Rusya basınında geçen hafta: 'Akkuyu için gönderilen 2 milyar doların bloke edilmesi ne anlama geliyor?'
Rusya'nın gündeminde geçen hafta Türkiye'ye enerji yatırımları, iki ülke arasındaki ticaret, ABD'nin kısıtlamaları ve Suriye'nin yeni yönetimi vardı.
Seçkimizde her biri özel önem taşıyan dört yazı bulacaksınız. Vzglyad’ın Akkuyu’nun finansmanı için gönderilen 2 milyar doların JPMorgan’da bloke edilmesiyle ilgili ayrıntılı yorumu, atom enerjisi uzmanı A. Anpilogov’a dayanıyor. Tsargrad da aynı konuyu ele almış, ama tamamen başka bir perspektiften; yayın, Türkiye’den paralel ithalatın önemine değinmiş ve haklı olarak sorunların çözüleceğini vurgulamış. İslami bankacılık denen şeyin ticareti kolaylaştırabileceğinin düşünüldüğü hatırlatması da dikkat çekici; ama Türkiye’nin de katılacağı bir Avrasya ödeme parası sistemi üzerine görüşleri, fazlasıyla afaki görünüyor. İzvestiya turizm üzerinde duruyor; geçen yıl Rusya’dan ülke dışına turist akınının yüzde 45’i Türkiye’ye yapılmış. Svobodnaya Pressa da Suriye, Türkiye’nin bu ülkedeki varlığı ve Rusya’nın üslerinin geleceği üzerinde duruyor. Rusya Dışişleri Bakanlığının kadro kaynağı MGİMO Yakındoğu ve Afrika Araştırmaları’ndan İvan Loşkarev’in sözleri önemli ve dikkatle okunmalı.
'Akkuyu için gönderilen 2 milyar doların bloke edilmesi ne anlama geliyor?'
Atom enerjisi alanında uzmanlardan Aleksey Anpilogov’a göre:
“Batı, uluslararası işbölümüne en çok dahil olan Rusya şirketlerini vurmaya çalışıyor. Hasımlarımız böylelikle sadece bizim için sorun yaratmakla yetinmeyip uluslararası ilişkiler üzerinde de etkide bulunmak istiyorlar. Bu bağlamda fonlara el konulması nükleer santrallerin inşaat programında aksamaya yol açabilir; onlar da bunu sağlamaya çalışıyorlar.”
Anpilogov devamla şunları da vurguladı:
“Ama Akkuyu her halükarda inşa edilecek. Rosatom’un elinde muazzam bir projeler paketi var: Bangladeş, Mısır, Çin, Hindistan; JPMorgan’da dondurulan varlıkları telafi etmek için kaynaklar da yeterli.”
Aleksey Anpilogov’un dediğine göre Rusyalı uzmanlar tarafından inşa edilen nükleer santral Türkiye enerji sektörü için bir eksen-proje olarak görülüyor. “Bu ülkenin kendi petrolü ve gazı yok, Ankara için en büyük güçlük, enerji tüketimini üretimle dengeli bir şekilde sağlamak. Devlet aktif bir şehirleşme, sınai kalkınma yolunda ilerliyor, bu yüzden enerji kaynakları son derece önemli.”
Anpilogov Batılı tedarik sağlayıcıların, özellikle de Amerikalı Westinghouse’un Rosatom’a karşı kaybettiğini ekliyor. Akkuyu Rosatom tarafından yapılırken diğer tesisleri (Sinop ve İstanbul) aralarında Fransız Orano S.A. ve Japon Hitachi’nin de bulunduğu başka şirketler tarafından inşa edileceği sanılıyordu. Ancak Erdoğan ülkedeki bütün tesisleri Rusya şirketinin kuracağını açıkladı. …
“Eğer kaynakların dondurulması tekil bir olay değilse Rosatom’un benzer senaryolardan nasıl kaçınacağını düşünmesi gerekebilir. Rosatom Macaristan’ın Paks şehrindeki nükleer santralde enerji bloklarını da yapıyor ve burası AB toprakları; buraya her tür yaptırım getirebilirler. Projenin geleceği bir anlamda Budapeşte’nin pozisyonuna bağlı. ABD’nin başka ülkelerde işletebileceği mali kozları var. Bu yüzden Batı bankalarına takılmayacak alternatiflerimiz olmalı.”
