Sanat okulundan duvarlara, film setlerinden İzel portresine: Mural sanatçısı Axel Mengü

Dev duvarlara dev resimler yapan Axel Mengü, bugüne kadar dizilerde ya da filmlerde gördüğünüz birçok popüler işe imza attı. Genç sokak sanatçısı ile mesleğini, yaşamını, tecrübelerini ve hayallerini konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Öncelikle 'mural'ın ne olduğunu açıklamak gerekiyor. Latincesi “duvar” anlamına gelen “murus” kelimesinden türemiş, Türkçe’ye de “mural” olarak geçmiş olsa da, benim gibi pek çok insan bunun ne anlama geldiğini bilmiyor. Axel Mengü de mesleğiyle ilgili konuşurken insanlara “mural” dediğinde ilk olarak homurdanıyor sanıyorlarmış: “Ama kelime anlamı yanlış olan grafiti dediğinizde anlıyorlar. Yanlış ama birçoğumuzun doğrusu olduğu için yaptığınız işi anlatması zor oluyor. Grafiti daha çok ‘duvara yazılan yazılar’, mural ise daha çok ‘duvara yapılan resimler’; en basit haliyle böyle ayırabiliriz.”

Kelimenin anlamını öğrendiğimize göre Axel Mengü’yü tanımaya başlayabiliriz. 1984 yılında İstanbul’un Suadiye semtinde doğup büyüyen Mengü, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Grafik Bölümü'nden mezun olduktan sonra 30 ülke gezen ve sanatın değişik alanlarında farklı disiplinlerle 15 seneyi aşkın faal olarak çalışan birisi haline gelir.

Axel Mengü

TEMEL FIKRASI GİBİ BİR EV

Erasmus öğrencisi olarak bir sene Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de kalan Mengü, farklı milletlerle bir arada yaşar. Öyle ki ilk kaldığı büyük bir evde, Temel fıkrası gibi, bir Fransız, Bir Macar, bir Belçikalı, bir Portekiz, bir Yunan ve Türkiye’yi de temsilen kendisi vardır. Ev sahibi Kolombiyalı, yanında çalışan Rumen… Gelenler, gidenler; ev, ev değil adeta uluslararası havalimanı ya da Birleşmiş Milletler merkez binası! Orada okuldan çok hayatın kendisini tecrübe eder ve Avrupa’yı gezerek farklı kültürleri, farklı yaşamları tanımaya devam eder.

‘ÇOK GEZDİM, BİRAZ DA GEZDİREYİM’

Okul bitince aldığı eğitim adına bir şeyler yapmakta zorlanır. Axel Mengü, hayatının bu bölümünü şöyle anlatıyor: “Okuduğum bölümün adı Grafik Tasarım ama ‘grafik sanatlar mı olmalı’ diye hep tartışılmış olsa da gördüğümüz eğitim ağırlıklı olarak ajanslara tasarımcı çıkarmak üzerine. Ben içten içe hep aykırıydım ve hamurum sanat yaparak yoğrulmaya daha müsaitti. Diğer bir deyişle, müşteri veya temsilcisinin ufkumu daraltması beni daraltırdı. Özgürlüğüme her anlamda çok düşkünüm. Üniversitede okul gezileri düzenliyordum, hem de insanlara unuttukları bir şeyi hatırlatıyordum, yani yaşamayı. Gezdirirken, gezip eğlenirken cep harçlığımı çıkarıyordum. Bu daha sonra üstüme yapıştı ve çığırından çıktı. Diploma sonuncusu olduğum ilk projemde yapmış olduğum gezilerin marka ve kurumsal kimliği oluştu.”

Kadir'in Ağaç Evleri

Axel Mengü, “Extralarge Trips” adı altında 38 gezi organizasyonu gerçekleştirir. Dünyanın dört bir yanından yaklaşık iki bin kişiyle Türkiye’nin değişik yerlerini gezer. Sanat hayatını üç evreye bölen Axel, ilk evresinin sanatla çok alakası yok gibi dursa da bu geziler olduğunu dile getiriyor: “Sanat hayatıma çok katkısı olan çevre, altyapı ve donanımı sağladı. Arada kaldığımız otellere de resimler yapıyordum. Aslında ilk temeller bu şekilde atıldı. Olimpos’ta Kadir’in Ağaç Evleri’ne giden görmüştür; insanların toplandığı avluda, çınar ağacının etrafına bloklar üzerinde 36 dilde ‘Merhaba’ yazdım. İnsanların birbirlerine söyledikleri tek bir kelime, tek bir adım ve yaratacağı etki… Sanat, biraz da böyle bir şey.”

