Sancar Derik’te: Basit kaza değil, bir Kırmızı Pazartesi vakasıdır

Derik’te meydana kazada hayatını kaybedenler için taziye ziyaretinde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Bu basit bir kaza değildir. Göz göre göre gelmiş bir cinayettir” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Mardin’in Derik ilçesinde 20 Ağustos’ta meydana gelen kazada yaşamını yitiren 21 kişinin ailelerine taziye ziyaretinde bulundu. Sancar’a, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, Meclis Başkanvekili Nimetullah Erdoğmuş, Parti Sözcü Ebru Günay, Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, HDP önceki dönem milletvekili Çağlar Demirel, MYK üyesi Cihan Aydın, milletvekilleri Kemal Peköz, Hasan Özgüneş, Mardin ve Şırnak il ve ilçe örgütü yöneticileri eşlik etti. 

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre Sancar taziyelerin ardından, kazanın yaşandığı olay yerinde incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından heyet açıklama yaptı.

Sancar açıklamasında, dünyaca ünlü yazar Gabriel García Márquez'in "Kırmızı Pazartesi" kitabına atıfta bulunarak "Bu basit bir kaza değildir. Bu tipik bir Kırmızı Pazartesi vakasıdır. Göz göre göre gelmiş bir cinayettir" dedi.  

'KAZA OLARAK GEÇİŞTİRMEK MÜMKÜN DEĞİL' 

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, 20 Ağustos’ta iki ayrı felaketin yaşandığını ifade ederek, “Önce Antep’teki kazada çok sayıda insanımızın hayatını kaybettiğini öğrendik. Vefat sayısı 16 olarak açıklandı. Aradan çok geçmeden Derik’te, bulunduğumuz yerde çok daha büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Derik’teki felaketin özel yanları olduğunu baştan belirteyim. Ondan önce Antep’te ve burada hayatını kaybeden bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına sabır temenni ediyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Burada yaşadığımız felaketi basit bir kaza olarak geçiştirmek mümkün değildir. Olayın bir yanında ihmaller zinciri yer alıyor. İhmaller zincirinin başında da şehir merkezinden ağır tonajlı ve tehlikeli yük taşıyan araçların geçişine izin verilmesi bulunuyor. Ağır tonajlı ve tehlikeli yük taşıyan araçlar şehrin içinden geçiyor. Bunun hiçbir şekilde mümkün olmaması lazım, buna izin verilmemesi lazım” diye konuştu. 

'ÇEVRE YOLU ÖNERGESİ DİKKATE ALINMADI'

Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ağır tonajlı yük taşımacılığının en yoğun yaşandığı bölge burası. Bölge derken İpek yolunu kastediyorum. Daha açık söylüyorum, Kürt şehirlerini kastediyorum. Habur’a kadar uzanan bölgede, burası da dahil olmak üzere çevre yolunun yapıldığı bir tek şehrimiz yok. Bazıları Cizre’yi örnek verecek ama kısacık bir çevre yolu dışında bu konuda tedbir olarak alınması gereken en önemli uygulama yapılmamış. Derik aynı zamanda Eti Bakır Tesisleri'nin yer aldığı, dolayısıyla hem ağır yük taşıyan araçların sık olduğu, bu yükün tehlikeli madde niteliği taşıyan şehrimizdir. Bu yükleri taşıyan araçlar da Eti Bakır’dan aldıkları fosfat yükünü götürürken kaza olmuştur. İlk kazanın üzerinden 20 dakika geçmesine rağmen hiçbir tedbir alınmıyor, yol kapatılmıyor, kaza yapan araçtan saçılan fosfat yola saçılmışken buna dair hiçbir önlem alınmıyor. 20 dakika sonra bir başka tır gelip buradaki insanlara çarpıyor. Yıllardır Derik’e bir çevre yolu yapılmaması bu kazaların felakete dönüşmesinin en temel sebebidir. Yıllardır parti olarak parlamentoda ve başka platformlarda bunu dile getirdik. Vekillerimiz Derik’e çevre yolu yapılması için önerge verdiler. Neden yapılmadığını sordular. Bu konuda her vesile ile ilgili kurumlardan ve bakanlıklardan talepte bulundu arkadaşlarımız ama bunların hiçbiri dikkate alınmadı. 

