Korona tanı testi ile kit testleri arasındaki fark ne?

Korona virüsü salgını ile mücadelede vakaların tespit ve tedavisi açısından testin yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Tarama ve tanı sürecinde yerli tanı kiti, Çin’den alınan hızlı tanı kiti gibi birden fazla kit kullanılıyor. Bu kitlerin özelliklerini ve birbirinden farklarını anlatan uzmanlar ön tanı testi olarak tarif edilen kitlerin yaygınlaşmasıyla daha uzun süren asıl tanı testinin de daha verimli kullanılacağı görüşünde.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye’nin her gün yeni tedbirler aldığı korona virüsü salgınına ilişkin uzmanların uyarıları arasında test sayılarının arttırılması da yer alıyor. Dünyanın farklı ülkelerinde üretildiği ifade edilen ve Çin’den Türkiye’ye gelen 50 bin korona virüs tanı kitleri ile hastalığın kesin olarak saptandığı test arasında farklar yer alıyor. İki uygulama arasındaki farkları anlatan uzmanlara göre tanı kitlerinin yaygınlaştırılması ve uygulanması halinde hastalıkla mücadelede önemli bir yol kat edilecek.

‘VİRÜSE KARŞI TESTLER İKİ ANA GRUBA AYRILABİLİR’

Korona virüsüne karşı uygulanan testlerin iki ana gruba ayrılabileceğini ifade eden Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı ve Korona Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, tanı testi ile kit testi arasındaki ayrımı şu sözlerle anlattı:

“Testlerin bir tanesi moleküler testler yani virüsün RNA’sını gösteren testler. RNA’yı gösteren testler en başından beri yaptığımız PCR (Polimeraz Zincirleme Tepkimesi - Polymerase Chain Reaction) dediğimiz test. Bu testler üç saat civarında sürüyor. Çok sayıda ve hızlı çalışılanı da var ve bunlar bir saat civarında işlemi bitiriyor.

Bir tanesi de hızlı testler. Bunlar ya solunum yollarından alınarak virüsün antijenini gösteriyor ya da hastanın kanında virüse karşı oluşan proteinleri yani antikoru gösteriyor. Antijen testinin çok güvenilir olmadığı söyleniyor. O yüzden solunum yolunda virüs var mı yok mu diye bakılıyor ve çok basit hasta başında hemen hızlı bir şekilde 10-15 dakikada yapılıyor. Ama çok güvenilir olmadığı için çok işe yaramıyor ve hasta takibini kolaylaştırmıyor. Antikor testi daha güvenilir ama onda da hastalığın şikayeti ortaya çıktıktan beş altı gün sonra vücutta antikor oluşunca test pozitifleşiyor. Özetle en güzeli RNA’yı gösteren testler.”

‘KİT DEDİĞİMİZ TARAMA TESTİ’

Türk Tabipler Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu’ndan Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’a göre, Sağlık Bakanlığı’nın 37 ayrı merkezde yapıldığını açıkladığı ve birçok hekimin arttırılması gerektiğini ifade ettiği asıl tanı testi kişinin PCR’ını ölçüyor. Test kitinin ön tarama gibi anlaşılması gerektiğini ifade eden Yavuz kitlere ilişkin şunu kaydetti:

“Kit dediğimiz şey daha hızlı sonuç verip ön tarama yapan, böylece şüpheli vakaları ön taramadan geçirip eğer ön taramada bir pozitiflik varsa gerçek tanı testine numuneyi gönderen bir ön test gibi düşünülebilir. Bu kit testinin 15 dakika içinde sonuç verdiği belirtiliyor. Bir ön değerlendirme yapıp pozitif ya da negatif sonucu veriyor. Kit dediğimiz tarama testi. Taramayla önce pozitif ve negatiflik alıyorsunuz, sonra da asıl tanı testinde pozitifler doğrulanırsa gerçekten asıl pozitifliği tespit ediyorsunuz.”

‘NEGATİF DEDİKLERİMİZİ AYIKLAMIŞ OLACAĞIZ’

Ön tarama testi olarak tarif edilen kit testlerinin yaygınlaştırılmasının hastalıkla mücadelede nasıl bir ilerleme sağlayacağını sorduğumuz Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, “Faydası şu, en azından biz ikinci aşama teste gönderirken ilk pozitifleri göndereceğiz. Yani bu sayede ikinci aşamadaki testi daha verimli kullanacağız. İlk aşamada negatif dediklerimizi ayıklamış olacağız. Eğer ön tarama testi gerçekten çok yaygınlaştırılır ve her yerde yapılır hale gelirse ikinci aşamadaki teste daha çok pozitif numuneler gideceği için asıl test sayısında da artış olmasını bekleriz” yanıtını verdi.

‘YALANCI POZİTİFLİK VE NEGATİFLİK ORTAYA ÇIKABİLİR’

Kovid-19’un yeni bir virüs olduğu için analizinde kullanılan tekniklerin de yeni olduğunu ifade eden Yavuz kit testlerine ilişkin yapılan çalışmalara dair ise şunları kaydetti:

"PCR testleri hemen devreye sokuldu. Çünkü virüsün gen sekansı sentezlendi ve dünyaya duyurulduğu anda herkes bunu üretmeye başladı. Hızlı tanı testleri de belli aşamadan geçtikten sonra kullanıma giren testlerdir. Çünkü bu hızlı tanı testlerinde yalancı pozitiflik ve yalancı negatiflik gibi sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu nedenle bu tanı testlerinin dikkatle elemeden geçirilmesi gereken bir süreci var. Bununla ilgili de bilimsel çalışmaların yeterli düzeye gelmesi lazım. Belki de zaman içerisinde bu testlerle ilgili farklı farklı görüşler ortaya çıkabilecek. Ama şu anda ilk aşamada bu tarama testleri pozitifliği bize ayıklama şansı veriyor.”

TANI TEST SAYISININ ARTTIRILMASININ ÖNEMİ NE?

Birçok uzmanın virüse karşı tanı testi uygulamasının Türkiye’de daha fazla olması gerektiği yönündeki çağrısını hatırlattığımız Yavuz, asıl tanı testlerinin arttırılma gerekçesine ilişkin ise şunları söyledi:

“Mücadelede temel stratejimiz şu: Vakaları bulup onları başkalarına bulaştırmayı engelleyecek şekilde izole etmek ve özellikle tedavi ihtiyacı olanlara tedavi vermek. İkinci stratejimiz, sağlam olan ancak virüsü taşıdığından şüphelendiğimiz insanları karantinaya almak ve etrafa bulaştırmalarını engellemek. Üçüncü stratejimiz ise bulaş hızını düşürmek. Bu nedenle kalabalıkları azaltmaya çalışıyoruz ve insanların uzak mesafede durmasını istiyoruz. Test sayısı arttıkça biz daha çok hasta ve daha çok virüsü taşıyan insan bulacağız ve etrafına bulaştırmalarını engelleyeceğiz. Bu yüzden test sayılarının arttırılmasını önemli.”