‘HİKÂYENİN SONU LADYBOY OLARAK DA BİTEBİLİRDİ’

Axel Mengü'nün yaptığı parti ve gezi organizasyonları manevi olarak çok şey katsa da maddi olarak sürekliliği yoktur. Pek bir gelecek görmese de, geleceğini Uzakdoğu’da aramaya karar verir ve önce Bali’de sertifikasını alıp tüplü dalış eğitmenliği yapar. En son Singapur’da para suyunu çeker; hayat burada pahalıdır ve kalacak yer de bulamaz. Öyle ki Uzakdoğu’ya beraber gittiği eski eşi, kızlarını alıp Güney Afrika’ya döner. Axel Mengü de kendisini Tayland’da bulur. Çok geçmeden de bir gün bankamatiğe gittiğinde parasının tamamen bittiğini fark eder. Kalacak yer yok, dönüş bileti yok, para yok, kontör yok, internet yok, arayacak kimse de yok, üstüne üstlük yiyecek hiçbir şey yok! Şimdi gülerek andığı o günleri anlatırken “Hani en azından tokken yüzleşebilirdim bu gerçekle” diyor ve bulduğu çözümü anlatmaya devam ediyor: “Bir şekilde bir hostelle anlaştım ve duvar resmi yaptım. Karşılığında oda ve yiyecek verdiler, biraz da viski (gülüyor). Biletimi alıp havalimanına VIP araçla yolladılar. Sanata ve sanatçıya verdikleri değer beni etkilemişti. Bir şekilde hayatta kaldım, kalıyorsun da ama çok şükür bedenimle değil, sanatımla hayatta kalmayı başardım.” Son olarak Axel, “Tayland’da malum, bu hikâyenin sonu ladyboy olarak da bitebilirdi” diyor. 

.

SANAT HAYATININ İKİNCİ EVRESİ: SİNEMA

Bir seneye yakın süren bu maceranın ardından Türkiye’ye döner. Artık 30 yaşındadır. “Staj yapmak için biraz geç” der ve birçok iş dener, gayrimenkul danışmanlığı bile yapar. En son okuldan arkadaşı Sevda Efe Boztepe, onu bir televizyon programına sanat asistanı olarak gönderir. Ve film sektörünün kapıları artık Axel Mengü’ye açılmıştır. Akabinde Maral, Muhteşem Yüzyıl, Kösem Sultan, Gecenin Kraliçesi, Poyraz Karayel dizilerinde çalışır. Son asistan olarak başlayıp hızlı bir şekilde sanat yönetmenliğine terfi eder. Ama bir de seyircinin görmediği madalyonun diğer yüzü vardır: Ağır çalışma koşulları, gelmeyen paydoslar, olmayan ödemeler, aşırı doz mobbing, süper egolar, entrikalar, iftiralar, kumpaslar… Hayatının bu dönemini kısacası “berbat” olarak tanımlıyor ama aynı zamanda “askerlik” gibi gereken sanat hayatının ikinci evresi olarak görüyor.

Erdal Tosun, Axel Mengü

Bu dönemde sanat yapmamasını söyleyen birçok insanla tanışır. İbn-i Haldun’un “Fazla tevazunun sonu vasattan nasihat dinlemektir” sözünü hatırlatıyor Mengü: “Mütevazıyım, öyle olmaya da özen gösteriyorum. Tabii öte yandan film sektörünün bana kattığı çok şey oldu; Kösem Sultan’ın tablosu benim elimden çıktı, Poyraz Karayel’in odasındaki meşhur kaplumbağa çizimi, her bölümde yazılan duvar yazıları, Organize İşler 2’deki herkesi ağlatan Erdal Tosun (Üzeyir Kavak) resmi… Bir takım grafitilere, grafiklere, çizimlere ve resimlere imzamı attım. Bunun dışında birçok ünlü isimle tanıştım, çok keyifli muhabbetlerimiz ve arkadaşlıklarımız oldu.”

İzel, Axel Mengü

İZEL’İN RESMİNİN DUVARDA NE İŞİ VAR?

İstanbullular ya da yolu Ortaköy semtine düşenler görmüş olabilir; üç yıl kadar önce duvara yapılan İzel’in portresi epey gündem olmuştu. Hatta televizyon programlarında bile kendisine sorulduğunu hatırlıyorum. İşte bu resmi yapan kişi de Axel Mengü’den başkası değil...