'BELEDİYENİN KARARI UYGULANMADI'

Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin (MBB) Ulaşım Koordinasyonu Mart 2020’de bir toplantı gerçekleştiriyor. Gündem Derik’te bu ağır ve tehlikeli yük taşıyan araçların saat 7 ile 21 arasında geçişinin yasaklanması kararı. Bu kararı tartışmak üzere Ulaşım Koordinasyon Merkezi toplanıyor ama Derik kaymakamı, Derik Emniyet Müdürü buna gerek olmadığını söylüyorlar. Toplantıya da katılmıyorlar zaten. Sonraki yazılarında da buna gerek olmadığını söylüyorlar. Bu yol, felaketin yaşandığı gün tek şerit. Tek şeritten bu kadar ağır tonajlı araçların geçmesi, böyle tehlikeli yük taşırken şehrin içinde seyretmesi asla kabul edilemez. 

'AMAÇ GERÇEĞİN GÖRÜLMESİNİ ENGELLEMEK' 

Öte yandan biraz önce değerli Büyükşehir Belediye Başkanım ve büyüğüm Ahmet Türk’ün de dediği gibi diğer kontroller de yapılmıyor. Tonaj kontrolünün yapılıp yapılmadığı konusunda veriler paylaşılmıyor. Burada kazanın, felaketin kaynağı olarak görülen araçların bakım ve muayenesinin yapılıp yapılmadığı, bu taşımacılığa uygun olup olmadığı da denetlenmiyor. Bütün bunlar felaketin sebeplerinin görünen yüzüdür. Kimse bunların varlığını inkâr edemiyor, edemez de. İçişleri Bakanı buraya gelirken başka yerlerde de yaptığı gibi gerçeğin çıplak bir şekilde görünmesini engellemek gibi bir niyeti vardı. O nedenle şehirde büyük güvenlik konvoylarıyla ve gezerken cenaze taşıyan araçların GBT kontrolü ile şehre girmesi mümkün olmuştur. Bunu reddetti ama tanıklar ve kanıtlar ortada. 

'YANDAŞ SERMAYENİN GÜVENLİĞİ' 

Olayın gerçekleştiği gün Derik Sulh Ceza Hakimliği bu olayla ilgili yayın yasağı koymuş. Basına yeni yansıdı. Neyi saklamaya çalışıyorsunuz. Bakın, burada Eti Bakır tesisleri var. Eti Bakır Tesislerinin Cengiz Holding’e ait olduğu biliniyor. Mazıdağı’ndan Diyarbakır’a bir tren yolu döşendi, Sırf Eti Bakır İşletmeleri'nin taşımacılığı daha güvenli ve kolay olsun diye. Kendilerinin daha çok kâr etmesi için. Mardin-Diyarbakır yolunun önemli bir bölümünde güvenlik kuleleri var, bunlar çok büyük ölçüde Cengiz Holding’in tırlarının güvenliğini sağlamak için yapıldı. Her iki ihaleyi de hem Mazıdağı Diyarbakır demiryolu ihalesini, hem Mardin Diyarbakır karayolundaki güvenlik kulelerinin ihalelerini de yine Cengiz Holding almış. Cengiz Holding’in bu olayda hiçbir sorumluluğum yoktur diye açıklaması yapması bir geçiştirmedir. Tıpkı İçişleri Bakanı'nın burada yaptığı açıklamanın bir suçluluk telaşını yansıtması gibi. Felaketin görünen yüzü bu. Bunun temelinde bir zihniyet var. Güvenlik deyince halkın güvenliğini düşünmeyen bir iktidar var. Güvenlik deyince kendi güvenliğini esas alan bir yönetim ve iktidar anlayışı var. Güvenlik deyince yandaş sermayenin ya da sermayenin güvenliğini düşünen bir iktidar anlayışı var. 

