Rusya basınında geçen hafta: 'Merkez bankalarının altın rezervleri artıyor'

İnterfaks'ın haberinde , Word Gold Council’in ön değerlendirmelerine göre Dünya Merkez Bankalarının 2023 ekiminde 42,5 ton altın rezervi satın aldığına dikkat çekildi.

Google Haberlere Abone ol

Hazal Yalın

Bu hafta İnterfaks, dünya Merkez Bankalarının altın rezervlerindeki oynayışa dikkat çekti. EADaily, Ermenistan’ın geleneksel tezlerini savunan tarihçi Gegamyan ile mülakatında, Erivan hükümetinin soykırımı kabul ettirme çabalarının zayıfladığını vurguladı. İzvestiya Ukrayna çatışmasında arabulucuk meselesi üzerinde dururken NATO ve AB ülkelerinin arabuluculuğunu tamamen reddetmese bile özellikle Hindistan’ı işaret etti. Kommersant, Rusya’nın petrol ihracatından ekim ayında kazandığı rekor kârı vurguladı. Vzglyad ise Gazze krizinin sadece retorik kınamalarla yetinen Arap ülkelerinin ve Türkiye’nin itibarını sarstığını ileri sürdü.

'Merkez bankalarının altın rezervleri artıyor'

Word Gold Council’in ön değerlendirmelerine göre Dünya merkez bankaları 2023 ekiminde 42,5 ton altın rezervi satın aldılar.

Bu, eylül ayında belirlenen miktarın (71,6 ton) yüzde 41 altında, ama gene de bu yılın aylık ortalamasının yüzde 23 üstünde.  ...

Ekim ayında en büyük alıcı, rezervini 23 milyon ton artırdığını açıklayan Çin oldu. Böylece Çin 12 aydır arka arkaya altın alıyor. Çin Merkez Bankası bu yılın başından beri 204 ton değerli metal aldı.

Türkiye MB da eylül ayında altın rezervini 18,5 ton artırdı; ancak mart-mayıs aylarındaki büyük satışların sonucu 10 ayın ortalamasında ülke net satıcı olarak kaldı.

Ekim ayındaki bir başka aktif alıcı da son zamanlarda rezervini artırmaya devam eden Polonya (6,2 ton), Hindistan (2,8 ton), Çekiya (1,9 ton), Kırgızistan ve Katar (her ikisi de 1,1 ton). ...

Ekim ayındaki satışlar da ağustos ve eylülde yapılan satışlardan daha fazlaydı. Özbekistan (10,6 ton) ve Kazakistan (1,6 ton) altın sattılar. ... (İnterfaks, 5 Aralık)

'Ermenistan soykırımı kabul ettirme çabasından vazgeçti'

Türkolog Varujan Gegamyan’a göre Ermenistan yetkililerinin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin soykırımının uluslararası tanınırlığını sağlama süreci esasen 2018’de sona erdi. “Bundan sonra Ermenistan yetkililerinden Ermeni soykırımının uluslararası tanınmasına yönelik hiçbir görünür veya programatik eyleme... girişilmedi.”

Varujan Gegamyan şöyle dedi:

“2018’den sonra soykırımı tanıyan tek tek ülkelerdeki veya tek tek eyaletlerdeki bütün bu gelişmeler Ermenistan yetkililerinin pek de iyi ilişkileri olmayan Ermeni diaspora örgütlerinin çabaları sayesinde gerçekleşti. Tabii Türkiye de bu adımlara karşı durmaya çalışmaya devam edecek. ... Ve esasen bu da Ermeni örgütlerinin Türkiye’ye karşı ve Ermeni soykırımının tanınması mücadelesinin imkânlarına büyük etkide bulunuyor.”

Gegamyan bugünkü Ermenistan yönetiminin aslında Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesine kayıtsız şartsız, üstelik “Ermenilerin daha önce tuttuğu bütün kırmızı çizgileri aşarak” başlamaya hazır olduğunu da söylüyor. ... (EADaily, 7 Aralık)

'Arabuluculuk için AB ve NATO ülkelerinin şansı daha az'

Geçtiğimiz hafta Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó İzvestiya ile mülakatında söyledi: Budapeşte, Moskova ve Kiev’e arabuluculuk hizmetinde bulunmaya hazır. Bakan, daha geçen yıl şubat ayında bu konuda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Başkanlık ofisi başkanı Andrey Yermak ile görüştüğünü de hatırlattı.

Rusya bu tür önerileri geri çevirmiyor. Üst düzey bir devlet görevlisi, Moskova’nın Kiev’le Macaristan dahil bir Batı ülkesi topraklarında görüşmeye karşı olmadığını belirtti. Ancak en önemlisi, Batının ve Ukrayna’nın Rusya ile yapıcı bir görüşmeye hazır olması. Aynı kişi, “Kimsenin peşinden koşmaya niyetimiz yok,” dedi. ...

Bununla birlikte Rusya Dışişleri, Ukrayna ve Batının Moskova ile görüşmeye hazır olduğunu göstermediğini belirtiyor. Rusya Dışişleri’nde Kiev rejiminin suçlarıyla ilgili özel yetkili elçi Rodion Miroşnik İzvestiya’ya Kiev’in halen Batının son Ukraynalıya kadar savaşma yönündeki talimatını kararlılıkla yerine getirmekte olduğunu söyledi.

