Roma’da güç erki: Bahçeler

Roma Dönemi’nde ev ve bahçe İmparator veya sahibi olduğu kişinin farklı coğrafyalara seyahatlerinden getirdiği bitkileri kendi bahçesinde yetiştirmesi ile kolonyal bir güdüyü de barındırır.

Google Haberlere Abone ol

Prof. Dr. Billur Tekkök Karaöz Başkent Üniversitesi*

Roma Dönemi günlük yaşantısı içinde bahçelerin önemi ve yeri hakkında bilgilere yazılı kaynaklardan ve arkeolojik bulgulardan ulaşabiliyoruz. İngiltere’den Arap Yarımadası’na kadar tüm “Roma döneminde ev-bahçe” ilişkisi kazılarda öne alınması gereken bir konu olmasına rağmen İtalya dışındaki diğer Roma kentlerinde bu konuya yönelik araştırmalar ancak yakın bir tarihte başlamıştır.

Roma Dönemi’ndeki günlük yaşama ilişkin önemli bilgiler aldığımız Yaşlı Plinius, Roma bahçelerinin Asur’un Asma Bahçelerinden esinlenildiğinden söz eder. Hatta Roma’da kralların bahçelerini kendilerinin ektiğini, Roma literatüründe bahçeden hiçbir zaman “tarla” olarak bahsedilmediğini, her zaman “bahçe” teriminin kullanıldığını da ekler. Ev ve eve ait toprak, ailenin kutsallığının bir parçası olarak görülmüştür. Bahçeler aynı zamanda mitosların da çeşitlendiği mekânlardır. Bu nedenle bahçelerde tanrı veya tanrıça heykelleri bulunur. Koleksiyon niteliğinde olan bu heykeller, zaman içerisinde bahçelerin “sergi mekânı” işlevi kazanmasını sağlamıştır.

Roma Cumhuriyet Dönemi’nde hem tüccar hem de politikacı olan Cicero’nun bahçesinde sergilediği bir heykel koleksiyonuna sahip olduğunu, arkadaşı Atticus’a yazdığı mektuplardan anlıyoruz. Kardeşi Quintus’a yazdığı mektuplarda da aile ve koleksiyonların sergilendiği bir mekân olması açısından bahçenin önemini vurgular.

Roma döneminde halka açık park alanlarına ve bahçelere, imparatorluğun gücünü temsil eden kültürel mekânlar veya imparatorluğun farklı inanç ve sınıftan halkı bir araya getirme amacı güttüğü projeler olarak bakmak gerekir. Roma’da halka açık park alanları Roma Cumhuriyet döneminden beri önemsenmiştir. Augustus, ilk imparator olarak halkına karşı demokratik olma adına Vedius Polio’nun ona bağışladığı ev ve araziyi, karısı Livia adına halka açık portikli bir bahçe hâline getirir. Roma’nın orta ve alt sosyal sınıflarının yaşadığı Carinae ve Suburra bölgesini kapsayan bu arazide inşa faaliyetleri MÖ 15-7 yılları arasında gerçekleşir. Livia Portiği olarak bilinen bu park 115x75 metrelik çayırlık alana sahiptir. Esquiline Tepesi’nde konumlanan arazide düzenlenen portik, nişlerle çevrili duvarlara ve ortada bir havuza sahiptir. Portiğin MS 3'üncü yüzyılda Septimius Severus kent planında oldukça yaygın bir alanı kapsadığını görebiliriz.

Livia tarafından, geleneksel Ana Tanrıça Kutlaması Günü olan 11 Haziran’da, anlaşma ve uyum tanrıçası olan Concordia heykelinin dikildiği ve halka açık olan bu mekân, Augustus ve karısı Livia’nın aile birliğine bakışı ve propaganda aracı gibi görülebilir. Ancak Ovid, bu amacın dışında yürüyüş yolu olarak kullanılan portiğin kızlarla buluşma yeri olduğundan bahseder. Augustus döneminde halka açık imar faaliyetlerinden bir diğeri de kentin içinde oluşturulan yapay göldür; Stagnum Agrippae diye bilinen hem yüzme havuzu hem de atletik faaliyetlerde kullanılan bu göl, Marcus Agrippae’nın kendi adına yaptırdığı hamam binasının hemen yanındadır. Hatta şehre MÖ 19’da getirdiği su kaynağı nedeniyle göle Agrippa’nın adı verilmiştir. Tacitus, Nero döneminde bu gölün içinde tekne partileri yapıldığı, kıyısında genelevlerin bulunduğu ve yarı çıplak hayat kadınlarının dans ettiğinden bahseder.

MS 1'inci yüzyıl sonunda yaşamış zengin iş insanı Pollius Felix’in, Sorrento Burnu’nda Massa Lubrense’de yer alan evi öne çıkan örneklerden biridir. Şair Publius Papinius Statius, evi ziyaret eden biri olarak şiirinde bu evden söz eder. Şiirinde evin alt terasının denizle ilişkili olduğu, üst terasta iki kule arasında sıcak havuzlu, Neptün ve Herkül’e ait tapınaklar olduğu üzerine tarifler verir. Zikzak yapan bir portikle erişilen üst teras, villanın yapımı için arazinin teraslandığını gösterir.

