Rusya basınında geçen hafta: 'Türkiye neden çatışmanın uzamasını istiyor?'
Rusya basınında geçen hafta Zelenskiy ve Erdoğan görüşmesi geniş yer buldu. Türkiye, Rusya-Ukrayna arasındaki gerginliğin uzamasını mı istiyor sorusu ve Türkiye'nin bölgedeki hedefleri ele alındı.
Bu haftanın ilk seçkisi, Suriye’nin yeni (HTŞ) yönetiminin şeflerinden el-İdlibi’nin SDG ile görüşmesinin ardından yayınladığı X mesajına dayanan bir İzvestiya haberi. El-İdlibi, SDG kuvvetlerinin (HTŞ yönetiminde) Suriye ordusuna entegre edilmesinin kararlaştırıldığını söylüyor. EADaily’nin önemli yazarlarından Makedontsev, Ukrayna’da görev süresi geçtiğimiz yıl 20 Mayıs’ta dolan cumhurbaşkanının Ankara ziyaretini ele alıyor. Kommersant’ın sivri dilli yorumcusu Dmitriy Drize de aynı konuyu tartışmış. Komünist Partisi’nin gazetesi Pravda ise aslında çok kritik bir meselede örnek olay olarak ele almış ve Özbekistan’ın eğitimde antisovyetizasyon ile ülkenin varlıklarını batılılara peşkeş çektiğini vurgulamış. Bu makalenin sadece bir bölümünü çeviriyorum.
'Türkiye neden çatışmanın uzamasını istiyor?'
… Zelenskiy ve Erdoğan arasında iki mutabakat imzalandı. İlki, eğitim bakanları… tarafından imzalanan, eğitim alanında işbirliği mutabakatı. İkincisi, Dışişleri Bakanı Sibiga ve… Fahrettin Altun arasında imzalanan medya ve iletişim alanında karşılıklı anlayış ve işbirliği memorandumu. İmzadan sonra Altun, memorandumun medya ve iletişim alanında ortak projelerin geliştirilmesine yönelik olduğunu söyledi. Ukrayna medyasının Rusya ile enformasyon çatışmasına giriştiği biliniyor. Öyleyse Türkiye bu enformasyon savaşına Ukrayna’nın tarafında mı katılacak? Gasıbın Erdoğan’la görüşmesi sırasında yaptığı şu açıklama da karakteristik:
“Ukrayna, Avrupa (en geniş anlamda, bu hem AB, hem Türkiye, hem Britanya demek) Amerika’yla birlikte görüşmelere ve bölgemizin kaderini ilgilendiren gerekli güvenlik garantileri üzerinde çalışmalara katılmalı.”
Yani Kiev, Ankara’yı da Rusya’ya baskıda bulunmak amacıyla görüşmelere çekme arzusunu gizlemiyor. …
Ankara açıkça gasıbın ölüm döşeğinde daha fazla kalmasını istiyor, çünkü Türkiye, Ukrayna’nın zayıflamasından faydalanıyor, transit ve diğer akışları kendisine çekiyor ve ayrıca Ukrayna’yla ticari cirosunu da 10 milyar dolara çıkarmayı planlıyor. …
En genelde, Erdoğan’ın görüşme ve barış demagojisine rağmen Türkiye aslında Batı ve Rusya arasındaki çatışmanın devam etmesini ve Ukrayna’da askeri eylemlerin tırmanmasını destekleyenlerin tarafında. Trump yönetimindeki ABD’nin Biden yönetiminin saldırgan ve uzlaşmaz yaklaşımını yavaş yavaş terk etmeye başladığı gerçeği dikkate alındığında ise Türkiye’nin bu tutumu çok tuhaf. Öyleyse Ankara neden farklı davranıyor? Bunun bir nedeni, Türkiye’nin, Batı koalisyonunun lideri haline gelen İngiltere ile çok yakın ilişkisi. … Rusya’yı her ne pahasına olursa olsun yenmeye çalışan İngilizler Türkiye’yi Kiev’deki gasıbı desteklemeye devam etmesi için teşvik etmiş olabilir. Bir başka neden de Türkiye’nin AB gümrük birliğinin parçası olması nedeniyle Ankara’nın kıta Avrupa’sına bağımlılığı olabilir. … Son olarak Türkiye, tıpkı Ukrayna’daki savaşın Ukrayna silahlı kuvvetlerinin arkasındaki NATO için yenilgi olmasını istemediği gibi, coğrafi konumu nedeniyle Rusya’nın Karadeniz bölgesinde güçlenmesini de istemiyor. Yüzyıllardır süregelen Rus düşmanlığı ise Türkiye’yi, ABD olmasa bile Rusya’ya karşı çıkmaya devam etmeye hazır olan kıta Avrupalıları ve İngilizlerle yakınlaştırıyor. (P. Makedontsev / EADaily, 19 Şubat)
'SDG’nin yeni rejime entegrasyonu'
Askeri şeflerden Ebu Ömer el-İdlibi’nin ABD ordusunun konuşlu bulunduğu kuzeydoğu Suriye’de yetkililerle görüşmenin ardından yaptığı X’teki açıklaması şöyle: “Suriye Demokratik Güçleri’nin ve özerk yönetimle ilişkili askeri yapıların milli iktidarı güçlendirme ve tahkim etme amacıyla Suriye ordu yapısına entegre edilmesine karar verildi.”