İzel’le bir sinema filminin sanat yönetmenliğini yaparken tanışırlar ve kısa zamanda dost olurlar. 2017 yılında doğum gününe davet edilir ve bir hediye alması gerekmektedir. İzel’i “Her şeyin en iyisine layık insan formundaki bir melek” olarak anlatıyor. Doğum günü partisi gelir çatar. Mengü, cebinden çıkardığı imzalı bir adet plastik ameliyat eldivenini verir. “Hediye bakmaya fırsatım olmadı. İyi ki doğdun” der. Masadaki herkes şaşkın gözlerle bakmaktadır, İzel de yakın dostunu bozmaz teşekkür eder. Kimse bir şey anlamayınca anın tadını çıkarır ve ekler: “Instagram’ına bakarsan anlayacaksın.” Herkes meraklanmıştır ve telefonlara sarılırlar. Axel, bir gece önce hayatındaki ilk illegal işi gerçekleştirmiştir; İzel’in resmini Ortaköy’de bir duvara yapmıştır. Burada bir parantez açalım, aslında ilk denemesini Fulya’da yapar ama komşular polis çağırınca kaçmak zorunda kalır. İzel resmin videosunu izleyince gözyaşlarını tutamaz. 

Deli Emin, Axel Mengü

SOKAKLAR AXEL MENGÜ’YÜ ÇAĞIRIYOR

Bu sefer hediye verme sırası İzel’dedir. Axel, “Deli Emin” portresini, İzel’in Yılmaz Erdoğan’a ev hediyesi olarak yapar. Ancak kendisine gösterilen duvara değil… Yine bildiğini okur ve Erdoğan turnedeyken, çiftlikte kendi seçtiği yere gizlice dev bir resim yapar.

Düşbelen

Ardından Yılmaz Erdoğan, ona bir duvar gösterir ve “Düşbelen” yazmasını ister. Çok Güzel Hareketler Bunlar’ın jeneriklerinde gördüğümüz, günün farklı saatlerinde farklı renklerde gözüken “Düşbelen” yazısı da Mengü'ye ait. Akabinde Beşiktaş Kültür Merkezi bünyesinde de birkaç çalışması olur. Yılmaz Erdoğan’la bir seneyi aşkın geçirdiği zamanı ise sanat hayatının üçüncü evresinin başlangıç dönemi olarak nitelendiriyor Mengü: “Sınırlarımı görüyordum, yapabileceklerimi biliyordum… Birkaç film projesinde daha davalık olunca film sektörünü bırakıp kendi sanatıma; sokak sanatı ve murala odaklandım. Kendi içinde de üç evresi olan üçüncü evredeydim artık.”

Kadıköy

UZAYLILARIN KAÇIRDIĞI FİL

Kadıköy Belediyesi’ne gidip her sene yapılan Mural Festivali’ne nasıl katılabileceğini sorar. O sene için geç kalmıştır, seneye ama tam zamanında tekrar belediyenin kapısını çalar. Ve geçen sene festivalde yer alan tek yerli sanatçı olarak “uzaylıların kaçırdığı fil” çalışmasını yapar (İsteyenler, Kadıköy’ün Koşuyolu Caddesi’ndeki, 206 numaralı binanın duvarında bu resmi görebilir).

“Uzaylıların kaçırdığı fil” dedik ama aslında bu bir muamma… Burada, nesli tükenmekte olan fil, hayatta kalmak için kendi kaçışını hazırlamış. Hem de Amerika’da efsane haline gelen uzaylıların inek kaçırma vakalarına ithafen kendini inek desenleriyle kamufle etmiş…

Axel Mengü, ayrıca eserinde The X-Files isimli dizinin insanlığa kazandırdığı “I want to believe” (inanmak istiyorum), yani “Evrende yalnız olmadığımıza inanmak istiyoruz” mottosuna da gönderme yapıyor. “Believe” kelimesinde “be” ve “e” harflerinin üstünü çizince “I want to live” yani “Yaşamak istiyorum” mesajı ortaya çıkıyor. Filin ufoya sığmayacak olması da dramatik bir hikâyeye mizah katıyor ve sosyal mesajı olan bir sanat eseri ortaya çıkıyor.

.

Tabii bu süreçte apartman sakinlerinin de yarısından çoğunun onayı gerekiyor. Apartmanda oturanlar, uygulama öncesi resmi gördüklerinde başka alternatif çalışma istemişler. Axel Mengü, yukarıdaki iki çalışmayı yapınca fili seçmekten başka çareleri kalmamış.

.

Kadıköy Belediyesi’nin ardından Bosna’da Mostar Street Art Festivali’ne katılan Axel, fil serisini eşek ile devam ettirir. Ama bu kez “Yaşamak istiyorum” cümlesini, “Sevilmek istiyorum” yapar.

