Mardin Tabip Odası Başkanı Binbaş: Hastanede 400 yatak var, hitap ettiği nüfus 500 bin

Korona virüsü vakalarının yoğun görüldüğü Mardin’de Tabip Odası Eş Başkanı Dr. Volkan Binbaş, sağlık sisteminin yetersiz olduğunu ve salgına karşı daha katı önlemlerin uygulanması gerektiğini söyledi. Mardin’de salgına yakalanan sağlık çalışanı sayısının 600’ü bulduğunu ifade eden Binbaş, bakanlığa Tabip Odası ile işbirliği yapma çağrısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

Berfin Çalı

MARDİN - Korona virüsü vakalarının yeniden yükselişe geçtiği son iki ayda Güneydoğu’daki vaka artışı da ciddi boyutlara ulaştı. Salgının bölgedeki merkezlerinden birisi haline gelen Mardin’de hastanelerdeki doluluk oranları artmaya devam ederken, mevsimsel hastalıkların da başlamasıyla şehirdeki sağlık kapasitesinin yetersiz kalmasından endişe ediliyor. Mardin’deki korona virüsü vakalarını, normalleşme sürecini, Mardin’deki hastanelerin doluluk oranlarını Mardin Tabip Odası Eş Başkanı Dr. Volkan Binbaş’la konuştuk.

‘KURALLAR KATI UYGULANSAYDI DAHA OLUMLU SONUÇLAR ALINIRDI’

Korona virüsü salgını süreci ilk başladığı günden şu zamana kadar nasıl yürütüldü?

İlk başlarda salgın, Sağlık Bakanlığı tarafından bir ikinci basamak sorunu gibi algılanıp sadece başvuran vakaların tanısının konulması ve tedavisi üzerinden yürütülmeye başlandı. Daha sonradan anlaşıldı ki salgınlar bu şekilde yönetilmiyor, bu bir halk sağlığı sorunudur ve birinci basamakta alınacak önlemlerle önlenebilir. Halka yönelik bilgilendirmeler yapılırsa, bir takım önlemler hayata geçirilirse salgının hızı yavaşlatılabilir. İlk başlarda filyasyon ekipleri kuruldu ve devlet bir takım önlemler aldı; sokağa çıkma yasakları, esnek çalışma sistemi, belli yaş gruplarının sokağa çıkmasının yasaklanması gibi. Bu yasaklar ilk başta etkisini gösterdi. Kurallar katı uygulanabilseydi daha olumlu sonuçlar alınabilecekti ama “çarklar dönsün” mantığıyla “Ekonomi ne olursa olsun çökmesin, ama salgınla da mücadele edelim” denildi.

Normalleşme süreci ile öncesi arasında vaka sayısı anlamında nasıl bir gözleminiz var?

1 Haziran sonrasında açılmalar başlayınca ülkenin salgın hızının düşük olduğu bölgelerde bazen 10, bazen de 20 katına çıkan vaka sayıları görülmeye başlandı. Sağlık Bakanlığı’nın ve hükümetin 1 Haziran sonrası topluma şu mesajı verdiğini düşünüyoruz: “Bundan sonra önlem almıyorum, önlemini kendin almalısın.” Bu durumu her gün Twitter’dan Sağlık Bakanı’nın ve diğer başka devlet görevlilerinin yaptığı açıklamalardan görmek mümkün. Bunun dışında İstanbul Belediye Başkanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve bazı valilerin açıklamalarından sonra bakanlık üzerinde bir baskı olduğunu, aslında bakanlığın açıkladığı verilerin neredeyse 5’le veya 10’la çarpılmasına dair izlenim oluştu. En son dün benim elde ettiğim veride kayınpederini kaybeden bir doktor arkadaşın mezarlıkta cenazesini defnetmeye gittiği zaman öğlene kadar 23 cenazenin daha geldiğini, ölüm raporlarında bulaşıcı hastalık yazdığını bana belirtti.

‘HASTALIĞIN OLMADIĞINA İNANAN İNSANLARLA KARŞILAŞTIK’

Güneydoğu ve Mardin genelinde son iki aydır vakaların artmasının sebebi nedir?

İlk başlarda, Mardinli olup başka illere gidip gelen ya da turistik amaçlarla bu bölgeye gelenlerde görülmeye başlandı. Salgın illaki Güneydoğu ve Mardin’e dışarıdan adım atacak ve gelecekti. İlk başlarda ülke genelinde alınan önlemlerle dizginlenmişti. Salgın ilerlemeye, ülkenin en ücra köşesine gelmeye başladığı zaman bizim bölgemizde sıkı önlemler kaldırılmıştı. Salgın ilk çıktığı yerlere kıyasla çok daha hızlı yayıldı. Hane nüfuslarının kalabalığı, sosyolojik nedenler, köy boşaltmaları nedeniyle iç göçün fazla olduğu şehir merkezlerinin kalabalıklaşması da eklenince virüs yayıldı. İnsanlar normalleşme başladıktan sonra virüsün bittiğini düşündüler, hatta bu hastalığının olmadığına inanan insanlarla karşılaştık. Bu durumda şunu gösteriyor; ülke merkezinden bütün ülkeyi ilgilendiren kararlar alıp yönetilemez. Her bölgenin kendine özgü sorunları var bu sorunlar bulundukları yerlerde çözülmesi gerekiyor.

