Sancar: Halepçe için uluslararası anma günü olsun

Uluslararası camiaya "Halepçe’yi tanısınlar ki uluslararası bir anma günü olsun" çağrısı yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir görev ve sorumluluk olduğunu bütün yakıcılığı ile bizlere hatırlatmaktadır. Bunu başarmak Kürt halkına karşı siyasi olduğu kadar vicdani borcumuzdur" dedi. Sancar, iktidarın hikayesinin tükendiğini söyledi ve muhalefet ile demokrasi güçlerine barış programı çağrısı yaptı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Halepçe katliamının soykırım suçu olduğunu söyledi ve uluslararası bir anma günü çağrısı yaptı.

Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan Sancar, Halepçe Katliamı’nın 33’üncü yıldönümü olduğunu hatırlattı. Sancar şöyle konuştu:

'5 BİN İNSAN KATLEDİLDİ, 7 BİN İNSAN YARALANDI'

“Bundan tam 33 yıl önce küçük bir kasaba olan Halepçe’de insanlar havada hoş bir koku, tatlı bir elma kokusu aldılar. Birkaç dakika sonra nefesleri kesildi. Yanarak, bombalarla parçalanarak, infaz mangalarının evine geçenlerle beraber çoğunluğu kadın ve çocuk 5 bin insan katledildi. 7 bin insan yaralandı. Halepçe’de özürlü doğum oranı Hiroşima ve Nagazaki’nin 4-5 katıla ulaştı. İnsanlığa karşı işlenen bir suçtur bu, vahşettir. Bu bir soykırımdır. Uluslararası camiaya çağrı yapıyoruz: Halepçe’yi tanısınlar ki uluslararası bir anma günü olsun. Hep birlikte bugünleri hatırlama çabasıyla gündeme tutmalıyız. Bir daha asla demenin yolu buradan geçiyor. Bir daha bu katliamlara izin vermemek için her şeyi yapacağız. İnsanlığa görev düşüyor. Vicdanlı bütün kesimlere görev düşüyor. Toplamda 182 bin kürdün katledildiği Enfal operasyon. O gün yaşanan acı bugün tazeliğini koruyor. Yüzleşilmeyen, tamir edilmeyen bütün acılar, o günkü tazelikle bugün yaşamaya devam eder."

'BU BORCU YERİNE GETİRMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞACAĞIZ'

“Halepçe’de 33 yıl önce yaşanan bu acı kendisini Kobanê’den, Şengal’e dalga dalga gösteriyor. Hakikat ve adalet mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir görev ve sorumluluk olduğunu bütün yakıcılığı ile bizlere hatırlatmaktadır. Bunu başarmak Kürt halkına karşı siyasi olduğu kadar vicdani borcumuzdur. Bu borcu yerine getirmek için var gücümüzle çalışacağız. Bir kez daha bunun sözünü veriyoruz."

'KAPANAN İŞYERLERİ KONUŞULMASIN DİYE HDP TARTIŞTIRIYORLAR'

"Milletvekillerimiz ile ilgili fezlekeler gündeme geliyor. Kapanan işyerleri konuşulmasın diye, HDP’nin kapatılmasını tartıştırıyorlar. Sürekli düşmanlar ve tehditler üretiyorlar. İşsizliği enflasyonu doları düşüremediklerinde, hemen kendi kontrollerdeki yargıyı devreye sokup, partimize ve muhalefete baskı uyguluyorlar. Toplumsal desteklerin eridiğini, görünce seçim kanunlarıyla oynuyorlar. Bunu yapıyorsa biliyor ki kaybetmiştir, biliyor ki halkın desteği ile iktidarını sürdüremeyecektir. Bunun için hesaplar, cinlikler, fesatlar peşinde koşmaya başlıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar halk kararlı davranırsa, muhalefet güçlü bir birliktelik oluşturursa, bu hesapları boşa çıkarmak son derece kolaydır. "

'İKTİDARIN HİKAYESİ KALMAMIŞTIR'

