Dr. Tarhan: Çin’deki virüsle batıdaki virüs aynı değil

İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Çağatay Tarhan, korona virüsünün sürekli mutasyonlar geçirdiğini söyleyerek "Almanya’da, Fransa’da gördüğümüz mutasyonlar en başta Çin’deki virüslerde yoktu," dedi. Tarhan, "Grip virüsü için de virüs değiştikçe aşılar yenileniyor ama bundan kimse korkmuyor ve bu hayatımızın bir parçası. Korona virüsü için de aynı durumun geçerli olma ihtimali yüksektir," ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

Orbay Soydan - [email protected]

DUVAR - Tüm dünyada korona virüsünün evrimine ilişkin yeni çalışmalar yapılıyor. Buna göre şu an dolaşımda olan 154 virüsün genomu karşılaştırıldığında hücrelere bağlanma bölgesinde potansiyel yeni mutasyonlar var.

İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Çağatay Tarhan, “korona virüsünün bağlanma özelliğini arttırmış olabileceğini vurguluyor."

Dr. Çağatay Tarhan’ın korona virüsünün evrimine ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

'BİYOLOJİ VE EVRİM EĞİTİMİ ŞART'

Evrimi anlamayan toplumlar korona virüsüyle mücadelede başarılı olabilir mi?

Olabilir ama evrimi anlayan toplumların kaydettiği ilerlemelerin ürünlerini ithal ederek olabilir. Karşımızda bir bilinmeyen var, bu filmlerde, kitaplarda gördüğümüz gibi insanlığı tehdit eden yabancı bir unsur sanki… Belirsizliklerle dolu, ne yapacağı kestirilemiyor. Bu da elbette korkuya ve paniğe zemin yaratıyor. Fakat bu korkuya mahal vermemenin yolu korku kaynağı üzerinde kontrol kurmak ve bunun için önemli olan şey de karşımızdaki organizmanın kapasitesini, nasıl değişebileceğini anlayabilmek ve ne gibi biyolojik özelliklere sahip olabileceğine hâkim olmak. Bunun için de hiç olmazsa genel bir biyoloji bilgisine ihtiyaç var.

Öte yandan çok temel bir şey var. Organizmaların hiç değişmeden, baştan nasıl var olduysa öylece kalan yapılar olduğu düşünülüyorsa bu kavrayış biçimi şimdi karşımızdaki virüsün geçirdiği değişimler karşısında suskun kalmaya mecburdur. Aslında hepimiz evrimsel süreçleri, şimdi bu virüste özelinde de olduğu gibi, günlük hayatımızda da deneyimleriz fakat bu açıklayıcı bir bilimsel teori olarak önümüze geldiğinde anlamayı pek istemiyoruz. Çünkü o hep sorunlu bir alan olagelmiştir, öyle öğretilmiştir, insanlar bu yüzden birbirine kızmış, türlü kötülüklerle itham etmiştir. Zaten altı üstü bir teoridir, çürütülmüştür, çocuklarımız onu anlayamaz fazla spekülatiftir, modern bilim ve hatta Batı onu çoktan tarihin çöplüğüne göndermiştir. Bu düşünce durumunu koşullayan şey de bilimsel kaygılar, tutarlılıklar değil dünyaya dair geleneksel kavrayışlar, öğrenilmiş şartlanmışlıklar, bunun üzerinden oluşturulmuş taraflaşmalar ve elbette yıllardır süregelen eğitim biçimi. Bırakın evrimi bir yana bu virüs yüzünden öyle sorular geliyor ki bu insanlar için biyolojinin üniversite sınavını kazanmak için yapılması gereken iki üç soruluk mecburiyet olageldiğini anlıyorsunuz. Hem başarılı olmak hem de durumu daha serinkanlılıkla karşılamak için iyi bir biyoloji ve evrim eğitimi şart.

Evrim teorisi virüslerle ilgili bize ne söylüyor? Virüsler nasıl evrimleşiyor ve yayılıyor? İklim değişikliği ve sıcaklıkların artması evrim sürecini etkiliyor mu?