LARES VE PENATES KÜLTLERİ

Genç Pliny de mektuplarında Laurentine ve Toskana bölgesinde yer alan villa bahçelerinden söz eder. Pompeii kazıları, MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla lavların altında kalan kentin, iyi korunmuş durumda olmaları nedeniyle, ev ve bahçe ilişkisi konusunda önemli bilgiler sunar. Bahçelerin aynı zamanda aileye ait heykellerin sergilendiği, aile ve evin bereketini sağlayan Lares ve Penates kültlerine ilişkin heykel ve özel nişlerle sunuların yapıldığı alanları barındırdığı bilinir. Lares kültünün ilk ne zaman başladığına dair bilgiler kısıtlıdır. Lares, aileyle ilişkili ataların ruhu ve tarla, çiftlik ve evlerinin koruyucu tanrısı olarak bilinmektedir. Ailenin kendi özelinde inancını yönetmesiyle ilgili her evde bulunan Larariumlar (evin içinde yer alan kutsal alan) önemli bilgiler sunar. Evi koruyan Lares kültü dışında evin bereketi de Penates kültü ile ilişkilidir. Evin içinde dolaşan ruhlar olarak algılanan bu kült de evi koruyan güç gibi düşünülebilir. Penates, evin kilerindeki yiyecek içecekleri, odun, kömür gibi ev içi ihtiyaçlarını koruyan ruhtur.

EVİN BİR PARÇASI OLAN DOĞA

Roma Cumhuriyet dönemine ait zengin aile evine örnek olarak Augustus’un karısı Livia’nın Palatine Tepesi’ndeki evinden de söz edebiliriz. 1868’de keşfedilen Palatine Tepesi’nde bulunan evin en dikkat çekici özelliği duvar resimleridir. Roma’nın 12 kilometre kuzeyinde Via Flaminia üzerinde yer alan evin içinde bulunan duvar resimleri, ev ve bahçe ilişkisini yoğun olarak vurgulayan bir örnektir. Livia’nın Augustus ile evlenmeden önce sahibi olduğu bu ev, Augustus ile evlendiğinde Roma’daki evine alternatif şehir dışında kır evi (villa) olarak kullanılmıştır. Roma Duvar Stili 2 geleneğinin erken örneğini temsil eden yemek salonu duvar resminde olduğu gibi, bahçelere ait görseller, MÖ 30’dan sonra doğayı taklit etmekten çok şiirsel bir his uyandırmak, doğayı evin bir parçası gibi hissettirmek için iç mekânların duvarlarında resmedilmiştir. Livia’ya ait Ad Gallinas Albas adıyla anılan villanın bağlı olduğu mitos; kartal tarafından kaçırılan beyaz tavuğun Livia’nın eline geçmesi ve tavuğun ağzında taşıdığı barışı temsil eden defne dalının bu bahçeye düşmesi üzerinedir. Bu bahçede büyüyen defne ağacının dalları Julio Cladius sülalesinin zafer çelenkleri için kullanılmıştır. Suetonius ise bahçede görülen defnenin bu bahçeye dikilmesi öyküsünü anlatması dışında, kendi zamanında burada tavuk çiftliği olduğundan da bahseder. Villanın bahçe peyzajının, aile tarafından Roma’da inşa ettirilen Barış Altarı’nda kullanılan ikonografi ve bitkilerle karşılaştırılması, Augustus döneminin ideolojisi ve yenilikler vaat eden önermelerin sembolleri olarak da düşünülebilir. Duvar resminde görülen ağaç ve bitkilerin analojisi üzerine yapılan en son çalışmada öne çıkan tiplerin; çam ağacı, saplı meşe ağacı, pınar meşesi ile arka planda defne, çit kenarında şimşir, iris ve bahçeye dağılmış olarak mersin, Avrupa ladini, ayı pençesi çiçeği, kocayemiş çalısı, menekşe, kızılcık, Akdeniz servi ağacı, haşhaş, hurma ağacı, ayva ağacı, nar, limon ağacı, geyik dili bitkisi, zakkum, tüylü kartopu olduğu yorumu yapılmıştır. Duvar resminde mükemmel sunulan peyzajda çimler bile kesilmiş olarak işlenmiştir.

