YAZARLAR

Sahte adresli kitapçıkla TBMM'de kadın düşmanlığı

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 İptal Edilsin başlıklı kitapçıkla feminist örgütlere, feminizmin ‘sosyal bölücülük’ olduğu iddiasıyla propaganda yapmak, gerçekten kara ödül verilmesi için yeterli. Diğer yandan kadın haklarının yok edilmesi istemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi kadın milletvekillerine gönderilmekle de ödül almaya hak kazanmış durumda.   

 

Fotoğraf: Berkcan Zengin / csgorselarsiv.org 

Adet olduğu üzere yıl biterken verilen ödüller çerçevesinde bir de kadın düşmanları için kara ödül tasarlamak iyi olurdu. Tahmin edilebileceği gibi adaylar arasında seçim yapmak hayli zorlardı muhayyel ödül komitesinin seçici üyelerini. Önerim pek çok kişi ve kurumun kendilerini, “yılın mizojeni” ödülünü almaya hak kazanmış varsayması yönünde. Yine de yılın son haftasında çıkış yaparak öne geçen bir grubu buradan yılın mizojeni ilan etmekte beis görmüyorum. Kadın hakları savunucularına, derneklere ve TBMM'de milletvekili odalarına kadar ulaşan kitapçıkla ödülü hak ettiler.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 İptal Edilsin başlıklı kitapçıkla feminist örgütlere, feminizmin ‘sosyal bölücülük’ olduğu iddiasıyla propaganda yapmak gerçekten kara ödül verilmesi için yeterli. Diğer yandan kadın haklarının yok edilmesi istemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi kadın milletvekillerine gönderilmekle de ödül almaya hak kazanmış durumda. Kadına yönelik ataerkil şiddeti yok sayarak şiddetle mücadele mevzuatından erkek mağduriyeti üretenlerin iddiaları orijinal değil gerçi. Nafaka karşıtı erkeklerin ağlak söylemleri de yer alıyor kitapçıkta. İstanbul Sözleşmesi hakkındaki ‘yerli ve milli olmadığı, Türk aile yapısına (bu da her neyse) zarar verdiği için ‘Konstantiniyye mukavelesi’ saydıkları gibi türlü çarpıtmalarla bezeli bu broşür, içerik yönünden kesinlikle özgün değil. 6284 için de yine bilindik ‘yuva yıkan yasa’ iddialarıyla şiddet değil şiddetle mücadele mevzuatı sorun olarak gösteriliyor, broşürde. Bilindik çarpıtmalara özgün bir yeni açılım getirdiklerini söylemek mümkün değil.

Kadın örgütlerine ve milletvekillerine kitapçık/broşür gönderilmesi de yaratıcılıktan yoksun bir eylem yöntemi aslında. Fakat gönderilen kitapçık üstünde belirtilen ‘Aile Dernekleri Birliği’ adıyla ilk kez karşılaşmak yönünden bir orijinalitesi var elbet. Bir sivil oluşumun ilk ve sesli çıkışı mıdır, henüz bilmiyoruz. Ancak büyük bir cesaret örneği sergilediklerini şimdiden söylemek gerekir. Sahte adresle kadın örgütlerine ve TBMM’ye kitapçık göndermek nereden baksak cesaret örneği. Kitapçığı üstlenen Aile Dernekleri Birliği'nin belirttiği adres Ankara’nın Cebeci semtine ait görülüyor. Adresin detayını yazmayacağım çünkü aile konutu olduğu anlaşıldı. Adresi kontrol eden kadınlar, burada ikamet eden ailenin kitapçıktan habersiz olduğu görüşünde.

Pandemi koşullarında TBMM’ye gönderilen postaların Çankaya Kapı’ya bırakıldığı, kargo çalışanlarının meclis binalarına giremediği ortamda kitapçıkların milletvekili odalarına kadar nasıl ulaştığı şu an benim için muamma. Buna da Meclis Başkanlığı açıklık getirir herhalde. İktidar muhalefet ayrımı olmaksızın kadın milletvekillerine ulaştırılan broşür hakkında pek az milletvekilinin kamuoyuna açık bilgi/tepki vermesi de yine anlaşılmaktan uzak, niçin sustukları merak konusu. Sahte adres güçlü bir itirazı hak ederken sessiz kalınması, kabul edilemez.

Diğer yandan kitapçık ve içeriği hakkında bazı milletvekillerinin görüşüne yer veren Anayurt Gazetesi, haberi yayınladığı için telefonlarla hayli taciz edilmiş. Bazı milletvekillerinin de benzer söylemlerle, ‘mağdur erkeklerin görüşlerine de tercüman olmaları’ yönünde çok sayıda aramaya maruz kaldığı biliniyor. Yani cesaret gerçek olmayan adresle, kapıda teslim edilmeyip odalara kadar eriştirilen posta usulüyle sınırlı değil. İtirazlara karşı da sözlü baskılar yapılarak sürdürülen bir güç gösterisi halini almış görünüyor.

Kadın erkek eşitlik talebini erkeklere yönelik ayrımcılık ve sosyal bölücülük sayan, idam cezası isteyenlerin pervasız tutumu, bu gücü ve cesareti nereden aldığı malum. Ayrımcılık ve nefret suçunu, eşitlik ilkesini demokratik ölçütlerle tespit ederek yasalaştırmayan bir ülkeyiz. Burası dünyada giderek yükselen erkeklik krizi için bulunmaz bir nimet. Kolayca kadının insan haklarını erkek düşmanlığı gibi sunabiliyorlar da bunu milletvekili odalarına nasıl bu kadar kolay ulaştırabiliyorlar, asıl soru bu. Yılın kadın düşmanı ödülü benden Aile Dernekleri Birliği'ne gidiyor ya seneye Allah kerim.

 

 


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.