Sandras Dağı'nda maden: Suyu ve hayatı bitirecek

Türkiye'nin en çok yağış alan yerlerinden olan Sandras Dağı, bölgenin önemli su kaynaklarından birisi. Sandras'ta kapasite artırmak isteyen Alfa Olivin A.Ş.'nin madencilik faaliyetlerine ekoloji örgütleri yeterli bilimsel araştırmanın yapılmaması, su kaynaklarının yer değiştirmesi ve endemik türlerin yok olması endişesiyle karşı çıkıyor.

Google Haberlere Abone ol

Osman Çaklı

MUĞLA - Muğla'nın Köyceğiz ilçesi sınırlarında bulunan Alfa Olivin A.Ş.'ye bağlı maden ocağının kapasite artırmak istemesine yöre halkı tepki gösterdi. Sandras Dağı’nda yapılacak madencilik faaliyetlerinin doğada geri dönüşü olmayan tahribata neden olacağını savunan halk ve çevreciler, Sandras'ı Koruma Platformu ile bölgede madencilik faaliyetlerine karşı mücadele edeceklerini duyurdular. 

Şirkete verilen 142 hektar ek ruhsat alanının yeterli bilimsel araştırma süzgeçlerinden geçirilmediğini düşünen Köyceğiz Turizm ve Doğayı Koruma Derneği ile Dalyan Turizm, Kültür ve Çevre Koruma Derneği Sandras Dağı'nın ekolojik önemine dikkat çekmek için iki ayrı rapor hazırladı.

'ŞİRKETİN ÇED DOSYASI YANILTICI'

Sandras Dağı'nın bir bütün halinde korunması gerektiğine değinen Köyceğiz Turizm ve Doğayı Koruma Derneği raporunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 2016 yılında Belediye ve ilgili kurumlara sunduğu planlara göre, Kartal Gölü'nün mevcut korunacak sit alanının 1203 hektardan 2989 hektara çıkarıldığını vurguluyor. Maden sahasına dönüştürülen bölgedeki ruhsatların gözden geçirilmesi gerektiği çağrısında bulunulan raporun içerisinde, "Muğla İli Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi 18. Paftası Köyceğiz Kartal Gölü'ne ait rapordan anlaşılacağı üzere 1902,43 hektar alana sahip 20068696 numaralı Ruhsat kesin korunacak sit alanı önerisini kapsadığından ruhsatın iptal edilmesi görüşündeyiz" ifadelerine yer verildi. Dalyan Derneği raporunda da şirketin hazırladığı ÇED dosyasının mevcut haliyle yanıltıcı olduğuna değiniliyor.

'KARTAL GÖLÜ KESİN KORUNACAK HASSAS ALAN'

Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları (ÖDA) araştırmasına göre, Sandras Dağı Türkiye'de bitki çeşitliliği açısından önde gelen alanlardan biri. Bölgedeki endemizm oranı oldukça yüksek ve alanda 63 bitki taksonunun (birim) ÖDA kriterlerini sağladığı biliniyor. Sandras Dağı ayrıca çizgili sırtlan, vaşak gibi büyük memeli türlerinde yaşam alanı. Bakanlık tarafından tarif edilen çerçeveye göre bölgede bulunan endemik türlerin yoğunluğu ve alanın bilimsel açıdan dünya çapında öneme sahip olduğu düşünülüyor. Kartal Gölü civarı doğal sit alanının kesin korunacak hassas alan olarak belirlenmesine dikkat çekilen Dalyan Derneği raporunda, sınırların genişletilmesi, alanın ekolojik açıdan ne kadar önemli olduğunun göstergesi deniliyor.