‘SANATÇI OLMAK, BİRÇOK ERDEM GEREKTİRİYOR’

“Özgür bir ruhum var, bana sınır çizmeniz çok zor” diyor ve neden mural sanatını seçtiğini şu sözlerle açıklıyor: “Mural yaparak sınırlarımı zorluyorum. Gerek yaratıcılık gerek boyut anlamında yaptığım en büyük iş 300 metrekare, aslında sınırım yok. İnsanların çoğu Türkiye’de sanata yeterince değer verilmediği görüşünde. Sanatın karşılık bulmadığı, değer görmediği bir yerde sanat yapmak, büyük bir handikap ve gerçekten zorlu bir süreç. Bense bunu büyük bir fırsat olarak görüyorum. Türkiye’de bu alanda bu işi yapan ve yapabilen insan sayısı çok az. Birçoğunu takip ediyorum, onlarınsa çoğunun benden haberi ya yok ya da yokmuş gibi davranıyorlar. Farkındalık ve duyarlılık, sanatçı olabilmenin önemli bileşenlerinden… Grafiti sanatçısı olmak ve sanatçı olmak, ben bunları ayırıyorum. Özellikle sokak sanatı dediğimiz kavram, sokağa güzel bir resim yapmakla bitmiyor. Yetenek tek başına yeterli olmadığı gibi sanatçı olmak, birçok erdem gerektiriyor. Dolayısıyla rekabet az ve pozisyon açığı var. Yapabileceklerimi ve yapacaklarımı görebiliyorum, bu beni heyecanlandırıyor. Yeni başlıyorum ya da daha başlamadım diyebiliriz."

TEK KİŞİLİK DEV KADRO

“Bir ekibin, asistanın, yardımcın vs. var mı?” sorusuna hafif buruk bir gülümsemeyle cevap veriyor Mengü: ‘Keşke olsaydı. Bir ekibim olmasını çok istiyorum. Mutfakta çok iş var ve her şeyi kendi başıma yapıyorum. Pazarlamasından işi bağlamasına, görüşmelere, yazışmalara, fikir ve tasarıma, uygulamasından tutun yapım sürecinin çekimlerine, video kurguya, montaja, sosyal medyaya vs. kadar her aşamasını kendim yapıyorum. Bazen çok yoruluyorum bazen çok yıpranıyorum. En kötüsü de illegal işlerde bir gözcü olmaması, hep yakalanıyorum.”

‘SUÇ İŞLEDİĞİMİ DÜŞÜNMÜYORUM’

En merak edilen kısma geliyoruz ya da beni en çok heyecanlandıran kısma diyelim. Yukarıda sanatçı olmanın birçok erdem gerektirdiğini söyleyen Axel Mengü, alışık olmadığımız bir özelliğin gerekliliğine dikkat çekiyor: Güçlü bacaklar! Evet, yanlış okumadınız.

“İllegal işler, legal işlerin kapısını açıyor, bilinirliğinizi artırıyor” diyor Mengü: “İnsanlar size legal işler için ulaşabiliyor. Ulaşılabilir olmak kadar, ulaşılamaz olmak da önemli. Sokak sanatçılarına baktığınızda hepsinin birer mahlas (takma isim) kullandığını görüyorsunuz. Ben kendi ismimi kullanıyorum çünkü suç işlediğimi düşünmüyorum. Saklanarak ve kaçarak suçu meşrulaştırdığınıza inanıyorum. Sanat yönetmenliği yaptım; nerede, neyin yapılabileceğine karar verme yetisini kendimde görüyorum. Bunun yasal bir düzenlemesi yok tabi ama neden olmasın? Bunları konuşmak lazım”… Sizi bilmem ama ben şahsen bu açıklamaya fazlasıyla ikna oldum.

‘KONUŞARAK ÇÖZEMEYİNCE KAÇARAK ÇÖZÜYORUM’

Axel Mengü, “illegal” yaptığı her işte yakalanmış. Bunu işin bir cilvesi olarak görüyor. Sonuçta duvara iki kelime yazmak bir dakikanızı ama o iki kelimeyi bir kompozisyonla betimlemek saatlerinizi alabiliyor. Her yakalandığında yetişkin bir insan olarak konuşarak anlaşma yolunu seçen Mengü, “İnsanları düşündürüp gülümsettiğiniz bir sanat eseri ortaya koyduğunuz için başınızın belaya girmesi, çok saçma ve trajik. Bu yüzden koşmak zorunda kalmak da komik ama gülerek anlattığım komedyalar. Çünkü genelde konuşarak çözemeyince kaçarak çözüyorum” diyor.

