayakta tutan en önemli silah, başlarına ne gelirse gelsin, ne tür bir haksızlığa, katliama, hatta soykırıma maruz kalırlarsa kalsınlar düşmana benzememeleriydi. Hiçbir zaman intikamcı olmadılar, intikam çığlığı atmadılar, vampirler gibi kan istemediler. Mağrurca ve dirayetle sadece evlerini, kentlerini, topraklarını değil yaşamın bizzat kendisini, insana dair ne varsa onu savundular.

Saraybosna’da da her 5 Mayıs’ta savaşta katledilen çocuklar benzer bir edayla, mağrurca, sessizce anılır. Yasları böyle tutulur ve yas günleri Saraybosna’nın havası çok ağırdır. Zor nefes alınır. O günün anlamını bilmeyen bir ziyaretçi sessizliğe bürünmüş bir kentle karşılaştığında buna anlam veremeyebilir çünkü Saraybosna’da yasta fevri davranışlar ayıp kabul edilir.

Bu sene bu acıya, tutulan bu yasa Belgrad’tan gelen bir haberin ağırlığı da eklendi. Belgrad’taki Vladislav Rubnikar, ilkokul öğrencisi 13 yaşındaki bir çocuk babasının silahını alarak sabah okuluna geldi, önce güvenlik görevlisini öldürdü, sonra sınıfına girip sınıf arkadaşlarına ateş etti ve toplamda sekiz kişiyi öldürdü. Belgrad polis şefi Veselin Miliç 13 yaşındaki çocuğun bu katliamı planlayarak yaptığını ama henüz bu katliamı neden yaptığını tespit edemediklerini söylüyor.

Bir çocuğun eline silahı alıp okulunu basmasının kendince bir nedeni vardır elbette ama 100 hane başına 39,1 silah düşen Sırbistan’da bu katliama ayrı bir gerekçe bulmak gerekir mi? İşlenilen savaş suçlarının, katliamların, soykırımların hesabının verilmediği, gündelik siyasetin hala şovenist söylemler üzerine inşa edildiği bir coğrafyada 13 yaşındaki bir çocuğun katliama girişmesinin çok farklı bir nedeni olması mı lazım?

Her ne kadar Balkanlar’da “çocuk askerler”den bahsedemesek de, çocukların silaha, şiddete aşinalıkları malum. Balkanlar’da çocukların silahla tanışıklıkları 30 seneyi geçti. Saraybosna Kuşatması'nda öldürülmüş çocuk bedenleri dışında hafızamıza kazınmış başka kareler de var. Silah tutan, oyuncak silahlarla savaş oyunu oynayan, yüzyılın en vahşi savaşlarından birinin ortasında, bu vahşi savaşı oyunlaştıran çocuklar…

Savaşın kutsandığı, savaş suçlarının kanıksandığı bir coğrafyada, çocukların siyaseten istismarının sınırının olmadığı bir dünyada bir çocuğun eline silahı alıp okul arkadaşlarını öldürmesi kabul edilebilir bir şey değil ama çok şaşırtıcı da değil. Ayrıştırıcı söylemin, kutuplaştırıcı siyasetin iş yaptığı ve görevde olduğu bir coğrafyada malumun ilamıdır.

İşte bu yüzden en azından yakın zamanda bu coğrafyanın bir bölgesinde bu kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, nefret dilinden uzaklaşmayı, çocuğu işçi, asker, operasyon öğesi olarak değil “çocuk” olarak gören yeni bir döneme girmeyi umuyoruz.