Kırsal arazide edinilen evlerin küçük kulübeler olduğundan söz edilse de özellikle İtalya’da büyük tarım arazileri zengin ailelere ait olduğundan kentte yaşayan zenginlerin hafta sonu evleri aynı zamanda tarım arazileriyle geniş alana yayılır. Cadizli Columella, MS 40-60’larda Roma’ya yakın arazi sahibi olduktan sonra yazdığı De Re Rustica adlı eserinde Romalıların tarım, ekim- dikim işleri ile ilgili değerli bilgiler verir. Bu eserinde aynı zamanda kırsal arazide kullanılan hayvan iş gücü, ağaçların budanması, aşılanması, özellikle üzüm yetiştirmek, bağcılık ve balcılık, balık çiftlikleri ve en önemlisi bahçe peyzajıyla ilgili bilgiler de sunar. Roma İmparatorluk döneminde kırsal yaşama ve peyzaja ilişkin bilgi sunan başka bir örnek de 3'üncü Duvar Resmi Stili’nde işlenmiş, merkezde eski bir ağaç, anıtsal bir çeşme ve otlayan hayvanlar ikonografisinin kullanıldığı, Agrippa’nın Boscotrease yakınındaki evinin duvarını süsleyen resimdir.

KUTSAL ALANLARIN YANSIMASI

Pompeii’nin 1 km kuzeyinde bir diğer villa, Publius Fannius Synistor Villası’dır. Villa, şehir dışında yaşayan aristokrat aile yaşamını belgeler. Ev, villa olarak tanımlansa da bir bölümü çiftlik evi olarak kullanılmıştır. Bu evlerin, Romalı senatörlerin Roma geleneksel değerlerine bağlı yaşam tarzını benimsediklerini söylemelerine rağmen evlerde gözlenen Helenistik stilde iç dekorasyon, yeme birimleri ve entelektüel tarz yaşamın ve felsefi söylemin merkezleri olmalarıdır. Avlulu ve bahçeli ev mimarisi Yunan gymnasiumunun ve kutsal alanlarının yansıması olarak görülür. Ailenin özel koleksiyonu olan heykeltıraşlık eserlerinin (Yunan filozoflarının büstleri) ayrıca satyr, nümfe heykellerinin de sergilendiği bu evlerde kentli olan sahibin kırsal yaşamla da bütünleşmiş zevkleri görülür. Villanın sütunlu avluya açılan bölümünde yer alan duvar resminde gözlenen boğa başı, defne yaprakları ve meyvelerden oluşan girland, duvarın mermer taklidi görüntüsü; Roma dönemi 2. Duvar Resmi Stili’ndedir. Resimde görülen bahçe ile ilişkilendirilen yapı, evin sokağa açılan kapısı, kapı girişinde konsollar içinde defne bitkisi resimleri, yatak odasının batı ve doğu duvarına yapılmış resimler, kuzey duvarda bahçeye çıkışta bir mağara, onun üstünde tepe ve mor üzüm salkımlarının resmedilmesi kırsal yaşam öğeleridir.

Roma bahçelerinde bugün olduğu gibi özel bitkileri saksılara diken ve budayarak bitkilere şekil veren, bahçelere bakım yapan bahçıvanlardan söz edilebilir. Tiberius Claudius Turiscus, "topiarii" yani, "bitkilere özel formlar veren kişi" özgürlüğünü bu işi yaparak satın almış köle olarak bahçıvanlık sanatının da ilk bilinen isimlerindendir.

Yoğun nüfus artışı nedeniyle MS 2'inci yüzyılda yapılan çok katlı yapıların inşasında yeni peyzaj özellikleri hâkimdir. MS 315’te insulanın (çok katlı yapı) yerleştirilmesiyle ilgili değişiklikler yapıldığı görülür. Bu dönemde Roma kentinde 44,850 insula ve 1781 ev kayıtlıdır. Ostia, Roma’nın Akdeniz’e açılan liman kenti olarak Roma Dönemi çok katlı evleri konusunda önemli bilgiler sunar. Ostia’da Insula of Diana diye bilinen yapı her iki sokağa da bakan konumuyla tüm adayı kaplayacak şekilde tasarlanmıştır. Nüfus artışına bağlı gelişen bu tarz bitişik kent evleri özellikle MS 2'inci yüzyılda Ostia örneğinde olduğu gibi alt katta dükkân, üst kat ev olarak tasarlanmıştır.

Hadrian Dönemi’ne tarihlenen Dipinti Evi ise geniş bahçesi ile dikkati çeker. Çok katlı yapıların küçük yaşam ünitelerine bölünmesi yasal nedenlerle olmuş, yaşam birimleri fonksiyonel hâle getirilmiş, böylece alanların kiraya verilme şansı artmıştır. Her daire yaklaşık 239 metrekaredir. Yapı, caddeye açılan tarafta sahip olduğu dükkânları ve üst kata ulaşan merdivenleri ile günümüz çok katlı ve bahçeli ev kavramının ilklerini oluşturur. Roma Dönemi’nde ev ve bahçe kavramı sadece yaşama birimi ve peyzaj tasarımı olarak düşünülmemelidir. Ev ve bahçe çoğunlukla İmparator veya sahibi olduğu kişinin güç erkini göstermesi, farklı coğrafyalara seyahatlerinden getirdiği bitkileri kendi bahçesinde yetiştirmesi ile kolonyal bir güdüyü de barındırır.

 *Sanat Tarihi ve Müzecilik Bölümü