Genel olarak canlı organizmalar için geçerli olan evrimleşme süreçleri virüsler için de geçerli. Herhangi bir popülasyonun evrimleşmesi için kalıtılır nitelikteki pek çok özellik bakımından çeşitlilik söz konusu olmalı. Bu çeşitlilik o popülasyon için bir tür cephanelik görevi görür. Çevresel değişimler söz konusu olup da popülasyonun başı derde girdiğinde ya da yeni bir duruma uyarlanması gerektiğinde işte bu çeşitlilik içinden yeni duruma daha iyi uyanlar seçilir. Baştaki çeşitliliği yaratansa işte mutasyonlardır. SARS-Cov-2 özelinde, diyelim bugün Almanya’da, Fransa’da gördüğümüz mutasyonlar en başta Çin’deki virüslerde yoktu. Virüs yayıldıkça, her çoğaldığında çoğaltıcı enzimleri hata yapar ve işte mutasyonlar ortaya çıkar. Bu mutasyonlara sahip bireylerin kimi yok olur, kiminde herhangi bir değişiklik gözlemlenmez ama kimileri bulaşma konusunda daha başarılı olur. Yıllarca mutasyonların organizmaya yeni bir özellikle kazandırmayacağına dair safsataları duyduk ama işte geçirdiği mutasyonla hücrelere daha iyi tutunma özelliği gösteren virüsler karşımızda.

Sıcaklık değişiminin genel olarak virüslerin bulaşma sürecini nasıl etkileyebileceğine ilişkin modellemeler var. Mesela sıcaklığın artmasıyla virüsün konak değiştirme dinamiğine ilişkin deneysel çalışmalar var ve mesela deniyor ki, bir türün virüsle enfekte olma eğilimi varsa bunu arttırıyor ya da eğilimi olmayanınkini de azaltıyor. Bu virüslerin evrimine dolaylı bir katkı olarak düşünülebilir. Öte yandan sıcaklık artışı virüslerin yapısındaki proteinlerin kararlı yapısını olumsuz etkileme eğiliminde olabilir. Yine de deneysel çalışmalarda virüs popülasyonları arasında bu sıcaklık artışlarına adapte olabilen virüslerin ortaya çıktığı görülebiliyor. Fakat bunlar deneysel modellemelerdir ve gerçek hayatta bu durum koşuldan koşula, virüs türünden virüs türüne değişebilir. korona virüsünün sıcak iklimlerde zaten etki ettiğini biliyoruz ve öyle görülüyor ki sıcaklık artışı virüs yayılımındaki anahtar etkenlerden biri olmayacak.

'ÇİN’DEKİ VE BATI’DAKİ VİRÜS AYNI DEĞİL'

“Çin’deki virüs ile Batı’daki virüs aynı mı? Çin ile ABD arasında virüs savaşı mı yaşanıyor?” şeklinde medyada sorular görüyoruz, bunlar ne kadar gerçeği yansıtıyor? Her insanın genomu farklı diye biliyorum; genetik olarak ırk diye bir şeyden söz edemediğimize göre belli bir ırkı hedef alan ya da kayıran virüslerden söz edebilir miyiz?

Aynı değil zira virüs değişim geçiriyor. Çin’le ABD arasında bir savaş yaşandığı bilimsel bir sav falan değil. Ancak ucuz politika malzemesi olabilir bu tür söylemler ve bunların hastalığı anlamamıza ve kontrol etmemize hiçbir katkısı yok. Diğer organizmalar gibi virüslerin evrimi de etkileştiği organizmalarla etkileşimi içinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla virüsün bağlanma bölgelerindeki değişimler karşılaştığı insan bağlanma proteinlerindeki yapısal (ACE2) farklılaşmalara göre bir seyir izliyor olabilir. Üstelik virüsün tek giriş kapısı bu da olmayabilir, buna ilişkin bazı veriler var. Dolayısıyla giriş yöntemindeki bu değişkenler virüs evrimini koşulluyor olabilir. Fakat bunu söylemek için çok erken, bu konuda genelleme yapabilecek kadar bir çalışma yok. Böyle bile olsa bunun özellikler ırkları, ülkeleri ya da toplulukları kayırabilecek bir nitelikte olma ihtimali çok düşüktür.

Çin’in Wuhan bölgesindeki ve Fransa’daki virüsler arasında ne gibi farklılıklar var? Bu farklılıklar bize virüsün evrimiyle ilgili ne söylüyor?