"Bazıları iktidarın toplumu kutuplaştırarak bu sorunların üstünü örtme operasyonlarına maalesef bir şekilde alet oluyor. Bu iktidarı ayakta tutan hiçbir vaat kalmamıştır. Hikayesini tüketmiştir. Elinde bir Kürt sorunu üzerinden ayrıştırmak, düşman yaratmak, böylece kendi varlığını sürdürmek kaldı. İktidarın bu dilini kim bize kullanırsa, kim ki iktidarın bu operasyonlarına bilerek bilmeyerek alet olursa, bilsin ki yaşanan yıkımların ve kötülüklerin ortağı olacaktır. Halkımız bunu görür ve değerlendirmesini yapar ve sonucunu da herkese gösterir. Eğer gerçekten bu iktidar bir talan yalan iktidarı sise bunlar sadece kendilerine yöneldikleri zaman acıtmayacaktır. Herkese eşit adalet talebi ile hareket etmedikçe, hiç kimseyi demokrat ve adil yapmaz. Adalet herkes için her zeminde savunulursa adalettir. Sokağın gündeminde açlık ve yoksulluk var, işsizlik var. Bu iktidarın politikalarına karşı büyüyen öfke ve değişim arayışı var. İktidarın siyasi mühendislikleriyle alışveriş torbaları dolmuyor. Kendi medyalarından akşam sabah yalan haberlerle, algı çalışmalarıyla evlerdeki tencereler kaynamıyor. Halk bunun farkında." 

'2013 NEWROZU'NU HATIRLTAMAK GEREKİYOR'

"Newroz haftasına girmiş bulunuyoruz. Newroz yeni yaşam umudunun sembolüdür. Newroz haksızlığa karşı direnmenin, adalete adanmışlığın, susamışlığın adıdır. Newroz barış ve çözüm arayışlarının bu ülkedeki toplumsal hafızasıdır. Barışı engelleyen, barış imkanlarını ortadan kaldıran her politikanın bedelini halklar ödüyor. 2013 Newrozu’nu hatırlatmak gerekiyor. O tarihi büyüklükteki kalabalığı ve oradan verilen tarihi mesajları hep birlikte hatırlamak ve hatırlatmak bir görevdir arkadaşlar. Bir çözüm süreci vardı ve çözüm süreci iktidarın hesapları yüzünden bitirildi. Masanın devrildiği bu altı yılda bedeli ağır oldu gidişatın. 6 yıl önce ne konuşuyorduk, silahların ebediyen susmasını. 2013 Newroz’u bunun yolunu gösteren önemli bir çağrıyla yapılmıştı." 

'ADİL BARIŞ TALEBİ TAKTİK BİR HAMLE DEĞİLDİR'

"Adil barış talebi zayıflık, korkaklık değildir. Adil barış talebi taktik bir hamle değildir. Barış istemek bu ülkede her zaman cesaret işi olmuştur. Barış için mücadele etmek her zaman bedel gerektiren bir yol olmuştur. O nedenle barışı isterken de adresimizi doğru belirlememiz sesimizi ve sözümüzü doğru kurmamız gerekiyor. Biz bugün bütün bu yıkıntının sorumlusu olan iktidardan beklemiyoruz barışı. Eğer Kürt sorununda çözüme doğru yol alacaksak ve adil barış sağlayacaksak, bunu adresi toplumun bizatihi kendisidir, demokrasi güçleri ve muhalefettir. Muhalefet ve demokrasi güçleri önlerine bir demokratik çözüm ve adil bir barış programı koymak zorundadır. Boş manipülatif tartışmalarla kaybedecek vakit yok. Bu ülkede silahların gerçekten susmasını istiyorsak, biz istiyoruz, biz bunun için varız. O zaman herkes sorumluluğunu yerine getirecek somut adımlar atmalıdır. Barış bir ihsan olarak görülemez. İktidarlar barışı topluma bir lütuf olarak görme eğilimindedir. Oysa barış aşağıdan yukarıya kurulacak bir inşa sürecidir ve ancak toplumsal güçlerin dayanışması, emeği ve cesaretiyle bu yolda yürünebilir. Aradan 8 yıl geçse de 2013’te Diyarbakır Newroz alanında bütün dünyaya ilan edilen barış çağrısının temeli ve zemini de budur." (MA)

(MA)