Virüsün dermanı ne zaman bulunur?

Korona virüsüne karşı geliştirilen aşı çalışmaları konusunda ülkelerden umut verici haberler geliyor. Doç. Dr. Çağhan Kızıl, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Selma Güngör ve Dr. Emrah Altındiş, çalışmaların hızla ilerlemesinin önemli olduğunu ancak hastalığı durduracak bir aşıdan bahsetmek için henüz erken olduğuna dikkat çekiyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bütün dünyanın gözü kulağı korona virüsü tedavisinde ortaya çıkabilecek bir aşı üretiminde. Dünyanın birçok ülkesi aylardır farklı açıklamalar yaparak aşı çalışmalarında etkili bir yol katettiklerini söylüyor. Son açıklamalar Almanya, Avusturalya, İsviçre ve İngiltere'den geldi. Uzmanlar çalışmaların kısa bir sürede başlamasının önemli olduğunu belirtse de aşı için katedilmesi gereken daha çok mesafe olduğunu söylüyor.

4 ÜLKEDE 4 FARKLI ÇALIŞMA

Korona virüsüyle ilgili son olarak 4 ülke umut verici açıklamalar yaptı. Bu ülkelerden biri Almanya. Almanya'da korona virüsüne karşı geliştirilen bir aşı çalışması için klinik denemelere onay çıktı. Almanya Federal Aşı Enstitüsü, biyoteknoloji firması BioNtech'in ürettiği bir RNA aşısının insanlar üzerinde denenmesine onay verdi.

Aşı konusunda umut verici gelişmeler yaşanan ülkelerden biri de İsviçre oldu. Bern Üniversitesi Bağışıklık Uzmanı Martin Bachmann, rahim ağzı kanseri ve Hepatit- B aşısı gibi parçacık sistemiyle çalışan Covid-19 aşısı geliştirdiklerini duyurdu. Son gelişmelere göre ilk aşamalar bu yılın Ekim ayında uygulanmaya başlayacak.

Avusturalya'daki araştırmacılar da virüse karşı aşı denemelerine başlayacaklarını açıklarken İngiltere'deki bilim insanları da kızamığa karşı uygulanan MMR aşısının korona virüsüne karşı koruyabileceğini açıkladı.

ÇALIŞMALAR NE KADAR UMUT VERİCİ?

Dresden Teknik Üniversitesi'den Genetik uzmanı Doç. Dr. Çağhan Kızıl “Açıklanan birçok çalışma klinik çalışma için onay alan denemeler” dedi. Bu çalışmaların içeriğinin değişik olduğunu belirten Kızıl şunları söyledi: “Bu çalışmaların bazıları virüsü direkt hedef alan antikorlar şeklinde. Bazıları insan hücrelerinden virüsün proteinlerine benzer proteinler üreterek bağışıklık üretip bazıları da klasik aşı metotları olan virüsün etkisizleştirilmesi şeklinde. Bu saydığımız ülkelerden gelen çalışmalar değişik metotlar içeriyor. Henüz erken aşamadalar. Yani klinik çalışmalarının ilk aşamasında.”

Aşı çalışmalarıyla ilgili yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan sonuçlar için, “Umut verici” diyen Kızıl şöyle devam etti: “Birkaç aşı çalışması zaten klinik süreçte devam ediyordu. Bazı aşamalar da keşif aşamasındaydı. Bu, insanlardan önce hayvanlarda denemek demek. Bu aşamalar geçildi artık. Yapılan bu çalışmalar umut verici. 3 ayda yapılan çalışmalar neticesinde bilim, aşı aşamasında büyük rol alıyor. Fakat bunlar erken aşamalar. Vücutta bir bağışıklık yaratıp yaratmayacağı bu klinik çalışmalarla belirlenecek. Umutlu gelişmeler var fakat henüz bir aşı bulunmuş değil.”

Her aşı çalışmasının hızının değişiklik göstereceğini belirten Kızıl şöyle devam etti: “Kaç hastayı çalışmaya alacaklar, bu insanları ne kadar hızlı bulabilecekler; bunlar önemli parametreler. Normal bir süreçte bu aşamaların sonuca ulaşması için birkaç sene gerekiyor. Ancak şu an çok olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Bu nedenle çalışmalar hızlandırılacak. Beklediğimiz kadar uzun sürmeyecek. Yine de bu süreçler 1-2 ay içerisinde bitecek süreçler de değil. Aşı bu sene içerisinde ortaya çıkacaksa sürpriz olur. İlk sonuçların gelecek yıl ortaya çıkması beklenebilir.”