ETRAFIN SARILDI, FIRÇALAR YUKARI!

Bir keresinde güvenlik görevlisi tarafından copla epey kovalanmış. Axel Mengü'yü yakalayamayan görevli, sabah boya alıp kapamış resmi. Ama ardından enteresan bir olay olmuş. Mengü'nün telefonunu bulan güvenlik görevlisi, bu kez ondan çocuklarının resmini yapmasını istemiş. Durumu bu şekilde tatlıya bağlamışlar ve aylarca yazışmışlar. “Mesela asistanım olsa o yazışsa keşke” diyor gülerek.

Bir keresinde de bir kaya üzerine bir çizgi film karakterinin resmini yaparken askerler tarafından etrafı sarılmış. Bu sefer kaçacak yer yok, kendi yaptığı resmi boyayla kendi kapamak zorunda kalmış. Çok enteresan bir şey diyor Mengü: “Bu sanat dalının mağaralardan çıkması ama bizim orada kalmamız…” Ne var ki kapatılan resimleri tekrar yapmak gibi bir huyu var sanatçının ama hepsinin ona göre bir zamanı var.

.

‘AMCAMIN OĞLU DA ÇOK İYİ RESİM YAPAR!’

Onu resim yaparken görenlerin hepsi ihbarcı değil elbet. Axel Mengü'nün en sevdiği tepki, çalışırken birinin yanına yaklaşıp “Sen mi yapıyorsun bu resmi?” diye sorması. Maalesef hâlâ bu soruya bir cevap bulamamış. Genelde kısa bir sessizlik oluyormuş. Favori tepkilerinin ikincisi, “Benim amcamın oğlu da çok iyi resim yapar”. Yine kısa bir sessizlik... Üçüncüsü, “Kaça yapıyorsun bunu?”…

Bunlar, hepimizi gülümseten, sevimli tepkiler… Bir de en küçük esnafından en büyük holdingine kadar Mengü'nün duymaktan sıkıldığı şu cümle var: “Senin de reklamın olur!”

‘BİRÇOĞUMUZ SANATI YAPANIN SANATÇI OLDUĞUNU UNUTUYOR’

“Peki, o zaman hayallerinizden konuşalım. Siz ne yapmak istiyorsunuz?” diye soruyorum son olarak. Bu konuda doğal olarak biraz da dertli: “Aslında yapmak istediğim şey özetle, yeteneğimi, yaratıcılık ve zekâmla harmanlayıp bunu dışa vurmak... Fikir önemli benim için ama iyi bir fikri hayata geçirebilmek özellikle maddiyatla alakalı. Yokluklar içinde sanat yapmak ve bunu sürdürülebilir kılmak, kolay değil. İstediğim teknik donanıma hâlâ sahip değilim ve bu beni yavaşlatıyor. Manevi açıdan da istediğim desteğe henüz erişebilmiş değilim. Çok fazla arkadaşım olmasına rağmen çok azı verdiğim savaşın farkında. Tanıdığım çok fazla ünlü isim olmasına rağmen çoğu beni takip etmediğinin bile farkında değil ve böyle bir şey nasıl talep edilir ya da söylenir bilemiyorum. Yaptığım popüler işler olmasının yanı sıra ben henüz o kadar popüler değilim. Kime sorsanız sanatsever ama birçoğumuz sanatı yapanın sanatçı olduğunu unutuyor.”

SAĞLIK ÇALIŞANLARI ANISINA

Axel Mengü, yeterli donanımı sağladığında bunların zamanla sorun teşkil etmeyeceğinin farkında. Yaptığı işlerle Türkiye’de gündem yaratmak ve bu işlerin dünyada yankı bulmasını isteyen sanatçı, “Daha doğrusu öyle olacağını biliyorum. Birçok deli fikir ve projem olmasına rağmen bunları açıklayamıyorum” diyor. Aynı zamanda Türkiye’de mural turizmine katkı sağlamak istiyor. Evet, gerçekten böyle bir turizm var.

Hayata geçirmek istediği film, dizi, belgesel, yazdığı senaryo ve çizdiği projeler de olan Mengü, biz röportajımızı yaparken bir yandan da önemli bir projeye çalışıyordu. Korona virüsü yüzünden hayatını kaybeden sağlık çalışanları anısına, anıt eser niteliğinde bir projeyi hayata geçirmek üzere uğraşan sanatçının bu çalışmasının önümüzdeki günlerde başta Türkiye’de olmak üzere dünyada ses getireceğine inandığımızı belirterek yazımızı sonlandıralım.