'GÖZ GÖRE GÖRE GELMİŞ CİNAYETTİR'

İşte bütün bunların toplamı bu olaya basit bir kaza dememizi engelliyor. Bu basit bir kaza değildir. Bu tipik bir Kırmızı Pazartesi vakasıdır. Göz göre göre gelmiş bir cinayettir. Bütün bu tedbirlerin tamamı değil bir kısmı bile alınsaydı bugün Derik’te 21 canımızı yitirmiş olmayacaktık. Evet denetimsizlik, her türlü kârı güvence altına almak ve yüksek karları garanti etmek için uygulanan politikalar ve Kürt şehirlerinde halkın yaşamını da güvenliğini de hiçe sayan bütün bu yanlışlar veya zihniyet sonuçları ortada. Böyle baktığınızda aslında sorumluluğun kaynağı iki araçta, sonradan olaya karışmak üzereyken duran üçüncü aracı da bir kenara bırakalım, olayın sebebi basitçe iki kamyon iki tır değildir. Bir zihniyettir. 

'OLAYIN SORUMLUSU İKTİDARDIR' 

Bu olayın sorumlusu iktidarın kendisidir. Buraya gelip halka sabır dilemek yerine yapmaları gereken tek doğru iş ilgili bütün bakanların istifa etmesiydi. Başta İçişleri Bakanı. Gerçekten halka sabır dilerken samimi iseniz sorumluluğu üstlenir gereği yerine getirirsiniz. Bu iktidar ve temsil ettiği zihniyet freni boşalmış büyük bir tır gibi memleketin üstüne yıkılmıştır. Bu iktidar freni boşalmış tırların yarattığı felaket gibi ülkeyi felakete sürüklemektedir. Bütün bu gerçekleri bir araya getirdiğimizde tablo açıktır. Biz Derik halkına, bu tür durumlarda canı yanan hayatını kaybeden bütün insanlarımıza söz veriyoruz, her türlü hukuksuzluğun keyfiliğin rant ve talan uğruna insan hayatını hiçe sayan her türlü uygulamanın karşısında kararlılıkla durmaya devam edeceğiz. Bu gerçeklerden korktukları için bu felaketin yaşandığı ilk gün yayın yasağı konuyor. Bundan da açık bir suçluluk itirafı ve telaşı olabilir mi? Neyi gizliyorsunuz böyle bir felaket yaşanmışken bütün toplumun gerçekleri öğrenmesini neden engelliyorsunuz. 

Gazetecilerin kazayla ilgili yürütülen soruşturmaya dair soruyu yanıtlayan Sancar, “Yargının durumu ortada, biz takip edeceğiz. Bizler, demokrasi güçleri, adalet arayan herkes takip edersek sonuç çıkar. Peşini bırakırsak, şimdiye kadar üstü örtülen pek çok felaket gibi buradan da bir şey çıkması mümkün değil” dedi. 

'SOYLU YALANLADIĞI İÇİN 3’ÜNCÜ TIR MESELESİ DAHA ÖNEMLİ HALE GELİYOR'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “yok” dediği 3’üncü tıra dair Sancar, “Bize verilen bilgi ve fotoğraflar var. Evet, 3’üncü bir TIR’ın görüntüleri olaya yakın bir yerde tespit edilmiş. O kaza yerine ulaşmadan, hangi sebeple olduğunu bilmiyor lastikleri patlamış halde yol kenarında duruyor. Bunun belki bir önemi var ama bu önemin ne olduğunu araştırmak lazım. Daha önemlisi İçişleri Bakanlığı'nın 3’üncü tırın varlığını inkâr etmesi ve bu yalandır demesiydi. O yalanladığı için 3’üncü tır meselesi daha önemli hale geliyor. Acaba 3’üncü tırın burada anlamı nedir. Eğer Süleyman Soylu bu tırın varlığını inkâr etmesiydi biraz önce söylediğim çerçevede değerlendirdik. Ama onun üzerinde de hassasiyetle durmak ve hakikati ortaya çıkarak gerekiyor” diye konuştu. (HABER MERKEZİ)