POZİTİF HASTALARA BİLEKLİK TAKILMASI UYGULAMASI

Peki bu durum Hıfzıssıhha Meclisleri tarafından yapılmıyor mu?

Yapılmıyor. Pandemi süresince herhangi bir hukuksal dayanağı olmamasına rağmen Bakanlık, pandemi kurulları oluşturacağını söyledi. Öncesinden yasayla kurulmuş olan İl Hıfzıssıhha Meclis Kurulları mevcuttu. Bu mevcut kurulların o ilin mevcut sağlık sorunları ile ilgili kararlar alma yetkisi var. Hıfzıssıhha Meclisleri hiçbir zaman İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinin uygulanması dışında, bölgeye, şehrimize özgü özel kararlar almadı. En son 'şehrimize yönelik karar alıyoruz' diye 9 Eylül tarihli kararlar açıklandı, bu ana akım medyaya düştü. Testi pozitif çıkmış insanlara bileklik takılması uygulaması. Bileklik takılması, bırakın önlem almasını insanların damgalanması, etiketlenmesi ve kendi kişisel sağlık verilerinin kamuya açık hale getirilmesi gibi ciddi insan hakları sorunlarını da içeriyor.

Dr. Volkan Binbaş: Mardin’de virüsü kapan sağlıkçı sayısı 600’ü buldu. Mardin’in sağlıkçı insan gücünün yüzde 10'luk dilimi enfekte oldu.

'MARDİN’DE VİRÜSÜ KAPAN SAĞLIKÇI SAYISI 600’Ü BULDU'

Mardin’de artışların yaşandığı sırada siz hekimler ve sağlık çalışanları olarak nasıl bir süreçten geçtiniz? Ne gibi zorluklar yaşadınız?

Vatandaşlar hastanelerdeki korona virüsü korkusundan ister istemez birinci basamaklara yüklendiler. Yoğunluklar oldu ve birinci basamaktaki hekimler çareler üretmeye başladılar. Hizmet verilen Aile Sağlığı Merkezleri’nin bir sağlık hizmeti vermeye ne kadar uygun olduğundan tutun da Bakanlığın buralara üvey evlat gözüyle bakması gibi bir sürü sorun var. Birinci basamak, ikinci basamak hizmetlerini vermeye ve elinden geldiğince buralara çözüm üretmeye başladı. İlk başlarda ekipman desteği oldu. Ama şu anda o da kesildi. Bir kutu maske veriliyor, bir hekim bunu hemşiresiyle beraber kullansa en fazla ne kadar sürede idare edebilir ki? Maske burada en basit koruyucu ekipmandır. Bu olumsuzlukları tüm ülkede ve Mardin’de görüyoruz. Mardin’de virüsü kapan sağlıkçı sayısı 600’ü buldu. Mardin’in sağlıkçı insan gücünün yüzde 10'luk dilimi enfekte oldu. Bu durum ülke genelinde de böyle, sağlık çalışanları her gün hayatını kaybediyor.

‘HAFİF VAKALARI EVE GÖNDERMEK SALGINI KATLADI’

Şu süreçte Mardin’deki hastanelerde yoğunluk açısından son durum nedir?

Hasta sayılarında az da olsa azalma olmasına rağmen yoğunluk devam ediyor. İlk normalleşme süreci başladığında Mardin Devlet Hastanesi’nin başhekimliği, çalışan personeline esnek çalışmanın bittiğini, normal düzene geri dönüleceğini söyledi. Üzerinden 15 gün geçmeden vaka sayılarında ciddi artışlar başlayınca gayriresmi olarak esnek çalışma ve pandemi koşullarının çalışma kurallarına geri dönüldü. Şu an da resmi olarak esnek çalışma genelgesi yayınlandı. Normalleşme öncesinde aşırı bir doluluk oranı yok iken yatması gereken hastalar için sorun yaşanmıyordu. Ama salgın hızlanınca doluluk oranında da hızlı bir artış yaşandı. PCR testi pozitif hastaların evden izlenimi gibi uygulamalar nadir iken daha sonra yaygın bir şekilde testi pozitif çıkan insanlar, evlerine 5 günlük ilaç verilerek gönderilip takip edilmeye başlanıldı. Hafif vakaların eve gönderilmiş olması salgının katlanarak artmasının önemli nedenlerinden haline geldi. Mardin’de ilk başlarda yoğunluklar yaşanınca insanlar üniversite yurduna gönderildi. Bu yurtlar, testi pozitif çıkan vakaların izolasyonunun yapıldığı bir merkez haline dönüştürüldü. Kısa süre sonra bu yurtlar da dolunca vatandaşlar evlerine gönderilmeye başlandı. Eve gönderilen hastalar arasından kronik hastalar, 80 yaş üstündeki insanlar da var.