'ANTİVİRAL İLAÇLAR ÇOK GÜÇLÜ DEĞİL'

Aşı için ilk çalışmalar virüsün izole edilmesiyle oldu. Ülkemizde de virüs bu ayın başında izole edildi. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Selma Güngör şunları söyledi: “Aşı çalışmaları virüs izole edildikten sonra başlamış durumda. Bunlar olması gereken çalışmalar. Çünkü virüs hastalıkları aşıyla kontrol altına alınabiliyor. Bu anlamda virüsleri doğrudan ortadan kaldıran antiviral ilaçlar çok güçlü değil. Bu nedenle aşı, bir virüse karşı etkili antiviral ilaç bulmaktan daha etkili bir yol. Ama korona virüsü bir RNA virüsü olduğu için tıpkı grip virüsü gibi kendi genetik yapısını değiştirerek aşıya ya da hastalık nedeniyle daha önce insanlarda oluşmuş bağışıklığa karşı hareket etme yeteneği kazanıyor. Tıpkı grip aşısındaki gibi herkes aşılanmış da olsa virüste ortaya çıkan değişikliklerle birlikte korona virüsü yine risk yaratabilir. Bu nedenle de bir yandann aşı çalışmalarının yapılması, bir yandan da antiviral ilaç çalışması yapılması gerekiyor.”

"Bu hastalık tablosunu antiviral ilaçlarla engelleyemiyorsak o zaman bağışıklık sistemini güçlendiren ilaçlar kullanılabilir mi? sorusuna Güngör şu yanıtı verdi: “Bu amaçla kullanılan ilaçları da biliyoruz. Bunlar da çeşitli biçimlerde geliştirilmeye çalışılıyor. Bir diğer grup ise ölüme yol açan, nefes darlığına yol açan mekanizmanın bulunması ve bunların ortaya çıkmasını engelleyecek ilaçların kullanılmasını sağlamak. Bu da ayrıca akciğerlerde ortaya çıkan zatürre hastalıklarının ya da nefes darlığında kullanılan ilaçların Covid-19'da denenmesine geliyor. Bunların hepsi tedavi aşamasında denenen ilaçlar. Bunlarla ilgili olarak çok fazla çalışma var.”

'TEKNOLOJİ BİZE HIZ KAZANDIRDI'

Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz... Bu durum aşının bulunmasını ne kadar hızlandırıyor? Güngör bu konu hakkında ise şunları söyledi: “Teknolojinin gelişmesiyle hem virüsün genetik yapısı çok hızlı çözülebildi hem de biyolojik yapısı çok hızlı çözülebildi. Buna bağlı olarak antijenler, antikorlar tespit edilebildi. Virüsü izole edip mikroskopta görerek ya da ortaya çıkan semptomlardan yola çıkıp olası teşhis koyarak değil, doğrudan doğruya tanı koyuyoruz. Bunlarla ilgili çok güçlü, çok özgül tahliller bulunmamasına rağmen hastaların çoğunda bulabildiğimiz virüs testleri var. Hastalığı tespit edebildiğimiz ilk teşhisi bununla koyuyoruz. Bu hastalığın ilerleyişiyle de orantılı bir tablo sunuyor. Teşhisten sonra tedavi aşamasında da aynı teknoloji bize bir hız kazandırdı. Özellikle grip aşısı nedeniyle de bu teknoloji vardı zaten. Çünkü grip aşısı da sürekli kendi yapısını, antijen yapısını değiştirdiği için ve yine hayvanlardan insanlara geçiş aşamasında genetik kodunu değiştirebildiği için onları izleyip aşı üretme teknolojisi var. Bunun çok hızlı bir şekilde korona virüsü için uyarlandığını görüyoruz.”

Güngör, aşı bulunmadığı takdirde toplumun yüzde 50'sinin virüse yakalanacağı ihtimalini göz önünde bulundurulması gerektiğinden bahsederek, “Bu da sağlık sistemine getirdiği yük düşünüldüğünde büyük bir yıkım anlamına geliyor. Her ülke kendi teknolojik ve bilimsel altyapısının izin verdiği biçimde çalışmalar yapılıyor. Aşı üretme çalışmalarının çok yönlü olması çok sevindirici” dedi.

Son olarak Güngör aşının bulunması halinde bir mesaj da verdi: “Aşı çalışması yapan bütün ülkelere çağrıda bulunuyoruz. Aşının bütün ülkelerde çok kısa sürede yapılmasını sağlayacak bilimsel bilginin ve teknolojik donanımın sağlanması için de çaba harcanmalı. Aşının herkese ücretsiz bir şekilde ulaşmasını sağlamak bütün ülkelerin sorumluluğunda.”

'ÇOK ERKEN BİR SÜREÇTEYİZ'

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yedi yıl çalıştıktan sonra geçen yıl Boston College'de kendi laboratuvarını kuran Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Emrah Altındiş ise aşının tam anlamıyla sonuç sağlayabilmesi için “Çok erken” diyor. Aşının bulunması ve yaygınlaşmasının zaman alacağını söyleyen Altındiş, aşıyla ilgili çıkan haberlerin aşırı umutlandırıcı bulduğunu belirtti. Altındiş şöyle devam etti: “Şu an çok erken bir aşamadayız. Her şey iyi giderse önümüzde bir sene var. Aşının yan etkilerini, etkinliğini değerlendirmek için 3 faz bulunuyor. Şu an ilk fazındayız. Buradan olumlu sonuç alınırsa faz 2, faz 3 daha çok insanda denenecek. Sonuçlar olumlu çıkarsa, koruma ve etkinlik ispatlanır yan etki görülmezse ancak o zaman aşı insanlarda kullanılabilir olacak. Bu da çok zaman alır. Çok dikkatli bilimsel olarak etkili bir şekilde izlenmesi, değerlendirilmesi gereken bir süreç.”