ABD Adalet Bakanlığı geçtiğimiz günlerde Rusya’dan Amerika’nın JPMorgan bankasındaki hesabına çıkış yapan 2 milyar doları dondurmuştu. Bu kaynak Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu’nun inşaatının finansmanı için ayarlanmıştı. … Gazprombank’ın bu proje için 9 milyar dolar kredi vermesi gerekiyordu: 3 milyar dolar 2022 yazında Citi, 2 milyar dolar da JPMorgan üzerinden Ziraat Bankasına havale edildi. Ama sonraki havale ABD Adalet Bakanlığı tarafından donduruldu. (R. Fahrutdinov / Vzglyad, 3 Şubat)
'Türkiye ile ticaret devam edecek'
The Wall Street Journal’ın haberine göre bir Amerikan bankasında tutulan 2 milyar dolar Akkuyu nükleer santralinin inşası için kullanıldı. Amerikalı yetkililere göre Rusya ve Türkiye o sırada Amerikan yaptırımları altında bulunmayan bankanın bu tesisin inşası için 9 milyar dolar kredi sağlamasında anlaştılar. Hesaplardan gelen para Rus şirketlerine akabilecekti. Rusya’dan gelen ilk iki dilim geçti, ancak üçüncüsü geçemedi.
Mali analist Aleksandr Razuvayev Tsargrad’la mülakatında Rusya’nın para konusunda böyle bir riski Ankara için almak zorunda kaldığını, çünkü Türkiye’nin ülkemizin stratejik ortağı olarak kalmaya devam ettiğini belirtti. Erdoğan bütün siyasi zorluklara rağmen Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmadı ve ülkemiz için tedarik kanallarını ve ticaret yollarını kapatmadı. Türkiye bugün de Rusya’ya mal tedariki için önemli bir merkez.
Razuvayev şöyle diyor:
“Etnik Azerbaycanlı tanıdıklarım var. Bunlar Türkiye’yle ticaret yapıyorlar. Havalelerde çok büyük problemler var. Ama buna rağmen işleri devam ediyor. Yani orada her şeyin durmuş olduğunu söylemek mümkün değil.”
Mali analist, yaptırımların etrafından dolanmak için İslami bankacılığa büyük umutlar bağlandığını da belirti. Ama Türkiye, Ankara’nın aktif bir şekilde kredi aldığı IMF’nin isteği üzerine bu düşünceyi hayata geçirmekten vazgeçmeye karar verdi.
Razuvayev ayrıca, Rus parasının Türkiye’deki alıcılara er ya da geç ulaşacağını da vurguluyor. ABD’nin yeni siyasetiyle ilişkili… pozitif değişiklikler olabilir:
“Trump haklı olarak Amerika’nın gücünün dolar, dolara güven, dolarla ödemeler olduğunu söyledi. Dolayısıyla Moskova Borsası’na getirilen yaptırımlar iptal edilecektir. Yani ödemelerle ilgili bir sorunumuz olmayacaktır.”
Razuvayev… birleşik bir Avrasya parasının oluşturulmasına da Rusya’nın mali pazarının güçlendirilmesi açısından büyük umutlar bağlıyor. Razuvayev’e göre Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Belarus ve Türkiye böyle bir ödeme aracının yaratılmasından sadece fayda sağlarlar. Dahası… Avrasya Birliği’nin kurulmasına dair belgelerde bir Avrasya Merkez Bankası’nın kurulması da öngörülüyor. … (Tsargrad, 4 Şubat 2025)
'Bütün yurtdışı seyahatlerin yüzde 45’i Türkiye’ye'
Rusya vatandaşlarının yurtdışı seyahatlerinde yaptığı harcamalar Kovid öncesi seviyesini aştı. Dinlenme endüstrisinin gelişimiyle ilgili Merkez Bankası basın sekreterliğiyle görüştük. Buna göre yurttaşlarımız 2024’te başka ülkelere seyahatlere neredeyse 38 milyar dolar harcadılar. Merkez Bankası’na göre bu, 2019’daki turistik seyahat harcamalarından 1,5 milyar dolar daha fazla. Eğlence sektörünün büyümesinin başlıca nedenleri arasında yeni destinasyonların açılması ve yüksek fiyatlara sağlanan uyum da bulunuyor. …
Rusyalı turistler geçen yıl en çok Türkiye’yi tercih ettiler; bütün yurtdışı seyahatlerin yaklaşık yüzde 45’i bu ülkeye yapıldı. Vizesiz seyahat ve turizm altyapısının aktif gelişmesi sayesinde popülaritede ikinci sırayı Çin aldı. Birleşik Arap Emirlikleri konforlu dinlenme ve rahat transit imkanları sayesinde seyahate çıkanları cezbediyor. Tayland ise Rusya vatandaşlarının en sevdiği Asya destinasyonlarından biri olarak kalmaya devam ediyor: Bütün yurtdışı seyahatlerinin yüzde 6’sı bu ülkeye yapıldı. Daha pahalı tatil beldeleri arasında alternatif olarak Mısır'ın popülaritesi artıyor; Rusyalı turistlerin yüzde 5 kadarı bu ülkeyi ziyaret etti. (İzvestiya, 5 Şubat)
'Suriye’deki üslerin geleceği'
… Türkiye’nin Suriye’deki askeri üslerine gelince, iki noktaya dikkat çekmek gerek. Birincisi, Türkiye askeri olarak Suriye’de zaten var. En azından Arap cumhuriyetinin kuzeyinde İdlib vilayeti de dahil bir dizi bölgede Türk birlikleri uzun zamandır bulunuyor. Bugün Suriye’de geçiş hükümeti haline gelenleri korumak ve savunmak için de oradalar. Bu, birincisi.