'36 BİN AĞAÇ KESİLECEK'

Sandras Dağı ve çevresi ile dağın eteklerinden doğan üç ilçe dahil tüm ekosisteme yaşam veren su kaynakları, telafisi mümkün olmayan tahribata uğrayacağı ileri sürülen raporda, "Yaban hayatı bölgeyi terk edecektir. Toprak örtüsü sıyrılacak, Sandras Dağı eteklerinde ülkemizin en yaşlı orman mesçeresini oluşturan Karaçam ile Kızılçam ağaçları olmak üzere toplamda 36 bin ağaç kesilecek, biyo-çeşitlilik ve endemik türler zarar görecektir. Patlatmalar, toprak örtüsünün sıyrılması ve Karaçamların kesilmesi ile yeraltı sularının kaybolması veya yön değiştirmesi sonucunda mevcut su kaynakları azalacak, bazıları da yok olacaktır. Yeraltı sularının azalması ve hatta kaybolması demek, bütün köylerin geçim kaynağı olan tarlaların, ağaçların zarar görmesi demektir" denildi.

HAVZANIN YÜZDE 72'Sİ DOĞAL ORMAN

Şirketin proje tanıtım dosyasına göre, proje sahası alanın bulunduğu Köyceğiz, Dalaman alt havzasının su kütleleri açısından da en önemli alt havza olduğu belirtiliyor. Ayrıca Rize'den sonra Türkiye'de en çok yağış alan bölgede alt havzanın yüzde 72'sinin doğal orman olduğu söyleniyor. Bu bilgilere göre Köyceğiz Turizm ve Doğayı Koruma Derneği ise alanda yapılacak işlemler nedeniyle ağaçların kesilmesi sonucunda erozyon ve toprak kayması tehlikesi oluşacağı ve Sandras Dağı'ndan gelen suların yeraltına sızması yerine akıp gitmesiyle beraber, patlamalar sonucunda bölgedeki su kaynakları sisteminin bozulacağı ve muhtemelen çoğunun yok olacağı görüşünde.

'ÜLKE MADENCİLİK SEKTÖRÜYLE AYAKLANDIRILMAYA ÇALIŞILIYOR'

Sandras'ta şu an çevrecilerin tespit ettiği 12 ruhsatlandırılmış maden sahası bulunuyor. Konuyla ilgili Sandras'ı Koruma Platformu tarafından şirkete verilen 'ÇED gerekli değildir' kararının iptaline ilişkin dava da açıldı. Süreçle ilgili konuştuğumuz Sandras'ı Koruma Platformu üyesi Neşe Yüzak, devletin halk sağlığını bütünlüklü çerçevede ele alıp adım atması gerektiğini savunuyor. 

ÇED raporlarının çok fazla hata içerdiğine dikkat çeken Yüzak, fiziki hesap hatalarının sık olduğu, kesme yapıştırma yöntemiyle raporların hazırlandığını ileri sürüyor. Kartal Gölü civarının buzul çağından kalan bir yapı olduğunu belirten Yüzak, "Ayrıca DSİ'nin Muğla Yatağan'a kadar su götürme projesi var. Bu alanlarda bazı ÇED raporları su yataklarına yakın olduğu için iptal edilen projeler var. Şirketlerde bunu bildiği için raporlarını buna uygun hazırlıyor ve proje alanını 25 hektar altında göstererek 'ÇED Gerekli Değildir' raporu alıyorlar" dedi.

25 hektar altında olsa bile koruma kararı bulunan yerlerde Valiliğin ÇED raporu isteyebileceğini belirten Yüzak, "Alanın korunmasına ilişkin ÇED raporları yetersiz. İkinci bir husus da şöyle; ÇED raporlarında 'yapılacaktır' şeklinde ifade edilen yerleri denetleyecek bir kurum yok. Yönetmeliğe göre yılda 400 bin tonun altında cevher çıkaran şirket ÇED sürecine tabii tutulmuyor. Ancak kapasite artırımı yapıldığında bu sınır aşılıyorsa ÇED sürecine tekrar tabii tutuluyorlar. Şu an ülke, madencilik sektörüyle ayaklandırılmaya çalışılıyor. Madencilik Muğla'da hangi sektörlerin önüne geçecek buna karar vermeleri lazım. Ekolojik sistemin bozulmasının geri dönüşü hesaplanmıyor" şeklinde konuştu.