Ebu Ömer’e göre SDG’deki yabancı savaşçıların ayrılması gerekli. Anlaşılan el-İdlibi daha önce Irak’tan gelmiş bulunan PKK üyelerini kastediyor.
Taraflar toplamda sekiz noktada anlaşmaya vardılar. Katılımcılar özellikle, temel hizmetlerin sağlanabilmesi için Suriye’nin kuzey ve doğusundaki, devletin sivil ve hizmet kurumlarının yeniden açılması konusunda mutabık kaldılar.
Taraflar ayrıca, “Suriye’nin toprak bütünlüğünün önemini” ve “yerel güçlerin Suriye ordusuna dâhil edilmesinin anavatanı savunma kabiliyetini güçlendireceğini” bir kez daha teyit ettiler.
Ayrıca, onaylanan tüm kararların üzerinde çalışılması ve uygulanması için ikili komiteler kurulması kararlaştırıldı.
Ebu Ömer el-İdlibi, anlaşmaların “Suriye’de ulusal birliğin güçlendirilmesi ve daha fazla istikrar ve barışın sağlanmasına yönelik devam eden çabaların bir parçası” olduğunu söyledi.
Buna karşılık Suriye hükümeti anlaşmanın imzalandığını ya da uygulama mekanizmalarını henüz resmi olarak teyit etmedi. Dolayısıyla bu açıklamanın nihai bir karar mı yoksa olası uzlaşmalara dair bir ipucu mu olduğu belirsizliğini koruyor. …
Şam ile Kürtler arasındaki temel anlaşmazlık Kürtlerin özel statüsü ile ilgili. Kürtler özerkliklerini ve silahlanma haklarını korumak isterken merkezi hükümet tam entegrasyonda ısrar ediyor. Geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara daha önce silahsızlanma çağrısında bulunmuş, bu da Kürt komutanlar arasında hoşnutsuzluğa neden olmuştu.
SDG sözcülerinden İlham Ahmed, İD ile mücadele devam ederken Kürtlerin silahlarını ellerinde tutmaları gerektiğini söyledi. Ahmed, SDG’nin Suriye savunma bakanlığı ile işbirliğine hazır olduğunu ancak bölgedeki en etkili güçlerden biri olarak görüldükleri için silahlarını bırakmayacaklarını vurguladı. Ahmed ayrıca uzun vadede Kürtlerin birleşik orduya katılabileceğini ancak bunun Türkiye’nin saldırılarının durması ve İD’e karşı mücadelenin tamamlanmasıyla mümkün olabileceğini belirtti.
Taraflar anlaşmaya varırsa, bu durum ABD’nin Suriye’den askerlerini çekmeye başlaması için resmi bir gerekçe olabilir. Amerika’nın desteği uzun zamandır SDG’nin meşruiyetinin temelini oluşturuyor, ancak Donald Trump defalarca Amerika’nın bölgedeki askeri varlığının devamına karşı olduğunu dile getirdi. NBC’ye göre Pentagon halihazırda yaklaşık 2,000 askeri personelin tahliyesi için bir plan geliştiriyor.
ABD’li neocon Savaş Araştırmaları Enstitüsü (ISW) uzmanları SDG’nin şu anda hem diğer Kürt gruplardan hem de ABD ve Türkiye’den Şam’la bütünleşme baskısı altında olduğuna inanıyor. Bu baskı muhtemelen onları taleplerini yumuşatmaya zorluyor.