Sadece Fransa’daki değil dünyanın birçok farklı bölgesine yayılan virüsler başlangıçtakinden farklılıklar taşıyor. Zaten bu sayede bu bölgelerdeki genom dizilemeleri yapıldıkça örneğin virüsün yayılım rotasını takip edebiliyoruz. Buradan çıkan sonuç virüs gittiği yerlerde farklı bir evrimsel rota izleyebiliyor. Elde edilen sonuçlar virüsün tüm dünyada aynı mutasyonları geçirmediğini bize söylüyor. Fakat bu mutasyonların çok büyük bir kısmı etkisiz mutasyonlardır. Virüsün öldürücülüğü ya da yayılma gücünü çok çarpıcı biçimde arttırmazlar. Bazı çalışmalarda bulaşıcılığın artabileceğine ilişkin uyarı olması bakımından örnekler var ama bazı çalışmalarda da virüsün çoğalma yeteneğini azaltan mutasyonlara sahip olduğunu görüyoruz. Bunlar dediğimiz gibi daha çok modelleme çalışmaları. Kesin, net verilerdir diyemeyiz. Virüsün genel yapısı bir kararlılık içindedir ve şu anda bundan çok dramatik bir sapma olduğunu görmüyoruz. Bulaşma dinamikleri açısından nasıl ortaya çıktıysa öyle devam ediyor.

'KORONA VİRÜSÜ HAYATIMIZIN PARÇASI OLABİLİR'

Peki, virüs bölgesel olarak farklı mutasyonlar geçiriyorsa virüse karşı küresel olarak etkili tek bir aşı geliştirmek mümkün mü yoksa bölgesel olarak farklı aşılar mı geliştirmek gerekiyor? Çünkü her sene olduğumuz grip aşılarının bazı kişi ve bölgelerde etkili olmaması bu duruma bağlanıyor. Bu konuda ne bilim ne diyor?

Virüsün mutasyon geçirme hızının aşı bulma sürecinden daha hızlı olduğunu söyleyebilecek hiçbir veri yok elimizde. Bu önümüzde teorik potansiyel bir tehdit olarak duruyor fakat bunun en kesin cevabını aşıyı bulduktan sonra alacağız. Grip virüsü için de virüs değiştikçe aşılar yenileniyor ama bundan kimse korkmuyor ve bu hayatımızın bir parçası. Korona virüsü için de aynı durumun geçerli olma ihtimali yüksektir. Etkili bir aşı bulunduktan sonra o aşının da etkili varyasyonları bulunur, yeter ki o aşamaya gelebilelim.

Yani aşılar ve ilaçlar geliştirildikten sonra da bu yeni korona virüsünün girip gibi hayatımızın parçası olmaya devam edeceğini mi söylüyorsunuz? Devam ederse bu herkes virüsle efekte olacağı anlamına mı geliyor?

Virüsün ortalıktan bir anda kaybolmayacağı ortada. Buna yanıt verirken virüsün diğer akrabalarının hastalık yapma seyri de bize fikir veriyor. Bu muhtemelen döngüsel, mevsimsel bir seyir izleyecek gibi görünüyor ve epidemiyologların söylediğine göre genel nüfusun en az yüzde 60’ını etkileyebilir. Fakat ne yapacağı büyük oranda bizim ona nasıl müdahale edeceğimizle ilgili. Burada üzerinde yoğun bir şekilde çalışılan aşılar ve ilaçlar devreye giriyor. Öte yandan derdimiz yeni dalgalara en iyi şekilde hazırlıklı olmak olmalı. İşte yoğun bakım ünite sayısını, yatak sayısını, solunum cihazları sayısını, test sayılarını artırmak gibi girişimler gerekiyor. Yıllardır konunun uzmanları önümüzdeki dönem virüslerin dönemi olacak diye uyarıyordu. Maalesef sağlık sistemleri ve ekonomiler bu tür uyarıları dikkate alacak şekilde yapılanmadığı için bu uyarıları kimse dikkate almadı. Umalım ki en az sayıda hasar görerek bu dersi öğreniriz.

Son olarak medyadaki bilgi kirliliğiyle ilgili düzeltmek istediğiniz ya da eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sosyal medya bilgi kirliliğinin kaynağı olduğu gibi akıllıca kullanılırsa doğru bilgi alma yeri olarak da işlev görüyor. Komplo teorilerine prim vermeyen, büyük resimlerden, büyük güçlerin oyunlarından bahsetmeyen, kamu çıkarına, halk sağlığına, şeffaflığa önem veren ve bilimsel çalışmalara atıf yapan pek çok kurum, hekim, sağlık çalışanı ve bilim insanları var. Bilimsel bakıştan hiç ayrılmadan onlara kulak vermek şu dönemde en iyisi olacaktır.