Mardin’de vakalar hangi bölgelerde/ilçelerde yoğunlukla etkili oldu?

Nüfusun yoğun olduğu bölgelerde vaka sayısı daha fazla oldu. Özellikle Artuklu, Kızıltepe, Nusaybin ve Midyat ilçelerinde çok ciddi vaka sayıları görüldü. Sosyal hareketlilik, fiziksel mesafe olayına dikkat etmeme durumu, maske kullanımının düşük düzeyde ilerlemesi bir nevi salgının önlem alınarak değil de kendi seyrinde ilerlediğini gösteriyor.

'MARDİN DEVLET HASTANESİ’NİN 400 YATAĞI VAR, HİTAP ETTİĞİ NÜFUS 500 BİN'

Batı ve Doğu illerinde pandemi süresince farklar var mıydı?

Evet vardı. Sağlık hizmetlerine erişim, vakaların tespit ve tedavisi konularında zaten bildiğimiz bir fark var. Bakanlığın bu bölgelere desteği sınırlı oldu. Bizde altyapı var ama efektif kullanım konusunda problemler var. Batı metropollerinde bu konuda çok yetkin akademik düzeyde hekimler var iken kırsalda bu hekimlerin sayılarının çok az olması, hastaların takip ve tedavisinde problemler yaşattı. Bize en yakın merkez Diyarbakır ama orası da çok yüksek doluluk oranıyla çalışıyor. Örneğin Mardin, bir milyona yaklaşan toplam nüfusu olan bir şehir ama bizde sadece her ilçede bir devlet hastanesi dışında özelleşmiş hastane sayısı sadece üçtür. Mardin Devlet Hastanesi'nin ortalama 400 yatağı var ve hitap ettiği nüfus sayısı en az 500 bindir. Çünkü en gelişmiş yoğun bakım burada. Bölgeye sağlık yatırımları çok az, bunun bedelini de insanlar çekiyor.

.

‘KAMUSAL ÖNLEMLER ALINIRSA HALK CİDDİYETİN FARKINA VARIR’

Geçen 8 aydan sonra pandemiyi dizginlemek mümkün mü?

Salgın hastalıklarda bu durumun önüne geçilmesinin yolu, virüs tespit edildiği zaman virüsü kapan kişilerin ve çevresinin izole edilmesidir. Bu birinci aşamadır. Eğer bunu önleyemiyorsanız virüsü bitiremezsiniz. Klasik halk sağlığı kuralları vardır. Bir hastalık üç ana bölgede yayılır; evin içerisinde, toplu taşımada ve işyeri gibi ya da ona benzer kapalı mekanlarda yayılır. Açık alanlarda yayılma oranı çok sınırlıdır. Onun için yapılacak şeyler bunlardır. Ayrıca Avrupa ülkelerinde görüldüğü gibi evde izolasyonda olan kişilerin şikayetleri ortaya çıkınca evde testleri yapılıyor. Türkiye’de bunun yaygın bir uygulaması yok. Bizim görüşümüz bir vaka tespit edildiği zaman onun ailesinin de test yapılması gerektiğidir. Kamusal önlemler alınırsa halk bu işin ciddiyetinin farkına varır. Yeni genelgeyle müzikli mekânların müziği kısmaları istendi sanki müzik virüsü yayıyormuş gibi.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Güneydoğu ve Mardin’den çok endişeliyiz. Mevsimsel hastalıkların başlamasıyla beraber çok ciddi bir kaos yaşanmasından, hastanelerin kapasitelerinin artık kaldırmamasından, bazı başka ülkelerde basına yansıyan görüntülerin bizim şehrimizde yaşanmasından endişe duyuyoruz. Sağlık Bakanı’nın verileri şeffaf bir şekilde ve veri havuzu içerisinde, bilim insanlarının üzerinde çalışma yapabilecekleri kamuya ve halka açık bir şekilde paylaşmasını istiyoruz. Son olarak bilimsel ölçütler neyse o ölçütlere göre bu salgınla mücadele edilmesi lazım. Bu mücadelede “Ben yaptım, oldu” mantığıyla değil, kendileri dışındaki kurumlarla da, Tabip Odaları, Türk Tabipleri Birliği ile de işbirliği içerisinde çalışılmasını istiyoruz.