İkincisi. Gerçekten de açık kaynaklarda ve bir dizi medya organında Suriye’nin orta bölgelerinde de Türkiye’nin askeri üsleri kurmasının görüşüldüğü haberleri geçti. Bunlar gene kıyı değil, petrol bölgelerine bitişik yerler. Ancak boş olmadıklarını da bilmek gerek; bu petrol bölgelerinin Kürtlerle birlikte bekçiliğini yapan Amerikalılar da orada. Bu nedenle bence Türkiye burada daha ziyade reklam peşinde. Bu aynı zamanda Amerikalılarla pazarlık unsuru.
Trump yönetiminin Suriye’deki Amerikan birliklerini çıkarmayı planladığı uzun süredir biliniyor. Bu birliklerin çıkartılması kararnamesini ilk döneminin sonunda imzalamış, ama o zamanki ABD Savunma Bakanlığı yönetimi tarafından sabote edilmişti. Bugün artık sabotaj olmayacak. …
Dolayısıyla Türkler, Suriye’deki dost geçiş yönetiminin yardımıyla bu bölgelere olan ilgilerini ifade etmek üzere sinyal veriyorlar. Bu ilgi bütünüyle anlaşılır; birincisi, petrol bölgeleriyle ilişkili. Ikincisi de Ankara’nın resmi olarak terörist saydığı, PKK’ya yakın Kürt bölgesini bastırmakla ilişkili. Yani şu anda somut bir mutabakat söz konusu değil. Daha ziyade pazarlığın başlamış olduğu anlaşılıyor.
Tekrar ediyorum: Türkler çoktandır Suriye’nin kuzeyinde. Bu yüzden Türkiye’nin varlığıyla ilgili varsayımları tartışmak anlamsız. Suriye’de zaten.
Nereye kadar gidebileceği ise başka bir mesele. Bu noktada Türklerin önünde elbette sadece Amerikalılarla değil Suudi Arabistan’la da ciddi bir pazarlık var. Suudi Arabistan da geçiş hükümetinin sponsoru. Keza, Suriye’de kendi menfaatleri olan ve herhalde Ankara’nın güçlenmesini istemeyen başka Körfez devletleriyle de.
Durum, geri çekilmelerini gerektirecek gibi görünüyor. Bu konuda henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Geçtiğimiz günlerde bir Rusya heyetiyle birlikte Şam’da olan Bogdanov’un görüşmeleri, öyle anlaşılıyor ki, tam olarak başarılı sonuçlanmadı. Diyalog devam ediyor. Ama mevcut durumda olaylar gerçekten de üslerin boşaltılmasını gerektirecek gibi gelişiyor. Ve büyük ihtimal, hava grubumuzu ve Afrika’daki askeri varlığımızı destekleyen lojistiği kabul edebilecek olan ülke Libya olacak. …
Dahası, Türklerle müzakerelerimiz sırasında onların “geçiş dönemi” dostlarını bir şekilde taleplerini yumuşatmaları için etkilemelerini şart koşacağımızı da göz ardı etmiyorum. Çünkü Türkiye ile aramızda epey kompleks ve benzeri az bulunur (ama kolay da değil) karşılıklı ortaklık ilişkileri var ve kabul edilebilir bir karara doğrudan değil ama onlar üzerinden ulaşmaya çalışabiliriz. Ama şimdilik ne yazık ki bu üslerin terk edilmesinin gerekeceği anlaşılıyor.
Bugünkü geçiş dönemi yetkilileri kasıtlı olarak kabul edilemez şartlar öne sürdü, bunlar arasında ülkedeki varlığımızın karşılığının mali olarak tazmin edilmesi, ülkeden kaçan devlet başkanı Beşar Esad ve yakın çalışma arkadaşlarının iadesi de var. (İ. Loşkarev / Svobodnaya Pressa, 6 Şubat)