Miroşnik şöyle dedi:

“Elbette Macaristan’ın akan kanın son bulmasına katkıda bulunma amacını takdir ediyoruz, ama arabuluculuk sadece görüşme sürecinin örgütlenmesinin vasıtası. Kilit soru yerinde duruyor: Öbür taraftan kim görüşmeler yürütmeye hazır? Kiev fiilen bir özne olmaması bir yana Rusya ile görüşmeler yapılmasını da kendisine yasak etti ... fiilen çatışmanın devamını temin etmekte olan Batı ise görüşmelere yönelik bir gayret göstermiyor.”

Diplomat, Rusya’nın daha önce olduğu gibi özel askeri harekâtın hedeflerine siyasi-diplomatik yollarla ulaşmaya hazır olduğunu da vurguladı. Vladimir Putin 24 Şubat 2022’de özel harekâtın amacının Donbass’ın sivil halkını Kievli yetkililerin soykırımına karşı savunmak, keza Ukrayna’nın demilitarizasyonu ve denazifikasyonu olduğunu söylemişti. ...

Rusya Başkanlık Uluslararası İlişkiler Konseyi üyesi Bogdan Bezpalko’ya göre kimi NATO ülkeleri de görüşmeler için alan sunabilir ve arabulucu rolüne girişebilirler. Ama Bezralko, AB ve NATO üyesi olmayan ülkelerin daha fazla şansı olduğuna emin.

Bezpalko şöyle diyor:

“Macaristan ve belki Slovakya bile Rusya ile Ukrayna arasındaki görüşmelerde arabulucu olabilir. Ama günümüzdeki uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında herhangi bir tarafsız ülkede ısrar edilmesi daha akıllıca olur. Hindistan’ın dünya siyasetinde yeterince ağırlığı var, Ukrayna krizinde de tarafsız. Rusya’yla da Batı dünyasıyla da ilişkileri var.”

Bezpalko, bir Yakındoğu devletinin veya hatta Özbekistan gibi bir post-Sovyet cumhuriyetinin arabulucu ülke olmasını da ihtimal dahilinde görüyor. (S. Boykov / İzvestiya, 5 Aralık)

'Rusya petrol ticaretinden ekim ayında rekor kâr elde etti'

Rusya petrol ticaretinden G7 ve AB tarafından tavan fiyat getirilmeden önce olduğundan daha fazla kazanıyor. Bloomberg’in hesaplarına göre ekim ayında petrol satışından yapılan kâr mayıs 2022’den beri maksimum seviyesine çıkarak 11 milyar dolar oldu. Bu, bu ayki bütçenin yaklaşık üçte biri. Hindistan gümrük idaresi istatistiklerine göre 2023’te Rusya petrolünün ortalama fiyatı varil başına 72 dolar civarında; bu, Batı ülkeleri tarafından konulan tavan fiyattan 12 dolar fazla. Üstelik Putin, bu sınırın gözetildiği sözleşmelere yasak getirmişti.

Bloomberg’in yazdığına göre en büyük beş alıcı tüzel kişilik meçhul. Resmi alıcılar Lukoil, Çin ve Hindistan petrol şirketleri. Bununla birlikte Enerji ve Finans Enstitüsü İktisat Dairesi yöneticisi Sergey Kondratyev’e göre ekim ayı satışlarından elde edilen gelir rekorunun yakın zamanda kırılması da pek mümkün değil:

“Burada iki nedenden söz edilebilir. Birincisi, makroekonomik faktör: Petrol fiyatlarının yeterince yüksek ve rublenin de yeterince düşük olduğunu gördük. Bu durum birçok açıdan 2022 baharındaki tabloya benziyor; o zaman da federal bütçe için petrol ve gaz sektöründe aşırı kârlılık göstergeleri tespit edilmişti.”

İkinci neden olarak mevsim faktörünü gösteren Kondratyev şöyle devam ediyor:

“Petrolün alıcılarına gelince, eğer ülkelerden söz ediyorsak bu yeterince açık bir netlikte. Rusya petrolünün esas olarak Çin, Hindistan ve Türkiye pazarına gönderildiğini biliyoruz.” ... (U. Gorelova / Kommersant, 6 Aralık)

'Gazze kimlerin itibarını sarstı?'

Yüksek Ekonomi Okulu Kapsamlı Avrupa ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi başkan yardımcısı Dmitriy Suslov, Vzglyad’a verdiği mülakatta şöyle dedi:

“ABD derhal İsrail’in yanında yer alıp İsrail’i daha baştan sınırlamayarak, desteğinin şartlarını belirlemeyerek Gazze’deki İsrail siyasetinin sonuçlarını kendisine de genişletti. Herkese apaçık çifte standartları gösterdiler ve dünyanın çoğunu kendilerine karşı çıkmaya teşvik ettiler.” ...

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Yelena Suponina’ya göre de:

“Asya, Afrika, Yakındoğu ülkeleri ABD’nin Gazze meselesindeki tutumundan hayal kırıklığına uğradılar. Küresel güneydeki pek çok ülke olanları ABD’nin bölgedeki siyasetinin çöküşünün ve süpergüç olarak zayıflamasının alameti saydılar.”

Gazze meselesinde sözümona demokratik ve insan hakları savunucusu çizgilerini düpedüz unutan Avrupa devletlerinin itibarı da zarar gördü. Arap ülkeleri de kaybedenler arasında. Halk bunlardan Gazze’deki kardeşlerine etkili bir destek bekliyordu, ama Arap dünyasının liderleri (keza Türkiye de) sadece İsrail’in eylemlerini retorik anlamda kınamakla yetindiler. Yaptırım bile getirmediler; ne Tel Aviv’e, ne Washington’a karşı. ... (G. Mirzayan / Vzglyad, 5 Aralık)