Asıl sorun entegrasyonun biçimi. SDG tek bir yapı olarak orduya katılmak isterken, Şam önce askeri formasyonları dağıtmak ve ardından savaşçıları farklı birimlere dağıtmak konusunda ısrar ediyor. Yakın zamana kadar SDG, yapılarını tamamen dağıtmaya hazır olduğunu açıklamış değil. … (K. Loginova / İzvestiya, 21 Şubat)
'Zelenskiy için tatsız dönem'
Rusya ve ABD heyetleri arasında Riyad’da doğrudan görüşmelerin başladığı tarihi günde Zelenskiy Ankara’yı ziyaret ediyor. Erdoğan her zaman Ukrayna meselesinin çözümünde kilit arabuluculardan biri olarak görülmüştür, ancak şimdi sanki biraz gölgede kalmış gibi. …
Doğu Avrupa çok önemli bir bölge. Mevcut zor durumda Zelenskiy’nin etkili müttefiklere ihtiyacı var ve Erdoğan’ın da elbette Ukrayna ile ilgili kendi çıkarları var. Özellikle Kırım’ı geri alma ihtiyacını defalarca dile getirdi ve ülkede ünlü Bayraktar insansız hava araçlarının üretimi için bir fabrika faal şekilde inşa ediliyor. Projenin 2025 yılında tamamlanacağı vaat ediliyor. Ukrayna cumhurbaşkanının Türk meslektaşının desteğini ne ölçüde kazanabileceğini söylemek zor. Ancak kendisine olan saygısını kişisel bir ziyaretle ifade etmeye karar verdi ve bu durum Doğu’da her zaman memnuniyetle karşılanır. …
Buna ek olarak Kiev, Doğu Avrupa’da kendi menfaatleri olan Çin’le de temas kurmaya niyetli görünüyor. Bu arada Pekin’in yanı sıra AB, Türkiye ve buna bağlı olarak Ukrayna, görüşmelere davet edilmedi.
Dahası, Yoldaş Si Tsinpin’in Moskova ve Washington arasındaki ilişkilerin ısınmasını mutlulukla karşılayacağı da kesin değil. … Gezegendeki herkes Donald Trump’tan ve onun süvari hücumlarından memnun değil. Genel olarak bakıldığında ortaya ilginç bir tablo çıkabilir. Zelenskiy’nin elbette diplomatlık deneyimi yok. Herkes tarafından sevilmeye, ayakta alkışlanmaya ve alkışlarla karşılanmaya alışkın. Şimdi durum tamamen farklı ve bu onun için kesinlikle tatsız bir an. Ancak asıl soru, Ukrayna liderinin tüm bunlarla baş edip edemeyeceği. Şimdiye kadar, onun için her şeyin iyi gitmediği fark ediliyor. … (D. Drize / Kommersant, 18 Şubat)
'Özbekistan nasıl peşkeş çekiliyor?'
Özbekistan ekonomisinde yabancı sermayenin payı hızla artıyor. Önde gelen kamu iktisadi teşebbüslerindeki hisseler bir Wall Street finans şirketinin yönetimine devredildi ve dış borç rekor seviyelere ulaştı.
Medyada popüler olan “Anlamıyorsunuz, bu farklı!” ifadesi, Sovyet sonrası elitlerin politikasını çok uygun bir şekilde karakterize ediyor. Ülkelerinin SSCB’nin bir parçası olmasını, tüm kaynakların ve bir bütün olarak ekonominin gelişiminin sözde “Moskova’nın çıkarlarına” tabi olduğu “sömürge hakimiyeti” olarak adlandırıyorlar.
Onuncu sınıf Özbek okulları için hazırlanan bir tarih ders kitabında şöyle deniyor: “Özbekistan’da madencilik faaliyetleriyle uğraşan merkezi SSCB işletmeleri, elde ettikleri kârın yalnızca yüzde 1’ini yerel bütçeye aktardı. Yerel halktan nitelikli uzmanlar yetiştirmek yerine, Sovyet Avrupa’sından gelen insanlar… Taşkent’e, inşaat halindeki şehirlere ve ilçe merkezlerine yerleştirildiler, yüksek maaşlı işler ve bekleme listeleri olmayan daireler sağlandı. Üniversitelere ve enstitülere uygun koşullarda kabul edildiler... Sovyet yönetimi altında yaşayan halkların yaşam standardı, dünyanın gelişmiş ülkelerinin çok gerisinde kaldı.
Bu bariz yalan uzun süre ifşa edilebilir. Sadece Sovyet rejimi sayesinde Özbekistan’ın metalürjiden uçak yapımına kadar modern sanayiye kavuştuğunu ve 1917’den önce yüzde 98 olan yerel nüfus arasındaki okuma yazma bilmeme oranının tamamen ortadan kaldırıldığını söylemek yeterli olacaktır. …
Sovyet sonrası yetkililer SSCB’ye lanetler yağdırarak aynı zamanda yabancı menfaatlere gerçek anlamda tabi olmanın ve yarı-sömürge bağımlılığının temellerini atıyorlar. Özbek Ekonomi ve Maliye Bakanlığı ile Amerikan finans şirketi Franklin Templeton arasında kısa süre önce imzalanan anlaşma bunun canlı bir örneği. Franklin Templeton Özbekistan’ın ulusal yatırım fonunun mütevellisi olarak atandı. … (S. Kojemyakin / Pravda, 18-19 Şubat)